Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ile Muhammed b. Ebî Ömer, onlara Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdillâh b. Ebî Sevr, ona da İbni Abbas şunları söylemiş:
Hz. Peygamber'in (sav) zevcelerinden, haklarında Allah Teâlâ'nın:'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadının kimler olduğunu Ömer'e sormaya arzu eder dururdum. Nihayet Ömer hacca gitti. Onunla birlikte ben de hacca gittim. Biraz yol aldıktan sonra Ömer saptı. Elimde su tulumu olduğu halde onunla birlikte ben de saptım. Ömer (ra) (tuvalet) ihtiyacını giderdi; sonra yanıma geldi. Ellerine su döktüm; abdest aldı. (O zaman): Ey müminlerin emiri, Peygamber'in (sav) zevcelerinden kendilerine yüce Allah'ın 'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer: Şaşarım sana ey İbn Abbas, Onlar Hafsa ile Aişe'dir; cevabını verdi. (Zührî dedi ki: Vallahi Ömer, İbni Abbâs'ın sorduğu suâlden hoşlanmamış ve (hoşlanmadığını da) gizlememiştir.) Bundan sonra Ömer, hadîsi rivayete başladı, dedi ki:
Biz, Kureyş topluluğu erkekleri kadınlara baskın gelen bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın gelen bir topluluk bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından bu özelliği almaya başladılar. Benim evim Avâlî'deki Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesinde idi. Bir gün karıma kızdım. Bir de baktım bana cevap veriyor. Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermemden neden hoşlanmıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona cevap veriyorlar da (bâzan) biri bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor, dedi. Bunun üzerine oradan ayrılarak (kızım) Hafsa'nın yanına gittim ve ona: Sen Rasulullah'a (sav) cevap mı veriyorsun? dedim. Hafsa: Evet, cevâbını verdi. Sizden biriniz onu bütün gün akşama kadar terk ediyor (konuşmuyor) mu? diye sordum. (Yine) Evet, cevâbını verdi. Dedim ki: Sizden bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir. Biriniz Resulü Ekrem'in (sav) gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazâb etmeyeceğinden emîn olabiliyor mu? Şu halde böylesi helak olmuş demektir. Sen Rasulullah'a (sav) kafa tutma, ondan bir şey de isteme! Aklına geleni benden iste! Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! (Ömer burada Âişe'yi kasdetmiştir. Sonra devamla) demiştir ki:
Benim Ensardan bir komşum vardı. Rasulullah'ın (sav) yanıma gitmek hususunda onunla nöbetleşirdik. Bir gün o gider, bir gün ben giderdim. Bu suretle bâzan vahiy haberini ve diğer haberleri o bana getirir; bâzan da ben ona getirirdim. Aramızda Gassânlılar bizimle harb etmek için atlarını nallatıyor; diye konuşurduk. Derken dostum Rasulullah'ın (sav) yanına gitti. Sonra yatsı zamanında bana gelerek kapımı çaldı ve bana seslendi. Yanına çıktım. Büyük bir hâdise olmuş dedi. Ben: Ne o? Yoksa Gassânlılar mı gelmiş? diye sordum. Hayır; ondan daha büyük ve uzun!.. Hz. Peygamber (sav) hanımlarını boşamış!.. dedi. Yazık! Hafsa mahvoldu, ben bunun olacağını biliyordum dedim.
Sabah namazını kıldığım gibi elbisemi kuşandım; sonra giderek Hafsa'nın yanma girdim. Hafsa ağlıyordu. Rasulullah (sav) sizi boşadı mı? diye sordum. Bilmiyorum; işte kendisi! Şu yüksekçe odaya çekilmiştir, dedi. Bunun üzerine onun (Hz. Peygamber'in) siyah bir kölesinin yanına gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle hemen içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim, ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine oradan çekilerek minberin yanına gittim ve oturdum. Bir de ne göreyim! Orada bir cemaat oturuyorlar; bâzıları da ağlıyor!.. Biraz oturdum. Sonra hislerim bana galebe çaldı ve (tekrar) köleye gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim; ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine geri döndüm.
Az sonra baktım köle beni çağırıyor! İçeri gir; sana izin verdiler. dedi. Artık içeri girdim. Ve Rasulullah'a (sav) selâm verdim. Baktım, dokuma bir hasır üzerine yaslanmış: hasır yan tarafında iz bırakmış. Yâ Rasûlâllah. hanımlarını boşadın mı? dedim. Mübarek başını bana doğru kaldırarak "Hayır" cevâbını verdi. Bunun üzerine ben şunları söyledim: Allahü ekber! Bizi bir görse idin yâ Rasûlâllah! Biz Kureyş cemaati kadınlara baskın olan bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın olan bir kavim bulduk. Az zaman sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmaya başladılar. Derken bir gün karıma kızdım. Bir de baktım, bana kafa tutuyor! Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermeme neden kızıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) birisi bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor; dedi. Onlardan bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir; hiç biri Rasulullah'ın (sav) gazabından dolayı yüce Allah'ın kendisine gazab etmeyeceğinden emin olabilir mi? O halde muhakkak helak olmuştur, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümsedi. Ben (sözüme devamla) dedim ki:
Yâ Rasûlâllah, Hafsa'nın yanına girdim de (ona) şunları söyledim: Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! Rasulullah (sav) bir daha gülümsedi. (Bunun üzerine) Seninle sohbet edebilir (içeri girip oturabilir) miyim yâ Rasûlâllah? dedim."Evet" cevâbını verdi. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldırarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim ve: Yâ Rasûlâllah, Allah'a duâ et de ümmetine bol rızık ihsan eylesin. İranlılarla Romalılar Allah'a tapmadıkları halde onlara bol rızklar ihsan eylemiştir, dedim. Bunun üzerine doğrularak oturdu ve: "Sen şüphede misin ey Hattâb'ın oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında peşin verilen bir kavimdirler." buyurdu. (Bunun üzerine) Benim için mağfiret dile yâ Rasûlâllah, dedim. Rasulullah (sav) zevcelerine pek ziyade gücendiğinden bir ay yanlarına girmemeye yemin etmişti. Nihayet yüce Allah kendisini (sav) (bu konuda) uyardı.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
277068, M003695-2
Hadis:
وَحَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الْحَنْظَلِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُمَرَ - وَتَقَارَبَا فِى لَفْظِ الْحَدِيثِ - قَالَ ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا وَقَالَ إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى ثَوْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ لَمْ أَزَلْ حَرِيصًا أَنْ أَسْأَلَ عُمَرَ عَنِ الْمَرْأَتَيْنِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَيْنِ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ) حَتَّى حَجَّ عُمَرُ وَحَجَجْتُ مَعَهُ فَلَمَّا كُنَّا بِبَعْضِ الطَّرِيقِ عَدَلَ عُمَرُ وَعَدَلْتُ مَعَهُ بِالإِدَاوَةِ فَتَبَرَّزَ ثُمَّ أَتَانِى فَسَكَبْتُ عَلَى يَدَيْهِ فَتَوَضَّأَ فَقُلْتُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ مَنِ الْمَرْأَتَانِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَانِ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُمَا ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ) قَالَ عُمَرُ وَاعَجَبًا لَكَ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ - قَالَ الزُّهْرِىُّ كَرِهَ وَاللَّهِ مَا سَأَلَهُ عَنْهُ وَلَمْ يَكْتُمْهُ - قَالَ هِىَ حَفْصَةُ وَعَائِشَةُ . ثُمَّ أَخَذَ يَسُوقُ الْحَدِيثَ قَالَ كُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ قَوْمًا نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ - قَالَ - وَكَانَ مَنْزِلِى فِى بَنِى أُمَيَّةَ بْنِ زَيْدٍ بِالْعَوَالِى فَتَغَضَّبْتُ يَوْمًا عَلَى امْرَأَتِى فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ أَنْ تُرَاجِعَنِى . فَقَالَتْ مَا تُنْكِرُ أَنْ أُرَاجِعَكَ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . فَانْطَلَقْتُ فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَقُلْتُ أَتُرَاجِعِينَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ نَعَمْ . فَقُلْتُ أَتَهْجُرُهُ إِحْدَاكُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ قَالَتْ نَعَمْ . قُلْتُ قَدْ خَابَ مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ مِنْكُنَّ وَخَسِرَ أَفَتَأْمَنُ إِحْدَاكُنَّ أَنْ يَغْضَبَ اللَّهُ عَلَيْهَا لِغَضَبِ رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هِىَ قَدْ هَلَكَتْ لاَ تُرَاجِعِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تَسْأَلِيهِ شَيْئًا وَسَلِينِى مَا بَدَا لَكِ وَلاَ يَغُرَّنَّكِ أَنْ كَانَتْ جَارَتُكِ هِىَ أَوْسَمَ وَأَحَبَّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْكِ - يُرِيدُ عَائِشَةَ - قَالَ وَكَانَ لِى جَارٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَكُنَّا نَتَنَاوَبُ النُّزُولَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَيَنْزِلُ يَوْمًا وَأَنْزِلُ يَوْمًا فَيَأْتِينِى بِخَبَرِ الْوَحْىِ وَغَيْرِهِ وَآتِيهِ بِمِثْلِ ذَلِكَ وَكُنَّا نَتَحَدَّثُ أَنَّ غَسَّانَ تُنْعِلُ الْخَيْلَ لِتَغْزُوَنَا فَنَزَلَ صَاحِبِى ثُمَّ أَتَانِى عِشَاءً فَضَرَبَ بَابِى ثُمَّ نَادَانِى فَخَرَجْتُ إِلَيْهِ فَقَالَ حَدَثَ أَمْرٌ عَظِيمٌ . قُلْتُ مَاذَا أَجَاءَتْ غَسَّانُ قَالَ لاَ بَلْ أَعْظَمُ مِنْ ذَلِكَ وَأَطْوَلُ طَلَّقَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ . فَقُلْتُ قَدْ خَابَتْ حَفْصَةُ وَخَسِرَتْ قَدْ كُنْتُ أَظُنُّ هَذَا كَائِنًا حَتَّى إِذَا صَلَّيْتُ الصُّبْحَ شَدَدْتُ عَلَىَّ ثِيَابِى ثُمَّ نَزَلْتُ فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ وَهْىَ تَبْكِى فَقُلْتُ أَطَلَّقَكُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ لاَ أَدْرِى هَا هُوَ ذَا مُعْتَزِلٌ فِى هَذِهِ الْمَشْرُبَةِ . فَأَتَيْتُ غُلاَمًا لَهُ أَسْوَدَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَصَمَتَ فَانْطَلَقْتُ حَتَّى انْتَهَيْتُ إِلَى الْمِنْبَرِ فَجَلَسْتُ فَإِذَا عِنْدَهُ رَهْطٌ جُلُوسٌ يَبْكِى بَعْضُهُمْ فَجَلَسْتُ قَلِيلاً ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ ثُمَّ أَتَيْتُ الْغُلاَمَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ . فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَصَمَتَ . فَوَلَّيْتُ مُدْبِرًا فَإِذَا الْغُلاَمُ يَدْعُونِى فَقَالَ ادْخُلْ فَقَدْ أَذِنَ لَكَ فَدَخَلْتُ فَسَلَّمْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى رَمْلِ حَصِيرٍ قَدْ أَثَّرَ فِى جَنْبِهِ فَقُلْتُ أَطَلَّقْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نِسَاءَكَ فَرَفَعَ رَأْسَهُ إِلَىَّ وَقَالَ " لاَ " . فَقُلْتُ اللَّهُ أَكْبَرُ لَوْ رَأَيْتَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَكُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ قَوْمًا نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ فَتَغَضَّبْتُ عَلَى امْرَأَتِى يَوْمًا فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ أَنْ تُرَاجِعَنِى . فَقَالَتْ مَا تُنْكِرُ أَنْ أُرَاجِعَكَ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . فَقُلْتُ قَدْ خَابَ مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ مِنْهُنَّ وَخَسِرَ أَفَتَأْمَنُ إِحْدَاهُنَّ أَنْ يَغْضَبَ اللَّهُ عَلَيْهَا لِغَضَبِ رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هِىَ قَدْ هَلَكَتْ فَتَبَسَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ دَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَقُلْتُ لاَ يَغُرَّنَّكِ أَنْ كَانَتْ جَارَتُكِ هِىَ أَوْسَمُ مِنْكِ وَأَحَبُّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْكِ . فَتَبَسَّمَ أُخْرَى فَقُلْتُ أَسْتَأْنِسُ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ " نَعَمْ " . فَجَلَسْتُ فَرَفَعْتُ رَأْسِى فِى الْبَيْتِ فَوَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ فِيهِ شَيْئًا يَرُدُّ الْبَصَرَ إِلاَّ أُهُبًا ثَلاَثَةً فَقُلْتُ ادْعُ اللَّهَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنْ يُوَسِّعَ عَلَى أُمَّتِكَ فَقَدْ وَسَّعَ عَلَى فَارِسَ وَالرُّومِ وَهُمْ لاَ يَعْبُدُونَ اللَّهَ فَاسْتَوَى جَالِسًا ثُمَّ قَالَ " أَفِى شَكٍّ أَنْتَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ أُولَئِكَ قَوْمٌ عُجِّلَتْ لَهُمْ طَيِّبَاتُهُمْ فِى الْحَيَاةِ الدُّنْيَا " . فَقُلْتُ اسْتَغْفِرْ لِى يَا رَسُولَ اللَّهِ . وَكَانَ أَقْسَمَ أَنْ لاَ يَدْخُلَ عَلَيْهِنَّ شَهْرًا مِنْ شِدَّةِ مَوْجِدَتِهِ عَلَيْهِنَّ . حَتَّى عَاتَبَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ .
Tercemesi:
Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ile Muhammed b. Ebî Ömer, onlara Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdillâh b. Ebî Sevr, ona da İbni Abbas şunları söylemiş:
Hz. Peygamber'in (sav) zevcelerinden, haklarında Allah Teâlâ'nın:'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadının kimler olduğunu Ömer'e sormaya arzu eder dururdum. Nihayet Ömer hacca gitti. Onunla birlikte ben de hacca gittim. Biraz yol aldıktan sonra Ömer saptı. Elimde su tulumu olduğu halde onunla birlikte ben de saptım. Ömer (ra) (tuvalet) ihtiyacını giderdi; sonra yanıma geldi. Ellerine su döktüm; abdest aldı. (O zaman): Ey müminlerin emiri, Peygamber'in (sav) zevcelerinden kendilerine yüce Allah'ın 'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer: Şaşarım sana ey İbn Abbas, Onlar Hafsa ile Aişe'dir; cevabını verdi. (Zührî dedi ki: Vallahi Ömer, İbni Abbâs'ın sorduğu suâlden hoşlanmamış ve (hoşlanmadığını da) gizlememiştir.) Bundan sonra Ömer, hadîsi rivayete başladı, dedi ki:
Biz, Kureyş topluluğu erkekleri kadınlara baskın gelen bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın gelen bir topluluk bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından bu özelliği almaya başladılar. Benim evim Avâlî'deki Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesinde idi. Bir gün karıma kızdım. Bir de baktım bana cevap veriyor. Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermemden neden hoşlanmıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona cevap veriyorlar da (bâzan) biri bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor, dedi. Bunun üzerine oradan ayrılarak (kızım) Hafsa'nın yanına gittim ve ona: Sen Rasulullah'a (sav) cevap mı veriyorsun? dedim. Hafsa: Evet, cevâbını verdi. Sizden biriniz onu bütün gün akşama kadar terk ediyor (konuşmuyor) mu? diye sordum. (Yine) Evet, cevâbını verdi. Dedim ki: Sizden bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir. Biriniz Resulü Ekrem'in (sav) gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazâb etmeyeceğinden emîn olabiliyor mu? Şu halde böylesi helak olmuş demektir. Sen Rasulullah'a (sav) kafa tutma, ondan bir şey de isteme! Aklına geleni benden iste! Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! (Ömer burada Âişe'yi kasdetmiştir. Sonra devamla) demiştir ki:
Benim Ensardan bir komşum vardı. Rasulullah'ın (sav) yanıma gitmek hususunda onunla nöbetleşirdik. Bir gün o gider, bir gün ben giderdim. Bu suretle bâzan vahiy haberini ve diğer haberleri o bana getirir; bâzan da ben ona getirirdim. Aramızda Gassânlılar bizimle harb etmek için atlarını nallatıyor; diye konuşurduk. Derken dostum Rasulullah'ın (sav) yanına gitti. Sonra yatsı zamanında bana gelerek kapımı çaldı ve bana seslendi. Yanına çıktım. Büyük bir hâdise olmuş dedi. Ben: Ne o? Yoksa Gassânlılar mı gelmiş? diye sordum. Hayır; ondan daha büyük ve uzun!.. Hz. Peygamber (sav) hanımlarını boşamış!.. dedi. Yazık! Hafsa mahvoldu, ben bunun olacağını biliyordum dedim.
Sabah namazını kıldığım gibi elbisemi kuşandım; sonra giderek Hafsa'nın yanma girdim. Hafsa ağlıyordu. Rasulullah (sav) sizi boşadı mı? diye sordum. Bilmiyorum; işte kendisi! Şu yüksekçe odaya çekilmiştir, dedi. Bunun üzerine onun (Hz. Peygamber'in) siyah bir kölesinin yanına gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle hemen içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim, ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine oradan çekilerek minberin yanına gittim ve oturdum. Bir de ne göreyim! Orada bir cemaat oturuyorlar; bâzıları da ağlıyor!.. Biraz oturdum. Sonra hislerim bana galebe çaldı ve (tekrar) köleye gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim; ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine geri döndüm.
Az sonra baktım köle beni çağırıyor! İçeri gir; sana izin verdiler. dedi. Artık içeri girdim. Ve Rasulullah'a (sav) selâm verdim. Baktım, dokuma bir hasır üzerine yaslanmış: hasır yan tarafında iz bırakmış. Yâ Rasûlâllah. hanımlarını boşadın mı? dedim. Mübarek başını bana doğru kaldırarak "Hayır" cevâbını verdi. Bunun üzerine ben şunları söyledim: Allahü ekber! Bizi bir görse idin yâ Rasûlâllah! Biz Kureyş cemaati kadınlara baskın olan bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın olan bir kavim bulduk. Az zaman sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmaya başladılar. Derken bir gün karıma kızdım. Bir de baktım, bana kafa tutuyor! Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermeme neden kızıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) birisi bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor; dedi. Onlardan bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir; hiç biri Rasulullah'ın (sav) gazabından dolayı yüce Allah'ın kendisine gazab etmeyeceğinden emin olabilir mi? O halde muhakkak helak olmuştur, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümsedi. Ben (sözüme devamla) dedim ki:
Yâ Rasûlâllah, Hafsa'nın yanına girdim de (ona) şunları söyledim: Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! Rasulullah (sav) bir daha gülümsedi. (Bunun üzerine) Seninle sohbet edebilir (içeri girip oturabilir) miyim yâ Rasûlâllah? dedim."Evet" cevâbını verdi. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldırarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim ve: Yâ Rasûlâllah, Allah'a duâ et de ümmetine bol rızık ihsan eylesin. İranlılarla Romalılar Allah'a tapmadıkları halde onlara bol rızklar ihsan eylemiştir, dedim. Bunun üzerine doğrularak oturdu ve: "Sen şüphede misin ey Hattâb'ın oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında peşin verilen bir kavimdirler." buyurdu. (Bunun üzerine) Benim için mağfiret dile yâ Rasûlâllah, dedim. Rasulullah (sav) zevcelerine pek ziyade gücendiğinden bir ay yanlarına girmemeye yemin etmişti. Nihayet yüce Allah kendisini (sav) (bu konuda) uyardı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Talak 3695, /605
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ubeydullah b. Abdullah el-Kuraşi (Abdullah b. Abdullah b. Ebu Sevr)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
7. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları Hz. Hafsa
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَاهُ سَعْدَ بْنَ أَبِى وَقَّاصٍ قَالَ اسْتَأْذَنَ عُمَرُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، وَعِنْدَهُ نِسَاءٌ مِنْ قُرَيْشٍ يُكَلِّمْنَهُ وَيَسْتَكْثِرْنَهُ ، عَالِيَةً أَصْوَاتُهُنَّ ، فَلَمَّا اسْتَأْذَنَ عُمَرُ ، قُمْنَ يَبْتَدِرْنَ الْحِجَابَ ، فَأَذِنَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَضْحَكُ ، فَقَالَ عُمَرُ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « عَجِبْتُ مِنْ هَؤُلاَءِ اللاَّتِى كُنَّ عِنْدِى ، فَلَمَّا سَمِعْنَ صَوْتَكَ ابْتَدَرْنَ الْحِجَابَ » . قَالَ عُمَرُ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كُنْتَ أَحَقَّ أَنْ يَهَبْنَ . ثُمَّ قَالَ أَىْ عَدُوَّاتِ أَنْفُسِهِنَّ ، أَتَهَبْنَنِى وَلاَ تَهَبْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قُلْنَ نَعَمْ ، أَنْتَ أَفَظُّ وَأَغْلَظُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا لَقِيَكَ الشَّيْطَانُ قَطُّ سَالِكًا فَجًّا إِلاَّ سَلَكَ فَجًّا غَيْرَ فَجِّكَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32629, B003294
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَاهُ سَعْدَ بْنَ أَبِى وَقَّاصٍ قَالَ اسْتَأْذَنَ عُمَرُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، وَعِنْدَهُ نِسَاءٌ مِنْ قُرَيْشٍ يُكَلِّمْنَهُ وَيَسْتَكْثِرْنَهُ ، عَالِيَةً أَصْوَاتُهُنَّ ، فَلَمَّا اسْتَأْذَنَ عُمَرُ ، قُمْنَ يَبْتَدِرْنَ الْحِجَابَ ، فَأَذِنَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَضْحَكُ ، فَقَالَ عُمَرُ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « عَجِبْتُ مِنْ هَؤُلاَءِ اللاَّتِى كُنَّ عِنْدِى ، فَلَمَّا سَمِعْنَ صَوْتَكَ ابْتَدَرْنَ الْحِجَابَ » . قَالَ عُمَرُ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كُنْتَ أَحَقَّ أَنْ يَهَبْنَ . ثُمَّ قَالَ أَىْ عَدُوَّاتِ أَنْفُسِهِنَّ ، أَتَهَبْنَنِى وَلاَ تَهَبْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قُلْنَ نَعَمْ ، أَنْتَ أَفَظُّ وَأَغْلَظُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا لَقِيَكَ الشَّيْطَانُ قَطُّ سَالِكًا فَجًّا إِلاَّ سَلَكَ فَجًّا غَيْرَ فَجِّكَ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Yakub b. İbrahim, ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona Salih (b. Keysan ed-Devsî), ona (Muhammed) b. Şihab (ez-Zührî), ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd, ona Muhammed b. Sa'd b. Ebu Vakkas ona da babası Sa'd b. Ebu Vakkas'ın rivayet ettiğine göre Ömer (b. el-Hattab) Hz. Peygamber'in (sav) yanına girmek için müsaade istedi. Hz. Peygamber'in (sav) yanında ise kendisiyle konuşan, çokça soru sorup ve istekte bulunan yüksek sesli Kureyşli hanımlar vardı. Ömer (b. el-Hattab) girmek için müsaade isteyince, kadınlar alelacele kalkıp örtündüler. Hz. Peygamber (sav) (Ömer b. el-Hattab'a) müsaade verdi ve gülmeye başladı. Bunun üzerine Ömer (b. el-Hattab) "Allah (cc) dişini hep güldürsün ya Rasulullah (sav)" dedi. Bunun üzerine (Hz. Peygamber (sav)) (niçin güldüğünü) açıkladı: "Şu yanımda bulunan kadınların haline şaştım. Senin sesini duyunca hemen örtünmeye kalktılar." Ömer (b. el-Hattab) "Asıl senden çekinmeleri gerekirdi ya Rasulullah (sav)" dedi ve (kadınlara) yöneldi: "Ey kendilerine düşmanlar! Benden sakınıyorsunuz da Hz. Peygamber'den (sav) mi sakınmıyorsunuz?" Kadınlar da "Evet, çünkü sen Hz. Peygamber'den (sav) daha sert ve katı mizaçlısın" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) (Ömer b. el-Hattab'a) şöyle buyurdu: " Nefsim elinde olana yemin olsun ki, Şeytan seninle geniş bir yoldan geliyorken karşılaşsa, senin gittiğin o geniş yoldan kaçıp farklı bir yoldan giderdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Bedü'l-Halk 11, 1/855
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. Muhammed b. Sa'd ez-Zühri (Muhammed b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Ebu Ömer Abdülhamid b. Abdurrahman el-Adevi (Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
8. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
Kadın-Erkek, kadın-erkek ilişkileri
Tesettür,
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِى عُقَيْلٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كُنَّ يَخْرُجْنَ بِاللَّيْلِ إِذَا تَبَرَّزْنَ إِلَى الْمَنَاصِعِ - وَهُوَ صَعِيدٌ أَفْيَحُ - فَكَانَ عُمَرُ يَقُولُ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم احْجُبْ نِسَاءَكَ . فَلَمْ يَكُنْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَفْعَلُ ، فَخَرَجَتْ سَوْدَةُ بِنْتُ زَمْعَةَ زَوْجُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيْلَةً مِنَ اللَّيَالِى عِشَاءً ، وَكَانَتِ امْرَأَةً طَوِيلَةً ، فَنَادَاهَا عُمَرُ أَلاَ قَدْ عَرَفْنَاكِ يَا سَوْدَةُ . حِرْصًا عَلَى أَنْ يَنْزِلَ الْحِجَابُ ، فَأَنْزَلَ اللَّهُ آيَةَ الْحِجَابِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2804, B146
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِى عُقَيْلٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كُنَّ يَخْرُجْنَ بِاللَّيْلِ إِذَا تَبَرَّزْنَ إِلَى الْمَنَاصِعِ - وَهُوَ صَعِيدٌ أَفْيَحُ - فَكَانَ عُمَرُ يَقُولُ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم احْجُبْ نِسَاءَكَ . فَلَمْ يَكُنْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَفْعَلُ ، فَخَرَجَتْ سَوْدَةُ بِنْتُ زَمْعَةَ زَوْجُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيْلَةً مِنَ اللَّيَالِى عِشَاءً ، وَكَانَتِ امْرَأَةً طَوِيلَةً ، فَنَادَاهَا عُمَرُ أَلاَ قَدْ عَرَفْنَاكِ يَا سَوْدَةُ . حِرْصًا عَلَى أَنْ يَنْزِلَ الْحِجَابُ ، فَأَنْزَلَ اللَّهُ آيَةَ الْحِجَابِ .
Tercemesi:
-.......Bana Ukayl, İbn Şihâb'dan; o da Urve'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti (ki o şöyle demiştir): Peygamber'in zevceleri geceleyin haceti defe çıktıklarında (Medine'nin kenarında olan) Menâsı'a kadar giderlerdi. O (Menâsı' denilen yer) açık bir yerdir. Umer, Peygamber'e: Kadınlarını perde arkasına koy (yânî evden çıkmalarını men' et), der idi de, Rasûlullah (S) onun dediğini yapmıyordu. Nihayet Peygamber'in zevcesi Sevde bintu Zem'a gecelerden bir gece yatsı namazı vaktinde dışarıya çıktı. Sevde uzun boylu bir kadın idi. Umer, hicâb emrinin indirilmesine çok arzu duyduğu için, ona: Yâ Sevde, bilmiş ol ki, biz seni muhakkak tanıdık, diye bağırdı. Bundan sonra Allah "Hicâb Âyeti"ni indirdi
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Sevde
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
Kadının geceleyin evinden dışarı çıkması, ihtiyaç durumunda
Mahremiyet, Aile, özel hayatın mahremiyeti
Tesettür, örtü ayeti
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ قَالَ سُئِلَ ابْنُ عَبَّاسٍ أَشَهِدْتَ الْعِيدَ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ نَعَمْ وَلَوْلاَ مَنْزِلَتِى مِنْهُ مَا شَهِدْتُهُ مِنَ الصِّغَرِ ، فَأَتَى الْعَلَمَ الَّذِى عِنْدَ دَارِ كَثِيرِ بْنِ الصَّلْتِ فَصَلَّى ثُمَّ خَطَبَ ، وَلَمْ يَذْكُرْ أَذَانًا وَلاَ إِقَامَةً ، ثُمَّ أَمَرَ بِالصَّدَقَةِ فَجَعَلَ النِّسَاءُ يُشِرْنَ إِلَى آذَانِهِنَّ وَحُلُوقِهِنَّ ، فَأَمَرَ بِلاَلاً فَأَتَاهُنَّ ، ثُمَّ رَجَعَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29425, B007325
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ قَالَ سُئِلَ ابْنُ عَبَّاسٍ أَشَهِدْتَ الْعِيدَ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ نَعَمْ وَلَوْلاَ مَنْزِلَتِى مِنْهُ مَا شَهِدْتُهُ مِنَ الصِّغَرِ ، فَأَتَى الْعَلَمَ الَّذِى عِنْدَ دَارِ كَثِيرِ بْنِ الصَّلْتِ فَصَلَّى ثُمَّ خَطَبَ ، وَلَمْ يَذْكُرْ أَذَانًا وَلاَ إِقَامَةً ، ثُمَّ أَمَرَ بِالصَّدَقَةِ فَجَعَلَ النِّسَاءُ يُشِرْنَ إِلَى آذَانِهِنَّ وَحُلُوقِهِنَّ ، فَأَمَرَ بِلاَلاً فَأَتَاهُنَّ ، ثُمَّ رَجَعَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Kesir, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Âbis’in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Abbas’a Nebi (sav) ile birlikte bayramda bulundun mu, diye soruldu. O: Evet ama benim onun nezdindeki konumum olmasaydı, yaşımın küçüklüğünden dolayı bulunmayacaktım, (dedi).
(Rasulullah) Kesir b. es-Salt’ın evinin yakınındaki direğin yanına geldi. Namaz kıldıktan sonra hutbe verdi. -Ne bir ezanı söz konusu etti, ne de kameti.- Sonra sadaka vermeyi emretti. Kadınlar da kulaklarına ve boğazlarındaki süslerine işaret etmeye başladılar. Verdiği emir üzerine Bilal kadınların bulunduğu tarafa gitti. Sonra Nebi’nin (sav) yanına döndü.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 16, 2/733
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Abdurrahman b. Abis en-Nehai (Abdurrahman b. Abis b. Rabî'a)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Muhammed b. Kesîr el-Abdî (Muhammed b. Kesir)
Konular:
Bayram, bayram namazı
Kadın, bayram namazına katılması
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
KTB, NAMAZ,
KTB, SADAKA
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ أُمَيْمَةَ بِنْتِ رُقَيْقَةَ أَنَّهَا قَالَتْ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى نِسْوَةٍ بَايَعْنَهُ عَلَى الإِسْلاَمِ فَقُلْنَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نُبَايِعُكَ عَلَى أَنْ لاَ نُشْرِكَ بِاللَّهِ شَيْئًا وَلاَ نَسْرِقَ وَلاَ نَزْنِىَ وَلاَ نَقْتُلَ أَوْلاَدَنَا وَلاَ نَأْتِىَ بِبُهْتَانٍ نَفْتَرِيهِ بَيْنَ أَيْدِينَا وَأَرْجُلِنَا وَلاَ نَعْصِيَكَ فِى مَعْرُوفٍ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِيمَا اسْتَطَعْتُنَّ وَأَطَقْتُنَّ. قَالَتْ فَقُلْنَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَرْحَمُ بِنَا مِنْ أَنْفُسِنَا هَلُمَّ نُبَايِعْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنِّى لاَ أُصَافِحُ النِّسَاءَ إِنَّمَا قَوْلِى لِمِائَةِ امْرَأَةٍ كَقَوْلِى لاِمْرَأَةٍ وَاحِدَةٍ أَوْ مِثْلِ قَوْلِى لاِمْرَأَةٍ وَاحِدَةٍ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
39518, MU001812
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ أُمَيْمَةَ بِنْتِ رُقَيْقَةَ أَنَّهَا قَالَتْ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى نِسْوَةٍ بَايَعْنَهُ عَلَى الإِسْلاَمِ فَقُلْنَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نُبَايِعُكَ عَلَى أَنْ لاَ نُشْرِكَ بِاللَّهِ شَيْئًا وَلاَ نَسْرِقَ وَلاَ نَزْنِىَ وَلاَ نَقْتُلَ أَوْلاَدَنَا وَلاَ نَأْتِىَ بِبُهْتَانٍ نَفْتَرِيهِ بَيْنَ أَيْدِينَا وَأَرْجُلِنَا وَلاَ نَعْصِيَكَ فِى مَعْرُوفٍ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِيمَا اسْتَطَعْتُنَّ وَأَطَقْتُنَّ. قَالَتْ فَقُلْنَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَرْحَمُ بِنَا مِنْ أَنْفُسِنَا هَلُمَّ نُبَايِعْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِنِّى لاَ أُصَافِحُ النِّسَاءَ إِنَّمَا قَوْلِى لِمِائَةِ امْرَأَةٍ كَقَوْلِى لاِمْرَأَةٍ وَاحِدَةٍ أَوْ مِثْلِ قَوْلِى لاِمْرَأَةٍ وَاحِدَةٍ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Münkedir, ona da Ümeyye bt. Rukayka şöyle rivayet etmiştir:
Müslüman olmak üzere biat edecek bir grup kadınla birlikte Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldim. Kadınlar, "Ey Allah'ın Rasulü! Allah'a hiçbir ortak koşmayacağımıza, hırsızlık yapmayacağımıza, zina etmeyeceğimize, çocuklarımızı öldürmeyeceğimize, zina iftirasında bulunmayacağımıza ve uygun işlerde senin emirlerini çiğnemeyeceğimize dair sana söz veriyoruz" dediler. Rasulullah (sav), "Gücünüzün yettiği, takat getirebildiğiniz konularda" buyurdu. Kadınlar, "Allah ve Rasulü, bize kendimizden daha merhametli! Ya Rasulallah! Gel, sana biat edelim" dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ben kadınlarla tokalaşmam. Benim yüz kadına söylediğim söz, bir kadına söylediğim söz gibidir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Bey'at 1812, 1/382
Senetler:
1. Ümeyme bt. Rakika et-Teymiye (Ümmeyme bt. Abd)
2. Ebu Abdullah Muhammed b. Münkedir el-Kuraşî (Muhammed b. Münkedir b. Abdullah b. Hüdeyr)
Konular:
Biat, Akabe biatı
cahiliye, âdetleri
Cahiliye, adetlerini sürdürmek
Cahiliye, çocukların diri diri gömülmesi
Hz. Peygamber, kadın ve hizmetçilere karşı davranışı
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
KTB, İYİLİK, BİRR,
Şirk, Şirk- Müşrik
Zina, Zina
حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ أَبِى مُزَاحِمٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ يَعْنِى ابْنَ سَعْدٍ ح وَحَدَّثَنَا حَسَنٌ الْحُلْوَانِىُّ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنِى وَقَالَ حَسَنٌ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ - وَهُوَ ابْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ - حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَاهُ سَعْدًا قَالَ اسْتَأْذَنَ عُمَرُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَعِنْدَهُ نِسَاءٌ مِنْ قُرَيْشٍ يُكَلِّمْنَهُ وَيَسْتَكْثِرْنَهُ عَالِيَةً أَصْوَاتُهُنَّ فَلَمَّا اسْتَأْذَنَ عُمَرُ قُمْنَ يَبْتَدِرْنَ الْحِجَابَ فَأَذِنَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَضْحَكُ فَقَالَ عُمَرُ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « عَجِبْتُ مِنْ هَؤُلاَءِ اللاَّتِى كُنَّ عِنْدِى فَلَمَّا سَمِعْنَ صَوْتَكَ ابْتَدَرْنَ الْحِجَابَ » . قَالَ عُمَرُ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ يَهَبْنَ . ثُمَّ قَالَ عُمَرُ أَىْ عَدُوَّاتِ أَنْفُسِهِنَّ أَتَهَبْنَنِى وَلاَ تَهَبْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قُلْنَ نَعَمْ أَنْتَ أَغْلَظُ وَأَفَظُّ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا لَقِيَكَ الشَّيْطَانُ قَطُّ سَالِكًا فَجًّا إِلاَّ سَلَكَ فَجًّا غَيْرَ فَجِّكَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
281789, M006202-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ أَبِى مُزَاحِمٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ يَعْنِى ابْنَ سَعْدٍ ح وَحَدَّثَنَا حَسَنٌ الْحُلْوَانِىُّ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنِى وَقَالَ حَسَنٌ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ - وَهُوَ ابْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ - حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَاهُ سَعْدًا قَالَ اسْتَأْذَنَ عُمَرُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَعِنْدَهُ نِسَاءٌ مِنْ قُرَيْشٍ يُكَلِّمْنَهُ وَيَسْتَكْثِرْنَهُ عَالِيَةً أَصْوَاتُهُنَّ فَلَمَّا اسْتَأْذَنَ عُمَرُ قُمْنَ يَبْتَدِرْنَ الْحِجَابَ فَأَذِنَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَضْحَكُ فَقَالَ عُمَرُ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « عَجِبْتُ مِنْ هَؤُلاَءِ اللاَّتِى كُنَّ عِنْدِى فَلَمَّا سَمِعْنَ صَوْتَكَ ابْتَدَرْنَ الْحِجَابَ » . قَالَ عُمَرُ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ يَهَبْنَ . ثُمَّ قَالَ عُمَرُ أَىْ عَدُوَّاتِ أَنْفُسِهِنَّ أَتَهَبْنَنِى وَلاَ تَهَبْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قُلْنَ نَعَمْ أَنْتَ أَغْلَظُ وَأَفَظُّ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا لَقِيَكَ الشَّيْطَانُ قَطُّ سَالِكًا فَجًّا إِلاَّ سَلَكَ فَجًّا غَيْرَ فَجِّكَ » .
Tercemesi:
Bize Mansur b. Ebu Müzâhim (es-Ezdî), ona İbrahim yani İbn Sa'd (ez-Zührî) T Bize Hasan el-Hulvânî (b. Ali el-Hüzelî) T Abd b. Humeyd (el-Keşşî), onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd (el-Kuraşî), ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona Salih (b. Keysan ed-Devsî), ona (Muhammed) b. Şihab (ez-Zührî), ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd (el-Adevî), ona Muhammed b. Sa'd b. Ebu Vakkas, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) (ra) rivayet etmiştir:
"Hz. Ömer (ra), huzuruna girmek için Rasullah'tan (sav) izin istedi. Bu esnada Rasulullah'ın (sav) yanında Kureyş'ten kadınlar vardı. Seslerini yükselterek Rasulullah'la (sav) konuşuyor, ondan çokça taleplerde bulunuyorlardı. Hz. Ömer (ra) huzura gelmek için izin isteyince kadınlar hemen kalkıp perde gerisine doğru koşuşturdular. Rasulullah (sav), Hz. Ömer'e (ra) izin verdi. Bu arada Rasulullah (sav) gülüyordu. Hz. Ömer; 'Allah sevincini ve mutluluğunu devam ettirsin, ya Rasulallah!' dedi. Rasullah (sav); 'Yanımdaki bu kadınlara şaştım kaldım. Yanımda duruyorlardı. Senin sesini duyunca hemen perde gerisine doğru koşuşturdular.' diyerek karşılık verdi. Hz. Ömer; 'Oysa sen ya Rasulallah! Çekinmelerine çok daha layıksın!' dedi ve kadınlara hitaben şöyle seslendi: ' Ey nefislerine düşman olanlar! Benden çekiniyorsunuz da Rasulullah'tan mı (sav) çekinmiyorsunuz?' Kadınlar; 'Evet. Sen Rasulullah'tan (sav) daha sert ve daha katısın.' diyerek cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: 'Hayatımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki şeytan bir yola girip de seninle karşılaşacak olsa mutlaka senin bulunduğun yoldan başka bir yol tutardı!"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6202, /1002
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. Muhammed b. Sa'd ez-Zühri (Muhammed b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Ebu Ömer Abdülhamid b. Abdurrahman el-Adevi (Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
8. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
İlim, Bilgi, kadının ilim öğrenmesi
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ أَبِى مُزَاحِمٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ يَعْنِى ابْنَ سَعْدٍ ح وَحَدَّثَنَا حَسَنٌ الْحُلْوَانِىُّ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنِى وَقَالَ حَسَنٌ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ - وَهُوَ ابْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ - حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَاهُ سَعْدًا قَالَ اسْتَأْذَنَ عُمَرُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَعِنْدَهُ نِسَاءٌ مِنْ قُرَيْشٍ يُكَلِّمْنَهُ وَيَسْتَكْثِرْنَهُ عَالِيَةً أَصْوَاتُهُنَّ فَلَمَّا اسْتَأْذَنَ عُمَرُ قُمْنَ يَبْتَدِرْنَ الْحِجَابَ فَأَذِنَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَضْحَكُ فَقَالَ عُمَرُ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « عَجِبْتُ مِنْ هَؤُلاَءِ اللاَّتِى كُنَّ عِنْدِى فَلَمَّا سَمِعْنَ صَوْتَكَ ابْتَدَرْنَ الْحِجَابَ » . قَالَ عُمَرُ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ يَهَبْنَ . ثُمَّ قَالَ عُمَرُ أَىْ عَدُوَّاتِ أَنْفُسِهِنَّ أَتَهَبْنَنِى وَلاَ تَهَبْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قُلْنَ نَعَمْ أَنْتَ أَغْلَظُ وَأَفَظُّ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا لَقِيَكَ الشَّيْطَانُ قَطُّ سَالِكًا فَجًّا إِلاَّ سَلَكَ فَجًّا غَيْرَ فَجِّكَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
281790, M006202-3
Hadis:
حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ أَبِى مُزَاحِمٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ يَعْنِى ابْنَ سَعْدٍ ح وَحَدَّثَنَا حَسَنٌ الْحُلْوَانِىُّ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنِى وَقَالَ حَسَنٌ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ - وَهُوَ ابْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ - حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ زَيْدٍ أَنَّ مُحَمَّدَ بْنَ سَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَاهُ سَعْدًا قَالَ اسْتَأْذَنَ عُمَرُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَعِنْدَهُ نِسَاءٌ مِنْ قُرَيْشٍ يُكَلِّمْنَهُ وَيَسْتَكْثِرْنَهُ عَالِيَةً أَصْوَاتُهُنَّ فَلَمَّا اسْتَأْذَنَ عُمَرُ قُمْنَ يَبْتَدِرْنَ الْحِجَابَ فَأَذِنَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَضْحَكُ فَقَالَ عُمَرُ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « عَجِبْتُ مِنْ هَؤُلاَءِ اللاَّتِى كُنَّ عِنْدِى فَلَمَّا سَمِعْنَ صَوْتَكَ ابْتَدَرْنَ الْحِجَابَ » . قَالَ عُمَرُ فَأَنْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَحَقُّ أَنْ يَهَبْنَ . ثُمَّ قَالَ عُمَرُ أَىْ عَدُوَّاتِ أَنْفُسِهِنَّ أَتَهَبْنَنِى وَلاَ تَهَبْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قُلْنَ نَعَمْ أَنْتَ أَغْلَظُ وَأَفَظُّ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ مَا لَقِيَكَ الشَّيْطَانُ قَطُّ سَالِكًا فَجًّا إِلاَّ سَلَكَ فَجًّا غَيْرَ فَجِّكَ » .
Tercemesi:
Bize Mansur b. Ebu Müzâhim (es-Ezdî), ona İbrahim yani İbn Sa'd (ez-Zührî) T Bize Hasan el-Hulvânî (b. Ali el-Hüzelî) T Abd b. Humeyd (el-Keşşî), onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd (el-Kuraşî), ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona Salih (b. Keysan ed-Devsî), ona (Muhammed) b. Şihab (ez-Zührî), ona Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd (el-Adevî), ona Muhammed b. Sa'd b. Ebu Vakkas, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) (ra) rivayet etmiştir:
"Hz. Ömer (ra), huzuruna girmek için Rasullah'tan (sav) izin istedi. Bu esnada Rasulullah'ın (sav) yanında Kureyş'ten kadınlar vardı. Seslerini yükselterek Rasulullah'la (sav) konuşuyor, ondan çokça taleplerde bulunuyorlardı. Hz. Ömer (ra) huzura gelmek için izin isteyince kadınlar hemen kalkıp perde gerisine doğru koşuşturdular. Rasulullah (sav), Hz. Ömer'e (ra) izin verdi. Bu arada Rasulullah (sav) gülüyordu. Hz. Ömer; 'Allah sevincini ve mutluluğunu devam ettirsin, ya Rasulallah!' dedi. Rasullah (sav); 'Yanımdaki bu kadınlara şaştım kaldım. Yanımda duruyorlardı. Senin sesini duyunca hemen perde gerisine doğru koşuşturdular.' diyerek karşılık verdi. Hz. Ömer; 'Oysa sen ya Rasulallah! Çekinmelerine çok daha layıksın!' dedi ve kadınlara hitaben şöyle seslendi: ' Ey nefislerine düşman olanlar! Benden çekiniyorsunuz da Rasulullah'tan mı (sav) çekinmiyorsunuz?' Kadınlar; 'Evet. Sen Rasulullah'tan (sav) daha sert ve daha katısın.' diyerek cevap verdiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: 'Hayatımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki şeytan bir yola girip de seninle karşılaşacak olsa mutlaka senin bulunduğun yoldan başka bir yol tutardı!"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6202, /1002
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. Muhammed b. Sa'd ez-Zühri (Muhammed b. Sa'd b. Malik b. Vüheyb)
3. Ebu Ömer Abdülhamid b. Abdurrahman el-Adevi (Abdülhamid b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Nasr Mansur b. Ebu Müzahim es-Ezdî (Mansur b. Beşir)
Konular:
İlim, Bilgi, kadının ilim öğrenmesi
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
Öneri Formu
Hadis Id, No:
46053, HM003487
Hadis:
حَدَّثَنَا يَزِيدُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ
وَسُئِلَ هَلْ شَهِدْتَ الْعِيدَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ نَعَمْ وَلَوْلَا قَرَابَتِي مِنْهُ مَا شَهِدْتُهُ مِنْ الصِّغَرِ فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ خَطَبَ ثُمَّ أَتَى الْعَلَمَ الَّذِي عِنْدَ دَارِ كَثِيرِ بْنِ الصَّلْتِ فَوَعَظَ النِّسَاءَ وَذَكَّرَهُنَّ وَأَمَرَهُنَّ بِالصَّدَقَةِ فَأَهْوَيْنَ إِلَى آذَانِهِنَّ وَحُلُوقِهِنَّ فَتَصَدَّقْنَ بِهِ قَالَ فَدَفَعْنَهُ إِلَى بِلَالٍ
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 3487, 1/918
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Abdurrahman b. Abis en-Nehai (Abdurrahman b. Abis b. Rabî'a)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
Konular:
Bayram, bayram namazı
Hz. Peygamber, kadınlara vaazı
Kadın, bayram namazına katılması
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
KTB, NAMAZ,