312 Kayıt Bulundu.
(O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye kadirdir.
Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. Bir de O'nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır. Siz hâla şüphe ediyorsunuz.
Dönüşünüz yalnız Allah'adır. O, her şeye kadirdir.
O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.
Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip evlerinin altından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık.
(Ey müşrikler!) Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. İyi bilin ki siz Allah'ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah ise kâfirleri rezil (ve perişan) edecektir.
(Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.”
Bize Müsedded, ona Yahya b. Saîd, ona Süfyan, ona Mansur ve Süleyman, onlara İbrahim, ona Abîde, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Bir Yahudi Nebi’ye (sav) gelerek: "Ey Muhammed, şüphesiz Allah gökleri bir parmak, yerleri de bir diğer parmak üzerinde, dağları bir parmak, ağaçları bir parmak üzerinde, diğer mahlûkatı da bir parmak üzerinde tutar. Sonra da '(mutlak güç ve tasarruf sahibi) melik benim' buyurur" dedi. Rasûlullah (sav) küçük azı dişleri görününceye kadar güldü, sonra da: "Allah’ı şanına yakışacak bir şekilde takdir edemediler" (En’âm, 6/91) ayetini okudu. Yahya b. Saîd dedi ki: bu hadisi rivayetinde ayrıca Fudayl b. İyaz, ona Mansur, ona İbrahim, ona Abîde, ona Abdullah yoluyla şu fazlalığı da zikretmiştir: Rasulullah (sav) onun söylediklerine şaşırarak ve onu tasdik ederek güldü, dedi.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona el-A'meş, ona İbrahim et-Teymî, ona babası (Yezid b. Şerik), ona da Ebu Zer (ra) şöyle demiştir: Bir gün Rasûlullah (sav) güneş batarken Ebû Zerr'e (ra) şöyle dedi: "Ey Ebû Zer, güneş nereye gider, bilir misin?" Ben, en doğrusunu Allah ve Peygamber'i bilir, dedim. Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Güneş gider tâ arşın altında secde eder (gibi Allah`a inkıyâd eder) ve (tekrar doğmak için) izin ister ve ona izin verilir. Güneşin secde edip kabul edilmemesi, tekrar doğmak izin istediği halde izin verilmemesi de yakındır. O zaman ona, nereden geldinse oraya dön! denilir. O da battığı taraftan doğar. İşte bu, Allah Teâlâ`nın, "Güneş, kendi mahsus yerleşik bir düzene göre yörüngesinde akıp gider. Bu, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir." (Yâsîn, 36/38) meâlindeki âyetin mazmunudur."
Zekeriyya: Rabbim! dedi, karım kısır olduğu, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?