311 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Yahya b. Saîd, ona Süfyan, ona Mansur ve Süleyman, onlara İbrahim, ona Abîde, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Bir Yahudi Nebi’ye (sav) gelerek: "Ey Muhammed, şüphesiz Allah gökleri bir parmak, yerleri de bir diğer parmak üzerinde, dağları bir parmak, ağaçları bir parmak üzerinde, diğer mahlûkatı da bir parmak üzerinde tutar. Sonra da '(mutlak güç ve tasarruf sahibi) melik benim' buyurur" dedi. Rasûlullah (sav) küçük azı dişleri görününceye kadar güldü, sonra da: "Allah’ı şanına yakışacak bir şekilde takdir edemediler" (En’âm, 6/91) ayetini okudu. Yahya b. Saîd dedi ki: bu hadisi rivayetinde ayrıca Fudayl b. İyaz, ona Mansur, ona İbrahim, ona Abîde, ona Abdullah yoluyla şu fazlalığı da zikretmiştir: Rasulullah (sav) onun söylediklerine şaşırarak ve onu tasdik ederek güldü, dedi.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Yahya b. Said arasında inkıta' vardır.
Bize Müsedded, ona Yahya b. Saîd, ona Süfyan, ona Mansur ve Süleyman, onlara İbrahim, ona Abîde, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: "Bir Yahudi Nebi’ye (sav) gelerek “Ey Muhammed, şüphesiz Allah gökleri bir parmak, yerleri de bir diğer parmak üzerinde, dağları bir parmak, ağaçları bir parmak üzerinde, diğer mahlûkatı da bir parmak üzerinde tutar. Sonra da 'gerçek hükümdar ve melik benim' buyurur” dedi. Rasulullah (sav) küçük azı dişleri görününceye kadar güldü, sonra da “Allah’ı şanına yakışacak bir şekilde takdir edemediler” (Zümer, 75) ayetini okudu." [Yahya b. Saîd der ki: bu hadisi ayrıca Fudayl b. İyaz, Mansur'dan, o İbrahim'den, ona Abîde'den, o da Abdullah'tan rivayet etmiş ve rivayetinde şu fazlalığı da zikretmiştir: "Rasulullah (sav) onun söylediklerine şaşırarak ve onu tasdik ederek güldü."]
Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
Rahmetini dilediğine ayırır. Allah üstün lütuf sahibidir.
Bize el-Humeydî, ona Süfyan, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona da Abdullah (ra) şöyle söylemiştir: Beyt'in (Kâbe'nin) yanında iki Kureyşli ve bir Sakifli –ya da iki Sakifli ve bir Kureyşli- bir araya geldi. Bunlar göbekleri yağlı, anlayışları kıt kimselerdi. Onlardan biri 'sizce Allah bizim söylediklerimizi işitir mi?' dedi. Diğeri 'yüksek sesle konuşursak işitir, gizli saklı konuşursak işitmez, dedi. Bir başkası 'yüksek sesle konuştuğumuzu işitirse gizli saklı konuşursak da işitir' dedi. Bunun üzerine Allah (cc): "Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lakin, yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz" (Fussilet, 41/22) ayetini indirdi. Süfyan bize bu hadisi rivayet eder ve şöyle derdi: Bize Mansur veya İbn Ebu Necih veya Humeyd'den biri yahut onlardan ikisi rivayet ederdi. Sonra sadece Mansur rivayet etti dedi ve böyle demeyi bıraktı. Sonra dedi ki: Bize Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan es-Sevrî, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona Abdullah hadisi buna benzer şekilde nakletti.
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir
Allah, dilediğine yardım eder,galip kılar. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.
Bize Müsedded, ona Yahya b. Saîd, ona Süfyan, ona Mansur ve Süleyman, onlara İbrahim, ona Abîde, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Bir Yahudi Nebi’ye (sav) gelerek: "Ey Muhammed, şüphesiz Allah gökleri bir parmak, yerleri de bir diğer parmak üzerinde, dağları bir parmak, ağaçları bir parmak üzerinde, diğer mahlûkatı da bir parmak üzerinde tutar. Sonra da '(mutlak güç ve tasarruf sahibi) melik benim' buyurur" dedi. Rasûlullah (sav) küçük azı dişleri görününceye kadar güldü, sonra da: "Allah’ı şanına yakışacak bir şekilde takdir edemediler" (En’âm, 6/91) ayetini okudu. Yahya b. Saîd dedi ki: bu hadisi rivayetinde ayrıca Fudayl b. İyaz, ona Mansur, ona İbrahim, ona Abîde, ona Abdullah yoluyla şu fazlalığı da zikretmiştir: Rasulullah (sav) onun söylediklerine şaşırarak ve onu tasdik ederek güldü, dedi.
Bize el-Humeydî, ona Süfyan, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona da Abdullah şöyle söylemiştir: Beyt'in (Kâbe'nin) yanında iki Kureyşli ve bir Sakifli –ya da iki Sakifli ve bir Kureyşli- bir araya geldi. Bunlar göbekleri yağlı, anlayışları kıt kimselerdi. Onlardan biri 'sizce Allah bizim söylediklerimizi işitir mi?' dedi. Diğeri 'yüksek sesle konuşursak işitir, gizli saklı konuşursak işitmez, dedi. Bir başkası 'yüksek sesle konuştuğumuzu işitirse gizli saklı konuşursak da işitir' dedi. Bunun üzerine Allah (cc): "Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz. Lâkin, yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmediğini sanıyordunuz" (Fussilet, 41/22) ayetini indirdi. Süfyan bize bu hadisi rivayet eder ve şöyle derdi: Bize Mansur veya İbn Ebu Necih veya Humeyd'den biri yahut onlardan ikisi rivayet ederdi. Sonra sadece Mansur rivayet etti dedi ve böyle demeyi bıraktı. Sonra dedi ki: Bize Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan es-Sevrî, ona Mansur, ona Mücahid, ona Ebu Ma'mer, ona Abdullah hadisi buna benzer şekilde nakletti.
Meryem: Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece "Ol!" der; o da oluverir.