128 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Ebu Avâne, ona Ebu Bişr, ona Said b. Cübeyr, ona da Abdullah b. Abbas şöyle söylemiştir: Hz. Peygamber (sav), sahabesinden bir grupla birlikte Ukaz panayırına doğru gitti. O dönemde cinler semadan haber almak konusunda engellenmişlerdi, (haber almaya ne zaman çıksalar) üzerlerine ateş parçaları gönderilirdi. (Semadan haber almaları engellenince) cinler, kavimlerine döndüler ve onlar gelenlere şöyle dediler: 'Size ne oldu?' Onlar da: 'Semadan (alabileceğimiz) haber ile aramıza engel oluştu; üzerimize ateş parçaları salıverildi', dediler. Bunun üzerine onlara: 'Sizinle gökyüzündeki haber arasına giren şey ancak yeni meydana gelmiş bir şeydir. Yeryüzünün doğu ve batı taraflarını dolaşın da, sizinle gökteki haber arasına engel olan bu şeye bakınız' denildi. İşte bunların içinden Tihâme tarafına gelen grup Ukaz panayırına gitmek üzere Nahle'de bulunan Hz. Peygamber'in (sav) bulunduğu yere vardılar. O anda Peygamber (sav) sahabesine sabah namazını kıldırıyordu. Kur'an'ı işitince, ona kulak verdiler ve şöyle dediler:' Allah'a yemin olsun ki gökten haber almaktan sizinle onun arasına engel olan işte budur.' İşte o zaman bu haberciler kendi kavimleri yanına döndüklerinde: Ey kavmimiz! Gerçekten biz, doğru yola ileten hayranlık veren bir Kur'an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız, dediler. (Cin, 72/1) Allah da Peygamberine (sav): '(Ey Habibim!) de ki; Bana vahyedildi..'(ayetiyle başlayan Cin suresini) indirdi. O'na (sav) vahyolunan işte cinlerin bu sözleridir."
Bize Muhammed b. Râfi, ona Vehb b. Cerîr b. Hâzim, ona babası (Cerîr b. Hâzim), ona Esma b. Ubeyd, ona da Saib denilen bir adam, [Müslim der ki: Bizim kanaatimize göre bu Ebu Sâib'dir] “Ebu Said el-Hudri'nin yanına girdik. Otururken bir ara yatağının altında Bir kıpırtı işittik, bir de baktık bu bir yılan” demiş ve hadisi Malik'in Sayfî'den rivayet ettiği hadis gibi nakletmiştir. O bu hadiste şunu da söylemiştir: Bunun üzerine Rasulullah (sav) "gerçekten bu evlerin (cin ve benzeri türde) sakinleri vardır. Onlardan birini görürseniz, terk etmeleri için üç defa zorlayın; giderse ne âlâ.. Aksi takdirde onu öldürün. Çünkü o bir kafirdir" dedi. Yanındakilere de "gidin arkadaşınızı defnedin" buyurdu.
Açıklama: Hadisin tam metni için M005839 numaralı hadise bakınız.
Bize Ebu Tahir Ahmed b. Amr b. Serh, ona Abdullah b. Vehb, ona Malik b. Enes, ona Sayfî [-bu zat bizce İbn Eflah'ın âzâtlısıdır-] ona da Hişam b. Zührî'nin azatlısı Ebu Saib şöyle haber verdi: "Ebu Said Hudrî'nin evinde yanına girdim, onu namaz kılarken buldum, namazını bitirinceye kadar oturup onu bekledim. Derken evin bir tarafında çatıdaki çubuklar arasında bir kıpırtı işittim, bakındım, bir de ne göreyim, bir yılan. Hemen onu öldürmek için atıldım, fakat Ebu Said bana 'otur' diye işaret etti. Ben de oturdum. Namazdan ayrıldıktan sonra hanesindeki bir eve işaret ederek 'şu evi görüyor musun?' dedi. 'Evet' cevabını verdim. Burada, bizden, yeni evlenmiş bir genç vardı. Rasulullah'la (sav) birlikte hendek gazasına çıktık. Bu genç gün ortasında Rasulullah'tan (sav) izin alarak evine giderdi. Bir gün yine ondan izin istedi. Rasulullah (sav) ona 'üzerine silahını al. Çünkü Kurayza'nın sana düşmanlık edeceğinden çekinirim' dedi. Adam da silahını aldı. Sonra evine döndü. Bir de ne görsün karısı iki kapının arasında ayakta duruyor. Kıskançlığı kabardı ve hemen süngüsü ile onu vurmak için üzerine yürüdü. Kadın ona 'yapma! Süngünü çek, eve gir de beni dışarıya çıkaran şeyi bir gör' dedi. O da girdi ve bir de baktı ki büyük bir yılan döşeğin üzerine kıvrılmış yatıyor. Hemen süngü ile yılanı vurup süngüsüne taktı, sonra dışarı çıkıp mızrağını avluya sapladı. Yılan mızrakta can çekişti. Ama yılan mı önce öldü, genç mi anlaşılamadı. (Râvi) der ki: Biz hemen Rasulullah'a (sav) gelerek bunu kendisine anlattık ve 'Allah'a dua et, onu bizim için diriltsin' dedik. 'Arkadaşınız için istiğfar edin' buyurdu, sonra şunu ilave etti:" "Gerçekten Medine'de Müslüman olmuş cinler vardır. Onlardan birini görürseniz, kendisine üç gün uyarıda bulunun. Şayet bundan sonra size yine görünürse onu öldürün, çünkü o bir şeytandır."
Bana Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan, ona Süleyman, ona İbrahim, ona da Ebu Ma'mer şöyle rivayet etmiştir: "Abdullah “Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar” [İsra, 17/57)] buyruğu hakkında der ki: İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere ibadet ediyorlardı. Cinler İslam’a girdikleri halde, öbürleri kendi dinlerine sımsıkı bağlı kalmaya devam ettiler." [Eşcaî, Süfyan’dan, onun da A‘meş'ten yaptığı, rivayette “De ki: Onu bırakıp boş yere ilah diye zannettiklerinizi çağırın” [İsra, 17/56] ayetini da ilave etmiştir.]
Bize Bişr b. Hâlid, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu‘be, ona Süleyman, ona İbrahim, ona da Ebu Ma‘mer şöyle rivayet etmiştir: "Abdullah (ra) “Onların o tapındıkları da Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile (yol) ararlar” [İsra, 17/57] ayeti hakkında “Bunlar kendilerine ibadet olunan cinlerden bir takım kimselerdi, sonradan İslam’a girdiler” demiştir."
Bana Übeydullah b. Saîd, ona Ebu Usame, ona Mis'ar, ona Ma'n b. Abdurrahman, ona babası (Abdurrahman b. Abdullah) şöyle demiştir: Mesrûk'a “cinlerden bir gurubun Kur'an dinlemek istedikleri gece, Peygamber'e (sav) cinleri kim haber verdi?” diye sordum bana “Baban Abdulllah b. Mesûd, cinleri bir ağacın haber verdiğini bana rivayet etti” dedi.
Bana Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan, ona Süleyman, ona İbrahim, ona da Ebu Ma'mer şöyle rivayet etmiştir: "Abdullah “Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar” [İsra, 17/57] buyruğu hakkında der ki: İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere ibadet ediyorlardı. Cinler İslam’a girdikleri halde, öbürleri kendi dinlerine sımsıkı bağlı kalmaya devam ettiler." [Eşcaî, Süfyan’dan, onun da A‘meş'ten yaptığı, rivayette “De ki: Onu bırakıp boş yere ilah diye zannettiklerinizi çağırın” [İsra, 17/56] ayetini da ilave etmiştir.]