388 Kayıt Bulundu.
Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hasf b. Gıyas), ona el-A‘meş, ona İbrahim, ona da el-Esved’in şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah’ın (ders halkasında) bulunuyorduk, derken Huzeyfe geldi, başımıza dikildi, selam verdikten sonra şöyle buyurdu: Sizden daha hayırlı kimseler (sahâbeden bir kısmı) münafık olmuştu. El-Esved: Subhanallah, şüphesiz Allah: “Muhakkak münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar” (Nisa, 4/145) buyurmaktadır, dedi. Abdullah gülümsedi, Huzeyfe de mescidin bir tarafında oturdu. Abdullah kalkınca arkadaşları da dağıldı. Bu arada (Huzeyfe) bana (beni çağırmak maksadıyla) bir çakıl taşı attı, yanına gittim. Huzeyfe dedi ki: (Abdullah) benim ne söylediğimi bildiği halde, güldü. Ben de buna hayret ettim. Gerçekten de sizden daha hayırlı kimseler münafık olmuştu. Sonra onlar tövbe ettiler, Allah da tövbelerini kabul buyurdu.
Açıklama: Huzeyfe (ra) sahâbeden bir kısmının da Allah'ın takdiriyle münafık olup sonra tevbe ettiklerini haber vererek kimsenin kendi imanı hakkında emin olamayacağını, kalplerin Cenâb-ı Hakk'ın elinde olduğunu, dolayısıyla bu konuda dikkatli olmalarını bildirmek istemiştir. bk. İbn Ḥacer el-ʿAsḳalânî, Fetḥu’l-bârî bi şerḥi Saḥîḥi’l-Buḫârî (nşr. Abdulaziz b. Abdullah b. Bâz, Beyrut: Dâru’l-Mâʿrife, 1379), 8/266-7.
Bize Kabîsa b. Ukbe, ona Süfyan, ona el-A’meş, ona Abdullah b. Murra, ona Mesrûk, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Dört özellik vardır ki, kimde bir arada bulunursa o kişi tam münafık olur, kimde de bunlardan biri bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklıktan bir huy kalmış olur. Bunlar: Kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünü tutmaz, biriyle tartışmaya girdiğinde haddi aşar." [Şu’be, bu hadisi el-A’meş’ten rivayet etmekte Süfyan es-Sevrî’ye mütâbaat etmiştir.]
Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona da Hz. Aişe'nin (r.anha) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Filanca ve filancanın dinimizden bir şey bildiklerini sanmıyorum." [Leys, O iki kişinin münâfıklardan olduğunu söyledi.]
Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.
Bize Kuteybe, ona Yakub b. Abdurrahman, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl b. Sa'd es-Sâidî rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) ile müşrikler karşı karşıya geldiler ve savaştılar. Rasulullah kendi karargâhına, düşman tarafı da kendi karargâhına döndüklerinde, Rasûlullah'ın sahâbîleri içindeki bir adam, düşman ordusundan ayrı düşen veya orduya katılmamış bulunan her bir düşmanı ta'kîb ediyor ve kılıcıyla öldürüyordu. Sahabilerden biri, "Bu gün bizden hiçbir kimse falan kişinin gösterdiği yararlılığı gösteremedi!" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav): "Fakat o, cehennem ehlindendir!" buyurdu. Sahâbîlerden biri, "ben onu takip edeceğim" dedi. Sonra onunla beraber yanlarından ayrıldı. Durduğunda onunla beraber durdu, hızlandığında onunla beraber hızlandı. Adam ağır bir şekilde yaralandı. Acıya dayanamadı ve ölümü çabuklaştırmak istedi. Kılıcının sapını yere, ucunu da göğsünün ortasına koydu. Sonra da kılıcının üstüne yüklendi ve kendini öldürdü. Bunun üzerine onu takip eden sahâbî Rasulullah'ın huzuruna geldi ve "Şehâdet ederim ki, Sen muhakkak Allah'ın Rasûlü'sün" dedi. Rasûlullah:"Ne oldu?" diye sordu. Sahabi, "Daha evvel cehennem ehlinden olduğunu söylediğin kişi var ya, işte onun hakkında söylediklerini insanlar yadırgadı. Ben de: "Ben sizin için bu adamı takip edeceğim" dedim ve hakîkaten arkası sıra çıkıp, onun her hareketini araştırdım. Sonunda bu adam ağır şekilde yaralandı ve ölümün çabuk gelmesini isteyerek kılıcının sapını yere, ucunu da iki göğsünün arasına koydu. Sonra kılıcına yüklendi ve kendisini öldürdü, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Bazı insanlar vardır ki, insanların gördüğü yerlerde cennet ehline yaraşan hayırlı işler yapar. Ancak o, cehennem ehlindendir. Yine öyle kimseler vardır ki, insanların gördüğü yerlerde cehennem ehlinin yapacağı kötü işleri yapar. Ancak o da, cennet ehlindendir."
Onların kalblerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.
Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).
(Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler.
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte hasendir.
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte hasendir.