52 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Hammâd, ona Ebû Avâne, ona Süleyman, ona Alkame, ona Abdullah b. Mesud (ra) şöyle rivayet etmiştir: Biz Hz. Peygamber'e (sav) namaz kılarken selam veriyorduk, o da selamımızı alıyordu. Necâşî'nin yanından döndükten sonra ona namaz kıldığı sırada selam verdik ama selamımızı almadı. "Ey Allah'ın resulü! Namazdayken sana selam verdiğimizde selamımızı alıyordun" dedik. "Namazda birçok meşguliyet vardır" buyurdu. Ravi Süleyman el-A'meş dedi ki: İbrahim'e "Sen ne yapıyorsun?" diye sordum. "İçimden karşılık veriyorum" dedi.
Açıklama: Necaşi'nin yanında döndüğümüzde ifadesiyle Habeşistan dönüşün kastedilir. Abdullah b. Mes'ûd, Habeşistan'a ilk giden kafile içinde sayılmaktadır. Mekke'de, müslümanlara yönelik boykot kalkınca bu haber, Habeşistan'a Kureyş'in müslüman olduğu yansımış ve İbn Mes'ud'un bulunduğu bir topluluk tekrar Mekke'ye dönmüştü. İbn Mes'ud'un Habeşistan'a hicreti, 615, geri dönüşü ise 620 yılında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla ilgili hadisin bu tarihten sonra olduğu anlaşılmaktadır. Bilgi için bk. Diyanet İslam Ansiklopedisi, XVII, 459
Bize Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona Muâz b. el-Müsennâ, ona Saîd b. Süleyman, ona Mansur b. Ebî’l-Esved, ona Atâ b. es-Sâib, ona Muhârib b. Disâr, ona İbn Bureyde, ona da babası şöyle anlatmış: “Cafer Habeşistan’dan gelince Rasûlullah (sav) ona, “- Gördüğün şeylerden en çok ne hayretine gitti?” diye sordu. O da, “- Başında yiyecek sepeti olan bir kadın görmüştüm. Bir süvari gelip ayağıyla ona vurdu, kadın sepetini düşürdü, sonra dökülen yiyeceğini toplamaya başladı ve adama dedi ki: “Sultanın tahtına oturacağı ve mazlumun hakkını zalimden alacağı günde vay senin başına geleceklere!” dedi. Hz. Peygamber (sav) de kadının bu sözünü tasdik anlamında olmak üzere, “Böyle bir ümmete değer verilmez” dedi. Yahut şöyle söyledi: “Zayıfın hakkı zorlanmadan güçlüden alınmayan bir topluma nasıl değer verilir?”
Açıklama: şevahidle hasendir. Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: فَإِنَّ الْإِسْلَامَ يَجُبُّ مَا كَانَ قَبْلَهُ