52 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu şeybe, ona Abdullah b. Nümeyr, ona Muhammed b. İshak, ona Yahya b. Abbâd b. Abdullah b. ez-Zübeyr, ona babası, müminlerin annesi Hz. Ayşe’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Necâşî, Hz. Peygamber’e (sav) Habeş işi kaşı olan altın yüzüğün (asılı) bulunduğu bir halka hediye etti. Hz. Peygamber (sav) yüzüğü ondan uzak durarak, bir çubukla veya bir parmağı ile aldı. Sonra Ebü’I- Âs’ın kızını yani kızının kızı Ümame’yi çağırdı ve “Bunu sen takın kızcağızım” buyurdu.
Ve Ebû Seleme der ki: Ebu Hureyre "hastalıkta bulaşıcılık kudreti yoktur" hadisini rivayet ettikten bir zaman sonra Hz. Peygamber'in (sav) "bir kimse hasta develeri, sağlam develerin arasına karıştırmasın" buyurduğunu rivayet etti. Bunun üzerine biz Ebu Hureyre'ye “vaktiyle sen "hastalıkta bulaşıcılık kudreti yoktur" hadisini rivayet etmedin mi?” dedik. Ebu Hureyre (bunu reddetti ve öfkelenerek) Habeş diliyle anlaşılmaz bir şeyler söyledi. Ebu Seleme der ki: Ben Ebu Hureyre'nin bu hadis dışında başka bir hadis unuttuğunu görmedim.
Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Usame, ona Büreyd b. Abdullah, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Musu el-Eş'arî (ra) şöyle demiştir: Biz Yemen'de iken Muhammed'in (sav) peygamber olarak gönderildiği haberi bize ulaştı. Bunun üzerine bir gemiye bindik, ancak gemimiz bizi Habeş hükümdarı Necâşî'nin memleketinin sahiline götürdü. Orada Cafer b. Ebu Talib ile buluştuk. Bir müddet onunla beraber Habeşistan'da kaldık. Nihayet hepimiz yola çıktık ve Medine'ye geldik. Peygamber'e Hayber'i fethettiği sırada kavuştuk. Peygamber (sav) "Ey gemi yoldaşları, sizin için iki hicret sevabı vardır" buyurdu.
Bize Yahya, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) insanlara, (Necâşî'nin) vefat ettiği günde Necâşî'nin ölüm haberini verdi ve onları namazgâha çıkartıp saf tutturdu. Nebî (sav), (Necâşî için kılınan cenaze namazında) dört tekbir getirdi.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: دَعُوا الْحَبَشَةَ مَا وَدَعُوكُمْ، وَاتْرُكُوا التُّرْكَ مَا تَرَكُوكُمْ