353 Kayıt Bulundu.
Bana Leys, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe şöyle rivayet etmiştir. Babası (Abdullah b. Utbe) Ömer b. Abdullah b. Erkam ez-Zührî'ye bir mektup yazarak Sübey'a bt. Hâris el-Eslemi'nin yanına gitmesini, kendisinden hadisini ve gebeliği hakkında fetva istediğinde Hz. Peygamber'in ona verdiği cevabı sormasını emretti. Bunun üzerine Ömer b. Abdullah b. Erkam Abdullah b. Utbe'ye cevap yazarak Sübey'a bt. Hâris'in, Sa'd b. Havle'nin eşi olduğunu bildirdi. Ve yine Leys der ki: Bana Yunus, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Lüey oğullarının azatlısı Muhammed b. Abdurrahman b. Sevbân, ona da babası Bedir ashabından olan Muhammed b. İyâs b. Bükeyr şöyle aktarmıştır: Sa'd b. Havle, Âmir b. Lüey oğullarından, Bedir Savaşı'nda bulunmuş birisiydi. Veda Haccında vefat ettiğinde (eşi Sübey'a) hamileydi. Vefatın üzerinden çok geçmeden doğum yaptı ve lohusa dönemi biter bitmez talipleri için süslendi. Bu sırada Abdu'd-dâr oğullarından Ebu Senâbil b. Ba'kek, yanına gelerek ona "Ne o? Seni taliplerin için süslenmiş görüyorum. Sanıyorum evlenmek istiyorsun. Ama (eşinin vefatının) üzerinden dört ay on gün geçmedikçe vallahi sen kesinlikle evlenemezsin" dedi. Sübey'a der ki: Bana böyle söyleyince ben akşam elbisemi giyip Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım ve konuyu ona sordum. Hz. Peygamber (sav) çocuğumu doğurduğum zaman evlenebileceğime dair bana fetva verdi ve arzu ettiğimde evlenmemi bana salık verdi. Esbağ'ın Yunus'dan, onun İbn Vehb'den, onun da Yunus'tan rivayet, bu hadise mütabaat etmiştir.
Bana Leys, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe şöyle rivayet etmiştir. Babası (Abdullah b. Utbe) Ömer b. Abdullah b. Erkam ez-Zührî'ye bir mektup yazarak Sübey'a bt. Hâris el-Eslemi'nin yanına gitmesini, kendisinden hadisini ve gebeliği hakkında fetva istediğinde Hz. Peygamber'in ona verdiği cevabı sormasını emretti. Bunun üzerine Ömer b. Abdullah b. Erkam Abdullah b. Utbe'ye cevap yazarak Sübey'a bt. Hâris'in, Sa'd b. Havle'nin eşi olduğunu bildirdi. Ve yine Leys der ki: Bana Yunus, ona İbn Şihâb, ona Âmir b. Lüey oğullarının azatlısı Muhammed b. Abdurrahman b. Sevbân, ona da babası Bedir ashabından olan Muhammed b. İyâs b. Bükeyr şöyle aktarmıştır: Sa'd b. Havle, Âmir b. Lüey oğullarından, Bedir Savaşı'nda bulunmuş birisiydi. Veda Haccında vefat ettiğinde (eşi Sübey'a) hamileydi. Vefatın üzerinden çok geçmeden doğum yaptı ve lohusa dönemi biter bitmez talipleri için süslendi. Bu sırada Abdu'd-dâr oğullarından Ebu Senâbil b. Ba'kek, yanına gelerek ona "Ne o? Seni taliplerin için süslenmiş görüyorum. Sanıyorum evlenmek istiyorsun. Ama (eşinin vefatının) üzerinden dört ay on gün geçmedikçe vallahi sen kesinlikle evlenemezsin" dedi. Sübey'a der ki: Bana böyle söyleyince ben akşam elbisemi giyip Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım ve konuyu ona sordum. Hz. Peygamber (sav) çocuğumu doğurduğum zaman evlenebileceğime dair bana fetva verdi ve arzu ettiğimde evlenmemi bana salık verdi. Esbağ'ın Yunus'dan, onun İbn Vehb'den, onun da Yunus'tan rivayet, bu hadise mütabaat etmiştir.
Bize İshak, ona Ravh, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zikredilen dört ay on günlük iddet, kadının, kocasının akrabaları yanında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah dört ay on gün iddet bekleyen kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, senenin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İbn Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi. Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir. Atâ der ki: Kadın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yaptıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği başka yere çıkar gider. Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın dilediği yerde iddetini bekler. Bu hadisi bize aynı şekilde Muhammed b. Yusuf ona Verkâ, ona İbn Ebu Necîh, ona da Mücâhid rivayet etmiştir. Ve yine Abdullah İbn Ebu Necîh, ona Atâ, ona da İbn Abbâs benzer şekilde şöyle demiştir: Bu ayet, kadının, ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Çünkü Yüce Allah: "Çıkarılmayarak..." buyurmuştur.