353 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ali b. Muhammed, onlara Vekî, ona Süfyân, ona da Ebu Bekir b. Ebu’l-Cehm b. Suhayr el-Adevî, Fatıma bt. Kays'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allah'ın Elçisi (sav) bana: 'İddetin bittiği zaman beni haberdar et' buyurmuştu. (İddeti bitince) Fatıma Rasulullah'a (sav) haber verdi. (O esnada) Fatımaya Muâviye, Ebu’l-Cehm b. Suhayr ile Üsâme b. Zeyd (evlenmek üzere) talip olmuştu. Rasulullah (sav): “Muâviye, hiç malı olmayan fakir bir adamdır. Ebu’l-Cehm, kadınları çokça döven bir adamdır. Fakat Üsâme (ile evlenmeni tavsiye ederim)” buyurdu. Fatıma eliyle şöyle yaptı ve 'Üsâme, Üsâme (mi)?' karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah Rasulü (sav) ona: “Allah’a ve Rasulü’ne itaat senin için hayırlıdır” buyurdu. Fatıma şöyle demiştir: 'Ben de onunla evlendim ve (bundan dolayı) bana gıpta edilir oldu'.
Açıklama: İddet, Evliliği sona eren kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken süreye denir. (Acar, Halil İbrahim, "İddet", DİA, XXI, 466-471.)
Bana Ahmed b. Osman b. Hakim el-Evdî, ona Halid b. Mahled, ona Süleyman b. Bilal, ona da Abdullah b. Dinar şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer, hayız hâlinde karısını boşamış, Ömer b. Hattâb da bunu Rasulullah'a (sav) sormuştu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Ona emret de karısına geri dönsün. Kadın temizlenip tekrar hayzını görünceye ve tekrar temizleninceye kadar onu yanında tutsun. Ondan sonra artık isterse onu boşar, ya da nikâhında tutar" buyurdu.
Bize İshak b. Mansur, ona Ravh b. Ubade, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zikredilen iddet, kadının, kocasının akrabaları yanında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah (dört ay on gün iddet bekleyen) kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, senenin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İbn Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi. Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir. Atâ der ki: Kadın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yaptıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği başka yere çıkar gider. Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın dilediği yerde iddetini bekler.
Bize yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona da Salim şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Ömer (r.anhuma), karısını adetli iken boşadı, Hz. Ömer de bunu Hz. Peygamber'e iletti. Hz. Peygamber (sav) son derece öfkelendi ve "o, hanımına geri dönsün, sonra kadın âdetten temizlenip tekrar âdet görünceye, sonra tekrar temizleninceye kadar onu eşi olarak yanında tutsun. İkinci âdetinden temizlendikten sonra hala kadını boşamak fikrindeyse, onunla ilişkiye girmeden, adetten temizlemiş hâlinde kadını boşasın. İşte Allah'ın emrettiği gibi olan iddet budur" buyurdu.
Bize İshak b. Mansur, ona Ravh b. Ubade, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zikredilen iddet, kadının, kocasının akrabaları yanında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah (dört ay on gün iddet bekleyen) kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, senenin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İbn Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi. Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir. Atâ der ki: Kadın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yaptıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği başka yere çıkar gider. Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın dilediği yerde iddetini bekler.