Bize Abd b. Humeyd –ve birden fazla ravi, -mana aynı olmak üzere- onlara Yunus b. Muhammed, ona Şeybân b. Abdurrahman, ona Katâde, ona Hasan, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir:
"Allah Rasulü (sav), ashabı ile oturmakta iken üzerlerinden bir bulut geçti. Hz. Peygamber (sav) 'Bu nedir bilir misiniz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber 'Bu bulut Anan'dır, Bu bulut yeryüzünün su depolarıdır. Yüce Allah, o bulutu kendisine şükür etmeyen, ibadet etmeyen bir topluluğa gönderir' buyurdu, sonra 'Üstünüzde ne olduğunu biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'Üstünüzdeki (semanın adı) er-Rakî’dir. O korunmuş bir tavan ve salınması önlenmiş (tutulmuş) bir dalgadır' buyurdu. Sonra 'Sizlerle, o sema arasında ne kadar mesafe olduğunu biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dediler. Allah Rasulü (sav) 'Sizlerle o sema arasında beş yüz yıllık bir mesafe vardır' buyurdu. Sonra 'Ya onun üstünde ne olduğunu biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dediler. Allah Rasulü (sav) 'Bunun üstünde iki sema daha vardır, her ikisi arasında da beş yüz yıllık daha mesafe vardır' buyurdu ve 'Her iki sema arasında gök ile yer arasındaki kadar bir mesafe vardır' diyerek, yedi sema sayıncaya kadar devam etti, sonra şöyle buyurdu 'Peki, bunun da üstünde ne var biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'Bunun da üstünde Arş vardır, onunla sema arasında, iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe vardır' buyurdu. Sonra 'Peki altınızda ne olduğunu bilir misiniz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'İşte o arzdır' buyurdu. Sonra 'Peki bunun da altında ne olduğunu bilir misiniz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'Onun da altında bir başka arz vardır, her ikisi arasında beş yüz yıllık mesafe vardır' buyurdu ve her iki arz arasında beş yüz yıllık mesafe olduğunu belirterek yedi arz sayıncaya kadar sözlerini sürdürdü. Sonra da 'Muhammed’in canı elinde olana yemin ederim ki, eğer sizler bir ip ile bir adamı en alttaki arza kadar sarkıtacak olursanız, şüphesiz Allah’ın üstüne düşer' buyurduktan sonra şu 'O hem ilktir, hem âhirdir, hem zâhirdir, hem bâtındır, O her şeyi en iyi bilendir' [Hadid, 57/3] ayetini okudu."
[Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, bu cihetten garib bir hadistir. (Tirmizi devamla) der ki: Eyyûb, Yunus b. Ubeyd ve Ali b. Zeyd “Hasan, Ebu Hureyre’den hadis dinlememiştir” demişlerdir. Bazı ilim sahibi kimseler bu hadisi tefsir ederek şöyle demişlerdir: (“هَبَطَ عَلَى اللَّهِ - Allah’ın üstüne düşer”) ifadesi ile kastedilen, Allah’ın ilmi, kudreti ve hâkimiyetidir. Çünkü Allah’ın ilmi, kudreti ve saltanatı her yerdedir. Kendisi ise Kitabı’nda belirttiği üzere gibi Arşı üzerindedir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19859, T003298
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ وَغَيْرُ وَاحِدٍ - الْمَعْنَى وَاحِدٌ قَالُوا حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا شَيْبَانُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ قَتَادَةَ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ بَيْنَمَا نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جَالِسٌ وَأَصْحَابُهُ إِذْ أَتَى عَلَيْهِمْ سَحَابٌ فَقَالَ نَبِىُّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « هَلْ تَدْرُونَ مَا هَذَا » . فَقَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « هَذَا الْعَنَانُ هَذِهِ رَوَايَا الأَرْضِ يَسُوقُهُ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى إِلَى قَوْمٍ لاَ يَشْكُرُونَهُ وَلاَ يَدْعُونَهُ » . ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَدْرُونَ مَا فَوْقَكُمْ » . قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « فَإِنَّهَا الرَّقِيعُ سَقْفٌ مَحْفُوظٌ وَمَوْجٌ مَكْفُوفٌ » . ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَدْرُونَ كَمْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهَا » . قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهَا مَسِيرَةُ خَمْسِمِائَةِ سَنَةٍ » . ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَدْرُونَ مَا فَوْقَ ذَلِكَ » . قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « فَإِنَّ فَوْقَ ذَلِكَ سَمَاءَيْنِ وَمَا بَيْنَهُمَا مَسِيرَةُ خَمْسِمِائَةِ عَامٍ » . حَتَّى عَدَّ سَبْعَ سَمَوَاتٍ مَا بَيْنَ كُلِّ سَمَاءَيْنِ كَمَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ . ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَدْرُونَ مَا فَوْقَ ذَلِكَ » . قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « فَإِنَّ فَوْقَ ذَلِكَ الْعَرْشَ وَبَيْنَهُ وَبَيْنَ السَّمَاءِ بُعْدُ مَا بَيْنَ السَّمَاءَيْنِ » . ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَدْرُونَ مَا الَّذِى تَحْتَكُمْ » . قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « فَإِنَّهَا الأَرْضُ » . ثُمَّ قَالَ « هَلْ تَدْرُونَ مَا الَّذِى تَحْتَ ذَلِكَ » . قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ « فَإِنَّ تَحْتَهَا الأَرْضَ الأُخْرَى بَيْنَهُمَا مَسِيرَةُ خَمْسِمِائَةِ سَنَةٍ » . حَتَّى عَدَّ سَبْعَ أَرَضِينَ بَيْنَ كُلِّ أَرْضَيْنِ مَسِيرَةُ خَمْسِمِائَةِ سَنَةٍ ثُمَّ قَالَ « وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوْ أَنَّكُمْ دَلَّيْتُمْ رَجُلاً بِحَبْلٍ إِلَى الأَرْضِ السُّفْلَى لَهَبَطَ عَلَى اللَّهِ » . ثُمَّ قَرَأَ ( هُوَ الأَوَّلُ وَالآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ ) . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ . قَالَ وَيُرْوَى عَنْ أَيُّوبَ وَيُونُسَ بْنِ عُبَيْدٍ وَعَلِىِّ بْنِ زَيْدٍ قَالُوا لَمْ يَسْمَعِ الْحَسَنُ مِنْ أَبِى هُرَيْرَةَ . وَفَسَّرَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ هَذَا الْحَدِيثَ فَقَالُوا إِنَّمَا هَبَطَ عَلَى عِلْمِ اللَّهِ وَقُدْرَتِهِ وَسُلْطَانِهِ . عِلْمُ اللَّهِ وَقُدْرَتُهُ وَسُلْطَانُهُ فِى كُلِّ مَكَانٍ وَهُوَ عَلَى الْعَرْشِ كَمَا وَصَفَ فِى كِتَابِهِ .
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd –ve birden fazla ravi, -mana aynı olmak üzere- onlara Yunus b. Muhammed, ona Şeybân b. Abdurrahman, ona Katâde, ona Hasan, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir:
"Allah Rasulü (sav), ashabı ile oturmakta iken üzerlerinden bir bulut geçti. Hz. Peygamber (sav) 'Bu nedir bilir misiniz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber 'Bu bulut Anan'dır, Bu bulut yeryüzünün su depolarıdır. Yüce Allah, o bulutu kendisine şükür etmeyen, ibadet etmeyen bir topluluğa gönderir' buyurdu, sonra 'Üstünüzde ne olduğunu biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'Üstünüzdeki (semanın adı) er-Rakî’dir. O korunmuş bir tavan ve salınması önlenmiş (tutulmuş) bir dalgadır' buyurdu. Sonra 'Sizlerle, o sema arasında ne kadar mesafe olduğunu biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dediler. Allah Rasulü (sav) 'Sizlerle o sema arasında beş yüz yıllık bir mesafe vardır' buyurdu. Sonra 'Ya onun üstünde ne olduğunu biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilendir' dediler. Allah Rasulü (sav) 'Bunun üstünde iki sema daha vardır, her ikisi arasında da beş yüz yıllık daha mesafe vardır' buyurdu ve 'Her iki sema arasında gök ile yer arasındaki kadar bir mesafe vardır' diyerek, yedi sema sayıncaya kadar devam etti, sonra şöyle buyurdu 'Peki, bunun da üstünde ne var biliyor musunuz?' buyurdu. Onlar'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'Bunun da üstünde Arş vardır, onunla sema arasında, iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe vardır' buyurdu. Sonra 'Peki altınızda ne olduğunu bilir misiniz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'İşte o arzdır' buyurdu. Sonra 'Peki bunun da altında ne olduğunu bilir misiniz?' buyurdu. Onlar 'Allah ve Rasulü en iyi bilir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'Onun da altında bir başka arz vardır, her ikisi arasında beş yüz yıllık mesafe vardır' buyurdu ve her iki arz arasında beş yüz yıllık mesafe olduğunu belirterek yedi arz sayıncaya kadar sözlerini sürdürdü. Sonra da 'Muhammed’in canı elinde olana yemin ederim ki, eğer sizler bir ip ile bir adamı en alttaki arza kadar sarkıtacak olursanız, şüphesiz Allah’ın üstüne düşer' buyurduktan sonra şu 'O hem ilktir, hem âhirdir, hem zâhirdir, hem bâtındır, O her şeyi en iyi bilendir' [Hadid, 57/3] ayetini okudu."
[Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, bu cihetten garib bir hadistir. (Tirmizi devamla) der ki: Eyyûb, Yunus b. Ubeyd ve Ali b. Zeyd “Hasan, Ebu Hureyre’den hadis dinlememiştir” demişlerdir. Bazı ilim sahibi kimseler bu hadisi tefsir ederek şöyle demişlerdir: (“هَبَطَ عَلَى اللَّهِ - Allah’ın üstüne düşer”) ifadesi ile kastedilen, Allah’ın ilmi, kudreti ve hâkimiyetidir. Çünkü Allah’ın ilmi, kudreti ve saltanatı her yerdedir. Kendisi ise Kitabı’nda belirttiği üzere gibi Arşı üzerindedir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 57, 5/403
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Muaviye Şeyban b. Abdurrahman et-Temimi (Şeyban b. Abdurrahman)
5. Ebu Muhammed Yunus b. Muhammed el-Müeddib (Yunus b. Muhammed b. Müslim)
6. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kudreti
Dünya, evren, yaratılışı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
154951, BS017767
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ بْنُ بِشْرَانَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مُحَمَّدٍ الصَّفَّارُ وَأَبُو جَعْفَرٍ الرَّزَّازُ قَالاَ حَدَّثَنَا سَعْدَانُ بْنُ نَصْرٍ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ الأَزْرَقُ عَنْ عَوْفٍ الأَعْرَابِىِّ عَنْ قَسَامَةَ بْنِ زُهَيْرٍ عَنْ أَبِى مُوسَى قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« خُلِقَ آدَمُ مِنْ قَبْضَةٍ قَبَضَهَا مِنْ جَمِيعِ الأَرْضِ فَجَاءَ بَنُو آدَمَ عَلَى قَدْرِ الأَرْضِ مِنْهُمُ الأَحْمَرُ وَالأَسْوَدُ وَالسَّهْلُ وَالْحَزَنُ وَبَيْنَ ذَلِكَ وَالْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ ».
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Siyer 17767, 18/9
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Kasame b. Züheyr el-Mazini (Kasame b. Züheyr)
3. Ebu Sehl Avf b. Ebu Cemîle el-A'râbî (Avf b. Ebu Cemîle)
4. Ebu Muhammed İshak b. Yusuf el-Ezrak (İshak b. Yusuf b. Mirdas)
5. Sa'dân b. Nasr es-Sekafî (Said b. Nasr b. Mansur)
6. İsmail b. Muhammed es-Saffar (İsmail b. Muhammed b. İsmail b. Salih b. Abdurrahman)
6. Ebu Cafer Muhammed b. Amr er-Rezzaz (Muhammed b. Amr b. Bahteri b. Müdrik)
7. Ali b. Muhammed el-Ümevi (Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişran)
Konular:
Dünya, evren, yaratılışı
İnsan, insanların karakter farklılığı yaratılıştandır
İnsan, iyi-kötü
İnsan, yaratılış özellikleri
Bize Abdürrezzak, ona (Süfyan) b. Uyeyne, ona Amr b. Dinar, ona da Ubeyd b. Umeyr şöyle haber vermiştir:
"Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, kıyamet de o gün kopacaktır. Âdem yaratıldığında, ruhu o gün üflendi ve bedenine girdi. İkinci defa ruh üflendiğinde oturur bir şekilde doğruldu ve hapşırdı, ardından Allah onun diline 'Elhamdulillahi Rabbilalemin' sözünü düşürdü. Melekler de ona 'Rahimekellah' dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
70996, MA005569
Hadis:
عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنِ ابْنِ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ: " ذَلِكَ خَيْرُ يَوْمٍ طَلَعَتْ فِيهِ الشَّمْسُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ، فِيهِ خُلِقَ آدَمُ، وَفِيهِ تَقُومُ السَّاعَةُ، وَإِنَّ اللَّهَ لَمَّا خَلَقَ آدَمَ نَفَخَ فِيهِ الرُّوحَ فَسَارَ فِيهِ، ثُمَّ نَفَخَ فِيهِ أُخْرَى، فَاسْتَوَى جَالِسًا فَعَطَسَ فَأَلْقَى اللَّهُ عَلَى لِسَانِهِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ فَقَالَتِ الْمَلَائِكَةُ: رَحِمَكَ اللَّهُ
Tercemesi:
Bize Abdürrezzak, ona (Süfyan) b. Uyeyne, ona Amr b. Dinar, ona da Ubeyd b. Umeyr şöyle haber vermiştir:
"Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, kıyamet de o gün kopacaktır. Âdem yaratıldığında, ruhu o gün üflendi ve bedenine girdi. İkinci defa ruh üflendiğinde oturur bir şekilde doğruldu ve hapşırdı, ardından Allah onun diline 'Elhamdulillahi Rabbilalemin' sözünü düşürdü. Melekler de ona 'Rahimekellah' dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Cum'a 5569, 3/259
Senetler:
0. Maktu' (Maktu')
1. Ubeyd b. Umeyr el-Cündeî (Ubeyd b. Umeyr b. Katade)
Konular:
Dünya, evren, yaratılışı
İnsan, yaratılış özellikleri
KTB, YARATILIŞ
Mübarek Zamanlar, Cuma günündeki dua kabul saati
Mübarek zamanlar, Cuma gününün önemi/özelliği/ fazileti
Bize Ebu Küreyb, ona Muhammed b. Fudayl, ona Hamza ez-Zeyyât, ona Ziyad et-Tâî, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
"Bizler 'Yâ Rasulullah! Bize ne oluyor da senin huzurundayken kalplerimiz yumuşuyor, dünyaya aldırış etmiyoruz ve ahiret ehlinden oluyoruz. Senin huzurundan ayrılıp da ailemizle bir araya geldiğimizde ve evlatlarımızı kokladığımızda, önceki halimizden eser kalmıyor?' dedik. Rasulullah (sav) 'Şayet huzurumdan ayrıldığınızda da haliniz öyle kalsaydı, melekler sizi evlerinizde ziyaret ederdi. Sizler günah işlemeseydiniz, muhakkak ki Allah (cc) günah işleyip de kendilerini affedeceği başka kimseleri yaratırdı' buyurdu. Ben 'Yâ Rasulullah! Mahlukat neyden yaratılmıştır?' dediğimde, 'Sudan' buyurdu. 'Peki ya cennet neden yapılmıştır?' dediğimse ise 'Malzemesi gümüşten ve altından olan tuğladan, harcı hoş kokulu miskten, taşları inci ve yakuttan, toprağı ise zaferândandır. Oraya girenler, nimetlere nail olur, üzüntüye kapılmaz, sonsuza kadar hayatta kalır ve ölmezler. Elbiseleri eskimez, gençlikleri de son bulmaz' buyurdu. Ardından da 'Şu üç kişinin duası geri çevrilmez: Adeletli yöneticinin, iftar ederken oruçlunun ve mazlumun duası. Allah mazlumun duasını bulutların üzerine çıkarır, o dua için göğün kapıları açılır ve Rab azze ve celle 'İzzetim hakkı için, bir zaman sonra dahi olsa sana muhakkak yardım edeceğim' buyurur' dedi."
[Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, isnadı pek sağlam olmayan bir hadis olup bana göre muttasıl da değildir. Bu hadis, Ebu Hureyre vasıtası ile Nebî'den (sav) başka bir isnadla da nakledilmiştir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14773, T002526
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ عَنْ حَمْزَةَ الزَّيَّاتِ عَنْ زِيَادٍ الطَّائِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ:
"قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا لَنَا إِذَا كُنَّا عِنْدَكَ رَقَّتْ قُلُوبُنَا وَزَهِدْنَا فِى الدُّنْيَا وَكُنَّا مِنْ أَهْلِ الآخِرَةِ، فَإِذَا خَرَجْنَا مِنْ عِنْدِكَ فَآنَسْنَا أَهَالِيَنَا وَشَمَمْنَا أَوْلاَدَنَا أَنْكَرْنَا أَنْفُسَنَا؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَوْ أَنَّكُمْ تَكُونُونَ إِذَا خَرَجْتُمْ مِنْ عِنْدِى كُنْتُمْ عَلَى حَالِكُمْ ذَلِكَ لَزَارَتْكُمُ الْمَلاَئِكَةُ فِى بُيُوتِكُمْ. وَلَوْ لَمْ تُذْنِبُوا لَجَاءَ اللَّهُ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ كَىْ يُذْنِبُوا فَيَغْفِرَ لَهُمْ. قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مِمَّ خُلِقَ الْخَلْقُ؟ قَالَ مِنَ الْمَاءِ. قُلْنَا الْجَنَّةُ، مَا بِنَاؤُهَا؟ قَالَ لَبِنَةٌ مِنْ فِضَّةٍ وَلَبِنَةٌ مِنْ ذَهَبٍ، وَمِلاَطُهَا الْمِسْكُ الأَذْفَرُ، وَحَصْبَاؤُهَا اللُّؤْلُؤُ وَالْيَاقُوتُ، وَتُرْبَتُهَا الزَّعْفَرَانُ. مَنْ يَدْخُلْهَا يَنْعَمْ وَلاَ ييأَسْ وَيُخَلَّدْ وَلاَ يَمُوتْ. لاَ تَبْلَى ثِيَابُهُمْ، وَلاَ يَفْنَى شَبَابُهُمْ. ثُمَّ قَالَ ثَلاَثَةٌ لاَ تُرَدُّ دَعْوَتُهُمُ: الإِمَامُ الْعَادِلُ، وَالصَّائِمُ حِينَ يُفْطِرُ، وَدَعْوَةُ الْمَظْلُومِ يَرْفَعُهَا فَوْقَ الْغَمَامِ وَتُفَتَّحُ لَهَا أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَيَقُولُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ وَعِزَّتِى لأَنْصُرَنَّكِ وَلَوْ بَعْدَ حِينٍ."
[قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ لَيْسَ إِسْنَادُهُ بِذَاكَ الْقَوِىِّ، وَلَيْسَ هُوَ عِنْدِى بِمُتَّصِلٍ. وَقَدْ رُوِىَ هَذَا الْحَدِيثُ بِإِسْنَادٍ آخَرَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم.]
Tercemesi:
Bize Ebu Küreyb, ona Muhammed b. Fudayl, ona Hamza ez-Zeyyât, ona Ziyad et-Tâî, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
"Bizler 'Yâ Rasulullah! Bize ne oluyor da senin huzurundayken kalplerimiz yumuşuyor, dünyaya aldırış etmiyoruz ve ahiret ehlinden oluyoruz. Senin huzurundan ayrılıp da ailemizle bir araya geldiğimizde ve evlatlarımızı kokladığımızda, önceki halimizden eser kalmıyor?' dedik. Rasulullah (sav) 'Şayet huzurumdan ayrıldığınızda da haliniz öyle kalsaydı, melekler sizi evlerinizde ziyaret ederdi. Sizler günah işlemeseydiniz, muhakkak ki Allah (cc) günah işleyip de kendilerini affedeceği başka kimseleri yaratırdı' buyurdu. Ben 'Yâ Rasulullah! Mahlukat neyden yaratılmıştır?' dediğimde, 'Sudan' buyurdu. 'Peki ya cennet neden yapılmıştır?' dediğimse ise 'Malzemesi gümüşten ve altından olan tuğladan, harcı hoş kokulu miskten, taşları inci ve yakuttan, toprağı ise zaferândandır. Oraya girenler, nimetlere nail olur, üzüntüye kapılmaz, sonsuza kadar hayatta kalır ve ölmezler. Elbiseleri eskimez, gençlikleri de son bulmaz' buyurdu. Ardından da 'Şu üç kişinin duası geri çevrilmez: Adeletli yöneticinin, iftar ederken oruçlunun ve mazlumun duası. Allah mazlumun duasını bulutların üzerine çıkarır, o dua için göğün kapıları açılır ve Rab azze ve celle 'İzzetim hakkı için, bir zaman sonra dahi olsa sana muhakkak yardım edeceğim' buyurur' dedi."
[Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, isnadı pek sağlam olmayan bir hadis olup bana göre muttasıl da değildir. Bu hadis, Ebu Hureyre vasıtası ile Nebî'den (sav) başka bir isnadla da nakledilmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Sıfatü'l-cennet 2, 4/672
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ziyad et-Tâi (Ziyad)
3. Ebu Umare Hamza b. Habib ez-Zeyyât (Hamza b. Habib b. Umare)
4. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Fudayl ed-Dabbî (Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan b. Cerîr)
5. Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ el-Hemdânî (Muhammed b. Alâ b. Kureyb)
Konular:
CENNET TASVİRLERİ
Cennet,
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, Nimetleri
Dua, duası makbul kimseler
Dünya, evren, yaratılışı
Hitabet, sembolik anlatım
İman
KTB, DUA
KTB, İMAN
KTB, YARATILIŞ
Mizan/hesaplaşma, Ahirette Günahların silinmesi/affedilmesi
Yaratma, Yaratılış
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13481, M007054
Hadis:
حَدَّثَنِى سُرَيْجُ بْنُ يُونُسَ وَهَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالاَ حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ قَالَ ابْنُ جُرَيْجٍ أَخْبَرَنِى إِسْمَاعِيلُ بْنُ أُمَيَّةَ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ خَالِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَافِعٍ مَوْلَى أُمِّ سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ أَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِيَدِى فَقَالَ:
"خَلَقَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ التُّرْبَةَ يَوْمَ السَّبْتِ وَخَلَقَ فِيهَا الْجِبَالَ يَوْمَ الأَحَدِ وَخَلَقَ الشَّجَرَ يَوْمَ الاِثْنَيْنِ وَخَلَقَ الْمَكْرُوهَ يَوْمَ الثُّلاَثَاءِ وَخَلَقَ النُّورَ يَوْمَ الأَرْبِعَاءِ وَبَثَّ فِيهَا الدَّوَابَّ يَوْمَ الْخَمِيسِ وَخَلَقَ آدَمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ بَعْدَ الْعَصْرِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فِى آخِرِ الْخَلْقِ وَفِى آخِرِ سَاعَةٍ مِنْ سَاعَاتِ الْجُمُعَةِ فِيمَا بَيْنَ الْعَصْرِ إِلَى اللَّيْلِ."
[حَدَّثَنَا الجلودي حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ هو صاحب مسلم حَدَّثَنَا الْبِسْطَامِىُّ وَهُوَ الْحُسَيْنُ بْنُ عِيسَى وَسَهْلُ بْنُ عَمَّارٍ وَإِبْرَاهِيمُ ابْنُ بِنْتِ حَفْصٍ وَغَيْرُهُمْ عَنْ حَجَّاجٍ بِهَذَا الْحَدِيثِ.]
Tercemesi:
Bize Süreyc b. Yunus ve Harun b. Abdullah, o ikisine Haccac b. Muhammed, ona İbn Cüreyc, ona İsmail b. Ümeyye, ona Eyyüb b. Halid, ona Ümmü Seleme'nin azatlısı Abdullah b. Râfi', ona da Ebu Hureyre şöyle haber verdi: Rasulullah (sav) etimden tutarak şöyle buyurdu:
"Allah (ac) yeri cumartesi günü yaratmış, o toprakta dağları pazar günü, ağaçlan pazartesi günü, sevilen şeyleri salı günü, nuru çarşamba günü yaratmış. Yerin üzerine hayvanları perşembe günü yaymıştır. Adem'ı da (as) cuma günü ikindiden sonra mahlûkatın en sonunda ve cuma saatlerinin nihâyetinde, ikindi ile akşam arasında yaratmıştır."
[İbrahim dedi ki: Bise Bistâmî (bu zat Hüseyn b. İsa'dır) ile Sehl b. Ammar, İbrahim İbn bt. Hafs ve başkaları bu hadisi Haccac'dan rivayet ettiler.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7054, /1149
Senetler:
()
Konular:
Dünya, evren, yaratılışı
KTB, YARATILIŞ
Peygamberler, Hz. Adem