264 Kayıt Bulundu.
Bize yakub (b. İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona İbn İshak, ona Yakub b. Utbe, ona Müslim b. Abdullah b. Cündüb el-Cühenî, ona da Cündüb b. Mekîs el-Cühenî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) Leys kabilesinin Kelb koluna mensup olan Gâlib b. Abdullah el-Kelbî'yi Kedîd'eye Mülevvih oğulları üzerine göndermiş ve onlara baskın yapmasını ona emretmişti. O yola çıktı, ben de onun müfrezesindeydim. Kudeyd'e kadar gittik, orada Hâris b. Abdullah b. Barsâ el-Leysî ile karşılaştık ve onu hemen tuttuk. Bize "Ben Müslüman olmaya geliyordum" dedi. Bunun üzerine Gâlib b. Abdullah "Eğer sen gerçekten Müslüman olmaya geldiysen bir gün bir gece bağlı kalman sana bir zarar vermez, yok eğer başka bir niyetin varsa sana karşı kendimizi koruma altına almış oluruz" dedi ve onu sıkıca bağladı, yanına da bizimle beraber olan siyahî bir adamı bıraktı. Ona "biz geri gelinceye kadar buna göz kulak ol, Eğer çatışmaya yeltenirse de kellesini kopart" dedi. Biz yürüyüp Kedîd Geçidi'ne vardık ve ikindi sonrası Uşeyşiye'de konakladık. Arkadaşlarım etrafı kolaçan etmem için beni gönderdi. Bir tepeye yöneldim, etrafı iyice göreceğim bir yere uzandım akşam vakti olmuştu. bir adam çıktı etrafa baktı ve benim tepede uzandığımı gördü. Hanımına "Vallahi, tepede sabahın ilk vaktinde görmediğim bir karaltı görüyorum, Bak baklalım köpekler senin ev eşyalarından bir şey alıp gitmiş olmasın?" dedi. Kadın baktı ve "Vallahi kayıp bir şeyim yok" dedi. Adam "bana yayımı getir ve sadağımdan iki ok ver" dedi. Kadın ona (yay ve okunu) verdi. Bana bir ok attı, gelip yanıma saplandı. onu çıkardım ama hareket etmedim. Sonra ikinci oku attı, gelip omuz başıma saplandı. Oku çıkardım ama hareket etmedim. Adam karısına, "Vallahi, oklarım ona isabet etti, eğer o bir hayvan olsaydı, kıpırdardı. Sabah olunca o iki okumu bul, getir, onları köpekler alıp gitmesin" dedi. İşlerini rahat görüp, hayvanlarını sağıp, ağıllarına koyana kadar onlara zaman verdik. Gecenin karanlığı iyice çökünce her taraftan onlara baskın verdik. Onlardan öldürdüklerimizi öldürdük, hayvanları aldık, geri dönüş yoluna koyulduk. Kavmin tellalı yardım çağrısı yapmak üzere kavmine koştu. Biz de hızlıca çıkarak Hâris b. Barsâ ve arkadaşına uğrayıp onları da yanımıza alarak yürüdük gittik. Yardıma gelen insanların sesi bize ulaştı. Bize doğru geldiler, aramızda sadece vadi geçidi kalmıştı ki bizimle onların arasına Cenab-ı Hakk'ın dilediği yerden gönderdiği bir sel girdi. daha önce görmediğimiz ve kimsenin karşı koymaya gücünün yetmeyeceği bir yağmur, bir çamur seli geldi. Onların öylece durup bize baktıklarını gördük. Hiç birisinin ilerlemeye gücü yetmiyordu. Biz hızla toplanıp gittik Meşlel'e dayandık. Onları geride bıraktık ve ellerimizdeki malları almaya güç yetiremediler.
Açıklama: Ya'kûb b. Utbe, Müslim b. Abdillah b. Hubeyb'den yapmış olduğu rivâyette tek kalmıştır.
Bize Esved b. Âmir, ona Şerîk, ona Ebu İshak, ona Mühelleb b. Ebu Sufre, ona Hz. Peygamber'in ashabından bir adam Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Düşmanın bu gece size saldıracağını düşünüyorum. Eğer öyle yaparlarsa 'Hâ Mîm lâ yunsarûn' (birbirinizi tanımanız için) sizin parolanız olsun."
Açıklama: Bu siyaka ile bu hadis Şerîk'in za'fından dolayı zayıftır. Ricalin gerisi sikadır.
Bize Ebu Nadr, ona İkrime, ona İyâs b. Seleme, ona da babası (Seleme b. Ekva') şöyle rivayet etmiştir: Hayber günü amcam teke tek çarpışmak için Yahudi Merhab’ın karşına çıktı. Merhab "Hayber bilir ki ben savaş kızışmaya başladığında tepeden tırnağa silahını kuşanan, kahramanlığı kanıtlanmış Merhab’ım" dedi. Amcam da "Hayber bilir ki ben tepeden tırnağa silahını kuşanmış düşmanın içine dalan gözü pek bir kahramanım" dedi. Sonra birbirlerine karşılıklı iki darbe vurdular. Merhab’ın kılıcı Âmir’in kalkanına isabet etti. Âmir de ona alttan hamle yaptı ama kılıcı ters dönüp kendi atardamarını kesti ve böylece kendisini öldürmüş oldu. Seleme b. Ekvâ der ki: Hz. Peygamber’in sahabesinden "Âmir’in ameli boşa gitti. Kendi kendini öldürdü" diyen birtakım insanlarla karşılaştım, ağlayarak Hz. Peygamber’e (sav) geldim ve "ey Allah’ın Rasulü! Âmir’in ameli boşa gitmiş" dedim. "Bunu kim söyledi" dedi. "Ashâbından insanlar!" dedim. "Bunu diyen yanılmıştır! Aksine ona iki sevap vardır!" buyurdu. Âmir Hayber seferine çıktığında aralarında Hz. Peygamber’in bulunduğu sahabe gurubunda bir yandan süvarileri yönlendiriyor bir yandan da savaş ezgileri söylüyor ve şöyle diyordu: "Vallahi! Allah olmasaydı ne doğru yolda olurduk, ne de sadaka verip namaz kılardık. Bize zulmedenler fitne çıkarmak istediklerinde biz onlara karşı koyduk. Biz Sen'in ikram ve ihsanına muhtacız. Düşmanla karşılaşırsak ayaklarımızı sabit kıl! Üzerimize huzur ve sükunet indir." Allah Rasulü (sav) "Kim o?" buyurdu. Âmir de "Âmir, ey Allah’ın Rasulü!" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Rabbin seni bağışlasın" buyurdu. Allah Rasulü (sav) biri için özellikle istiğfarda bulundu mu o, şehit düşerdi! Ömer b. Hattâb bu duayı işitince "Ey Allah'ın Rasulü! Keşke Âmir'den biraz daha istifaede etseydik!" dedi. Seleme der ki: Sonra Allah Rasulü (sav) "bugün sancağı Allah ve Rasulü'nü seven ya da Allah ve Rasulü'nün sevdiği birisine vereceğim" diyerek beni, Ali'ye gönderdi. Ali'nin yanına geldim. gözünden derdi olduğu halde onu Allah Rasulü'ne (sav) getirdim. Nebî (sav) onun gözüne tükürüğü sürdü. Sonra sancağı kendisine verdi. Merhab meydana çıkıp "Hayber bilir ki ben savaş kızışmaya başladığında tepeden tırnağa silahını kuşanan, kahramanlığı kanıtlanmış Merhab’ım" dedi. Ali de, "Ben, anamın Haydar ismini verdiği kişiyim! Hallaç pamuğu gibi yere serip geçtiğim düşmanın dehşet ve irkinti ile baktığı ormanların aslanı gibiyim!" dedi. Ardından Merhab'ın başına bir darbe indirdi de onu öldürdü ve onun eliyle fetih, nasip oldu.
Açıklama: Müslim'in şartlarına göre isnadı sahihtir.
Bize Ravh, ona Abdulhamid b. Behrâm, ona Şehr b. Havşeb, ona Ebu Zabye, ona da Amr b. Anbese'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: Herhangi bir Müslüman adam Allah yolunda bir ok atarsa ister hedefine varsın isterse ıskalasın, ona İsmailoğullarından bir köle azat etmiş sevabı verilir.
Açıklama: min veledi ismail sözü hariç mütabileriyle sahihtir.
Bize Yezid, ona Müstelim b. Saîd, ona Hubeyb b. Abdurrahman, ona Babası (Abdurrahman b. Abdullah), ona da dedesi (Abdullah b. Hubeyb) şöyle rivayet etmiştir: Ben kabilemden bir adam ile birlikte henüz daha Müslüman olmamışken, gazaya çıkmak isteyen Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldik ve O'na "Biz, kabilemizin katılmadığı bir savaşa onlar olmaksızın katılmaktan utanç duyuyoruz" dedik. Hz. Peygamber (sav) "Müslüman oldunuz mu?" diye sordu. Biz "Hayır" dedik. Hz. Peygamber (sav) "Biz müşriklere karşı Müşriklerden yardım almayız." dedi. Bunun üzerine Müslüman olduk ve onunla birlikte savaşa katıldık. Savaşta adamın biri bana bir darbe vurdu, ben de onu öldürdüm ve kızını eş alarak aldım. Kız bana "Sana bu darbeyi vuran adamı hiç unutma" dedi. Ben de ona "Sen de babanı erkenden cehenneme gönderen bu adamı unutma" dedim.
Açıklama: لَا نَسْتَعِينُ بِالْمُشْرِكِينَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ bu kısım hariç hadisin isnadı zayıftır. Burası ise sahih li gayrihidir.
Bize Haccâc, ona Şu'be, ona da İmrân şöyle rivayet etmiştir: Ben Cündüb'e (Abdullah) İbn Zübeyir'i kastederek "şunlara biat ettim, onlar da kendileri ile beraber Şam'a (savaşmaya) çıkmamı istiyorlar" dedim. bana "kendini alıkoy (gitme)" dedi. "Kabul etmiyorlar" dedim. "Malik'e uy" dedi. "onlar kendileri ile birlikte kılıç sallamam dışında başka bir şeyi kabul etmiyorlar" dedim. Bunun üzerine Cündüb "bana falan kişinin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) 'Kıyamet günü öldürülen kimse öldüren kimse ile gelerek: 'Ya Rabbi! Bu adama beni niçin öldürdüğünü sor' der. Allah, katile sorunca; katil: 'Falan kimsenin saltanatı için öldürdüm' der' buyurmuştur." dedi. Cündüb "Kıyamet günü seni bu tür müşkil duruma düşürecek işlerden sakın!" dedi.
Açıklama: Şeyhayn'e göre isnadı sahihtir.
Bize Esved b. Âmir, ona Züheyr, ona Ebu Ravk el-Hemedânî, ona Ebu Ğarîf, ona da Safvân b. Assâl el-Murâdî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) bizi bir müfreze içinde gönderdi ve şöyle buyurdu: "Allah'ın adıyla, Allah yolunda Allah'ın düşmanlarıyla savaşarak yürüyün gidin. (Ganimetten) çalmayın, hiçbir çocuğu öldürmeyin!
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Bize Hakem b. Nâfi, ona İsmail b. Ayyâş, ona Esîd b. Abdurrahman el-Has'amî, ona Ferve b. Mücahid el-Lahmî, ona Sehl b. Muâz el_Cühenî, ona da Babası (Muâz b. Enes) şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Abdülmelik ile birlikte Rum diyarında Sinân Kalesi'nde konakladık. İnsanlar konaklama mekanında izdihama yol açtılar, yolları kapattılar. Bunun üzerine Muâz şöyle dedi: "Ey insanlar, Hz. Peygamber (sav) ile falanca savaşa katılmıştık. İnsanlar yollarda izdiham oluşturunca Hz. Peygamber (sav) bir tellal gönderip 'kim bir yerleşim yerinde izdiham oluşturur yahut yolu kapatırsa onun cihadı kabul olmaz' diye duyuru yaptırdı."
Bize Abdussamed, ona Süleyman b. Muğîre el-Kaysî, ona Humeyd b. Hilâl, ona Beşr b. Asım, el-Leysi, ona da kabilesinden Ukbe b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Allah Rasulü (sav) bir müfreze gönderdi. Ben de (onlardan) birini silahlandırıp ona kılıç verdim. Döndükten sonra Hz. Peygamber (sav) "Ben bir iş için gönderdiğimde emrimi yerine getirmeyen bir adam yerine emrimi yerine getiren bir adam vermekten aciz misin?" diyerek beni hayatımda hiç görmediğim şekilde azarladı.
Bize Attâb b. Ziyâd, ona Abdullah, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Kâ'b, ona Abdullah b. Kâ'b, ona da Kâ'b b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) savaşa çıkmak istediğinde savaş güzergahını ve hedefini gizlerdi. Ancak aşırı sıcaklarda, tehlikeli ve çok düşmanla karşılaşacağı uzak bir sefer olan Tebük seferinde, işin zorluğu ve düşmanın önemi anlaşılsın diye sefer güzergahını Müslümanlara bildirdi.