264 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Ya'lâ b. Atâ, ona Umâre b. Hadîd el-Beclî, ona da Sahr el-Ğâmidî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "Allah'ım sabahın erken vakitlerini ümmetime bereketli eyle" diye dua ederdi. Hz. Peygamber (sav) bir müfreze göndereceği vakit sabahın ilk vaktinde gönderirdi. (Hadisin ravisi) Sahr ticaretle uğraşıyordu. (Yanında çalışan) genç adamlarını sabahın erken vaktinde işe gönderirdi. Bu sebeple malı o kadar çoğaldı ki nereye koyacağını bilemedi.
Açıklama: şevahidle hasendir.
Bize Hüşeym, ona Ya'lâ b. Atâ, ona Umâre b. Hadîd, ona da Sahr el-Ğâmidî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "Allah'ım sabahın erken vakitlerini ümmetime bereketli eyle" diye dua ederdi. Hz. Peygamber (sav) bir müfreze ya da ordu göndereceği vakit sabahın ilk vaktinde gönderirdi. (Hadisin ravisi) Sahr ticaretle uğraşan bir adamdı. (Çalışanlarını) sabahın erken vaktinde işe gönderirdi. Zenginleşti ve çok malı oldu.
Açıklama: şevahidle hasendir.
Bize Hüşeym, ona Ya'lâ b. Atâ, ona Umâre b. Hadîd, ona da Sahr el-Ğâmidî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "Allah'ım sabahın erken vakitlerini ümmetime bereketli eyle" diye dua ederdi. Hz. Peygamber (sav) bir müfreze ya da ordu göndereceği vakit sabahın ilk vaktinde gönderirdi. (Hadisin ravisi) Sahr ticaretle uğraşan bir adamdı. (Çalışanlarını) sabahın erken vaktinde işe gönderirdi. Zenginleşti ve çok malı oldu.
Açıklama: şevahidle hasendir.
Bize Affân, ona Şu'be, ona Ya'lâ b. Atâ, ona Becile Kabilesinden Umâre b. Hadîd, ona da Ezd Kabilesinden Sahr el-Ğâmidî şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "Allah'ım sabahın erken vakitlerini ümmetime bereketli eyle" diye dua ederdi. Hz. Peygamber (sav) bir müfreze göndereceği vakit sabahın ilk vaktinde gönderirdi. (Hadisin ravisi) Sahr ticaretle uğraşıyordu. Onun (yanında çalışan) genç adamları vardı. Onları sabahın erken vaktinde işe gönderirdi. Bu sebeple malı o kadar çoğaldı ki nereye koyacağını bilemedi.
Açıklama: "اللَّهُمَّ بَارِكْ لِأُمَّتِي فِي بُكُورِهَا" kısmı dışında isnadı zayıftır. Bu kısım ise şâhidleriyle beraber hasendir.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Zübeyir, ona Abdurrahman b. Ğasîl, ona Abbas b. Sehl veya Hamza b. Ebu Üseyd, ona da Babası (Ebû Üseyd Mâlik b. Rebîa) şöyle rivayet etmiştir: Bedir günü düşmanla karşılaştığımızda Hz. Peygamber (sav) o gün bize "Düşman size yaklaştığında yâni size kalabalık geldikleri zaman onlara ok atınız da (uzaktalarken atmayıp) oklarınızı kendi yanlarınızda alıkoyunuz" dedi.
Bize Yunus, ona Hammâd b. Zeyd, ona Sabit, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Şarabın haram kılındığı gün ben kavme içki dağıtıyordum. Arkadaşları Ebu Talha'nın yanında toplanmışlardı. Bir adam gelip "Dikkat ediniz! İçki haram kılındı." dedi. Ebu Talha bana "çık bak bakalım" dedi. Ben de çıkıp baktım. Bir tellal'ın "Dikkat ediniz! Hiç şüphesiz içki haram kılındı" diye bağırdığını işittim. (Ebu Talha'ya durumu) bildirdim. Bana "git (şarapları) dök" dedi. Ben de gidip döktüm. Halktan bazıları; "Süheyl b. Beyzâ karnında şarap olduğu halde öldürüldü." (onların durumu nasıl olacak?)" dediler. Bunun üzerine Allah (ac) şu âyeti indirdi: "İman edip güzel işler yapanlar, bundan böyle haramdan sakınıp iman ederek güzel işler yaptıkları, sonra takvâlarında ve imanlarında sebat ettikleri, sonra da takvâlarını daha da güzelleştirerek iyilik yaptıkları takdirde, daha önce tatmış oldukları şeylerden dolayı onlara bir günah yoktur. Çünkü Allah iyilik yapan ve iyi kulluk edenleri sever." (el-Mâide, 5/93). Onların şarabı o gün olgun ve ham hurmadan yapılmış "fadîh" denilen bir içkiydi.
Bize Affân, ona Hammâd, ona Sâbit, ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: Ebu Süfyân'ın (kervanı ile beraber) geliş haberi kendisine ulaştığında Hz. Peygamber (sav), ashâbıyla istişarede bulundu. Ebu Bekir fikrini söyledi ancak Hz. Peygamber (sav) onun sözüne tepki vermedi. Sonra Ömer fikrini söyledi, aynı şekilde onu da dikkate almadı. Bunun üzerine Sa'd b. Ubâde kalkıp "Ey Allah'ın Elçisi, Sen bizim (Ensâr'ın fikrini) soruyorsun herhalde! Canımı kudretinde bulunduran (Allah'a) yemin ederim ki, atlarımızı denize sürmemizi emretsen onları süreriz! Atlarımızı Berkü'l-ğimâd'a koşturmamızı emretsen, onu da yaparız!" dedi. Affan derki bana Süleym, ona Avn, ona da Amr b. Saîd el-Ğimâd şöyle dedi: Allah Rasulü (sav) insanları savaşa çağırdı ve Bedir'e varana dek yol aldılar. Karşılarına Kureyş'in sucuları çıkıverdi ve içlerinde Haccâc oğullarından kara bir oğlan vardı. Onu (esir) aldılar. Hz. Peygamber'in (sav) ashâbı, ona, Ebu Süfyân ve ashâbı hakkında soruyor, o da "Ebu Süfyân'a dair bilgim yok, ama Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyye b. Halef işte (burdalar)!" diyordu. Bunu dediğinde onu dövdüler. Dövdüklerinde "Tamam size Ebu Süfyân'ın da burada olduğunu bildiriyorum!" diyor, bırakıp sorduklarında ise "Ebu Süfyân'a dair bilgim yok, ama, işte Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyye insanların içindeler!" diyordu. Yine dövdüler. O esnada Hz. Peygamber (sav) da kalkmış namaz kılıyordu. Bu durumu görünce namazını bıraktı ve "Canımı kudretinde bulunduran (Allah'a) yemin olsun ki, size doğru söylediğinde onu dövüyor, size yalan söylediğinde de onu bırakıyorsunuz!" buyurdu. Daha sonra Nebî (sav), "Bu, falancanın yarın vurulup düşeceği yerdir!" buyurdu, bir yandan da "İşte buraya, işte şuraya" (diyerek) elini söylediği yere koydu. Onların hiç biri Hz. Peygamber'in (sav) elini koyduğu yerden öteye geçemedi (oracıkta öldüler).
Bize Mervân b. Muâviye el-Fezâri, ona Abdulvahid b. Eymen el-Mekki, ona Übeydullah b. Abdullah ez-Zurakî, ona da Babası (Abdullah ez-Zurakî) şöyle rivayet etmiştir: Uhud savaşı günü (savaş bitip) Müşrikler geri döndükten sonra Hz. peygamber (sav) "hadi düzgün bir saf düzenine geçin, Rabbime hamdu sena edeyim" dedi. Sahabe Hz. Peygamber'in arkasında saf oluşturdu, ardından Hz. Peygamber (sav) şöyle dua etti: "Allah'ım! bütün hamd sana mahsustur. Allah'ım hiç kimse Sen'in verdiğin bol rızkı darlaştıramaz, kıstığın rızkı da bollaştıramaz, Sen'in doğru yola ilettiğini saptıramaz, saptırdığını doğru yola iletemez, Sen'in vermediğini veremez, verdiğini engelleyemez, Sen'in uzak tuttuğunu yakın kılamaz, yakınlaştırdığını uzaklaştıramaz. Allah'ım! Bize olan bereketini, rahmetini, ikramını ve rızkını bollaştır. Allah'ım! Bozulmayacak, bitmeyecek daimi nimetini istiyoruz Sen'den. Allah'ım! Sen'den yoksulluk gününde nimet, korku gününde emniyet dilerim. Allah'ım! Verdiğin ve vermediğin şeylerin şerrinden Sana sığınırım. Allah'ım! bize imanı sevdir ve kalbimizi onunla süsle, küfür, günah ve isyandan tiksindir ve bizi doğru ile yanlışı birbirinden ayırt eden kullarından eyle. Allah'ım! Bizim canımızı Müslüman olarak al, Müslüman olarak dirilt, şeref ve haysiyetimizi yitirmeden, fitnelere maruz kalmadan salih kulların arasına kat. Allah'ım! Sen’in Peygamberlerini yalanlayan, insanları Sen’in yolundan alıkoyan kâfirler gürûhunu kahreyle! Onların üzerine musibetini ve azabını indir. Allah'ım! Kendilerine kitap verilen kâfirleri de kahreyle. Ey hak ve gerçek olan İlâh!" Fezârî bir defasında (bu rivayeti) "... İbn Rifâa ez-Zürakî, ona da babası" senediyle rivayet etmiştir. Fezârî dışındakiler ise (İbn Rifâa ez-Zürakî yerine) Ubeyd b. Rifâa ez-Zürakî adını zikretmiştir.
Bize yakub (b. İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona babası (İbrahim b. Sa'd ez-Zührî), ona İbn İshak, Hârise oğullarının kardeşi Abdullah b. Sehl b. Abdurrahman b. Sehl, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir. Yahudi Merhab silahını kuşanmış bir şekilde Savaş ezgileri söyleyerek (Yahudilerin) kalesinden çıktı. "Hayber bilir ki ben tepeden tırnağa silahını kuşanmış, kahramanlığı kanıtlanmış Merhab’ım. Kah mızrağımı saplarım, kah kılıcımı çalarım. Aslanların öfkesi kızışmağa başladığında benim kızgın öfkemin yanına yaklaşılmaz" diyerek "kim benim karşıma çıkacak?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Buna karşı kim çıkacak?" diye sordu. Muhammed b. Mesleme "Onun karşına ben çıkarım ey Allah'ın Elçisi! Vallahi ben öç almak istiyorum. Bunlar dün benim kardeşimi öldürdü." dedi. Hz. Peygamber "Onun karşına çık" dedi. ardından "(Merhab'a) karşı ona yardım et Allah'ım" diye dua etti. İki rakip birbirine yaklaştığında aralarına Uşer ağaçlarından yaşlı bir ağaç girdi. İkisi de birbirinden korunmak için ağacı kalkan olarak kullandı. Her biri diğerinin sığındığı dalı kılıcıyla kesti. Nihayet her iki rakip de açığa çıktı, ağaç da aralarında ayakta dikilen bir adam gibi dalsız budaksız kaldı. Sonra Merhab Muhammed'e hamle yapıp kılıç çaldı. (Muhammed) kalkanı ile bu hamleden korundu. (Merhab'ın) Kılıcı (Muhammed'in) kalkanına denk geldi ve saplanıp kaldı. Muhammed b. Mesleme ona kılıç çaldı ve öldürdü.
Bize Yunus, ona Ebân, ona Katâde, ona Hasan, ona da Esved b. Serî şöyle rivayet etmiştir. Hz. Peygamber (sav) Hayber günü bir müfreze gönderdi. Onlar müşriklerle savaştı ve savaşta çok ileri giderek çocukları da öldürdü. Hz. Peygamber (sav) "Çocukları öldürmeye sizi sek eden şey nedir?" buyurdu. Onlar "Ey Allah'ın Rasulü (sav) bunlar Müşrik çocuklarıydı." dediler. Hz. Peygamber (sav) "Sizin en değerlileriniz de Müşrik çocukları değil miydi? Muhammed'in canını elinde tutan Allah'a yemin olsun ki her canlı fıtrat üzere doğar ve konuşmaya başlayıncaya kadar (fıtrat üzere devam eder)." buyurdu. Bize Hüşeym, ona Yunus, ona Hasan, ona da Esved b. Serî'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle derdi: "Harpte çocukları öldürmeyin." Sahabe "Ey Allah'ın Rasulü! onlar Müşriklerin evladı değil mi?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) de "Sizin en değerlileriniz de Müşrik çocukları değil miydi?" cevabını verdi.