حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ قَالَ مَشَيْتُ أَنَا وَعُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَعْطَيْتَ بَنِى الْمُطَّلِبِ وَتَرَكْتَنَا ، وَنَحْنُ وَهُمْ مِنْكَ بِمَنْزِلَةٍ وَاحِدَةٍ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا بَنُو الْمُطَّلِبِ وَبَنُو هَاشِمٍ شَىْءٌ وَاحِدٌ » . قَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ وَزَادَ قَالَ جُبَيْرٌ وَلَمْ يَقْسِمِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِبَنِى عَبْدِ شَمْسٍ وَلاَ لِبَنِى نَوْفَلٍ . وَقَالَ ابْنُ إِسْحَاقَ عَبْدُ شَمْسٍ وَهَاشِمٌ وَالْمُطَّلِبُ إِخْوَةٌ لأُمٍّ ، وَأُمُّهُمْ عَاتِكَةُ بِنْتُ مُرَّةَ ، وَكَانَ نَوْفَلٌ أَخَاهُمْ لأَبِيهِمْ .
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona İbn Müseyyeb, ona da Cubeyr b. Mut'im şöyle demiştir:
Osmân b. Affân ile birlikte Rasulullah'ın yanına gittik ve “ey Allah'ın Rasulü, Muttalib oğullarına verdin de bizleri bıraktın. Hâlbuki biz de senin yanında, nesep bakımından Muttalib oğulları ile aynı konumdayız” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Muttalib oğulları ile Hâşim oğulları bir soydur" buyurdu.
Leys der ki: Bana Yunus, bu hadisi rivayet etmiş ve şu eklemeyi yapmıştır: Cubeyr “Peygamber (sav) (yaptığı taksimatta) Abduşşems ve Nevfel oğullarına birer pay ayırmamıştı" demiştir.
İbn İshâk der ki: Abduşşems, Hâşim ve Muttalib ana bir kardeşlerdir, anaları da Âtike bt. Murre'dir. Nevfel de bu üçü ile baba bir kardeştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
İbn Hacer, rivayetin muttasıl olduğunu ifade ettikten sonra onun muallak olabileceği ihtimalini de kaydetmektedir (Fethü'l-Bârî, Dârü'l-Ma'rife, VI, 245). Tarafımızdan, ihtiyaten, rivayetin muallak olduğu tercih edilmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280481, B003140-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ قَالَ مَشَيْتُ أَنَا وَعُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَعْطَيْتَ بَنِى الْمُطَّلِبِ وَتَرَكْتَنَا ، وَنَحْنُ وَهُمْ مِنْكَ بِمَنْزِلَةٍ وَاحِدَةٍ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا بَنُو الْمُطَّلِبِ وَبَنُو هَاشِمٍ شَىْءٌ وَاحِدٌ » . قَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ وَزَادَ قَالَ جُبَيْرٌ وَلَمْ يَقْسِمِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِبَنِى عَبْدِ شَمْسٍ وَلاَ لِبَنِى نَوْفَلٍ . وَقَالَ ابْنُ إِسْحَاقَ عَبْدُ شَمْسٍ وَهَاشِمٌ وَالْمُطَّلِبُ إِخْوَةٌ لأُمٍّ ، وَأُمُّهُمْ عَاتِكَةُ بِنْتُ مُرَّةَ ، وَكَانَ نَوْفَلٌ أَخَاهُمْ لأَبِيهِمْ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona İbn Müseyyeb, ona da Cubeyr b. Mut'im şöyle demiştir:
Osmân b. Affân ile birlikte Rasulullah'ın yanına gittik ve “ey Allah'ın Rasulü, Muttalib oğullarına verdin de bizleri bıraktın. Hâlbuki biz de senin yanında, nesep bakımından Muttalib oğulları ile aynı konumdayız” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Muttalib oğulları ile Hâşim oğulları bir soydur" buyurdu.
Leys der ki: Bana Yunus, bu hadisi rivayet etmiş ve şu eklemeyi yapmıştır: Cubeyr “Peygamber (sav) (yaptığı taksimatta) Abduşşems ve Nevfel oğullarına birer pay ayırmamıştı" demiştir.
İbn İshâk der ki: Abduşşems, Hâşim ve Muttalib ana bir kardeşlerdir, anaları da Âtike bt. Murre'dir. Nevfel de bu üçü ile baba bir kardeştir.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
İbn Hacer, rivayetin muttasıl olduğunu ifade ettikten sonra onun muallak olabileceği ihtimalini de kaydetmektedir (Fethü'l-Bârî, Dârü'l-Ma'rife, VI, 245). Tarafımızdan, ihtiyaten, rivayetin muallak olduğu tercih edilmiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 17, 1/824
Senetler:
1. Ebu Muhammed Cübeyr b. Mut'im el-Kuraşî (Cübeyr b. Mut'im b. Adî b. Nevfel b. Abdümenaf)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Hz. Peygamber, vefatından sonra yakınlarına verilen mallar (Fey)
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى مَالِكُ بْنُ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ النَّصْرِىُّ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ - رضى الله عنه - دَعَاهُ إِذْ جَاءَهُ حَاجِبُهُ يَرْفَا فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عُثْمَانَ ، وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ ، وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدٍ يَسْتَأْذِنُونَ فَقَالَ نَعَمْ ، فَأَدْخِلْهُمْ . فَلَبِثَ قَلِيلاً ، ثُمَّ جَاءَ فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عَبَّاسٍ وَعَلِىٍّ يَسْتَأْذِنَانِ قَالَ نَعَمْ . فَلَمَّا دَخَلاَ قَالَ عَبَّاسٌ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا ، وَهُمَا يَخْتَصِمَانِ فِى الَّذِى أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ بَنِى النَّضِيرِ ، فَاسْتَبَّ عَلِىٌّ وَعَبَّاسٌ ، فَقَالَ الرَّهْطُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، اقْضِ بَيْنَهُمَا وَأَرِحْ أَحَدَهُمَا مِنَ الآخَرِ . فَقَالَ عُمَرُ اتَّئِدُوا ، أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ ، هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . يُرِيدُ بِذَلِكَ نَفْسَهُ . قَالُوا قَدْ قَالَ ذَلِكَ . فَأَقْبَلَ عُمَرُ عَلَى عَبَّاسٍ وَعَلِىٍّ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَدْ قَالَ ذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ . قَالَ فَإِنِّى أُحَدِّثُكُمْ عَنْ هَذَا الأَمْرِ ، إِنَّ اللَّهَ سُبْحَانَهُ كَانَ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْفَىْءِ بِشَىْءٍ لَمْ يُعْطِهِ أَحَدًا غَيْرَهُ فَقَالَ جَلَّ ذِكْرُهُ ( وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ ) إِلَى قَوْلِهِ ( قَدِيرٌ ) فَكَانَتْ هَذِهِ خَالِصَةً لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، ثُمَّ وَاللَّهِ مَا احْتَازَهَا دُونَكُمْ ، وَلاَ اسْتَأْثَرَهَا عَلَيْكُمْ ، لَقَدْ أَعْطَاكُمُوهَا وَقَسَمَهَا فِيكُمْ ، حَتَّى بَقِىَ هَذَا الْمَالُ مِنْهَا ، فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِهِ نَفَقَةَ سَنَتِهِمْ مِنْ هَذَا الْمَالِ ، ثُمَّ يَأْخُذُ مَا بَقِىَ فَيَجْعَلُهُ مَجْعَلَ مَالِ اللَّهِ ، فَعَمِلَ ذَلِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَيَاتَهُ ، ثُمَّ تُوُفِّىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ فَأَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَقَبَضَهُ أَبُو بَكْرٍ ، فَعَمِلَ فِيهِ بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَنْتُمْ حِينَئِذٍ . فَأَقْبَلَ عَلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ وَقَالَ تَذْكُرَانِ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ عَمِلَ فِيهِ كَمَا تَقُولاَنِ ، وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُ فِيهِ لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ أَبَا بَكْرٍ فَقُلْتُ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبِى بَكْرٍ . فَقَبَضْتُهُ سَنَتَيْنِ مِنْ إِمَارَتِى أَعْمَلُ فِيهِ بِمَا عَمِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ ، وَاللَّهُ يَعْلَمُ أَنِّى فِيهِ صَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ، ثُمَّ جِئْتُمَانِى كِلاَكُمَا وَكَلِمَتُكُمَا وَاحِدَةٌ وَأَمْرُكُمَا جَمِيعٌ ، فَجِئْتَنِى - يَعْنِى عَبَّاسًا - فَقُلْتُ لَكُمَا إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . فَلَمَّا بَدَا لِى أَنْ أَدْفَعَهُ إِلَيْكُمَا قُلْتُ إِنْ شِئْتُمَا دَفَعْتُهُ إِلَيْكُمَا عَلَى أَنَّ عَلَيْكُمَا عَهْدَ اللَّهِ وَمِيثَاقَهُ لَتَعْمَلاَنِ فِيهِ بِمَا عَمِلَ فِيهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ ، وَمَا عَمِلْتُ فِيهِ مُذْ وَلِيتُ ، وَإِلاَّ فَلاَ تُكَلِّمَانِى ، فَقُلْتُمَا ادْفَعْهُ إِلَيْنَا بِذَلِكَ . فَدَفَعْتُهُ إِلَيْكُمَا ، أَفَتَلْتَمِسَانِ مِنِّى قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ فَوَاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ لاَ أَقْضِى فِيهِ بِقَضَاءٍ غَيْرِ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ ، فَإِنْ عَجَزْتُمَا عَنْهُ ، فَادْفَعَا إِلَىَّ فَأَنَا أَكْفِيكُمَاهُ .
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Zührî, ona da Malik b. Evs b. Hadesân en-Nasrî şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Ömer (bir gün beni çağırdı. Yanında otururken) teşrifat memuru Yerfa gelerek “Osman, Abdurrahman, Zübeyr ve Sa’d huzurunuza girmek için izin istiyorlar. Müsaadeniz var mı?” diye sordu. Bunun üzerine Ömer “Peki, onları içeriye al” dedi. Bir süre sonra teşrifatçı gelip “Abbas ve Ali içeri girmek için izin istiyorlar. Müsaadeniz var mı?” diye sordu. Ömer “Evet” dedi. Onlar içeri girip selam verince, Abbas “Ey Müminlerin Emiri! Benimle (Ali'yi işaret ederek) şunun arasında hüküm ver” dedi. Abbas ile Ali, Allah'ın fey olarak Rasulüne (sav) verdiği Nadir oğulları hurmalığından dolayı anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Birbirlerine sövüp sayınca meclistekiler “Ey Müminlerin Emiri! Bunların arasında hüküm ver de birbirleriyle didişip durmasınlar” dediler. Bunun üzerine Ömer “ağır olun bakalım! İradesi ve izni ile, göğün ve yerin varlığını koruduğu Allah hakkı için size sorarım, Rasulullah’ın (sav) "Biz (Peygamberler) miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız mal, sadakadır" buyurduğunu ve bu sözü ile kendisini kastettiğini biliyor musunuz?” dedi. Topluluk “Evet, Rasulullah (sav) böyle buyurdu” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Ömer, Ali ile Abbas'a dönüp “Allah hakkı için size de sorarım. Rasulullah’ın (sav) böyle buyurduğunu sizler de biliyor musunuz?” dedi. Ali ile Abbas “Evet” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Ömer “Şimdi ben size bu konu hakkında bilgi vereyim” dedi ve şöyle devam etti:
Allah (cc) bu fey konusunda tasarrufu Rasulüne (sav) bırakmış ve Ondan başka kimseye bu hakkı vermeyip "Allah’ın onlardan alıp rasulüne fey olarak verdikleri için siz at veya deve koşturmuş değilsiniz. Ama Allah, elçilerini dilediği kimselere üstün kılar. Allah, her şeye kadirdir" (Haşr, 59/6) buyurmuştur. Dolayısıyla bu malda tasarruf, yalnız Rasulullah’ın (sav) hakkı idi. Sonra vallahi O, bu malı, sizi göz ardı edip sadece kendi kullanımına tahsis etmedi, size de verdi ve aranızda taksim etti. Nihayet fey malından kendine kala kala (bu araziler) kaldı. Rasulullah (sav) bu maldan ailesinin bir senelik nafakasını ayırır, onlara verir, sonra bundan arta kalanı alıp Allah'ın (vakıf) malı kılardı. Bu malı Rasulullah (sav) sağlığında böyle kullandı. Sonra vefat edince Ebu Bekir 'Ben Rasullah’ın (sav) halifesiyim!' diyerek o mala el koydu ve Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullandı. O zaman sizler de vardınız.
Sonra Ömer, Ali ve Abbas'a dönerek şöyle dedi: Ebu Bekir'in bu şekilde muamele ettiğini sizler de hatırlarsınız! Nitekim söylüyorsunuz. Allah bilir ki, Ebu Bekir bu hareketinde doğru, dindar, akıl ve zeka sahibi idi, hakka uymuştu. Sonra Allah Ebu Bekir'in vefatını diledi. Ben de “Rasulullah'ın (sav) ve Ebu Bekir'in velisiyim!” diyerek halifeliğimin ilk iki yılında bu mala el koyup Rasulullah (sav) ile Ebu Bekir'in yaptığının aynısını yaptım. Allah bilir ki, ben bu hareketimde doğru bir şekilde, dinime bağlı, akıl ve şuurumla davrandım ve hakka uydum. Sonra her ikiniz birden bana geldiniz. İkinizin sözü bir ve aranızda ihtilaf yoktu. Ey Abbas! Sen bana geldin. Bunun üzerine ben sizlere Rasulullah’ın (sav) "Biz (Peygamberler topluluğu) miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız her mal sadakadır" buyurduğu cevabını verdim. Sonra bu malı size vermeyi ve sizin elinizle idare etmeyi düşündüm. Ve size “İsterseniz (bu hurmalıkları) size vereyim. Allah'ın ahdi ve andı boynunuzda olmak üzere siz bu malı Rasulullah'ın (sav), Ebu Bekir'in ve göreve geldiğim zamanımda benim idare ettiğim gibi idare ediniz. Şayet kabul etmezseniz artık bana bir şey söylemeyiniz” dedim. Bu teklifim üzerine siz de “Bu şartla bize ver!” dediniz. Ben de ikinize teslim ettim. (Aranızda çıkan ihtilaf üzerine) şimdi benden bunun haricinde bir hüküm mü istiyorsunuz? İzniyle ve iradesiyle, göğün ve yerin varlığını koruduğu Allah'a yemin ederim ki, ben kıyamet kopuncaya kadar bunun dışında bir hükümle hükmetmem. Eğer siz onun idaresinden aciz olduysanız, onu bana geriye verin. Ben onu sizin adınıza güzelce idare ederim.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
281195, B004033-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى مَالِكُ بْنُ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ النَّصْرِىُّ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ - رضى الله عنه - دَعَاهُ إِذْ جَاءَهُ حَاجِبُهُ يَرْفَا فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عُثْمَانَ ، وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ ، وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدٍ يَسْتَأْذِنُونَ فَقَالَ نَعَمْ ، فَأَدْخِلْهُمْ . فَلَبِثَ قَلِيلاً ، ثُمَّ جَاءَ فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عَبَّاسٍ وَعَلِىٍّ يَسْتَأْذِنَانِ قَالَ نَعَمْ . فَلَمَّا دَخَلاَ قَالَ عَبَّاسٌ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا ، وَهُمَا يَخْتَصِمَانِ فِى الَّذِى أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ بَنِى النَّضِيرِ ، فَاسْتَبَّ عَلِىٌّ وَعَبَّاسٌ ، فَقَالَ الرَّهْطُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، اقْضِ بَيْنَهُمَا وَأَرِحْ أَحَدَهُمَا مِنَ الآخَرِ . فَقَالَ عُمَرُ اتَّئِدُوا ، أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ ، هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . يُرِيدُ بِذَلِكَ نَفْسَهُ . قَالُوا قَدْ قَالَ ذَلِكَ . فَأَقْبَلَ عُمَرُ عَلَى عَبَّاسٍ وَعَلِىٍّ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَدْ قَالَ ذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ . قَالَ فَإِنِّى أُحَدِّثُكُمْ عَنْ هَذَا الأَمْرِ ، إِنَّ اللَّهَ سُبْحَانَهُ كَانَ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْفَىْءِ بِشَىْءٍ لَمْ يُعْطِهِ أَحَدًا غَيْرَهُ فَقَالَ جَلَّ ذِكْرُهُ ( وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلاَ رِكَابٍ ) إِلَى قَوْلِهِ ( قَدِيرٌ ) فَكَانَتْ هَذِهِ خَالِصَةً لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، ثُمَّ وَاللَّهِ مَا احْتَازَهَا دُونَكُمْ ، وَلاَ اسْتَأْثَرَهَا عَلَيْكُمْ ، لَقَدْ أَعْطَاكُمُوهَا وَقَسَمَهَا فِيكُمْ ، حَتَّى بَقِىَ هَذَا الْمَالُ مِنْهَا ، فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِهِ نَفَقَةَ سَنَتِهِمْ مِنْ هَذَا الْمَالِ ، ثُمَّ يَأْخُذُ مَا بَقِىَ فَيَجْعَلُهُ مَجْعَلَ مَالِ اللَّهِ ، فَعَمِلَ ذَلِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَيَاتَهُ ، ثُمَّ تُوُفِّىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ فَأَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَقَبَضَهُ أَبُو بَكْرٍ ، فَعَمِلَ فِيهِ بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَنْتُمْ حِينَئِذٍ . فَأَقْبَلَ عَلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ وَقَالَ تَذْكُرَانِ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ عَمِلَ فِيهِ كَمَا تَقُولاَنِ ، وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُ فِيهِ لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ أَبَا بَكْرٍ فَقُلْتُ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبِى بَكْرٍ . فَقَبَضْتُهُ سَنَتَيْنِ مِنْ إِمَارَتِى أَعْمَلُ فِيهِ بِمَا عَمِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ ، وَاللَّهُ يَعْلَمُ أَنِّى فِيهِ صَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ، ثُمَّ جِئْتُمَانِى كِلاَكُمَا وَكَلِمَتُكُمَا وَاحِدَةٌ وَأَمْرُكُمَا جَمِيعٌ ، فَجِئْتَنِى - يَعْنِى عَبَّاسًا - فَقُلْتُ لَكُمَا إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ ، مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . فَلَمَّا بَدَا لِى أَنْ أَدْفَعَهُ إِلَيْكُمَا قُلْتُ إِنْ شِئْتُمَا دَفَعْتُهُ إِلَيْكُمَا عَلَى أَنَّ عَلَيْكُمَا عَهْدَ اللَّهِ وَمِيثَاقَهُ لَتَعْمَلاَنِ فِيهِ بِمَا عَمِلَ فِيهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَبُو بَكْرٍ ، وَمَا عَمِلْتُ فِيهِ مُذْ وَلِيتُ ، وَإِلاَّ فَلاَ تُكَلِّمَانِى ، فَقُلْتُمَا ادْفَعْهُ إِلَيْنَا بِذَلِكَ . فَدَفَعْتُهُ إِلَيْكُمَا ، أَفَتَلْتَمِسَانِ مِنِّى قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ فَوَاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ لاَ أَقْضِى فِيهِ بِقَضَاءٍ غَيْرِ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ ، فَإِنْ عَجَزْتُمَا عَنْهُ ، فَادْفَعَا إِلَىَّ فَأَنَا أَكْفِيكُمَاهُ .
Tercemesi:
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona Zührî, ona da Malik b. Evs b. Hadesân en-Nasrî şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Ömer (bir gün beni çağırdı. Yanında otururken) teşrifat memuru Yerfa gelerek “Osman, Abdurrahman, Zübeyr ve Sa’d huzurunuza girmek için izin istiyorlar. Müsaadeniz var mı?” diye sordu. Bunun üzerine Ömer “Peki, onları içeriye al” dedi. Bir süre sonra teşrifatçı gelip “Abbas ve Ali içeri girmek için izin istiyorlar. Müsaadeniz var mı?” diye sordu. Ömer “Evet” dedi. Onlar içeri girip selam verince, Abbas “Ey Müminlerin Emiri! Benimle (Ali'yi işaret ederek) şunun arasında hüküm ver” dedi. Abbas ile Ali, Allah'ın fey olarak Rasulüne (sav) verdiği Nadir oğulları hurmalığından dolayı anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Birbirlerine sövüp sayınca meclistekiler “Ey Müminlerin Emiri! Bunların arasında hüküm ver de birbirleriyle didişip durmasınlar” dediler. Bunun üzerine Ömer “ağır olun bakalım! İradesi ve izni ile, göğün ve yerin varlığını koruduğu Allah hakkı için size sorarım, Rasulullah’ın (sav) "Biz (Peygamberler) miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız mal, sadakadır" buyurduğunu ve bu sözü ile kendisini kastettiğini biliyor musunuz?” dedi. Topluluk “Evet, Rasulullah (sav) böyle buyurdu” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Ömer, Ali ile Abbas'a dönüp “Allah hakkı için size de sorarım. Rasulullah’ın (sav) böyle buyurduğunu sizler de biliyor musunuz?” dedi. Ali ile Abbas “Evet” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Ömer “Şimdi ben size bu konu hakkında bilgi vereyim” dedi ve şöyle devam etti:
Allah (cc) bu fey konusunda tasarrufu Rasulüne (sav) bırakmış ve Ondan başka kimseye bu hakkı vermeyip "Allah’ın onlardan alıp rasulüne fey olarak verdikleri için siz at veya deve koşturmuş değilsiniz. Ama Allah, elçilerini dilediği kimselere üstün kılar. Allah, her şeye kadirdir" (Haşr, 59/6) buyurmuştur. Dolayısıyla bu malda tasarruf, yalnız Rasulullah’ın (sav) hakkı idi. Sonra vallahi O, bu malı, sizi göz ardı edip sadece kendi kullanımına tahsis etmedi, size de verdi ve aranızda taksim etti. Nihayet fey malından kendine kala kala (bu araziler) kaldı. Rasulullah (sav) bu maldan ailesinin bir senelik nafakasını ayırır, onlara verir, sonra bundan arta kalanı alıp Allah'ın (vakıf) malı kılardı. Bu malı Rasulullah (sav) sağlığında böyle kullandı. Sonra vefat edince Ebu Bekir 'Ben Rasullah’ın (sav) halifesiyim!' diyerek o mala el koydu ve Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullandı. O zaman sizler de vardınız.
Sonra Ömer, Ali ve Abbas'a dönerek şöyle dedi: Ebu Bekir'in bu şekilde muamele ettiğini sizler de hatırlarsınız! Nitekim söylüyorsunuz. Allah bilir ki, Ebu Bekir bu hareketinde doğru, dindar, akıl ve zeka sahibi idi, hakka uymuştu. Sonra Allah Ebu Bekir'in vefatını diledi. Ben de “Rasulullah'ın (sav) ve Ebu Bekir'in velisiyim!” diyerek halifeliğimin ilk iki yılında bu mala el koyup Rasulullah (sav) ile Ebu Bekir'in yaptığının aynısını yaptım. Allah bilir ki, ben bu hareketimde doğru bir şekilde, dinime bağlı, akıl ve şuurumla davrandım ve hakka uydum. Sonra her ikiniz birden bana geldiniz. İkinizin sözü bir ve aranızda ihtilaf yoktu. Ey Abbas! Sen bana geldin. Bunun üzerine ben sizlere Rasulullah’ın (sav) "Biz (Peygamberler topluluğu) miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız her mal sadakadır" buyurduğu cevabını verdim. Sonra bu malı size vermeyi ve sizin elinizle idare etmeyi düşündüm. Ve size “İsterseniz (bu hurmalıkları) size vereyim. Allah'ın ahdi ve andı boynunuzda olmak üzere siz bu malı Rasulullah'ın (sav), Ebu Bekir'in ve göreve geldiğim zamanımda benim idare ettiğim gibi idare ediniz. Şayet kabul etmezseniz artık bana bir şey söylemeyiniz” dedim. Bu teklifim üzerine siz de “Bu şartla bize ver!” dediniz. Ben de ikinize teslim ettim. (Aranızda çıkan ihtilaf üzerine) şimdi benden bunun haricinde bir hüküm mü istiyorsunuz? İzniyle ve iradesiyle, göğün ve yerin varlığını koruduğu Allah'a yemin ederim ki, ben kıyamet kopuncaya kadar bunun dışında bir hükümle hükmetmem. Eğer siz onun idaresinden aciz olduysanız, onu bana geriye verin. Ben onu sizin adınıza güzelce idare ederim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 14, 2/56
Senetler:
1. Ebu Amr Osman b. Affân (Osman b. Affân b. Ebu Âs b. Ümeyye b. Abdüşems)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Ehl-i beyt
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Hz. Peygamber, mirası
Müslüman, Hakka riayet etmek
Peygamberler, miras bırakmamaları, bıraktıklarının sadaka olduğu
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona İbn Müseyyeb, ona da Cübeyr b. Mut'im şöyle haber vermiştir:
Osmân b. Affân ile birlikte Rasulullah'ın yanına gittik. Osman “ey Allah'ın Rasulü, Muttalib oğullarına verdin ama bizleri bıraktın. Hâlbuki biz de senin yanında, nesep bakımından Muttalib oğulları ile aynı konumdayız” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Muttalib oğulları ile Hâşim oğulları bir soydur" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29918, B003502
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ قَالَ مَشَيْتُ أَنَا وَعُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ ، فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَعْطَيْتَ بَنِى الْمُطَّلِبِ وَتَرَكْتَنَا ، وَإِنَّمَا نَحْنُ وَهُمْ مِنْكَ بِمَنْزِلَةٍ وَاحِدَةٍ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا بَنُو هَاشِمٍ وَبَنُو الْمُطَّلِبِ شَىْءٌ وَاحِدٌ » .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona İbn Müseyyeb, ona da Cübeyr b. Mut'im şöyle haber vermiştir:
Osmân b. Affân ile birlikte Rasulullah'ın yanına gittik. Osman “ey Allah'ın Rasulü, Muttalib oğullarına verdin ama bizleri bıraktın. Hâlbuki biz de senin yanında, nesep bakımından Muttalib oğulları ile aynı konumdayız” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Muttalib oğulları ile Hâşim oğulları bir soydur" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Menâkıb 2, 1/906
Senetler:
1. Ebu Muhammed Cübeyr b. Mut'im el-Kuraşî (Cübeyr b. Mut'im b. Adî b. Nevfel b. Abdümenaf)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Hz. Peygamber, vefatından sonra yakınlarına verilen mallar (Fey)
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ قَالَ مَشَيْتُ أَنَا وَعُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَعْطَيْتَ بَنِى الْمُطَّلِبِ وَتَرَكْتَنَا ، وَنَحْنُ وَهُمْ مِنْكَ بِمَنْزِلَةٍ وَاحِدَةٍ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا بَنُو الْمُطَّلِبِ وَبَنُو هَاشِمٍ شَىْءٌ وَاحِدٌ » . قَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ وَزَادَ قَالَ جُبَيْرٌ وَلَمْ يَقْسِمِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِبَنِى عَبْدِ شَمْسٍ وَلاَ لِبَنِى نَوْفَلٍ . وَقَالَ ابْنُ إِسْحَاقَ عَبْدُ شَمْسٍ وَهَاشِمٌ وَالْمُطَّلِبُ إِخْوَةٌ لأُمٍّ ، وَأُمُّهُمْ عَاتِكَةُ بِنْتُ مُرَّةَ ، وَكَانَ نَوْفَلٌ أَخَاهُمْ لأَبِيهِمْ .
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona İbn Müseyyeb, ona da Cubeyr b. Mut'im şöyle demiştir:
Osmân b. Affân ile birlikte Rasulullah'ın yanına gittik ve “ey Allah'ın Rasulü, Muttalib oğullarına verdin de bizleri bıraktın. Hâlbuki biz de senin yanında, nesep bakımından Muttalib oğulları ile aynı konumdayız” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Muttalib oğulları ile Hâşim oğulları bir soydur" buyurdu.
Leys der ki: Bana Yunus, bu hadisi rivayet etmiş ve şu eklemeyi yapmıştır: Cubeyr “Peygamber (sav) (yaptığı taksimatta) Abduşşems ve Nevfel oğullarına birer pay ayırmamıştı" demiştir.
İbn İshâk şöyle der ki: Abduşşems, Hâşim ve Muttalib ana bir kardeşlerdir, anaları da Âtike bt. Murre'dir. Nevfel de bu üçü ile baba bir kardeştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30228, B003140
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ قَالَ مَشَيْتُ أَنَا وَعُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، أَعْطَيْتَ بَنِى الْمُطَّلِبِ وَتَرَكْتَنَا ، وَنَحْنُ وَهُمْ مِنْكَ بِمَنْزِلَةٍ وَاحِدَةٍ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّمَا بَنُو الْمُطَّلِبِ وَبَنُو هَاشِمٍ شَىْءٌ وَاحِدٌ » . قَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى يُونُسُ وَزَادَ قَالَ جُبَيْرٌ وَلَمْ يَقْسِمِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم لِبَنِى عَبْدِ شَمْسٍ وَلاَ لِبَنِى نَوْفَلٍ . وَقَالَ ابْنُ إِسْحَاقَ عَبْدُ شَمْسٍ وَهَاشِمٌ وَالْمُطَّلِبُ إِخْوَةٌ لأُمٍّ ، وَأُمُّهُمْ عَاتِكَةُ بِنْتُ مُرَّةَ ، وَكَانَ نَوْفَلٌ أَخَاهُمْ لأَبِيهِمْ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona İbn Müseyyeb, ona da Cubeyr b. Mut'im şöyle demiştir:
Osmân b. Affân ile birlikte Rasulullah'ın yanına gittik ve “ey Allah'ın Rasulü, Muttalib oğullarına verdin de bizleri bıraktın. Hâlbuki biz de senin yanında, nesep bakımından Muttalib oğulları ile aynı konumdayız” dedik. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Muttalib oğulları ile Hâşim oğulları bir soydur" buyurdu.
Leys der ki: Bana Yunus, bu hadisi rivayet etmiş ve şu eklemeyi yapmıştır: Cubeyr “Peygamber (sav) (yaptığı taksimatta) Abduşşems ve Nevfel oğullarına birer pay ayırmamıştı" demiştir.
İbn İshâk şöyle der ki: Abduşşems, Hâşim ve Muttalib ana bir kardeşlerdir, anaları da Âtike bt. Murre'dir. Nevfel de bu üçü ile baba bir kardeştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 17, 1/824
Senetler:
1. Ebu Muhammed Cübeyr b. Mut'im el-Kuraşî (Cübeyr b. Mut'im b. Adî b. Nevfel b. Abdümenaf)
2. Said b. Müseyyeb el-Kuraşî (Said b. Müseyyeb b. Hazn b. Ebu Vehb)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Hz. Peygamber, vefatından sonra yakınlarına verilen mallar (Fey)
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ سُوَيْدِ بْنِ مَنْجُوفٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلِيًّا إِلَى خَالِدٍ لِيَقْبِضَ الْخُمُسَ وَكُنْتُ أُبْغِضُ عَلِيًّا ، وَقَدِ اغْتَسَلَ ، فَقُلْتُ لِخَالِدٍ أَلاَ تَرَى إِلَى هَذَا فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ « يَا بُرَيْدَةُ أَتُبْغِضُ عَلِيًّا » . فَقُلْتُ نَعَمْ . قَالَ « لاَ تُبْغِضْهُ فَإِنَّ لَهُ فِى الْخُمُسِ أَكْثَرَ مِنْ ذَلِكَ » .
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ravh b. Ubâde, ona Ali b. Süveyd b. Mencûf, ona Abdullah b. Bureyde, ona da Babası (Bureyde) (ra) şöyle demiştir:
Peygamber (sav), ganimet mallarının beşte birini almak üzere Ali'yi Yemen'e, Hâlid'in yanına göndermişti. Bu seferde ben Ali'ye öfke duyuyordum. Çünkü Ali (ganimetten hissesine bir cariye almış, sabahleyin de) yıkanmıştı. Ben de Hâlid'e “Ali'nin şu yaptığını görmüyor musun?” dedim. Peygamber'in (sav) huzuruna geldiğimizde Ali'nin bu hareketini Peygamber'e söyledim. Bunun üzerine Peygamber (sav) "ey Bureyde, Ali'ye öfke duyuyor musun?" buyurdu. Ben de “evet” dedim. Peygamber (sav) "Ali'ye öfke duyma, çünkü onun ganimet malının beşte birindeki hissesi, aldığı cariyeden daha çoktur" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34477, B004350
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ سُوَيْدِ بْنِ مَنْجُوفٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلِيًّا إِلَى خَالِدٍ لِيَقْبِضَ الْخُمُسَ وَكُنْتُ أُبْغِضُ عَلِيًّا ، وَقَدِ اغْتَسَلَ ، فَقُلْتُ لِخَالِدٍ أَلاَ تَرَى إِلَى هَذَا فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ « يَا بُرَيْدَةُ أَتُبْغِضُ عَلِيًّا » . فَقُلْتُ نَعَمْ . قَالَ « لاَ تُبْغِضْهُ فَإِنَّ لَهُ فِى الْخُمُسِ أَكْثَرَ مِنْ ذَلِكَ » .
Tercemesi:
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ravh b. Ubâde, ona Ali b. Süveyd b. Mencûf, ona Abdullah b. Bureyde, ona da Babası (Bureyde) (ra) şöyle demiştir:
Peygamber (sav), ganimet mallarının beşte birini almak üzere Ali'yi Yemen'e, Hâlid'in yanına göndermişti. Bu seferde ben Ali'ye öfke duyuyordum. Çünkü Ali (ganimetten hissesine bir cariye almış, sabahleyin de) yıkanmıştı. Ben de Hâlid'e “Ali'nin şu yaptığını görmüyor musun?” dedim. Peygamber'in (sav) huzuruna geldiğimizde Ali'nin bu hareketini Peygamber'e söyledim. Bunun üzerine Peygamber (sav) "ey Bureyde, Ali'ye öfke duyuyor musun?" buyurdu. Ben de “evet” dedim. Peygamber (sav) "Ali'ye öfke duyma, çünkü onun ganimet malının beşte birindeki hissesi, aldığı cariyeden daha çoktur" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 61, 2/119
Senetler:
1. Ebu Abdullah Büreyde b. Husayb el-Eslemî (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)
2. Abdullah b. Büreyde el-Eslemî (Abdullah b. Büreyde Husayb b. Abdullah b. Hâris b. el-A'rec b. Sa'd b. Rezzâh b. Adi b. Sehm b)
3. Ali b. Süveyd es-Sedûsî (Ali b. Süveyd b. Mencûf)
4. Ebu Muhammed Ravh b. Ubade el-Kaysî (Ravh b. Ubade b. Alâ b. Hasan b. Amr b. Mersed)
5. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Açıklama: Safî, Hz. Peygamber'in (sav) ganimet taksiminden önce humus da dağıtılmamışken bir köle, bir cariye veya bir at olarak aldığı paya verilen isimdir. (Avnu'l-Mabud, VIII, 128)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18598, D002992
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ وَأَزْهَرُ قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ قَالَ
"سَأَلْتُ مُحَمَّدًا عَنْ سَهْمِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالصَّفِىِّ قَالَ كَانَ يُضْرَبُ لَهُ بِسَهْمٍ مَعَ الْمُسْلِمِينَ وَإِنْ لَمْ يَشْهَدْ وَالصَّفِىُّ يُؤْخَذُ لَهُ رَأْسٌ مِنَ الْخُمُسِ قَبْلَ كُلِّ شَىْءٍ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Asım (Dahhâk b. Mahled) ve Ezher (b. Sad), o ikisine de (Abdullah) b. Avn, "Muhammed'e (b. Sirin) Hz. Peygamber'in (sav) (ganimet malından aldığı) payından ve Safî'den sorduğunu ve onun şöyle haber verdiğini nakletmiştir: Müslümanlarda birlikte savaşta bulunmamışsa da Hz. Peygamber'e (sav) bir pay verilirdi. Safî ise bütün taksimattan önce (Hz. Peygamber'in beşte birlik hakkı olan) humus taksiminin başında ona verilirdi."
Açıklama:
Safî, Hz. Peygamber'in (sav) ganimet taksiminden önce humus da dağıtılmamışken bir köle, bir cariye veya bir at olarak aldığı paya verilen isimdir. (Avnu'l-Mabud, VIII, 128)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 21, /699
Senetler:
1. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
2. Ebu Avn Abdullah b. Avn el-Müzenî (Abdullah b. Avn b. Ertabân)
3. Ebu Bekir Ezher b. Sa'd el-Bâhilî (Ezher b. Sa'd)
4. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Açıklama: Safî, Hz. Peygamber'in (sav) ganimet taksiminden önce humus da dağıtılmamışken bir köle, bir cariye veya bir at olarak aldığı paya verilen isimdir. (Avnu'l-Mabud, VIII, 128)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
273700, D002992-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ وَأَزْهَرُ قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ قَالَ
"سَأَلْتُ مُحَمَّدًا عَنْ سَهْمِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالصَّفِىِّ قَالَ كَانَ يُضْرَبُ لَهُ بِسَهْمٍ مَعَ الْمُسْلِمِينَ وَإِنْ لَمْ يَشْهَدْ وَالصَّفِىُّ يُؤْخَذُ لَهُ رَأْسٌ مِنَ الْخُمُسِ قَبْلَ كُلِّ شَىْءٍ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Asım (Dahhâk b. Mahled) ve Ezher (b. Sad), o ikisine de (Abdullah) b. Avn, "Muhammed'e (b. Sirin) Hz. Peygamber'in (sav) (ganimet malından aldığı) payından ve Safî'den sorduğunu ve onun şöyle haber verdiğini nakletmiştir: Müslümanlarda birlikte savaşta bulunmamışsa da Hz. Peygamber'e (sav) bir pay verilirdi. Safî ise bütün taksimattan önce (Hz. Peygamber'in beşte birlik hakkı olan) humus taksiminin başında ona verilirdi."
Açıklama:
Safî, Hz. Peygamber'in (sav) ganimet taksiminden önce humus da dağıtılmamışken bir köle, bir cariye veya bir at olarak aldığı paya verilen isimdir. (Avnu'l-Mabud, VIII, 128)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 21, /699
Senetler:
1. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
2. Ebu Avn Abdullah b. Avn el-Müzenî (Abdullah b. Avn b. Ertabân)
3. Ebu Âsım Dahhâk b. Mahled en-Nebîl (Dahhâk b. Mahled)
4. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18280, D002967
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ ح
وَحَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِىُّ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ ح
وَحَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا صَفْوَانُ بْنُ عِيسَى - وَهَذَا لَفْظُ حَدِيثِهِ - كُلُّهُمْ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ قَالَ
"كَانَ فِيمَا احْتَجَّ بِهِ عُمَرُ رضى الله عنه أَنَّهُ قَالَ كَانَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثَلاَثُ صَفَايَا بَنُو النَّضِيرِ وَخَيْبَرُ وَفَدَكُ فَأَمَّا بَنُو النَّضِيرِ فَكَانَتْ حُبْسًا لِنَوَائِبِهِ وَأَمَّا فَدَكُ فَكَانَتْ حُبْسًا لأَبْنَاءِ السَّبِيلِ وَأَمَّا خَيْبَرُ فَجَزَّأَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثَلاَثَةَ أَجْزَاءٍ جُزْءَيْنِ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ وَجُزْءًا نَفَقَةً لأَهْلِهِ فَمَا فَضَلَ عَنْ نَفَقَةِ أَهْلِهِ جَعَلَهُ بَيْنَ فُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ."
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar, ona Hâtim b. İsmail; (T)
Bize Süleyman b. Davud el-Mehrî, ona İbn Vehb ona Abdülaziz b. Muhammed; (T)
Bize Nasr b. Ali, bize Safvan b. İsa -buradaki hadisin lafzı ona aittir- bu ravilerin tamamına Üsame b. Zeyd ona ez-Zührî ona Malik b. Evs b. Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
"Ömer (ra) (fey hususundaki görüşünü) delillendirirken şöyle derdi: Rasulullah'ın (sav) ganimetleri taksim etmeden önce kendisine ayırdığı üç kısım mal (safiyye) vardı: Nadiroğulları(nın) toprakları, Hayber ve Fedek. Nadiroğulları(nın toprakları)na gelince; (Hz. Peygamber onu) kendi ihtiyaçları için tutuyordu. Fedek'e gelince; o yolcular için tutuluyordu. Hayber'e gelince; Rasulullah (sav) onu, iki parçasını Müslümanlar arasında, bir parçasını da kendi ailesi için olmak üzere üç parçaya ayırmıştı. Ailesinin (ihtiyaçlarından) artanı da muhacirlerin fakirleri arasında (paylaştırırdı)."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 19, /691
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Zeyd Üsame b. Zeyd el-Leysî (Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
6. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
7. Süleyman b. Davud el-Mehri (Süleyman b. Davud b. Hammad b. Sa'd)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Hz. Peygamber, mirası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
273679, D002967-2
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ ح
وَحَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِىُّ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ ح
وَحَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا صَفْوَانُ بْنُ عِيسَى - وَهَذَا لَفْظُ حَدِيثِهِ - كُلُّهُمْ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ قَالَ
"كَانَ فِيمَا احْتَجَّ بِهِ عُمَرُ رضى الله عنه أَنَّهُ قَالَ كَانَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثَلاَثُ صَفَايَا بَنُو النَّضِيرِ وَخَيْبَرُ وَفَدَكُ فَأَمَّا بَنُو النَّضِيرِ فَكَانَتْ حُبْسًا لِنَوَائِبِهِ وَأَمَّا فَدَكُ فَكَانَتْ حُبْسًا لأَبْنَاءِ السَّبِيلِ وَأَمَّا خَيْبَرُ فَجَزَّأَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثَلاَثَةَ أَجْزَاءٍ جُزْءَيْنِ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ وَجُزْءًا نَفَقَةً لأَهْلِهِ فَمَا فَضَلَ عَنْ نَفَقَةِ أَهْلِهِ جَعَلَهُ بَيْنَ فُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ."
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar, ona Hâtim b. İsmail; (T)
Bize Süleyman b. Davud el-Mehrî, ona İbn Vehb ona Abdülaziz b. Muhammed; (T)
Bize Nasr b. Ali, bize Safvan b. İsa -buradaki hadisin lafzı ona aittir- bu ravilerin tamamına Üsame b. Zeyd ona ez-Zührî ona Malik b. Evs b. Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
"Ömer (ra) (fey hususundaki görüşünü) delillendirirken şöyle derdi: Rasulullah'ın (sav) ganimetleri taksim etmeden önce kendisine ayırdığı üç kısım mal (safiyye) vardı: Nadiroğulları(nın) toprakları, Hayber ve Fedek. Nadiroğulları(nın toprakları)na gelince; (Hz. Peygamber onu) kendi ihtiyaçları için tutuyordu. Fedek'e gelince; o yolcular için tutuluyordu. Hayber'e gelince; Rasulullah (sav) onu, iki parçasını Müslümanlar arasında, bir parçasını da kendi ailesi için olmak üzere üç parçaya ayırmıştı. Ailesinin (ihtiyaçlarından) artanı da muhacirlerin fakirleri arasında (paylaştırırdı)."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 19, /691
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Zeyd Üsame b. Zeyd el-Leysî (Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Muhammed Safvân b. İsa el-Kuraşî (Safvân b. İsa)
6. Sağîr Ebu Amr Nasr b. Ali el-Ezdî (Nasr b. Ali b. Nasr b. Ali b. Sahban b. Übey)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Hz. Peygamber, mirası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
273680, D002967-3
Hadis:
حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ ح
وَحَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْمَهْرِىُّ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ ح
وَحَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا صَفْوَانُ بْنُ عِيسَى - وَهَذَا لَفْظُ حَدِيثِهِ - كُلُّهُمْ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ قَالَ
"كَانَ فِيمَا احْتَجَّ بِهِ عُمَرُ رضى الله عنه أَنَّهُ قَالَ كَانَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثَلاَثُ صَفَايَا بَنُو النَّضِيرِ وَخَيْبَرُ وَفَدَكُ فَأَمَّا بَنُو النَّضِيرِ فَكَانَتْ حُبْسًا لِنَوَائِبِهِ وَأَمَّا فَدَكُ فَكَانَتْ حُبْسًا لأَبْنَاءِ السَّبِيلِ وَأَمَّا خَيْبَرُ فَجَزَّأَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثَلاَثَةَ أَجْزَاءٍ جُزْءَيْنِ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ وَجُزْءًا نَفَقَةً لأَهْلِهِ فَمَا فَضَلَ عَنْ نَفَقَةِ أَهْلِهِ جَعَلَهُ بَيْنَ فُقَرَاءِ الْمُهَاجِرِينَ."
Tercemesi:
Bize Hişam b. Ammar, ona Hâtim b. İsmail; (T)
Bize Süleyman b. Davud el-Mehrî, ona İbn Vehb ona Abdülaziz b. Muhammed; (T)
Bize Nasr b. Ali, bize Safvan b. İsa -buradaki hadisin lafzı ona aittir- bu ravilerin tamamına Üsame b. Zeyd ona ez-Zührî ona Malik b. Evs b. Hadesân'ın şöyle dediğini nakletmiştir:
"Ömer (ra) (fey hususundaki görüşünü) delillendirirken şöyle derdi: Rasulullah'ın (sav) ganimetleri taksim etmeden önce kendisine ayırdığı üç kısım mal (safiyye) vardı: Nadiroğulları(nın) toprakları, Hayber ve Fedek. Nadiroğulları(nın toprakları)na gelince; (Hz. Peygamber onu) kendi ihtiyaçları için tutuyordu. Fedek'e gelince; o yolcular için tutuluyordu. Hayber'e gelince; Rasulullah (sav) onu, iki parçasını Müslümanlar arasında, bir parçasını da kendi ailesi için olmak üzere üç parçaya ayırmıştı. Ailesinin (ihtiyaçlarından) artanı da muhacirlerin fakirleri arasında (paylaştırırdı)."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 19, /691
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Zeyd Üsame b. Zeyd el-Leysî (Üsame b. Zeyd)
5. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
6. Hişam b. Ammar es-Sülemî (Hişam b. Ammar es-Sülemî)
Konular:
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Hz. Peygamber, mirası