Bize Ebu Asım Ahmed b. Cevvâs el-Hanefî, ona Ubeydullah el-Eşcei, ona Süfyan, ona Muharib b. Disar, ona Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Benim Nebi'den (sav) bir alacağım vardı, alacağımı ödediği gibi bana fazlasını da verdi. Mescide onun yanına girdim de bana; "(önce) iki rekât namaz kıl" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
5941, M001656
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ جَوَّاسٍ الْحَنَفِىُّ أَبُو عَاصِمٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ الأَشْجَعِىُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مُحَارِبِ بْنِ دِثَارٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ كَانَ لِى عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم دَيْنٌ فَقَضَانِى وَزَادَنِى وَدَخَلْتُ عَلَيْهِ الْمَسْجِدَ فَقَالَ لِى
"صَلِّ رَكْعَتَيْنِ."
Tercemesi:
Bize Ebu Asım Ahmed b. Cevvâs el-Hanefî, ona Ubeydullah el-Eşcei, ona Süfyan, ona Muharib b. Disar, ona Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Benim Nebi'den (sav) bir alacağım vardı, alacağımı ödediği gibi bana fazlasını da verdi. Mescide onun yanına girdim de bana; "(önce) iki rekât namaz kıl" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Salâtu'l-müsâfirîn ve Kasruhâ 1656, /281
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Mutarrif Muharib b. Disar es-Sedusî (Muharib b. Disar b. Kerdüs)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Ebu Abdurrahman Ubeydullah b. Ubeydurrahman el-Eşcei (Ubeydullah b. Ubeydurrahman)
5. Ebu Asım Ahmed b. Cevvâs el-Hanefî (Ahmed b. Cevvâs)
Konular:
Adab, Mescit, mescitte uyulması gereken edeb
Borç, borcu öderken gönülden fazla vermenin meşru olması
İbadethane, mescide giriş
KTB, ADAB
KTB, NAMAZ,
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Muharib, ona da Cabir b. Abdullah (r. anhümâ) şöyle demiştir:
"Bir yolculuk esnasında Hz. Peygamber'e (sav) bir deve sattım. Medine'ye geldiğimizde 'Mescide gel ve iki rekat namaz kıl' buyurdu. Sonra bana bedelini tarttı. [Şu‘be der ki:] Zannederim bana bedelini tarttı ve fazla da verdi. Bu fazla ödemenin bir kısmı, Harre Vakasında, Şamlılar onu yağmalayana kadar, bende duruyordu."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20787, B002604
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُحَارِبٍ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - يَقُولُ بِعْتُ مِنَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بَعِيرًا فِى سَفَرٍ ، فَلَمَّا أَتَيْنَا الْمَدِينَةَ قَالَ « ائْتِ الْمَسْجِدَ فَصَلِّ رَكْعَتَيْنِ » . فَوَزَنَ - قَالَ شُعْبَةُ أُرَاهُ فَوَزَنَ لِى فَأَرْجَحَ ، فَمَا زَالَ مِنْهَا شَىْءٌ حَتَّى أَصَابَهَا أَهْلُ الشَّأْمِ يَوْمَ الْحَرَّةِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Muharib, ona da Cabir b. Abdullah (r. anhümâ) şöyle demiştir:
"Bir yolculuk esnasında Hz. Peygamber'e (sav) bir deve sattım. Medine'ye geldiğimizde 'Mescide gel ve iki rekat namaz kıl' buyurdu. Sonra bana bedelini tarttı. [Şu‘be der ki:] Zannederim bana bedelini tarttı ve fazla da verdi. Bu fazla ödemenin bir kısmı, Harre Vakasında, Şamlılar onu yağmalayana kadar, bende duruyordu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hibe ve Fazlihe ve't-Tahrîzi aleyhe 23, 1/707
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Mutarrif Muharib b. Disar es-Sedusî (Muharib b. Disar b. Kerdüs)
3. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
4. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
5. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Borç, borcu öderken gönülden fazla vermenin meşru olması
KTB, TEBERRÜK
حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ خَالِدٍ الْهَمْدَانِىُّ وَقُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ الثَّقَفِىُّ أَنَّ اللَّيْثَ حَدَّثَهُمْ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ
"أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم اشْتَرَى عَبْدًا بِعَبْدَيْنِ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22207, D003358
Hadis:
حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ خَالِدٍ الْهَمْدَانِىُّ وَقُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ الثَّقَفِىُّ أَنَّ اللَّيْثَ حَدَّثَهُمْ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ
"أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم اشْتَرَى عَبْدًا بِعَبْدَيْنِ."
Tercemesi:
Bize Yezid b. Halid el-Hemdânî ve Kuteybe b. Said es-Sekafi, ona Leys, ona Ebu Zübeyr, ona da Cabir'in naklettiğine göre "Rasulullah (sav) iki köleye karşılık bir köle satın almıştır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Buyû' 17, /784
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Kuraşi (Muhammed b. Müslim b. Tedrus)
3. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Borç, borcu öderken gönülden fazla vermenin meşru olması
Ticaret, ticaret
حَدَّثَنَا ابْنُ مُقَاتِلٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رضى الله عنه عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم:
"أَنَّهُ أَخَذَ سِنًّا فَجَاءَ صَاحِبُهُ يَتَقَاضَاهُ فَقَالَ إِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَالاً. ثُمَّ قَضَاهُ أَفْضَلَ مِنْ سِنِّهِ، وَقَالَ أَفْضَلُكُمْ أَحْسَنُكُمْ قَضَاءً."
Bize (Muhammed) b. Mukâtil, ona Abdullah (b. Mübarek), ona Şu'be (b. Haccâc), ona Seleme (b. Küheyl), ona Ebu Seleme (b. Abdurrahman), ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Hz Peygamber (sav) birinden ödünç olarak bir deve almıştı. Sahibi deveyi talep etmek için Hz. Peygamber'e (sav) geldi. Hz. Peygamber (sav) 'Şüphesiz alacaklının, söz söyleme hakkı vardır' buyurdu. Ardından ödemesi gereken yaştaki deveden daha iyisini adama ödedi ve 'Sizin en faziletliniz, ödemeyi en güzel yapanınızdır' buyurdu."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20799, B002609
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ مُقَاتِلٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رضى الله عنه عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم:
"أَنَّهُ أَخَذَ سِنًّا فَجَاءَ صَاحِبُهُ يَتَقَاضَاهُ فَقَالَ إِنَّ لِصَاحِبِ الْحَقِّ مَقَالاً. ثُمَّ قَضَاهُ أَفْضَلَ مِنْ سِنِّهِ، وَقَالَ أَفْضَلُكُمْ أَحْسَنُكُمْ قَضَاءً."
Tercemesi:
Bize (Muhammed) b. Mukâtil, ona Abdullah (b. Mübarek), ona Şu'be (b. Haccâc), ona Seleme (b. Küheyl), ona Ebu Seleme (b. Abdurrahman), ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Hz Peygamber (sav) birinden ödünç olarak bir deve almıştı. Sahibi deveyi talep etmek için Hz. Peygamber'e (sav) geldi. Hz. Peygamber (sav) 'Şüphesiz alacaklının, söz söyleme hakkı vardır' buyurdu. Ardından ödemesi gereken yaştaki deveden daha iyisini adama ödedi ve 'Sizin en faziletliniz, ödemeyi en güzel yapanınızdır' buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hibe ve Fazlihe ve't-Tahrîzi aleyhe 25, 1/708
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Seleme b. Küheyl el-Hadramî (Seleme b. Küheyl b. Husayn)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Muhammed b. Mukatil el-Mervezî (Muhammed b. Mukatil)
Konular:
Borç, alacaklıyı anlayışla karşılamak gerekir
Borç, borcu öderken gönülden fazla vermenin meşru olması
Borç, öderken fazlasıyla ödemek
KTB, BORÇ, BORÇLANMA
Bize Ubeyde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir:
"Bir gece devemi kaybetmiştim. Gece karanlığında (onu ararken) Rasulullah’ın (sav) yanından geçtim. O sırada Hz. Âişe için (devesini) bağlıyordu. Bana 'Ey Câbir, ne oldu sana?' diye sordu. Ben de 'Gece karanlığında devemi kaybettim' ya da 'devem gitti' dedim, bana 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Söylediği tarafa gittim fakat bulamadım. Geri dönüp 'Ey Allah’ın Rasulü, bulamadım' dedim. Tekrar 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Yine gittim, fakat bulamadım. Geri dönüp 'Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Vallahi bulamadım' dedim. Bana 'Sakin ol, bekle' buyurdu. İşini bitirdikten sonra elimi tutup benimle beraber yürüdü. Nihayet deveyi buldu ve bana 'İşte bu, senin deven' buyurdu. O sırada kafile hareket etmişti. Ben de deveyi sürerek kafilenin arkasında yürüyordum. Deve ağır yürüyen, yavaş bir deveydi. 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen bir deve mi kaldı' diye hayıflandım. Rasulullah (sav) arkamdan geliyordu. Sözümü işitti ve yanıma yetişip 'Ey Câbir, az önce ne dedin?' buyurdu. Ben de ne söylediğimi unuttuğum için 'Hiçbir şey demedim ey Allah’ın Rasulü' dedim, ama sonra hatırladım ve 'Ey Allah’ın Rasulü! 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen deve mi kaldı' demiştim' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) deveye kamçısıyla (veya benim kamçımla) arka tarafından hafifçe vurdu. Deve o kadar hızlandı ki, o zamana kadar hiç bu kadar hızlı bir deveye binmemiştim. Hatta yularını elimden çekiyordu. Sonra Rasulullah (sav) 'Bu deveni bana satar mısın?' buyurdu. 'Evet' dedim. 'Kaça?' buyurdu. Ben de 'Bir ûkıyye (yaklaşık 40 dirhem) karşılığında' dedim. Rasulullah (sav) tebessümle Bana 'Oh ne ala, ne ala! Halbuki Bir ukıyye (gümüş) karşılığında ne kadar çok su devesi alınır' buyurdu. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü! Medine’de, bundan daha çok sevdiğim ve benim olmasını arzu ettiğim hiçbir su devesi yoktur' dedim. Rasulullah (sav) 'Tamam, onu bir ûkıyye karşılığında aldım' buyurdu. Böylece deveden indim. Rasulullah (sav) 'Niçin indin?' buyurdu. Ben de 'Artık deve senin oldu' dedim. 'Binmeye devam et' buyurdu. Rasulullah (sav) bize bir konuda iki defa tekrar ederse, üçüncüsünde artık itiraz etmezdik. Ben de tekrar bindim ve Medine’ye, halama vardım. Halama 'Ne dersin, suyumuzu taşıyan deveyi Rasulullah'a (sav), bir ûkıyye karşılığında sattım' dedim. Halam pek memnun olmadı, çünkü deve çalışkan ve değerliydi. Ben de deveyi biraz yaprakla besledim, sonra yularından çekerek Rasulullah'ın (sav) yanına getirdim. Rasulullah (sav), o sırada bir adamla konuşuyordu. 'Ey Allah’ın Rasulü, işte deven' dedim. Efendimiz yularını aldı ve Bilâl’e 'Câbir’e bir ûkıyye ver ve tam ölç' buyurdu. Bilâl beni aldı, tartıp bana bir ûkıyye verdi, hatta biraz da fazlasını verdi. Ben de dönüp Rasulullah'ın (sav) yanına geldim ve 'Bana bir ûkıyye verdi, hem de fazla fazla' dedim. Tam dönüp eve varmıştım ki, Rasulullah (sav) beni çağırttı. Koşarak geldim. Bana 'Deveni al' buyurdu. Ben 'Hayır, artık o senin deven' dedim. 'Hayır, al götür. Vallahi biz sana bunu senden almak için yapmadık' buyurdu. Böylece hem bir ûkıyye para hem de deveyi bana geri verdi. Eve dönüp halama 'Ne dersin? Rasulullah (sav) hem bir ûkıyye verdi hem de deveyi geri verdi' dedim."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
72033, HM014925
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبِيدَةُ حَدَّثَنَا الْأَسْوَدُ بْنُ قَيْسٍ عَنْ نُبَيْحٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ فَقَدْتُ جَمَلِي لَيْلَةً فَمَرَرْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ يَشُدُّ لِعَائِشَةَ قَالَ فَقَالَ لِي مَا لَكَ يَا جَابِرُ قَالَ قُلْتُ فَقَدْتُ جَمَلِي أَوْ ذَهَبَ جَمَلِي فِي لَيْلَةٍ ظَلْمَاءَ قَالَ فَقَالَ لِي هَذَا جَمَلُكَ اذْهَبْ فَخُذْهُ قَالَ فَذَهَبْتُ نَحْوًا مِمَّا قَالَ لِي فَلَمْ أَجِدْهُ قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَيْهِ فَقُلْتُ يَا نَبِيَّ اللَّهِ مَا وَجَدْتُهُ قَالَ فَقَالَ لِي هَذَا جَمَلُكَ اذْهَبْ فَخُذْهُ قَالَ فَذَهَبْتُ نَحْوًا مِمَّا قَالَ لِي فَلَمْ أَجِدْهُ قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَيْهِ فَقُلْتُ بِأَبِي وَأُمِّي يَا نَبِيَّ اللَّهِ لَا وَاللَّهِ مَا وَجَدْتُهُ قَالَ فَقَالَ لِي عَلَى رِسْلِكَ حَتَّى إِذَا فَرَغَ أَخَذَ بِيَدِي فَانْطَلَقَ بِي حَتَّى أَتَيْنَا الْجَمَلَ فَدَفَعَهُ إِلَيَّ قَالَ هَذَا جَمَلُكَ قَالَ وَقَدْ سَارَ النَّاسُ قَالَ فَبَيْنَمَا أَنَا أَسِيرُ عَلَى جَمَلِي فِي عُقْبَتِي قَالَ وَكَانَ جَمَلًا فِيهِ قِطَافٌ قَالَ قُلْتُ يَا لَهْفَ أُمِّي أَنْ يَكُونَ لِي إِلَّا جَمَلٌ قَطُوفٌ قَالَ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعْدِي يَسِيرُ قَالَ فَسَمِعَ مَا قُلْتُ قَالَ فَلَحِقَ بِي فَقَالَ مَا قُلْتَ يَا جَابِرُ قَبْلُ قَالَ فَنَسِيتُ مَا قُلْتُ قَالَ قُلْتُ مَا قُلْتُ شَيْئًا يَا نَبِيَّ اللَّهِ قَالَ فَذَكَرْتُ مَا قُلْتُ قَالَ قُلْتُ يَا نَبِيَّ اللَّهِ يَا لَهْفَاهُ أَنْ يَكُونَ لِي إِلَّا جَمَلٌ قَطُوفٌ قَالَ فَضَرَبَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَجُزَ الْجَمَلِ بِسَوْطٍ أَوْ بِسَوْطِي قَالَ فَانْطَلَقَ أَوْضَعَ أَوْ أَسْرَعَ جَمَلٍ رَكِبْتُهُ قَطُّ وَهُوَ يُنَازِعُنِي خِطَامَهُ قَالَ فَقَالَ لِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْتَ بَائِعِي جَمَلَكَ هَذَا قَالَ قُلْتُ نَعَمْ قَالَ بِكَمْ قَالَ قُلْتُ بِوُقِيَّةٍ قَالَ قَالَ لِي بَخٍ بَخٍ كَمْ فِي أُوقِيَّةٍ مِنْ نَاضِحٍ وَنَاضِحٍ قَالَ قُلْتُ يَا نَبِيَّ اللَّهِ مَا بِالْمَدِينَةِ نَاضِحٌ أُحِبُّ أَنَّهُ لَنَا مَكَانَهُ قَالَ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ أَخَذْتُهُ بِوُقِيَّةٍ قَالَ فَنَزَلْتُ عَنْ الرَّحْلِ إِلَى الْأَرْضِ قَالَ مَا شَأْنُكَ قَالَ قُلْتُ جَمَلُكَ قَالَ قَالَ لِي ارْكَبْ جَمَلَكَ قَالَ قُلْتُ مَا هُوَ بِجَمَلِي وَلَكِنَّهُ جَمَلُكَ قَالَ كُنَّا نُرَاجِعُهُ مَرَّتَيْنِ فِي الْأَمْرِ إِذَا أَمَرَنَا بِهِ فَإِذَا أَمَرَنَا الثَّالِثَةَ لَمْ نُرَاجِعْهُ قَالَ فَرَكِبْتُ الْجَمَلَ حَتَّى أَتَيْتُ عَمَّتِي بِالْمَدِينَةِ قَالَ وَقُلْتُ لَهَا أَلَمْ تَرَيْ أَنِّي بِعْتُ نَاضِحَنَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِأُوقِيَّةٍ قَالَ فَمَا رَأَيْتُهَا أَعْجَبَهَا ذَلِكَ قَالَ وَكَانَ نَاضِحًا فَارِهًا قَالَ ثُمَّ أَخَذْتُ شَيْئًا مِنْ خَبَطٍ أَوْجَرْتُهُ إِيَّاهُ ثُمَّ أَخَذْتُ بِخِطَامِهِ فَقُدْتُهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَوَجَدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُقَاوِمًا رَجُلًا يُكَلِّمُهُ قَالَ قُلْتُ دُونَكَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ جَمَلَكَ قَالَ فَأَخَذَ بِخِطَامِهِ ثُمَّ نَادَى بِلَالًا فَقَالَ زِنْ لِجَابِرٍ أُوقِيَّةً وَأَوْفِهِ فَانْطَلَقْتُ مَعَ بِلَالٍ فَوَزَنَ لِي أُوقِيَّةً وَأَوْفَى مِنْ الْوَزْنِ قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ قَائِمٌ يُحَدِّثُ ذَلِكَ الرَّجُلَ قَالَ قُلْتُ لَهُ قَدْ وَزَنَ لِي أُوقِيَّةً وَأَوْفَانِي قَالَ فَبَيْنَمَا هُوَ كَذَلِكَ إِذْ ذَهَبْتُ إِلَى بَيْتِي وَلَا أَشْعُرُ قَالَ فَنَادَى أَيْنَ جَابِرٌ قَالُوا ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ قَالَ أَدْرِكْ ائْتِنِي بِهِ قَالَ فَأَتَانِي رَسُولُهُ يَسْعَى قَالَ يَا جَابِرُ يَدْعُوكَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فَأَتَيْتُهُ فَقَالَ فَخُذْ جَمَلَكَ قُلْتُ مَا هُوَ جَمَلِي وَإِنَّمَا هُوَ جَمَلُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ خُذْ جَمَلَكَ قُلْتُ مَا هُوَ جَمَلِي إِنَّمَا هُوَ جَمَلُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ خُذْ جَمَلَكَ قَالَ فَأَخَذْتُهُ قَالَ فَقَالَ لَعَمْرِي مَا نَفَعْنَاكَ لِنُنْزِلَكَ عَنْهُ قَالَ فَجِئْتُ إِلَى عَمَّتِي بِالنَّاضِحِ مَعِي وَبِالْوَقِيَّةِ قَالَ فَقُلْتُ لَهَا مَا تَرَيْنَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْطَانِي أُوقِيَّةً وَرَدَّ عَلَيَّ جَمَلِي
Tercemesi:
Bize Ubeyde, ona Esved b. Kays, ona Nubeyh, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir:
"Bir gece devemi kaybetmiştim. Gece karanlığında (onu ararken) Rasulullah’ın (sav) yanından geçtim. O sırada Hz. Âişe için (devesini) bağlıyordu. Bana 'Ey Câbir, ne oldu sana?' diye sordu. Ben de 'Gece karanlığında devemi kaybettim' ya da 'devem gitti' dedim, bana 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Söylediği tarafa gittim fakat bulamadım. Geri dönüp 'Ey Allah’ın Rasulü, bulamadım' dedim. Tekrar 'Şu senin deven, git al' buyurdu. Yine gittim, fakat bulamadım. Geri dönüp 'Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Vallahi bulamadım' dedim. Bana 'Sakin ol, bekle' buyurdu. İşini bitirdikten sonra elimi tutup benimle beraber yürüdü. Nihayet deveyi buldu ve bana 'İşte bu, senin deven' buyurdu. O sırada kafile hareket etmişti. Ben de deveyi sürerek kafilenin arkasında yürüyordum. Deve ağır yürüyen, yavaş bir deveydi. 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen bir deve mi kaldı' diye hayıflandım. Rasulullah (sav) arkamdan geliyordu. Sözümü işitti ve yanıma yetişip 'Ey Câbir, az önce ne dedin?' buyurdu. Ben de ne söylediğimi unuttuğum için 'Hiçbir şey demedim ey Allah’ın Rasulü' dedim, ama sonra hatırladım ve 'Ey Allah’ın Rasulü! 'Eyvah! Bana ancak böyle ağır yürüyen deve mi kaldı' demiştim' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) deveye kamçısıyla (veya benim kamçımla) arka tarafından hafifçe vurdu. Deve o kadar hızlandı ki, o zamana kadar hiç bu kadar hızlı bir deveye binmemiştim. Hatta yularını elimden çekiyordu. Sonra Rasulullah (sav) 'Bu deveni bana satar mısın?' buyurdu. 'Evet' dedim. 'Kaça?' buyurdu. Ben de 'Bir ûkıyye (yaklaşık 40 dirhem) karşılığında' dedim. Rasulullah (sav) tebessümle Bana 'Oh ne ala, ne ala! Halbuki Bir ukıyye (gümüş) karşılığında ne kadar çok su devesi alınır' buyurdu. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü! Medine’de, bundan daha çok sevdiğim ve benim olmasını arzu ettiğim hiçbir su devesi yoktur' dedim. Rasulullah (sav) 'Tamam, onu bir ûkıyye karşılığında aldım' buyurdu. Böylece deveden indim. Rasulullah (sav) 'Niçin indin?' buyurdu. Ben de 'Artık deve senin oldu' dedim. 'Binmeye devam et' buyurdu. Rasulullah (sav) bize bir konuda iki defa tekrar ederse, üçüncüsünde artık itiraz etmezdik. Ben de tekrar bindim ve Medine’ye, halama vardım. Halama 'Ne dersin, suyumuzu taşıyan deveyi Rasulullah'a (sav), bir ûkıyye karşılığında sattım' dedim. Halam pek memnun olmadı, çünkü deve çalışkan ve değerliydi. Ben de deveyi biraz yaprakla besledim, sonra yularından çekerek Rasulullah'ın (sav) yanına getirdim. Rasulullah (sav), o sırada bir adamla konuşuyordu. 'Ey Allah’ın Rasulü, işte deven' dedim. Efendimiz yularını aldı ve Bilâl’e 'Câbir’e bir ûkıyye ver ve tam ölç' buyurdu. Bilâl beni aldı, tartıp bana bir ûkıyye verdi, hatta biraz da fazlasını verdi. Ben de dönüp Rasulullah'ın (sav) yanına geldim ve 'Bana bir ûkıyye verdi, hem de fazla fazla' dedim. Tam dönüp eve varmıştım ki, Rasulullah (sav) beni çağırttı. Koşarak geldim. Bana 'Deveni al' buyurdu. Ben 'Hayır, artık o senin deven' dedim. 'Hayır, al götür. Vallahi biz sana bunu senden almak için yapmadık' buyurdu. Böylece hem bir ûkıyye para hem de deveyi bana geri verdi. Eve dönüp halama 'Ne dersin? Rasulullah (sav) hem bir ûkıyye verdi hem de deveyi geri verdi' dedim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Cabir b. Abdullah el-Ensarî 14925, 5/172
Senetler:
()
Konular:
Borç, borcu öderken gönülden fazla vermenin meşru olması
Borç, öderken fazlasıyla ödemek
Hz. Peygamber, cömertliği
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Hz. Peygamber, ticari ilişkileri
Sahabe, mucizevî/harikulade olaylar, sahabenin karşılaştığı