216 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Abdullah b. İdris, ona İsmail b. Ebu Halid, ona Kays b. Ebu Hazim, ona Cerir b. Abdullah el-Beceli Şöyle demiştir: Müslüman olduğumdan beri Rasulullah (sav) ne zaman yanına girmek istersem izin vermiştir. Beni ne zaman görse mutlaka bana tebessüm etmiştir. O'na atın üzerinde sabit duramadığımdan şikâyet ettim, eliyle göğsüme vurdu ve şöyle buyurdu: "Ey Allah'ım, onu sabit tut ve onu insanları doğru yola ileten, kendisi de doğru yolda olan bir kişi eyle!"
Bize Ahmed b. Meni', ona Muaviye b. Amr, ona Zaide, ona İsmail b. Ebu Halid, ona Kays, ona da Cerir (ra) şöyle demiştir: Müslüman olduğumdan beri Rasulullah (sav) ne zaman yanına girmek istersem bana izin vermiştir. Beni ne zaman görse mutlaka tebessüm etmiştir. (Tirmizi) Bu hasen bir hadistir, demiştir.
BiBize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, ona Veki' ile Ebû Üsame İsmail'den (T) bize İbni Nümeyr, ona Abdullah b. İdris, ona İsmail ona Kays ona da Cerir şöyle demiştir: Müslüman olduğumdan beri ne zaman yanına girmek istersem Rasulullah (sav) bana izin vermiştir. Ayrıca, beni ne zaman görse mutlaka bana tebessüm etmiştir. İbn Nümeyr, İbn İdris'den naklettiği hadisinde şunları ilave etmiştir: Atın üzerinde sabit duramadığımdan şikâyet ettim, eliyle göğsüme vurdu ve şöyle buyurdu: "Ey Allah'ım, onu sabit tut ve onu insanları doğru yola ileten, kendisi de doğru yolda olan bir kişi eyle!"
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, ona Veki' ile Ebû Üsame İsmail'den (T) bize İbni Nümeyr, ona Abdullah b. İdris, ona İsmail ona Kays ona da Cerir şöyle demiştir: Müslüman olduğumdan beri ne zaman yanına girmek istersem Rasulullah (sav) bana izin vermiştir. Ayrıca, beni ne zaman görse mutlaka bana tebessüm etmiştir. İbn Nümeyr, İbn İdris'den naklettiği hadisinde şunları ilave etmiştir: Atın üzerinde sabit duramadığımdan şikâyet ettim, eliyle göğsüme vurdu ve şöyle buyurdu: "Ey Allah'ım, onu sabit tut ve onu insanları doğru yola ileten, kendisi de doğru yolda olan bir kişi eyle!"
Bize Şeyban b. Ebu Şeybe, ona Süleyman b. Muğîra, ona Humeyd b. Hilal, ona da Ebu Râfi', Ebu Hureyre’nin (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Cüreyc bir manastırda ibadet ediyordu. Derken annesi geldi. Humeyd demiş ki: Rasulullah'ın (sav), (Cüreyc'in) annesi onu çağırdığı vakit, elini nasıl kaşının üstüne koyduğunu, sonra başını ona kaldırarak çağırdığını göstermesini Ebu Hüreyre'nin nasıl gösterdiğini bize Ebu Râfi' tarif etti. Annesi şöyle demiş: 'Ey Cüreyc! Ben senin annenim, benimle konuş' Annesi (annesinin sözleri) o namazda bulunduğu ana denk gelmişti. Cüreyc 'Allahım! Biri annem, biri namazım' demiş ve namazını tercih etmiş. Bunun üzerine annesi dönmüş. Sonra ikinci defa tekrar gelerek 'Yâ Cüreyc! Ben senin annenim. Benimle konuş' demiş. Cüreyc: 'Allahım! Biri annem, biri namazım' demiş ve (yine) namazını tercih etmiş. Annesi de 'Allahım! Şüphesiz bu Cüreyc benim oğlumdur. Kendisiyle konuştum, fakat o benimle konuşmayı kabul etmedi. Allahım! Ona fahişeleri göstermedikçe canını alma!' demiş. Humeyd: Annesi onun fahişe fitnesine düşmesi için dua etseydi, bu fitneye düşerdi, demiştir. Bir koyun çobanı onun (Cüreyc'in) manastırına sığınırmış. Derken köyden bir kadın çıkmış ve çoban bu kadınla zina etmiş. Kadın hamile kalmış ve bir oğlan doğurmuş. Kendisine 'Bu ne?' demişler. 'Şu manastırın sahibindendir' demiş. Bunun üzerine köylüler baltalarıyle, bel kürekleriyle gelmişler ve Cüreyc'e seslenmişler. Fakat onu namaz kılarken bulmuşlar. Bu sebeple onlarla konuşmamış. (Köylüler) Manastırını yıkmağa başlamışlar. Bunu görünce yanlarına inmiş. Kendisine 'Şu kadına sor!' demişler. O da gülümsemiş. Sonra bebeğin başını sıvazlayarak 'Senin baban kim?' demiş. Bebek 'Benim babam koyun çobanıdır' demiş. Köylüler çocuktan bunu işitince (Cüreyc'e) 'Senin manastırından yıktığımız yeri altın ve gümüşle bina edelim' demişler. O 'Hayır! Fakat siz onu eskisi gibi toprakla yapın' demiş. Sonra manastıra çıkmış.
Bize Ali b. Hucr, ona Şerik, ona Simak, ona Cabir b. Semure şöyle dedi: 'Yüz defadan daha çok Rasulullah'ın (sav) sohbetinde bulundum. Peygamber’in (sav) ashabı karşılıklı şiirler okurlar, cahiliye dönemine ait hatırladıkları olayları birbirlerine anlatırlardı. Peygamberimiz sessiz kalır (onları dinler) ve bazen de onlarla birlikte gülümserdi.' Ebu İsa (Tirmizî): Bu hasen sahih bir hadistir. Züheyr de bu hadisi Simak’ten rivayet etmiştir.
Bize Ali b. Hucr, ona Ali b. Müshir, ona Muhtâr b. Fülfül, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav), bir gün aramızda iken uyukladı. Ardından, tebessüm ederek başını kaldırdı. O'na (sav), 'Seni güldüren de nedir yâ Rasulullah?' dedik. Hz. Peygamber (sav), 'Bana, az önce şöyle bir sure indi' dedi ve [okumaya başladı]: "Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Şüphesiz ki biz, sana Kevseri verdik. (O halde) Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. (Doğrusu) sana buğzeden, soyu kesik olanın tâ kendisidir. (Kevser, 108/1-3)". Ardından, 'Kevser'in ne olduğunu biliyor musunuz?' dedi. Biz ise, 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:'O, Rabbimin bana vaad ettiği cennetteki bir nehirdir. Bardakları, yıldızların sayısından daha çoktur. Ümmetim ondan içmek için yanıma gelecektir. Ancak onlardan bir kul oradan uzaklaştırılacaktır. Ben de 'Ey Rabbim, o benim ümmetimdendir' diyeceğim. Rabbim ise bana, 'Senden sonra onun neler ihdas ettiğini bilmiyorsun' buyuracaktır'.
Bize Ahmed b. Süleyman, ona Yahya b. Adem, ona Züheyr ve biri daha Simak b. Harb'in şöyle dediğini haber vermiştir: Câbir b. Semure’ye 'Rasulullah’in (sav) sohbetinde bulunur muydun?' diye sordum. O da şöyle dedi: 'Evet, Rasulullah (sav) sabah namazını kıldıktan sonra namazı kıldığı yerde güneş doğuncaya kadar otururdu. Ashabı konuşur, cahiliye dönemi olaylarını anlatır, şiir okur ve gülerlerdi. Hz. Peygamber (sav) de tebessüm ederdi.'
Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir ile Yahya b. Yahya, onlara Leys, ona Yahya b. Saîd, ona İbn Habban, ona Enes b. Malik, ona da teyzesi Ümmü Haram Bt. Milhan şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir gün bana yakın bir yerde uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ben 'Ey Allah'ın Rasulü (sav) seni güldüren nedir?' dedim. (Rasulullah şöyle cevapladı:) "Ümmetimden bazı insanlar şu yeşil denizin sırtına binerlerken (Allah yolunda deniz seferine çıkarlarken) bana (rüyamda) gösterildiler (bu nedenle mutlu oldum)." Bundan sonra râvî, Hammâd b. Zeyd'in hadisinin benzerini zikretmiştir.
Bize Ali b. Hucr, ona İsmail, ona Humeyd, ona Enes (ra) şöyle demiştir: Bir yıl kuraklık olmuştu. Cuma günü Müslümanlardan biri, Hz. Peygamber'e (sav) giderek “Ey Allah’ın Rasûlü! Yağmurlar yağmaz oldu, topraklar kuraklıktan yarıldı, hayvanlar mahvoldu” diye yakındı. Hz. Peygamber (sav) hemen Allah’tan yağmur istemek için ellerini o kadar kaldırdı ki koltuk altlarının beyazlığını bile gördüm. Bu sırada gökte hiçbir bulut görmüyorduk. (Sonra öyle bir yağmur yağdı ki) Biz cumayı kılmayı bitirince evleri yakın olan gençler bile evlerine nasıl döneceklerini düşünmeye başladılar. Yağmur tam bir hafta boyu yağdı. Ertesi Cuma “Ey Allah’ın Rasûlü! Evler yıkıldı, binekle bile yola çıkılmaz oldu” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) insan oğlunun ne çabuk usanıp bıktığını görerek tebessüm etti ve ellerini kaldırarak şöyle dua etti: "Allah’ım üzerimize değil; çevremize yağdır" Bunun üzerine Medine’den yağmur kesildi.