216 Kayıt Bulundu.
Bize İbn Nümeyr, ona İbn İdris, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerîr b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber (sav) beni meclisine girmekten asla alıkoymamıştır ve beni gördüğünde hep yüzüme gülümsemiştir."
Bize Yahya b. Süleyman, ona İbn Vehb, ona Amr, ona Ebu Nadr, ona da Süleyman b. Yesar'ın naklettiğine göre Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Ben, Rasulullah'ı (sav) abartılı ve küçük dili görünecek şekilde ağzını açarak kahkaha atarken hiç görmedim. O, sadece tebessüm ederdi."
Bize Müsedded, ona Hammad, ona Abdülaziz b. Suheyb ve Sabit el-Bunânî, o ikisine Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), sabah namazını alaca karanlıkta kıldı, sonra bineğine bindi: "Allâhu Ekber, Hayber harab oldu. Biz bir kavmin yurduna girdiğimizde, uyarılanların sabahı ne kötü olur" buyurdu. Hayber ahalîsi dışarı çıktı, sokaklarda koşarak 'İşte Muhammed ve (hamis) ordu' diyorlardı. Râvî: 'Hamis' ordu demektir, dedi. Rasulullah (sav) onlara galip geldi, savaşanları öldürdü, aileleri esir aldı. Safiyye bt. Huyey önce Dıhye el-Kelbî'nin, sonra da Rasulullah'ın cariyesi oldu. Sonra Rasulullah (sav) onunla evlendi. Safiyye'nin (r.anha) hürriyete kavuşturulmasını da kendisine mehir tayin etti. Râvî Abdulazîz, Sabit'e 'Ya Ebu Muhammed! Enes'e ona ne mehir tayin etti diye sordun mu?' dedi. Sabit 'Peygamber, Safiyye'ye hürriyetini mehir tayin etti' dedi ve gülümsedi.
Bize İsa b. Hammad, ona Leys, ona Said el- Makburi, ona Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemr, Enes'i (ra) (bir önceki) Abdülaziz hadisinin benzerini söylerken işittiğini bildirdi: (Rasulullah (sav) zamanında Medine halkı kuraklık yaşadı. Bir cuma günü Rasulullah (sav) bize hutbe verirken bir adam ayağa kalktı ve ey Allah'ın Rasulü! At sürüleri helak oldu, davar sürüleri mahvoldu. Allah'a dua etsen de bize yağmur yağdırsa! dedi. Rasulullah (sav) ellerini kaldırıp dua etti. Enes (ra) şöyle dedi: Gökyüzü cam gibi parlak idi. Aniden bir rüzgâr esti, bulut oluşturdu. Sonra bulut toplandı. Ardından gökyüzünden bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Çıktık, evlerimize gelene kadar suya bata çıka yürüdük. Sonraki cumaya kadar yağmur aralıksız yağdı. Ertesi cuma aynı adam -veya bir başkası- ayağa kalktı, ey Allah'ın Rasulü! Evler yıkıldı, Allah'a dua etsen de yağmur kesilse! dedi. Rasulullah (sav) gülümsedi, sonra "üzerimize değil; çevremize yağdır," diye dua etti. Buluta baktım, parçalanarak Medine'nin semasını taç misali kuşattığını gördüm.) (Farklı olarak Şerik) şöyle dedi: Rasulullah (sav) ellerini yüzünün hizasına kadar kaldırıp; "Ey Allah'ım! Bize yağmur yağdır," diye dua etti. Şerik (bundan sonra) Abdülaziz hadisinin benzerini nakletti.
Bize Ebu Tevbe, ona Muaviye b. Sellam, ona Zeyd b. Sellam, ona Ebu Sellam, ona Ebu Kebşe es-Selülî, ona da Sehl b. Hanzaliyye şöyle rivayet etmiştir: Kendileri Huneyn günü Hz. Peygamber (sav) ile yürüyüp akşam olana dek yol almışlar. Ben, Rasulullah'ın (sav) yanında namazda hazır bulundum. (Derken) bir süvari gelip Ya Rasulullah! Önünüzden gittim. Nihayet şu ve şu dağa vardım. Bir de baktım ki Hevâzin, kadınları, deve ve atları, koyunları ile tastamam Huneyn'de toplanmışlar! dedi. Rasulullah (sav) tebessüm edip "inşaâllah, onlar yarın müslümanların ganimeti (olacak)!" buyurdu. Ardından, "bu gece bizim için kim nöbet tutar?" buyurdu. Enes b. Ebu Mersed el-Ğanevî, Ya Rasulullah! Ben! dedi. Nebî (sav), "atla (bakalım)!" buyurdu. O da atına atlayıp Rasulullah'ın (sav) yanına geldi. Hz. Peygamber (sav), ona, "en tepesine varana dek şu tepeye git! Geceleyin senin tarafından baskın yemeyelim!" buyurdu. Sabaha erdiğimizde Nebî (sav), namazgâhına çıkıp iki rekât namaz kıldı. Sonra, "süvarinizden haber var mı?" buyurdu. Onlar, Ya Rasulullah! Haberimiz yok! dediler. Namaz için kamet getirildi. Nebî (sav) de o tepeye bakar halde namaz kıl(dır)maya başladı. Nihayet namazını bitirince "müjde! Süvariniz geldi!" buyurdu. Tepedeki ağaçlık tarafa doğru bakmaya başladık. Bir de baktık ki (süvari) gelmiş! Nihayet Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda durup selam verdi (ve) "şu tepenin en yükseğine varana dek Rasulullah'ın (sav) emrettiği gibi yol aldım. Sabahladığımda iki tepeyi de gözetledim. Baktım; ama kimseyi görmedim!" dedi. Hz. Peygamber (sav), ona, "bu gece (atından) indin mi?" buyurdu. O, hayır! Sadece namaz kılmak ve tuvalet ihtiyacı için (indim) dedi. (Bu cevap üzerine) Nebî (sav), ona, "(Cennete girmeni) gerekli kıldın! Bundan sonra amel işlemesen de zararı yok!" buyurdu.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona İbn Uyeyne, ona Amr, ona Ebu Abbas, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etti: Nebi (sav) Taif halkını kuşattı. (Ancak) fethedemedi. Bunun üzerine "İnşallah yarın (Medine'ye) döneceğiz" buyurdu. Müslümanlar “Onların (kalelerini) fethetmeden nasıl döneriz?” dediler. (Bu itiraz üzerine) Rasul-i Ekrem (sav) "Öyle ise (yarın sabah) harbe hazır olun" buyurdu. Ertesi gün (sabahtan) harbe giriştiler. (Ama çok) yaralananlar oldu. Bunun üzerine Nebi (sav) "İnşallah yarın döneceğiz!" buyurdu. Bu defa (dönme kararı) onları (sahabîleri) sevindirmiş gibi oldu. Rasulullah (sav) da (onların bu sevinmelerine) gülümsedi.
Bize Abdan, ona Abdullah, ona Ma’mer ve Yunus, onlara ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Misver b. Mahreme, Amir b. Lüey oğullarının müttefiki Bedir’de Nebi (sav) ile birlikte bulunan Amr b. Avf’ın şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı (toplanan) cizyeleri getirmesi için Bahreyn’e gönderdi. Rasulullah (sav) (daha önce) Bahreyn halkı ile barış anlaşması yapmış ve başlarına Alâ b. Hadramî’yi emir tayin etmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn’den (topladığı) mallarla birlikte geldi. Ensar, Ebu Ubeyde’nin geldiğini duydu ve Nebi (sav) ile birlikte sabah namazına geldiler. Rasulullah (sav) namazını bitirip ayrılınca karşısına dikildiler. Rasulullah (sav) onları bu halde görünce gülümsedi ve "Öyle sanıyorum ki, siz Ebu Ubeyde'nin bir şeyler getirdiğini duydunuz" dedi. Onlar da “Evet ey Allah’ın Rasulü!” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Öyle ise sevinin! Sizi sevindirecek olan şeyi de ümit edin! Allah’a yemin olsun ki, ben sizin adınıza fakirlikten endişe etmiyorum; ama dünya nimetlerinin sizden önceliklerin önüne serildiği gibi sizin önünüze de serilmesinden ve onların bu dünyalıklar için birbirleriyle yarışa giriştikleri gibi, sizin de yarışa girmenizden ve bu rekabetin onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum."
Bize Müsedded, ona Hammad, ona Abdülaziz, ona Enes; (T) Bize Yunus, ona Sabit, ona da Enes (ra) şöyle demiştir: Medîne halkı Rasulullah (sav) zamanında bir kuraklık yaşadı. Bir cuma günü Rasulullah (sav) hutbe verirken bir adam ayağa kalktı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! At sürüleri helak oldu, davar sürüleri mahvoldu. Allah'a duâ etsen de bize yağmur yağdırsa!' dedi. Rasulullah (sav) ellerini kaldırdı, dua etti. Enes (ra) şöyle dedi: Gökyüzü cam gibi parlak iken rüzgar esti, bir bulut oluşturdu. Sonra bulut toplandı. Ardından gökyüzünden bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Çıktık, evlerimize gelene kadar suya bata çıka yürüdük. Öteki cumaya kadar yağmur aralıksız yağıp durdu. Ertesi cuma aynı adam -veya bir başkası- ayağa kalktı, 'Ey Allah'ın Rasulü! Evler yıkıldı, Allah'a dua etsen de yağmur kesilse!' dedi. Rasulullah (sav) gülümsedi, sonra "Üzerimize değil; çevremize yağdır" diye duâ etti. Buluta baktım, parçalanarak Medîne'nin semasını taç misali kuşattığını gördüm.
Bize Abdan, ona Abdullah, ona Ma’mer ve Yunus, onlara ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Misver b. Mahreme, Amir b. Lüey oğullarının müttefiki Bedir’de Nebi (sav) ile birlikte bulunan Amr b. Avf’ın şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı (toplanan) cizyeleri getirmesi için Bahreyn’e gönderdi. Rasulullah (sav) (daha önce) Bahreyn halkı ile barış anlaşması yapmış ve başlarına Alâ b. Hadramî’yi emir tayin etmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn’den (topladığı) mallarla birlikte geldi. Ensar, Ebu Ubeyde’nin geldiğini duydu ve Nebi (sav) ile birlikte sabah namazına geldiler. Rasulullah (sav) namazını bitirip ayrılınca karşısına dikildiler. Rasulullah (sav) onları bu halde görünce gülümsedi ve "Öyle sanıyorum ki, siz Ebu Ubeyde'nin bir şeyler getirdiğini duydunuz" dedi. Onlar da “Evet ey Allah’ın Rasulü!” diye tasdik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Öyle ise sevinin! Sizi sevindirecek olan şeyi de ümit edin! Allah’a yemin olsun ki, ben sizin adınıza fakirlikten endişe etmiyorum; ama dünya nimetlerinin sizden önceliklerin önüne serildiği gibi sizin önünüze de serilmesinden ve onların bu dünyalıklar için birbirleriyle yarışa giriştikleri gibi, sizin de yarışa girmenizden ve bu rekabetin onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum."
Bize Müsedded, ona Hammad, ona Abdülaziz b. Suheyb ve Sabit el-Bunânî, o ikisine Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), sabah namazını alaca karanlıkta kıldı, sonra bineğine bindi: "Allâhu Ekber, Hayber harab oldu. Biz bir kavmin yurduna girdiğimizde, uyarılanların sabahı ne kötü olur" buyurdu. Hayber ahalîsi dışarı çıktı, sokaklarda koşarak 'İşte Muhammed ve (hamis) ordu' diyorlardı. Râvî: 'Hamis' ordu demektir, dedi. Rasulullah (sav) onlara galip geldi, savaşanları öldürdü, aileleri esir aldı. Safiyye bt. Huyey önce Dıhye el-Kelbî'nin, sonra da Rasulullah'ın cariyesi oldu. Sonra Rasulullah (sav) onunla evlendi. Safiyye'nin (r.anha) hürriyete kavuşturulmasını da kendisine mehir tayin etti. Râvî Abdulazîz, Sabit'e 'Ya Ebu Muhammed! Enes'e ona ne mehir tayin etti diye sordun mu?' dedi. Sabit 'Peygamber, Safiyye'ye hürriyetini mehir tayin etti' dedi ve gülümsedi.