Giriş


    Öneri Formu
54395 HM006077 İbn Hanbel, II, 125


    Öneri Formu
88277 MA020087 Musannef-i Abdurrezzak, XI, 119


    Öneri Formu
188368 NM000090 Hakim, el-Müstedrek, I, 43 (1/33)


    Öneri Formu
188369 NM000091 Hakim, el-Müstedrek, I, 43 (1/33)


    Öneri Formu
188370 NM000092 Hakim, el-Müstedrek, I, 43 (1/33)


Açıklama: Kader meselesi ile ilgili olan bu mevkuf haberin izahı kısaca şöyle yapılabilir: Allah Teâlâ, yaratıkları daha vücut sahasına çıkarmadan önce, onların hayatta vuku bulacak hâl ve hareketlerini, kendilerine vereceği irade tasarrufu ile, ezelî ilmi sayesinde bilir. Bütün olmuş ve olacak haller hep Allah'ın ilmine uygun olarak kudret ve iradesiyle vücut bulur. Bu ölçüler dairesinde hâdiselerin oluş manzumesine Allah'ın takdiri ve kazası denir. Bunun değişmesi olamaz. Kulların mükellefiyet durumu ise, kadere bağlanmaz. Zira kaderin ne olduğunu kul bilmez, ancak Allah'ın emirlerine uyarak hareket etmek sorumluluğu altındadır. Çünkü insan, ağaçlar ve taşlar gibi, yahut hayvanat gibi istediğini yapmaya gücü yetmeyen bir varlık değildir. Allah'ın kendisine verdiği irade ile, bazı işleri yapmaya veya yapmamaya yetkisi vardır. Zaten bu irade yetkisini, iyiye mi, yoksa kötüye mi kullanacağını Allah'ın ezelden bilmesi, onun kaderini tespit demektir. İşte bu tespit, haberde de izah edildiği üzere asla değişmez. Ancak kulların sorumluluğu başka şeydir. Herkes iyi şeyleri yapmaya, kötü huylardan sakınmaya iradesini kullanabilir ve kullanmakla yükümlüdür. Bunu yapmayanlar Allah katında sorumlu olurlar, iradelerini kötüye kullandıklarından cezalarını çekerler. Dinin hükümlerine uygun olarak hareket edip yaşayanlar da sevap kazanırlar, azap çekmekten kurtulurlar.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 564 no’lu dipnot (?)]

    Öneri Formu
164096 EM000283 Buhârî, Edebü'l-Müfred, 137


    Öneri Formu
73960 HM024420 İbn Hanbel, VI, 16


    Öneri Formu
64198 HM016241 İbn Hanbel, IV, 7


    Öneri Formu
88278 MA020088 Musannef-i Abdurrezzak, XI, 120


    Öneri Formu
88284 MA020090 Musannef-i Abdurrezzak, XI, 122