Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Ahmed ez-Zübeyrî, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Hâris b. Ayyâş b. Ebu Rabia, ona Zeyd b. Ali, ona babası (Ali Zeynelâbidîn b. Hüseyin), ona Ubeydullah b. Ebu Râfi, Ali b. Ebu Talib şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) Arafat’ta vakfe yaptı ve 'Burası Arafat’tır, vakfe yapılacak yer de burasıdır. Arafat’ın tamamı vakfe yapılacak yerdir' buyurdu. Daha sonra güneş batınca Arafat’tan ayrıldı. Üsâme b. Zeyd’i terkisine bindirdi. İnsanlar da sağdan soldan koşuştururken, o onlara yönelerek eliyle işaret edip 'Ey insanlar, sükunetinizi koruyun' demeye başladı. Daha sonra Cem’e (Müzdelife’ye) geldi, onlara o iki namazı (akşam ve yatsı) cem etti. Sabah olunca Kuzah tepesine gidip üzerinde vakfe yaptı ve 'İşte bu Kuzah’tır. Burası vakfe yapılacak yerdir, bununla birlikte Müzdelife’nin tamamı vakfe yeridir' buyurdu. Sonra oradan da ayrıldı, Muhassir vadisine varınca devesini kamçıladı, devesi koştu, nihayet vadiyi aşınca orada durup Fadl’ı terkisine bindirdi, sonra da (Büyük) cemreye geldi, cemreye taş attıktan sonra kurban kesim yerine geldi ve 'İşte burası kurban kesim yeridir, bununla birlikte Minâ’nın tamamı kurban kesilecek yerdir' buyurdu. Has’am kabilesinden genç bir kızcağız ondan bir fetva sorarak, 'Babam oldukça yaşlı birisidir, Allah’ın hac farizası ona da erişmiş bulunuyor, benim onun yerine hac etmem geçerli olur mu?' dedi. Rasulullah (sav) 'Baban yerine hac et' buyurdu. (Ali) der ki: Bu arada (genç bir kıza bakana) Fadl’ın boynundan (tutup) çevirdi. Abbas 'Ey Allah’ın Rasulü, amcan oğlunun boynunu niye çevirdin?' deyince, 'Ben genç bir erkek ve genç bir kız gördüğüm için, onlar adına şeytanın onlara kötülük yapacağından emin olamadım' buyurdu. Daha sonra yanına bir başka adam gelerek 'Ey Allah’ın Rasulü, ben tıraş olmadan önce ifada tavafını yapıverdim', dedi. Allah Rasulü 'Tıraş ol ya da saçlarını kısalt bir sakıncası yok' buyurdu. Bir başkası gelerek 'Ey Allah’ın Rasulü, cemreye taş atmadan önce kurbanımı kesiverdim' dedi. Rasulullah (sav) 'Cemre’ye taş at bir sakıncası yok' buyurdu. (Ali) devamla der ki: Sonra Beyt’e gelerek Kâbe’yi tavaf ettikten sonra Zemzem’e geldi ve 'Ey Abdülmuttalib oğulları! İnsanların sizi ondan (su dağıtım işinden) mahrum etmelerinden çekinmeseydim, şüphesiz ben de (kuyudan) su çekerdim' buyurdu."
[(Tirmizi) der ki: Bu hususta Câbir’den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Ali’nin rivayet ettiği hadis hasen sahih bir hadistir. Biz bu hadisi, Ali’nin rivayet ettiği bir hadis olarak sadece bu yoldan, Abdurrahman b. Hâris b. Ayyâş’ın bir rivayeti olarak biliyoruz. Bu hadisi Sevrî’den birden fazla kişi bu şekilde rivayet etmiştir. İlim ehli nezdinde buna göre amel edilir. Onların kanaatine göre öğle ve ikindi namazları öğle vaktinde Arafat’ta cem‘ edilerek (birlikte) kılınır. Kimi ilim ehli de şöyle demişlerdir: Bir kişi eğer kendi konakladığı yerde namaz kılar, imam ile birlikte de cemaate katılmazsa, dilerse kendisi tıpkı imamın yaptığı gibi iki namazı birlikte kılabilir. (Tirmizi) der ki: Zeyd b. Ali, Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib’in oğludur.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14920, T000885
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ الزُّبَيْرِىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَيَّاشِ بْنِ أَبِى رَبِيعَةَ عَنْ زَيْدِ بْنِ عَلِىٍّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى رَافِعٍ عَنْ عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ رضى الله عنه قَالَ وَقَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِعَرَفَةَ فَقَالَ « هَذِهِ عَرَفَةُ وَهَذَا هُوَ الْمَوْقِفُ وَعَرَفَةُ كُلُّهَا مَوْقِفٌ » . ثُمَّ أَفَاضَ حِينَ غَرَبَتِ الشَّمْسُ وَأَرْدَفَ أُسَامَةَ بْنَ زَيْدٍ وَجَعَلَ يُشِيرُ بِيَدِهِ عَلَى هَيْئَتِهِ وَالنَّاسُ يَضْرِبُونَ يَمِينًا وَشِمَالاً يَلْتَفِتُ إِلَيْهِمْ وَيَقُولُ « يَا أَيُّهَا النَّاسُ عَلَيْكُمُ السَّكِينَةَ » . ثُمَّ أَتَى جَمْعًا فَصَلَّى بِهِمُ الصَّلاَتَيْنِ جَمِيعًا. فَلَمَّا أَصْبَحَ أَتَى قُزَحَ فَوَقَفَ عَلَيْهِ وَقَالَ « هَذَا قُزَحُ وَهُوَ الْمَوْقِفُ وَجَمْعٌ كُلُّهَا مَوْقِفٌ » . ثُمَّ أَفَاضَ حَتَّى انْتَهَى إِلَى وَادِى مُحَسِّرٍ فَقَرَعَ نَاقَتَهُ فَخَبَّتْ حَتَّى جَاوَزَ الْوَادِىَ فَوَقَفَ وَأَرْدَفَ الْفَضْلَ ثُمَّ أَتَى الْجَمْرَةَ فَرَمَاهَا ثُمَّ أَتَى الْمَنْحَرَ فَقَالَ « هَذَا الْمَنْحَرُ وَمِنًى كُلُّهَا مَنْحَرٌ » . وَاسْتَفْتَتْهُ جَارِيَةٌ شَابَّةٌ مِنْ خَثْعَمٍ. فَقَالَتْ إِنَّ أَبِى شَيْخٌ كَبِيرٌ قَدْ أَدْرَكَتْهُ فَرِيضَةُ اللَّهِ فِى الْحَجِّ أَفَيُجْزِئُ أَنْ أَحُجَّ عَنْهُ قَالَ « حُجِّى عَنْ أَبِيكِ » . قَالَ وَلَوَى عُنُقَ الْفَضْلِ فَقَالَ الْعَبَّاسُ يَا رَسُولَ اللَّهِ لِمَ لَوَيْتَ عُنُقَ ابْنِ عَمِّكَ قَالَ « رَأَيْتُ شَابًّا وَشَابَّةً فَلَمْ آمَنِ الشَّيْطَانَ عَلَيْهِمَا » . ثُمَّ أَتَاهُ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى أَفَضْتُ قَبْلَ أَنْ أَحْلِقَ . قَالَ « احْلِقْ أَوْ قَصِّرْ وَلاَ حَرَجَ » . قَالَ وَجَاءَ آخَرُ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى ذَبَحْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِىَ . قَالَ « ارْمِ وَلاَ حَرَجَ » . قَالَ ثُمَّ أَتَى الْبَيْتَ فَطَافَ بِهِ ثُمَّ أَتَى زَمْزَمَ فَقَالَ « يَا بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ لَوْلاَ أَنْ يَغْلِبَكُمُ النَّاسُ عَنْهُ لَنَزَعْتُ » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ جَابِرٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ عَلِىٍّ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ لاَ نَعْرِفُهُ مِنْ حَدِيثِ عَلِىٍّ إِلاَّ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ مِنْ حَدِيثِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَيَّاشٍ . وَقَدْ رَوَاهُ غَيْرُ وَاحِدٍ عَنِ الثَّوْرِىِّ مِثْلَ هَذَا . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا عِنْدَ أَهْلِ الْعِلْمِ رَأَوْا أَنْ يُجْمَعَ بَيْنَ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ بِعَرَفَةَ فِى وَقْتِ الظُّهْرِ . وَقَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ إِذَا صَلَّى الرَّجُلُ فِى رَحْلِهِ وَلَمْ يَشْهَدِ الصَّلاَةَ مَعَ الإِمَامِ إِنْ شَاءَ جَمَعَ هُوَ بَيْنَ الصَّلاَتَيْنِ مِثْلَ مَا صَنَعَ الإِمَامُ . قَالَ وَزَيْدُ بْنُ عَلِىٍّ هُوَ ابْنُ حُسَيْنِ بْنِ عَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ عَلَيْهِ السَّلاَمُ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Ahmed ez-Zübeyrî, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Hâris b. Ayyâş b. Ebu Rabia, ona Zeyd b. Ali, ona babası (Ali Zeynelâbidîn b. Hüseyin), ona Ubeydullah b. Ebu Râfi, Ali b. Ebu Talib şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) Arafat’ta vakfe yaptı ve 'Burası Arafat’tır, vakfe yapılacak yer de burasıdır. Arafat’ın tamamı vakfe yapılacak yerdir' buyurdu. Daha sonra güneş batınca Arafat’tan ayrıldı. Üsâme b. Zeyd’i terkisine bindirdi. İnsanlar da sağdan soldan koşuştururken, o onlara yönelerek eliyle işaret edip 'Ey insanlar, sükunetinizi koruyun' demeye başladı. Daha sonra Cem’e (Müzdelife’ye) geldi, onlara o iki namazı (akşam ve yatsı) cem etti. Sabah olunca Kuzah tepesine gidip üzerinde vakfe yaptı ve 'İşte bu Kuzah’tır. Burası vakfe yapılacak yerdir, bununla birlikte Müzdelife’nin tamamı vakfe yeridir' buyurdu. Sonra oradan da ayrıldı, Muhassir vadisine varınca devesini kamçıladı, devesi koştu, nihayet vadiyi aşınca orada durup Fadl’ı terkisine bindirdi, sonra da (Büyük) cemreye geldi, cemreye taş attıktan sonra kurban kesim yerine geldi ve 'İşte burası kurban kesim yeridir, bununla birlikte Minâ’nın tamamı kurban kesilecek yerdir' buyurdu. Has’am kabilesinden genç bir kızcağız ondan bir fetva sorarak, 'Babam oldukça yaşlı birisidir, Allah’ın hac farizası ona da erişmiş bulunuyor, benim onun yerine hac etmem geçerli olur mu?' dedi. Rasulullah (sav) 'Baban yerine hac et' buyurdu. (Ali) der ki: Bu arada (genç bir kıza bakana) Fadl’ın boynundan (tutup) çevirdi. Abbas 'Ey Allah’ın Rasulü, amcan oğlunun boynunu niye çevirdin?' deyince, 'Ben genç bir erkek ve genç bir kız gördüğüm için, onlar adına şeytanın onlara kötülük yapacağından emin olamadım' buyurdu. Daha sonra yanına bir başka adam gelerek 'Ey Allah’ın Rasulü, ben tıraş olmadan önce ifada tavafını yapıverdim', dedi. Allah Rasulü 'Tıraş ol ya da saçlarını kısalt bir sakıncası yok' buyurdu. Bir başkası gelerek 'Ey Allah’ın Rasulü, cemreye taş atmadan önce kurbanımı kesiverdim' dedi. Rasulullah (sav) 'Cemre’ye taş at bir sakıncası yok' buyurdu. (Ali) devamla der ki: Sonra Beyt’e gelerek Kâbe’yi tavaf ettikten sonra Zemzem’e geldi ve 'Ey Abdülmuttalib oğulları! İnsanların sizi ondan (su dağıtım işinden) mahrum etmelerinden çekinmeseydim, şüphesiz ben de (kuyudan) su çekerdim' buyurdu."
[(Tirmizi) der ki: Bu hususta Câbir’den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Ali’nin rivayet ettiği hadis hasen sahih bir hadistir. Biz bu hadisi, Ali’nin rivayet ettiği bir hadis olarak sadece bu yoldan, Abdurrahman b. Hâris b. Ayyâş’ın bir rivayeti olarak biliyoruz. Bu hadisi Sevrî’den birden fazla kişi bu şekilde rivayet etmiştir. İlim ehli nezdinde buna göre amel edilir. Onların kanaatine göre öğle ve ikindi namazları öğle vaktinde Arafat’ta cem‘ edilerek (birlikte) kılınır. Kimi ilim ehli de şöyle demişlerdir: Bir kişi eğer kendi konakladığı yerde namaz kılar, imam ile birlikte de cemaate katılmazsa, dilerse kendisi tıpkı imamın yaptığı gibi iki namazı birlikte kılabilir. (Tirmizi) der ki: Zeyd b. Ali, Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib’in oğludur.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Hac 54, 3/232
Senetler:
()
Konular:
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Hac, Arafat
Hac, Arafatın önemi
Hac, arafattan dönüş
Hac, başkasının yerine
Hac, hacta ceza gerektiren durumlar
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hac, izdihamdan uzaklaşmak
Hac, Mina
Hac, Müzdelifede vakfe ve telbiye
Hac, namazların cem'i
Hac, Şeytan taşlama
Hac, Tavaf, Kabe'yi tavaf etmek
Hac, traş olma
Hac, Yapılan Hatalar
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
Zemzem, Hz. Peygamber'in taşıması
حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرٍ . وَعَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهم - قَالَ قَدِمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم صُبْحَ رَابِعَةٍ مِنْ ذِى الْحَجَّةِ مُهِلِّينَ بِالْحَجِّ ، لاَ يَخْلِطُهُمْ شَىْءٌ ، فَلَمَّا قَدِمْنَا أَمَرَنَا فَجَعَلْنَاهَا عُمْرَةً ، وَأَنْ نَحِلَّ إِلَى نِسَائِنَا ، فَفَشَتْ فِى ذَلِكَ الْقَالَةُ . قَالَ عَطَاءٌ فَقَالَ جَابِرٌ فَيَرُوحُ أَحَدُنَا إِلَى مِنًى وَذَكَرُهُ يَقْطُرُ مَنِيًّا . فَقَالَ جَابِرٌ بِكَفِّهِ ، فَبَلَغَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَامَ خَطِيبًا فَقَالَ « بَلَغَنِى أَنَّ أَقْوَامًا يَقُولُونَ كَذَا وَكَذَا ، وَاللَّهِ لأَنَا أَبَرُّ وَأَتْقَى لِلَّهِ مِنْهُمْ ، وَلَوْ أَنِّى اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِى مَا اسْتَدْبَرْتُ مَا أَهْدَيْتُ ، وَلَوْلاَ أَنَّ مَعِى الْهَدْىَ لأَحْلَلْتُ » . فَقَامَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هِىَ لَنَا أَوْ لِلأَبَدِ فَقَالَ « لاَ بَلْ لِلأَبَدِ » . قَالَ وَجَاءَ عَلِىُّ بْنُ أَبِى طَالِبٍ - فَقَالَ أَحَدُهُمَا يَقُولُ لَبَّيْكَ بِمَا أَهَلَّ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . وَقَالَ وَقَالَ الآخَرُ لَبَّيْكَ بِحَجَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم - فَأَمَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ يُقِيمَ عَلَى إِحْرَامِهِ ، وَأَشْرَكَهُ فِى الْهَدْىِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18527, B002506
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنْ جَابِرٍ . وَعَنْ طَاوُسٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهم - قَالَ قَدِمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم صُبْحَ رَابِعَةٍ مِنْ ذِى الْحَجَّةِ مُهِلِّينَ بِالْحَجِّ ، لاَ يَخْلِطُهُمْ شَىْءٌ ، فَلَمَّا قَدِمْنَا أَمَرَنَا فَجَعَلْنَاهَا عُمْرَةً ، وَأَنْ نَحِلَّ إِلَى نِسَائِنَا ، فَفَشَتْ فِى ذَلِكَ الْقَالَةُ . قَالَ عَطَاءٌ فَقَالَ جَابِرٌ فَيَرُوحُ أَحَدُنَا إِلَى مِنًى وَذَكَرُهُ يَقْطُرُ مَنِيًّا . فَقَالَ جَابِرٌ بِكَفِّهِ ، فَبَلَغَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَامَ خَطِيبًا فَقَالَ « بَلَغَنِى أَنَّ أَقْوَامًا يَقُولُونَ كَذَا وَكَذَا ، وَاللَّهِ لأَنَا أَبَرُّ وَأَتْقَى لِلَّهِ مِنْهُمْ ، وَلَوْ أَنِّى اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِى مَا اسْتَدْبَرْتُ مَا أَهْدَيْتُ ، وَلَوْلاَ أَنَّ مَعِى الْهَدْىَ لأَحْلَلْتُ » . فَقَامَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هِىَ لَنَا أَوْ لِلأَبَدِ فَقَالَ « لاَ بَلْ لِلأَبَدِ » . قَالَ وَجَاءَ عَلِىُّ بْنُ أَبِى طَالِبٍ - فَقَالَ أَحَدُهُمَا يَقُولُ لَبَّيْكَ بِمَا أَهَلَّ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . وَقَالَ وَقَالَ الآخَرُ لَبَّيْكَ بِحَجَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم - فَأَمَرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ يُقِيمَ عَلَى إِحْرَامِهِ ، وَأَشْرَكَهُ فِى الْهَدْىِ .
Tercemesi:
Bize Ebu’n-Numan, ona Hammâd b. Zeyd, ona Abdülmelik b. Cüreyc, ona Ata, ona Câbir rivâyet etmiştir; (T) ayrıca ona (Ata’ya) Tavus, İbn Abbas’ın (r.anhumâ) şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Nebi (sav) Zülhicce’nin dördüncü günü sabahında hac niyetiyle ihrama girip telbiye getirmiş oldukları halde sabahı etti. Onların bu niyetlerine başka bir şey karışmamıştı. Ama biz Mekke’ye geldiğimiz vakit, o bize emir vererek o hac niyetimizi umre niyetine çevirdik. Ayrıca kadınlarımızın bize helal olduğunu da emretti. Bunun üzerine bu husus hakkında yaygın bir şekilde ileri geri konuşulmaya başlandı. Ata dedi ki: Câbir dedi ki: Bizden herhangi bir kimse, erkeklik organından meni damladığı halde mi Mina’ya gidecek? diyordu. Hatta Câbir bunu avucu ile de işaretle gösterdi. (Söylenenler) Nebi’ye (sav) ulaşınca hutbe vermek üzere ayağa kalkıp şöyle buyurdu: “Bana bir takım kimselerin şunu şunu söyledikleri haberi ulaştı. Allah’a yemin olsun, ben onlardan daha çok iyiliği yapan ve Allah’tan daha çok korkan takvalı bir kimseyim. Eğer ben geride bıraktığım bu işimin aynısı ile gelecekte de karşılaşacak olursam, beraberimde hediyelik kurbanlıkları getirmem. Şâyet hediyelik kurbanlıklarım beraberimde olmasaydı, şüphesiz ben de ihramdan çıkacaktım.”
Bunun üzerine Sürâka b. Mâlik b. Cu‘şum ayağa kalkarak: Ey Allah’ın Rasulü, bu bize mi özeldir yoksa ebediyen böyle mi olacaktır? dedi. Rasulullah (sav): “Hayır bilakis ebediyen böyle kalacaktır” buyurdu. (Câbir) devamla dedi ki: Ali b. Ebu Talib de (Yemen’den) geldi, ikisinden birisi (yani Câbir dedi ki: Ali): Rasulullah (sav) hangi niyetle ihrama girip telbiye getirdiyse ben de onun için ihrama girerek Lebbeyk diyorum, dedi. Diğeri ise (yani İbn Abbas dedi ki: Ali): Rasulullah’ın (sav) haccı niyeti ile ihrama girip Lebbeyk diyorum, dedi. Bunun üzerine Nebi (sav) ona ihrama girerken yaptığı niyeti üzere kalıp, devam etmesini emretti ve onu kendi kurbanlıklarına ortak etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şerike 15, 1/688
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Ebu Numan Muhammed b. Fadl es-Sedûsî (Muhammed b. Fadl)
Konular:
Hac, esnasında uyulacak kurallar
Hac, Hacc-ı temettu
Hac, hacta ceza gerektiren durumlar
Hac, Yapılan Hatalar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30852, İM003052
Hadis:
حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الْمِصْرِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنِى عَطَاءُ بْنُ أَبِى رَبَاحٍ أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ قَعَدَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمِنًى يَوْمَ النَّحْرِ لِلنَّاسِ فَجَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى حَلَقْتُ قَبْلَ أَنْ أَذْبَحَ قَالَ « لاَ حَرَجَ » . ثُمَّ جَاءَهُ آخَرُ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى نَحَرْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِىَ قَالَ « لاَ حَرَجَ » . فَمَا سُئِلَ يَوْمَئِذٍ عَنْ شَىْءٍ قُدِّمَ قَبْلَ شَىْءٍ إِلاَّ قَالَ « لاَ حَرَجَ » .
Tercemesi:
Bize Harun b. Said el-Mısrı, ona Abdullah b. Vehb, ona Üsame b. Zeyd, ona Ata b. Ebu Rebah, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir: Rasulullah (sav) (Veda haccında) halktın hac ile ilgili sorulan sormaları) için Kurban Bayramının ilk günü Mina'da oturdu. Sonra bir adam O'nun yanına gelerek: Yâ Rasulullah! Ben kurban kesmeden önce saçımı tıraş ettim dedi. Resûl-i Ekrem (sav):
"Bir sakınca yok," buyurdu. Sonra başka bir adam geldi ve: Yâ Rasulullah! Ben (Akabe cemresine) çakılları atmadan Önce kurban kestim dedi. Resûl-i Ekrem (sav):
"Bir sakınca yok," buyurdu. Hülâsa o gün Resûl-i Ekrem'e (sav) (Akabe cemresine çakıl atmak, kurban kesmek, tıraş olmak ve tavaf gibi bayramın ilk günü yapılan menâsikten) takdim (veya tehir) edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki (cevabında):
"Sakınca yok," buyurmasın.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Menâsik 74, /495
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Zeyd Üsame b. Zeyd el-Adevi (Üsame b. Zeyd b. Eslem)
4. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
5. Ebu Cafer Harun b. Said es-Sa'dî (Harun b. Said b. Heysem b. Muhammed b. Heysem b. Feyruz)
Konular:
Bilgi, öğrenmek için ehil olanlara sorulmalıdır
Hac, Yapılan Hatalar
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ مَا سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَمَّنْ قَدَّمَ شَيْئًا قَبْلَ شَىْءٍ إِلاَّ يُلْقِى بِيَدَيْهِ كِلْتَيْهِمَا « لاَ حَرَجَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30845, İM003049
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ مَا سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَمَّنْ قَدَّمَ شَيْئًا قَبْلَ شَىْءٍ إِلاَّ يُلْقِى بِيَدَيْهِ كِلْتَيْهِمَا « لاَ حَرَجَ » .
Tercemesi:
Bize Ali b. Muhammed, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Eyyüb, ona İkrime, ona da İbn Abbâs şöyle demiştir: (Veda haccında bayramın ilk günü) herhangi bir şeyi diğer bir şeyden önce yapanların durumları Rasulullah'a (sav) sorulduğunda bütün sorulara cevaben mübarek ellerinin ikisiyle işaret buyurarak hiçbir sakınca bulunmadığını bildirdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Menâsik 74, /494
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ali b. Muhammed el-Kûfî (Ali b. Muhammed b. İshak)
Konular:
Hac, Yapılan Hatalar
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
Teşvik Edilenler, Kolaylaştırıcı olmak, kolaylık göstermek