176 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye ve İbn Nümeyr, onlara Ameş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey göstereyim mi? Aranızda selamı yayınız."
Açıklama: Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye ve İbn Nümeyr, onlara Ameş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe (kamil manada) iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey göstereyim mi? Aranızda selamı yayınız."
Açıklama: Müminlerin birbirlerini sevmeleri kamil anlamda iman etmiş olmaları için şarttır. Ancak iman etmedikçe cennete giremezsiniz cümlesindeki iman ise zahir manasına göre anlaşılır. Yani iman etmeyen kişilerin cennete giremeyecekleri belirtilmektedir. Öte yandan benzer lafızların zikredildiği Ebû Musa el-Eş'arî'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber selam vesilesiyle bireysel sevgi ve saygının yanı sıra toplumsal ülfet ve birlikteliğin sağlanacağını daha farklı ifadelerle açıklamıştır.
Bana İshak, ona Ebu Âmir el-Akadî, ona Kurre, ona da Ebu Cemre şöyle rivâyet etmiştir: "Abdullah b. Abbas’a 'Benim, içinde şıra yapılan bir testim var, onu tatlı olarak içiyorum. Eğer onu çokça içer, sonra da gidip bir cemaatin arasında uzun süre oturursam, (sarhoşlar gibi) rezil duruma düşmekten korkarım' dedim. İbn Abbas da şöyle dedi: Rasulullah'a (sav.) Abdülkays heyeti geldi. Hz. Peygamber (sav.) gelenleri 'Hoş geldiniz. Allah utandırmasın ve pişman etmesin!' diyerek karşıladı. Gelenler 'Ey Allah’ın Rasulü; sizinle bizim aramızda Mudar kabilesinin müşrikleri bulunmaktadır. Dolayısıyla sana ancak haram aylarda gelebiliyoruz. Bu bakımdan bize açık ve kesin şeyler emret ki, onları yaptığımızda cennete girelim ve geride bıraktıklarımıza onları haber verelim' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.) şöyle buyurdu:" "Ben size dört şeyi emrediyor ve dört şeyi de yasaklıyorum. Size önce Allah’a imanı emrediyorum. biliyor musunuz, Allah'a iman nedir? Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet etmektir. Sonra size namaz kılmayı, zekât vermeyi, Ramazan'da oruç tutmayı ve bir de ganimetin beşte birini vermenizi emrediyorum. Ayrıca size dübbâ (kurumuş kabaktan yapılan şarap testisi), nakîr (hurma kütüğünün içi oyularak yapılan şarap fıçısı), hantem (şarap küpü) ve müzeffet (içi ziftle kaplanmış şarap kabı) denilen kapları kullanmanızı da yasaklıyorum."
Açıklama: Burada zikredilen kapların hepsi de içine konulan sıvıyı emen bir maddeden yapılmışlardı. Yasaklanmasının sebebi de, bu kapların daha önce şarap için kullanılmış olmasıdır. Kaplar, daha önce emdiği şarabı, bilahare içine konulan sıvı bir maddeye kusacağı için onu da haram kılar. Dolayısıyla bu tür kaplara şıra ve benzeri sıvı maddelerin konulması yasaklanmıştır. Ancak bu yasak, bilâhare Büreyde hadîsi ile kaldırılmıştır.
Bize Hasan b. Ali el-Hulvânî, ona Ebu Tevbe Rabî b. Nafi, ona Muaviye b. Sellâm, ona Zeyd, Ebu Sellâm, ona Abdullah b. Ferrûh, ona da Hz. Aişe'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur. "Âdem oğullarından her insan, üç yüz altmış mafsal ile yaratılmıştır. Her kim bu üç yüz altmış mafsal sayısınca “Allahu ekber”, “elhamdülillah”, “lâ ilâhe illallah”, “sübhânallah” ve “estağfirullah” der; insanların yolundan bir taşı, dikeni veya kemiği kaldırır; bir iyiliği tavsiye eder veya bir kötülükten alıkoyarsa, o günü, cehennemden uzaklaştırılmış olarak geçirir." [Ebu Tevbe der ki: Hz. Peygamber (sav) "yürür (يَمْشِى)", yerine "akşamlamış olur (يُمْسِى)" buyurmuş da olabilir.]
Bize Ebu Küreyb, ona Abde b. Süleyman, ona Muhammed b. Amr, ona da Ebu Seleme, Ebu Hureyre'nin (ra.) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasûlullah’a (sav.) hangi amelin daha üstün veya hayırlı olduğu sorulduğunda, 'Allah’a ve Rasulüne iman etmektir' buyurdu. 'Sonra hangisidir?' denildiğinde, 'Tüm amellerin zirvesi olan cihaddır' buyurdu. 'Sonra hangisidir?' diye sorulduğunda, 'Günah karışmamış (mebrûr) hacdır' buyurdu." [Ebu İsa (et-Tirmizî), bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiş ve rivayetin Ebu Hureyre vasıtasıyla Rasûlullah’tan (sav.) farklı senedlerle de nakledildiğini bildirmiştir.]
Bize Abdurrezzak, ona Ma'mer, ona da Zührî şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), vefat edince ashabından bazıları neredeyse vesveseye kapılıyordu. Hz. Osman bu durumda olanlardan biriydi. Hz. Ömer ona rastladı, selam verdi ama Osman ona cevap vermedi. Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir'in yanına geldi ve 'Osman’ın halini görüyor musun? Ona rastladım, selam verdim ama selamımı almadı' dedi. Ebu Bekir 'Hadi onun yanına gidelim' dedi ve yanına gidip selam verdiler. Osman selamlarını aldı. Ebu Bekir ona 'Neyin var?, biraz önce kardeşin sana rastladığında selam verdi, selamını almadın' dedi. Osman 'Ben böyle yapmadım' dedi. Ömer 'Hayır, yaptın. Ey Ümeyye oğulları! Bu sizin büyüklenmeniz var ya' dedi. Ebu Bekir 'Evet, yaptın. Fakat bir şey seni onunla ilgilenmekten alıkoydu' dedi. Osman 'Ben Rasulullah'ı (sav) düşünüyordum. Ben ona bu (ahirette azaptan) kurtulma meselesini soramadan, Allah onu vefat ettirdi' dedi. Ebu Bekir 'Ben onu, bunu sormuştum' dedi. Osman 'Anam babam sana feda olsun, sen buna daha layıksın' dedi. Ebu Bekir 'Ey Allah'ın Rasulü! İçinde bulunduğumuz bu durumun kurtuluşu nedir?' dedim, Rasulullah (sav) 'Kim amcama arz ettiğim ve onun da reddettiği kelimeyi (Lâ ilahe illallâh kelimesini) kabul ederse, bu onun için kurtuluştur' buyurdu."