207 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Abdullah b. Recâ, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona Zeyd b. Erkam’ın şöyle dediğini rivayet etti: Bir gazvede idim, Abdullah b. Ubeyy’in “Rasulullah’ın (sav) yanındakilere infak etmeyin ki etrafından dağılsınlar ve eğer onun yanından (Medine’ye) dönersek, şüphesiz daha aziz olan, oradan daha zelil olanları çıkartacaktır” dediğini işittim. Ben de bu sözleri amcama ya da Ömer’e söyledim, o da bunları Nebi’ye bildirdi. Rasulullah (sav) beni çağırdı. Ben de ona (işittiklerimi) anlattım. Rasulullah (sav) Abdullah b. Ubeyy’e ve arkadaşlarına haber gönderdi, onlar da (gelip) bu sözleri söylemediklerine dair yemin ettiler. Rasulullah (sav) bunun üzerine benim yalan söylediğimi kabul ederken, onların doğru söylediklerini kabul etti. Bundan ötürü daha önce yaşamadığım bir kedere düştüm ve evde oturup kaldım. Amcam bana “Sen ne yapmak istedin? İşte sonunda Rasulullah (sav) seni yalanladı ve sana öfkelendi” dedi. Bunun üzerine yüce Allah "Münafıklar sana geldiklerinde…" ayetini indirdi. Nebi (sav) bana haber gönderdi ve (ayeti) okuyup "Allah seni tasdik etti, ey Zeyd" buyurdu.
Bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Ebu Hâşim, ona Ebu Miclez, ona da Kays b. Ubâd ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır" (Hac, 19) ayeti Kureyş'ten altı kişi -Ali, Hamza, Ubeyde b. Hâris ile Şeybe b. Rabâ, Utbe b. Rabîa ve Velid b. Utbe- hakkında inmiştir.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona Mansur ve A'meş, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Bir adam Kinde mevkiinde konuşurken “Kıyamet günü bir duman gelecek, kâfir ve münafıkların kulaklarını sağır, gözlerini kör edecek, müminlere de yalnız nezle hastalığı şeklinde tesir edecek” dedi. Biz de (bu sözlerden) korkup hemen İbn Mesûd'un yanına geldik. İbn Mesûd bir şeye yaslanmış hâlde istirahat ediyordu. Bu sözü işitince öfkelendi, hemen toparlanıp oturdu ve “kişi bildiğini söylesin, bilmediği şey hakkında da 'Allah en bilendir' desin. Çünkü insanın bilmediği bir şey hakkında 'bilmiyorum' demesi de ilimden bir türüdür. Allah, Peygamber'ine "De ki: Tebliğim karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik de taslamıyorum" (Sâd, 86) buyurmuştur.” “(Duman meselesine gelince) Kureyş müşrikleri İslâm Dinini kabulde ağır davranıp geri kaldılar, bunun üzerine Peygamber (sav) "Allah'ım Yusuf Peygamber'in kavmi aleyhine verdiğin yedi kıtlık yılı gibi, Kureyş'e de yedi yıl yokluk vererek bana yardım et!" diye dua etti. Hemen ardından Kureyş'i öyle şiddetli bir kıtlık yakaladı ki, birçokları bu kıtlık içinde açlıktan helak oldu. Ölü etleri ve kemikleri yediler. Aç olan kişi yerle gök arasındaki hava tabakasını duman şekli gibi görüyordu. Bu çok ciddî ve şiddetli hâl üzerine Ebu Sufyân, Hz. Peygamber'e geldi ve “ey Muhammed, sen bize gelmiş hısımlarla ilgilenmeyi emrediyorsun, ama kavmin ise açlıktan helak oldu. Artık onlar için dua et” dedi. İbn Mesûd bu sözlerin ardından şu ayetleri okudu: "Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azaptır. O gün insanlar 'Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz' derler. Onlar nerede, öğüt almak nerede? Halbuki onlara her şeyi açıkça bildiren bir peygamber gelmişti. Fakat onlar peygamberden yüz çevirmiş, 'Bu, kendisine belletilmiş delinin biri' demişlerdi. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine inkâra döneceksiniz." (Duhân, 10-15).” “(Kindeli'nin dediği gibi olsaydı) Ahiret azabı bir kere geldikten sonra tekrar kaldırılır mıydı? Kureyş müşrikleri sonra yine şirklerine döndüler. Bu dönekliğin cezasını Allah "Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız." (Duhân, 16) ayetinde bildirmiştir. Bu intikam günü, Bedir günüdür. (Furkân, 77. ayette geçen) "Lizâmen" ifadesi de Bedir günüdür. "Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir." (Rûm, 1-4) (ayetlerinde geçen) Rumların galibiyeti de (gelecek kalıbıyla verildiği halde) olmuş bitmiştir.”
Bize İshak b. İbrahim es-Savvâf, ona Sedûs oğullarının azatlısı ve Dubey'a oğullarında ikamet eden Yusuf b. Yakub, ona Süleyman et-Teymî, ona Ebu Miclez, ona Kays b. Ubâd, ona da Ali (ra) şöyle demiştir: "Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır" (Hac, 19) ayeti bizim hakkımızda indi.
Bize Yahya b. Cafer, ona Vekî, ona Süfyân, ona Ebu Hâşim, ona Ebu Miclez, ona da Kays b. Ubâd şöyle demiştir: Ben Ebu Zer'i (ra) işittim, yemin ederek “şu âyetler (Hacc, 19-22) Bedir günü birbirleriyle karşılılı cenk edenn bu altı kişi hakkında indi” dedi ve yukarıda geçen hadisteki gibi o altı ismi saydı.
Bize Yakub b. İbrahim, ona Hüşeym, ona Ebu Hâşim, ona Ebu Miclez, ona da Kays b. Ubâd şöyle rivayet etmiştir: Ben Ebu Zer'i "Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır" (Hac, 19) ayetinin, Bedir Günü karşılıklı çarpışan Hamza, Ali ve Ubeyde b. Hâris ile Utbe b. Rabîa, Şeybe b. Rabîa ve Velid b. Utbe hakkında indiğine yemin ederken işittim.
Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Abdülmelik b. İbrahim el-Cüddî, ona Şu'be, ona A'meş ve Mansur, onlara Ebu Duhâ, ona da Mesrûk şöyle demiştir: Abdullah b. Mes’ûd’a bir adam gelerek “bir kıssacı, bir dumanın çıkacağını, kafirlerin kulaklarını tıkayacağını, müminleri ise nezle edeceğini söylüyor” dedi. Bunun üzerine Abdullah öfkelendi. Yaslanmış iken doğrulup şöyle dedi: Sizden herhangi birinize bir şey sorulduğu zaman biliyorsa söylesin, -Mansur: “haber versin” demiştir.- Bilmediği bir şey sorulduğunda ise “Allah en iyisini bilir” desin. Çünkü kişinin, kendisine bilmediği bir şey sorulduğunda, “Allah bilir” demesi de ilimdendir. Yüce Allah, Peygamberine "Tebliğime karşılık sizden hiç bir ücret istemiyorum. Ben kendiliğimden peygamberlik iddiasında da bulunmuyorum." (Sâd, 86) demesini emir buyurmuştur. Rasulullah (sav), Kureyş’in isyanda devam ettiğini görünce "Allah'ım, onlara karşı bana Yusuf'un yedi yılı gibi bir yedi yıl (kıtlık) ile yardım et" diye dua etti. Ardından onları her şeyi kasıp kavuran öyle bir kıtlık yakaladı ki insanlar leş ve deri -bir rivayete göre ise kemik- yemek mecburiyetinde kaldılar. Hatta insanlar yerden duman şeklinde bir şey çıktığını (görür gibi olmaya) başladı. Bunun üzerine Ebu Süfyân, Rasulullah'a (sav) gelerek, “kavmim topluca kırılıp yok olacaktır. Onlar için Allah’a dua et” dedi. Yüce Allah'ın "Öyleyse sen, göğün âşikâr bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bütün insanları her yönden saracak bir duman! Bu, gerçekten can yakıcı bir azaptır." (Duhân, 10-11) sözü işte bunu anlatır. Mansur rivayetinde der ki: İşte "Rabbimiz, bu azabı üzerimizden kaldır. Biz gerçekten iman ediyoruz" (Duhan, 12) ayeti bu hadiseye işaret eder. (Eğer azap) ahiret azabı (olsaydı) hiç kaldırılır mıydı?. Batşe (şiddetli darbe), Lizâm (duman) hadiseleri bu dünyada gerçekleşmiştir. (bunların dışında meydana gelen gaybî haberlerden) biri “Rumların İranlıları yenmesi”, diğeri de “ayın yarılması” olayıdır. Tirmizî der ki: “Lizam” Bedir günü meydana gelen mağlubiyettir. Tirmizi der ki: bu hadis hasen-sahihtir.