حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ:
" مَا شَبِعَ آلُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم مِنْ خُبْزِ بُرٍّ فَوْقَ ثَلاَثٍ" .
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Veki' (b. Cerrah), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Abdurrahman b. Abis, ona da babası (Âbis b. Rabî'a), Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etti:
"Hz. Muhammed'in (sav) ailesi üç geceden fazla buğday ekmeğinden doya doya yemediler."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
54, M007446
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ:
" مَا شَبِعَ آلُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم مِنْ خُبْزِ بُرٍّ فَوْقَ ثَلاَثٍ" .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Veki' (b. Cerrah), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Abdurrahman b. Abis, ona da babası (Âbis b. Rabî'a), Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etti:
"Hz. Muhammed'in (sav) ailesi üç geceden fazla buğday ekmeğinden doya doya yemediler."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7446, /1215
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Âbis b. Rabî'a en-Nehaî (Âbis b. Rabî'a)
3. Abdurrahman b. Abis en-Nehai (Abdurrahman b. Abis b. Rabî'a)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Ubeydullah b. Ebu Sevr’in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Abbas (r.anhumâ) şöyle demiştir:
Haklarında, Allah’ın "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır. Çünkü kalpleriniz haksızlığa doğru kaymış bulunuyor" (Tahrim 66/4) buyurduğu Hz. Peygamber’in (sav) eşlerinden iki kadının kim olduğunu Hz. Ömer’e (ra) hep sormak istiyordum. Nihayet onunla birlikte hac ibadetini eda ettim. Derken Hz. Ömer (ra) yanında deri bir kırba olduğu (abdest bozmak üzere) yoldan ayrıldı. Ben de onunla birlikte ayrıldım. Sonra dönüp geldi, ben kaptan eline su döktüm, abdest aldı. Ardından “ey Müminlerin Emiri, Allah’ın haklarında "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır" buyurduğu Peygamber eşlerinden o iki kadın kimdi?” diye sordum, Ömer “hayret ediyorum sana ey İbn Abbas, onlar Âişe ve Hafsa idiler” dedi, sonra da olayı anlatmaya başlayarak şöyle dedi:
Ben ve Ensar'dan bir komşum, Medine'nin dışında kalan Ümeyye b. Zeyd oğulları bölgesindeydik. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in (sav) yanında nöbetleşe, bir gün o, bir gün ben, kalırdık. Ben indiğimde o günün hadiselerini vs. kendisine getirirdim, o indiğinde de aynı şeyi o yapardı. Biz Kureyş Topluluğunun kadınlar üzerinde otoritesi vardı. Ama Ensâr'ın yanına gelince gördük ki Ensar kadınları kocalarına daha baskın. Bizim kadınlarımız da Ensâr kadınlarının tutumlarından etkilenip bir şeyler kapmaya başladılar. İşte böyle bir ortamda bir gün karıma bağırdım, o da bana karşılık verdi. Karşılık vermesine tepki gösterdim. Bana “sana karşılık vermeme neden tepki gösteriyorsun ki? Vallahi, Hz. Peygamber’in (sav) eşleri de ona karşılık veriyorlar. Öyle ki onlardan biri, sabahtan akşama kadar Hz. Peygamber’e (sav) dargın kalabiliyor” dedi. Bu durum beni korkuttu. O nedenle “Onlardan böylesine büyük bir kusur işleyen kişi, hüsrana uğramış demektir” dedim ve hemen toparlanıp Hafsa’nın yanına vardım. Ona “ey Hafsa, İçinizden birileri Rasulullah’a (sav) sabahtan akşama kadar dargın mı kalıyor” diye sordum, o da “evet” dedi. Ben de ona “o kişi, kaybetmiş ve hüsrana uğramış demektir. O kişi, Rasulullah’ın (sav) kızacak olması sebebiyle Allah’ın öfkesinden emin mi ki? Helak olursun, Sen sakın Rasulullah’a karşı aşırı isteklerde bulunma. Hiçbir konuda ona karşılık verme. Ona darılma. Bir ihtiyacın olursa benden iste. -Hz. Aişe'yi kast ederek- Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin” dedim. Bu sırda bizler, Gassânîlerin bize karşı savaşmak için hayvanlarını hazırladıklarından söz ediyorduk. Derken bir gün arkadaşım, kendi nöbeti olan günde Medine’ye indi ve akşamleyin döndü. Kapımı sert sert çaldı. Bu esnada ben uyuyordum. Endişelendim. Hemen onun yanına çıktım. bana “Büyük bir hadise oldu” dedi. Ben “ne oldu? Gassânîler mi geldi?” dedim. “hayır, aksine ondan daha büyük ve daha önemli bir şey oldu. Rasulullah (sav), eşlerini boşadı” dedi. Ben de “Hafsa kaybetti ve hüsrana uğradı” dedim. Böyle olacağını zaten tahmin ediyordum. Hemen elbiselerimi üzerime toparladım ve sabah namazını Hz. Peygamber (sav) ile birlikte kıldım. Namazdan sonra Hz. Peygamber (sav) kendisine ait odaya geçti, orada yalnız kaldı. Ben, Hafsa’nın yanına geçtim. Bir de baktım ki ağlıyor. “Seni ağlatan şey de nedir? Seni uyarmamış mıydım? Rasulullah (sav) sizleri boşadı mı?” dedim. “Bilmiyorum. İşte o (sav), odasında bir başına duruyor” dedi. Onun yanından ayrıldım ve minberin yanına geldim. Baktım ki minberin etrafında bir grup var ve içlerinden bazıları ağlıyor. Onlarla birlikte biraz oturdum. Sonra içimdeki kaygıya yenik düşüp Hz. Peygamber’in (sav) bulunduğu odaya geldim. Siyahi hizmetlisine “Ömer için izin ister misin?” dedim. Köle içeri girdi, Hz. Peygamber’le (sav) konuştu sonra da dışarı çıktı ve “izin istediğini Hz. Peygamber'e söyledim, fakat, bir şey söylemedi” dedi. Bunun üzerine oradan ayrıldım, minberin yanındaki grupla birlikte oturdum. İçimdeki kaygıya yine yenik düşüp hemen geri geldim ama hizmetlisi aynı şeyleri söyledi. Tekrar grupla birlikte oturdum. Sonra içimdeki endişe yine galip geldi, kölenin yanına geldim ve “Ömer için izin isteyebilir misin?” dedim. Köle, aynı şeyleri tekrar söyledi. Geri dönüp gidiyordum ki köle beni çağırdı ve “Rasulullah (sav) sana izin verdi” dedi. Huzuruna vardım. Bir de baktım ki hasır örgülerin üzerinde uzanmış, hasırla arasında hiç bir örtü de yok ve hasır örgüler, vücudunun yan kısımlarında iz bırakmış; içi lif dolu deriden bir yastığa dayanmış duruyor. Kendisine selam verdim. Ardından ayakta olduğum halde “eşlerini boşadın mı?” diye sordum. Gözlerini bana doğru kaldırdı ve “hayır” dedi. Sonra yumuşayıp yumuşamadığını anlamaya çalışarak ayakta olduğum halde kendisine “ey Allah'ın Rasulü, biz Kureyş topluluğu kadınlara hâkimken beni bir görseydin, oysa şimdi kadınların eşlerine baskın olduğu bir topluluğa gelince …” dedim. (Ravi der ki:) Hz. Ömer daha önce söylediği şeyleri Hz. Peygamber’e (sav) anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), tebessüm etti. Sonra da “Hafsa’nın yanına gidip -Aişe'yi kast ederek- 'Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin’ derken beni bir görseydin” dedim. Hz. Peygamber (sav) tekrar tebessüm etti. Onun tebessüm ettiğini görünce oturdum. Ardından gözümü kaldırıp odanın içerisinde bakındım. Vallahi, odanın içerisinde tabaklanmış üç deriden başka göze çarpacak bir şey göremedim. “Allah’a dua et de ümmetine genişlik verilsin. Şüphesiz İranlılara ve Rumlara, Allah’a kulluk etmemelerine rağmen genişlik verilmiş ve kendilerine dünya ihsan edilmiş” dedim. Bu esnada Hz. Peygamber (sav) yaslanmış bir halde duruyordu. Bu sözlerim üzerine "Şüphe içerisinde misin, ey Hattab oğlu? Onlar, dünya hayatında nimetleri kendilerine peşin verilen bir topluluktur" buyurdu. Hemen “ey Allah'ın Rasulü, benim için af diler misiniz?” diye karşılık verdim.
Hz. Peygamber (sav), Hafsa'nın, Âişe’ye ifşa ettiği sözden dolayı Allah'ın, Hz. Peygamber'i (sav) azarlamasından duyduğu üzüntü sebebiyle "Bir ay sizin yanınıza gelmeyeceğim" diyerek onlardan ayrılıp yalnızlığa çekildi. Yirmi dokuz gün geçince Hz. Peygamber (sav), Âişe’nin yanına geldi ve ilk onunla görüşmeye başladı. Âişe, “Kuşkusuz sen, bizim yanımıza bir ay gelmeyeceğine dair yemin etmiştin. Oysa biz, yirmi dokuzuncu gecenin sabahına girdik. Ben, bu günleri dikkatlice sayıyorum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu ay, yirmi dokuz gündür" buyurdu. Nitekim o ay, yirmi dokuz çekmişti.
Âişe der ki: Bunun üzerine (Hz. Peygamber’i (sav), boşanmakla evliliklerini sürdürmek arasında eşlerini muhayyer bırakmasını bildiren) Tahyîr ayeti (Ahzab, 28) indi ve Rasulullah (sav) ilk olarak benimle görüşmeye başladı. Bana "Sana bir hususu hatırlatayım. Hemen cevap vermemen halinde sana dair bir sıkıntı söz konusu değil. Anne banana danışmadan önce de karar verme" buyurdu. Anne babamın, ayrılmamı istemeyeceğini çok iyi biliyordum. Hz. Peygamber'in (sav), bu sözlerinin ardından "Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorsanız bilin ki Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır." (Ahzab 33/28-29) ayetlerini okudu. Bunun üzerine ben “Bu konuda mı anne babama danışacağım? Hiç şüphesiz ben Allah’ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorum.” dedim. Daha sonra Hz. Peygamber (sav), diğer eşlerini de bu konuda muhayyer bıraktı. Onlar da Âişe’nin söylediği sözlerin aynısını söylediler.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18357, B002468
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى ثَوْرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ - رضى الله عنهما - قَالَ لَمْ أَزَلْ حَرِيصًا عَلَى أَنْ أَسْأَلَ عُمَرَ - رضى الله عنه - عَنِ الْمَرْأَتَيْنِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَيْنِ قَالَ اللَّهُ لَهُمَا ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ) فَحَجَجْتُ مَعَهُ فَعَدَلَ وَعَدَلْتُ مَعَهُ بِالإِدَاوَةِ ، فَتَبَرَّزَ حَتَّى جَاءَ ، فَسَكَبْتُ عَلَى يَدَيْهِ مِنَ الإِدَاوَةِ ، فَتَوَضَّأَ فَقُلْتُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ مَنِ الْمَرْأَتَانِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَانِ قَالَ لَهُمَا ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ ) فَقَالَ وَاعَجَبِى لَكَ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ عَائِشَةُ وَحَفْصَةُ ، ثُمَّ اسْتَقْبَلَ عُمَرُ الْحَدِيثَ يَسُوقُهُ ، فَقَالَ إِنِّى كُنْتُ وَجَارٌ لِى مِنَ الأَنْصَارِ فِى بَنِى أُمَيَّةَ بْنِ زَيْدٍ ، وَهْىَ مِنْ عَوَالِى الْمَدِينَةِ ، وَكُنَّا نَتَنَاوَبُ النُّزُولَ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَيَنْزِلُ يَوْمًا وَأَنْزِلُ يَوْمًا ، فَإِذَا نَزَلْتُ جِئْتُهُ مِنْ خَبَرِ ذَلِكَ الْيَوْمِ مِنَ الأَمْرِ وَغَيْرِهِ ، وَإِذَا نَزَلَ فَعَلَ مِثْلَهُ ، وَكُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ نَغْلِبُ النِّسَاءَ ، فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى الأَنْصَارِ إِذَا هُمْ قَوْمٌ تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ ، فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَأْخُذْنَ مِنْ أَدَبِ نِسَاءِ الأَنْصَارِ ، فَصِحْتُ عَلَى امْرَأَتِى ، فَرَاجَعَتْنِى ، فَأَنْكَرْتُ أَنْ تُرَاجِعَنِى ، فَقَالَتْ وَلِمَ تُنْكِرُ أَنْ أُرَاجِعَكَ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ ، وَإِنَّ إِحْدَاهُنَّ لَتَهْجُرُهُ الْيَوْمَ حَتَّى اللَّيْلِ . فَأَفْزَعَنِى ، فَقُلْتُ خَابَتْ مَنْ فَعَلَ مِنْهُنَّ بِعَظِيمٍ . ثُمَّ جَمَعْتُ عَلَىَّ ثِيَابِى ، فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَقُلْتُ أَىْ حَفْصَةُ ، أَتُغَاضِبُ إِحْدَاكُنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْيَوْمَ حَتَّى اللَّيْلِ فَقَالَتْ نَعَمْ . فَقُلْتُ خَابَتْ وَخَسِرَتْ ، أَفَتَأْمَنُ أَنْ يَغْضَبَ اللَّهُ لِغَضَبِ رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم فَتَهْلِكِينَ لاَ تَسْتَكْثِرِى عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تُرَاجِعِيهِ فِى شَىْءٍ وَلاَ تَهْجُرِيهِ ، وَاسْأَلِينِى مَا بَدَا لَكِ ، وَلاَ يَغُرَّنَّكِ أَنْ كَانَتْ جَارَتُكِ هِىَ أَوْضَأَ مِنْكِ وَأَحَبَّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم - يُرِيدُ عَائِشَةَ - وَكُنَّا تَحَدَّثْنَا أَنَّ غَسَّانَ تُنْعِلُ النِّعَالَ لِغَزْوِنَا ، فَنَزَلَ صَاحِبِى يَوْمَ نَوْبَتِهِ فَرَجَعَ عِشَاءً ، فَضَرَبَ بَابِى ضَرْبًا شَدِيدًا ، وَقَالَ أَنَائِمٌ هُوَ فَفَزِعْتُ فَخَرَجْتُ إِلَيْهِ . وَقَالَ حَدَثَ أَمْرٌ عَظِيمٌ . قُلْتُ مَا هُوَ أَجَاءَتْ غَسَّانُ قَالَ لاَ ، بَلْ أَعْظَمُ مِنْهُ وَأَطْوَلُ ، طَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ . قَالَ قَدْ خَابَتْ حَفْصَةُ وَخَسِرَتْ ، كُنْتُ أَظُنُّ أَنَّ هَذَا يُوشِكُ أَنْ يَكُونَ ، فَجَمَعْتُ عَلَىَّ ثِيَابِى ، فَصَلَّيْتُ صَلاَةَ الْفَجْرِ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَدَخَلَ مَشْرُبَةً لَهُ فَاعْتَزَلَ فِيهَا ، فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ ، فَإِذَا هِىَ تَبْكِى . قُلْتُ مَا يُبْكِيكِ أَوَلَمْ أَكُنْ حَذَّرْتُكِ أَطَلَّقَكُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ لاَ أَدْرِى هُوَ ذَا فِى الْمَشْرُبَةِ . فَخَرَجْتُ ، فَجِئْتُ الْمِنْبَرَ ، فَإِذَا حَوْلَهُ رَهْطٌ يَبْكِى بَعْضُهُمْ ، فَجَلَسْتُ مَعَهُمْ قَلِيلاً ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ ، فَجِئْتُ الْمَشْرُبَةَ الَّتِى هُوَ فِيهَا فَقُلْتُ لِغُلاَمٍ لَهُ أَسْوَدَ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ، فَكَلَّمَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ خَرَجَ ، فَقَالَ ذَكَرْتُكَ لَهُ ، فَصَمَتَ ، فَانْصَرَفْتُ حَتَّى جَلَسْتُ مَعَ الرَّهْطِ الَّذِينَ عِنْدَ الْمِنْبَرِ ، ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ فَجِئْتُ ، فَذَكَرَ مِثْلَهُ ، فَجَلَسْتُ مَعَ الرَّهْطِ الَّذِينَ عِنْدَ الْمِنْبَرِ ، ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ فَجِئْتُ الْغُلاَمَ . فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَذَكَرَ مِثْلَهُ ، فَلَمَّا وَلَّيْتُ مُنْصَرِفًا ، فَإِذَا الْغُلاَمُ يَدْعُونِى قَالَ أَذِنَ لَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَدَخَلْتُ عَلَيْهِ ، فَإِذَا هُوَ مُضْطَجِعٌ عَلَى رِمَالِ حَصِيرٍ لَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ فِرَاشٌ ، قَدْ أَثَّرَ الرِّمَالُ بِجَنْبِهِ ، مُتَّكِئٌ عَلَى وِسَادَةٍ مِنْ أَدَمٍ حَشْوُهَا لِيفٌ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ ، ثُمَّ قُلْتُ وَأَنَا قَائِمٌ طَلَّقْتَ نِسَاءَكَ فَرَفَعَ بَصَرَهُ إِلَىَّ ، فَقَالَ « لاَ » . ثُمَّ قُلْتُ - وَأَنَا قَائِمٌ أَسْتَأْنِسُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ، لَوْ رَأَيْتَنِى ، وَكُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ نَغْلِبُ النِّسَاءَ ، فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلَى قَوْمٍ تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ ، فَذَكَرَهُ ، فَتَبَسَّمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم ، ثُمَّ قُلْتُ لَوْ رَأَيْتَنِى ، وَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ ، فَقُلْتُ لاَ يَغُرَّنَّكِ أَنْ كَانَتْ جَارَتُكِ هِىَ أَوْضَأَ مِنْكِ وَأَحَبَّ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم - يُرِيدُ عَائِشَةَ - فَتَبَسَّمَ أُخْرَى ، فَجَلَسْتُ حِينَ رَأَيْتُهُ تَبَسَّمَ ، ثُمَّ رَفَعْتُ بَصَرِى فِى بَيْتِهِ ، فَوَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ فِيهِ شَيْئًا يَرُدُّ الْبَصَرَ غَيْرَ أَهَبَةٍ ثَلاَثَةٍ . فَقُلْتُ ادْعُ اللَّهَ فَلْيُوَسِّعْ عَلَى أُمَّتِكَ ، فَإِنَّ فَارِسَ وَالرُّومَ وُسِّعَ عَلَيْهِمْ وَأُعْطُوا الدُّنْيَا ، وَهُمْ لاَ يَعْبُدُونَ اللَّهَ ، وَكَانَ مُتَّكِئًا . فَقَالَ « أَوَفِى شَكٍّ أَنْتَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ أُولَئِكَ قَوْمٌ عُجِّلَتْ لَهُمْ طَيِّبَاتُهُمْ فِى الْحَيَاةِ الدُّنْيَا » . فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ اسْتَغْفِرْ لِى . فَاعْتَزَلَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ الْحَدِيثِ حِينَ أَفْشَتْهُ حَفْصَةُ إِلَى عَائِشَةَ ، وَكَانَ قَدْ قَالَ « مَا أَنَا بِدَاخِلٍ عَلَيْهِنَّ شَهْرًا » . مِنْ شِدَّةِ مَوْجَدَتِهِ عَلَيْهِنَّ حِينَ عَاتَبَهُ اللَّهُ . فَلَمَّا مَضَتْ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ دَخَلَ عَلَى عَائِشَةَ فَبَدَأَ بِهَا ، فَقَالَتْ لَهُ عَائِشَةُ إِنَّكَ أَقْسَمْتَ أَنْ لاَ تَدْخُلَ عَلَيْنَا شَهْرًا ، وَإِنَّا أَصْبَحْنَا لِتِسْعٍ وَعِشْرِينَ لَيْلَةً ، أَعُدُّهَا عَدًّا . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « الشَّهْرُ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ » . وَكَانَ ذَلِكَ الشَّهْرُ تِسْعٌ وَعِشْرُونَ . قَالَتْ عَائِشَةُ فَأُنْزِلَتْ آيَةُ التَّخْيِيرِ فَبَدَأَ بِى أَوَّلَ امْرَأَةٍ ، فَقَالَ « إِنِّى ذَاكِرٌ لَكِ أَمْرًا ، وَلاَ عَلَيْكِ أَنْ لاَ تَعْجَلِى حَتَّى تَسْتَأْمِرِى أَبَوَيْكِ » . قَالَتْ قَدْ أَعْلَمُ أَنَّ أَبَوَىَّ لَمْ يَكُونَا يَأْمُرَانِى بِفِرَاقِكَ . ثُمَّ قَالَ « إِنَّ اللَّهَ قَالَ ( يَا أَيُّهَا النَّبِىُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ ) إِلَى قَوْلِهِ ( عَظِيمًا ) » . قُلْتُ أَفِى هَذَا أَسْتَأْمِرُ أَبَوَىَّ فَإِنِّى أُرِيدُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الآخِرَةَ . ثُمَّ خَيَّرَ نِسَاءَهُ ، فَقُلْنَ مِثْلَ مَا قَالَتْ عَائِشَةُ .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Ubeydullah b. Ebu Sevr’in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Abbas (r.anhumâ) şöyle demiştir:
Haklarında, Allah’ın "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır. Çünkü kalpleriniz haksızlığa doğru kaymış bulunuyor" (Tahrim 66/4) buyurduğu Hz. Peygamber’in (sav) eşlerinden iki kadının kim olduğunu Hz. Ömer’e (ra) hep sormak istiyordum. Nihayet onunla birlikte hac ibadetini eda ettim. Derken Hz. Ömer (ra) yanında deri bir kırba olduğu (abdest bozmak üzere) yoldan ayrıldı. Ben de onunla birlikte ayrıldım. Sonra dönüp geldi, ben kaptan eline su döktüm, abdest aldı. Ardından “ey Müminlerin Emiri, Allah’ın haklarında "Siz ikiniz Allah’a tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olacaktır" buyurduğu Peygamber eşlerinden o iki kadın kimdi?” diye sordum, Ömer “hayret ediyorum sana ey İbn Abbas, onlar Âişe ve Hafsa idiler” dedi, sonra da olayı anlatmaya başlayarak şöyle dedi:
Ben ve Ensar'dan bir komşum, Medine'nin dışında kalan Ümeyye b. Zeyd oğulları bölgesindeydik. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in (sav) yanında nöbetleşe, bir gün o, bir gün ben, kalırdık. Ben indiğimde o günün hadiselerini vs. kendisine getirirdim, o indiğinde de aynı şeyi o yapardı. Biz Kureyş Topluluğunun kadınlar üzerinde otoritesi vardı. Ama Ensâr'ın yanına gelince gördük ki Ensar kadınları kocalarına daha baskın. Bizim kadınlarımız da Ensâr kadınlarının tutumlarından etkilenip bir şeyler kapmaya başladılar. İşte böyle bir ortamda bir gün karıma bağırdım, o da bana karşılık verdi. Karşılık vermesine tepki gösterdim. Bana “sana karşılık vermeme neden tepki gösteriyorsun ki? Vallahi, Hz. Peygamber’in (sav) eşleri de ona karşılık veriyorlar. Öyle ki onlardan biri, sabahtan akşama kadar Hz. Peygamber’e (sav) dargın kalabiliyor” dedi. Bu durum beni korkuttu. O nedenle “Onlardan böylesine büyük bir kusur işleyen kişi, hüsrana uğramış demektir” dedim ve hemen toparlanıp Hafsa’nın yanına vardım. Ona “ey Hafsa, İçinizden birileri Rasulullah’a (sav) sabahtan akşama kadar dargın mı kalıyor” diye sordum, o da “evet” dedi. Ben de ona “o kişi, kaybetmiş ve hüsrana uğramış demektir. O kişi, Rasulullah’ın (sav) kızacak olması sebebiyle Allah’ın öfkesinden emin mi ki? Helak olursun, Sen sakın Rasulullah’a karşı aşırı isteklerde bulunma. Hiçbir konuda ona karşılık verme. Ona darılma. Bir ihtiyacın olursa benden iste. -Hz. Aişe'yi kast ederek- Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin” dedim. Bu sırda bizler, Gassânîlerin bize karşı savaşmak için hayvanlarını hazırladıklarından söz ediyorduk. Derken bir gün arkadaşım, kendi nöbeti olan günde Medine’ye indi ve akşamleyin döndü. Kapımı sert sert çaldı. Bu esnada ben uyuyordum. Endişelendim. Hemen onun yanına çıktım. bana “Büyük bir hadise oldu” dedi. Ben “ne oldu? Gassânîler mi geldi?” dedim. “hayır, aksine ondan daha büyük ve daha önemli bir şey oldu. Rasulullah (sav), eşlerini boşadı” dedi. Ben de “Hafsa kaybetti ve hüsrana uğradı” dedim. Böyle olacağını zaten tahmin ediyordum. Hemen elbiselerimi üzerime toparladım ve sabah namazını Hz. Peygamber (sav) ile birlikte kıldım. Namazdan sonra Hz. Peygamber (sav) kendisine ait odaya geçti, orada yalnız kaldı. Ben, Hafsa’nın yanına geçtim. Bir de baktım ki ağlıyor. “Seni ağlatan şey de nedir? Seni uyarmamış mıydım? Rasulullah (sav) sizleri boşadı mı?” dedim. “Bilmiyorum. İşte o (sav), odasında bir başına duruyor” dedi. Onun yanından ayrıldım ve minberin yanına geldim. Baktım ki minberin etrafında bir grup var ve içlerinden bazıları ağlıyor. Onlarla birlikte biraz oturdum. Sonra içimdeki kaygıya yenik düşüp Hz. Peygamber’in (sav) bulunduğu odaya geldim. Siyahi hizmetlisine “Ömer için izin ister misin?” dedim. Köle içeri girdi, Hz. Peygamber’le (sav) konuştu sonra da dışarı çıktı ve “izin istediğini Hz. Peygamber'e söyledim, fakat, bir şey söylemedi” dedi. Bunun üzerine oradan ayrıldım, minberin yanındaki grupla birlikte oturdum. İçimdeki kaygıya yine yenik düşüp hemen geri geldim ama hizmetlisi aynı şeyleri söyledi. Tekrar grupla birlikte oturdum. Sonra içimdeki endişe yine galip geldi, kölenin yanına geldim ve “Ömer için izin isteyebilir misin?” dedim. Köle, aynı şeyleri tekrar söyledi. Geri dönüp gidiyordum ki köle beni çağırdı ve “Rasulullah (sav) sana izin verdi” dedi. Huzuruna vardım. Bir de baktım ki hasır örgülerin üzerinde uzanmış, hasırla arasında hiç bir örtü de yok ve hasır örgüler, vücudunun yan kısımlarında iz bırakmış; içi lif dolu deriden bir yastığa dayanmış duruyor. Kendisine selam verdim. Ardından ayakta olduğum halde “eşlerini boşadın mı?” diye sordum. Gözlerini bana doğru kaldırdı ve “hayır” dedi. Sonra yumuşayıp yumuşamadığını anlamaya çalışarak ayakta olduğum halde kendisine “ey Allah'ın Rasulü, biz Kureyş topluluğu kadınlara hâkimken beni bir görseydin, oysa şimdi kadınların eşlerine baskın olduğu bir topluluğa gelince …” dedim. (Ravi der ki:) Hz. Ömer daha önce söylediği şeyleri Hz. Peygamber’e (sav) anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), tebessüm etti. Sonra da “Hafsa’nın yanına gidip -Aişe'yi kast ederek- 'Arkadaşının senden daha güzel ve Rasulullah’a (sav) daha sevimli olması seni yanlış bir şey yapmaya sevk etmesin’ derken beni bir görseydin” dedim. Hz. Peygamber (sav) tekrar tebessüm etti. Onun tebessüm ettiğini görünce oturdum. Ardından gözümü kaldırıp odanın içerisinde bakındım. Vallahi, odanın içerisinde tabaklanmış üç deriden başka göze çarpacak bir şey göremedim. “Allah’a dua et de ümmetine genişlik verilsin. Şüphesiz İranlılara ve Rumlara, Allah’a kulluk etmemelerine rağmen genişlik verilmiş ve kendilerine dünya ihsan edilmiş” dedim. Bu esnada Hz. Peygamber (sav) yaslanmış bir halde duruyordu. Bu sözlerim üzerine "Şüphe içerisinde misin, ey Hattab oğlu? Onlar, dünya hayatında nimetleri kendilerine peşin verilen bir topluluktur" buyurdu. Hemen “ey Allah'ın Rasulü, benim için af diler misiniz?” diye karşılık verdim.
Hz. Peygamber (sav), Hafsa'nın, Âişe’ye ifşa ettiği sözden dolayı Allah'ın, Hz. Peygamber'i (sav) azarlamasından duyduğu üzüntü sebebiyle "Bir ay sizin yanınıza gelmeyeceğim" diyerek onlardan ayrılıp yalnızlığa çekildi. Yirmi dokuz gün geçince Hz. Peygamber (sav), Âişe’nin yanına geldi ve ilk onunla görüşmeye başladı. Âişe, “Kuşkusuz sen, bizim yanımıza bir ay gelmeyeceğine dair yemin etmiştin. Oysa biz, yirmi dokuzuncu gecenin sabahına girdik. Ben, bu günleri dikkatlice sayıyorum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu ay, yirmi dokuz gündür" buyurdu. Nitekim o ay, yirmi dokuz çekmişti.
Âişe der ki: Bunun üzerine (Hz. Peygamber’i (sav), boşanmakla evliliklerini sürdürmek arasında eşlerini muhayyer bırakmasını bildiren) Tahyîr ayeti (Ahzab, 28) indi ve Rasulullah (sav) ilk olarak benimle görüşmeye başladı. Bana "Sana bir hususu hatırlatayım. Hemen cevap vermemen halinde sana dair bir sıkıntı söz konusu değil. Anne banana danışmadan önce de karar verme" buyurdu. Anne babamın, ayrılmamı istemeyeceğini çok iyi biliyordum. Hz. Peygamber'in (sav), bu sözlerinin ardından "Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorsanız bilin ki Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır." (Ahzab 33/28-29) ayetlerini okudu. Bunun üzerine ben “Bu konuda mı anne babama danışacağım? Hiç şüphesiz ben Allah’ı, Peygamberini ve Âhiret Yurdu’nu istiyorum.” dedim. Daha sonra Hz. Peygamber (sav), diğer eşlerini de bu konuda muhayyer bıraktı. Onlar da Âişe’nin söylediği sözlerin aynısını söylediler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Mezâlim 25, 1/681
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ubeydullah b. Abdullah el-Kuraşi (Abdullah b. Abdullah b. Ebu Sevr)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
6. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
7. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Dünya, Hz. Peygamber gözünde
Dünya, Mülk, Hz. Peygamberin mala-mülke karşı tavrı
Ensar, ensar kadınlarının fazileti
Geçim, Hz. Peygamber'in geçim sıkıntısı
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Hz. Peygamber, hanımlarını kendisine haram kılması
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Hz. Peygamber, Hüznü ve Sevinci
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
Tecessüs, gizli halin araştırılması
Yemin, Hz. Peygamber'in hanımlarına yaklaşmamak için yaptığı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32215, B004242
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ: حَدَّثَنَا حَرَمِىٌّ: حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ: أَخْبَرَنِى عُمَارَةُ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ: وَلَمَّا فُتِحَتْ خَيْبَرُ قُلْنَا: الآنَ نَشْبَعُ مِنَ التَّمْرِ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Haramî (b. Umare), ona Şube (b. Haccâc), ona Umâre (b. Ebu Hafsa), ona da İkrime (Mevla İbn Abbas), Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etti:
Hayber fethedildiğinde: 'Şimdi artık hurmaya doyacağız' dedik.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 38, 2/100
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Ebu Hakem Umare b. Ebu Hafsa el-Ezdî (Umare b. Nabit)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Ravh Haramî b. Umare el-Atekî (Haramî b. Umare b. Nabit)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber'in geçim sıkıntısı
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
حدثنا مسدد قال حدثنا عبد الله بن داود عن فضيل بن غزوان عن أبي حازم عن أبي هريرة : أن رجلا أتى النبي صلى الله عليه وسلم فبعث إلى نسائه فقلن ما معنا إلا الماء فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم من يضم أو يضيف هذا فقال رجل من الأنصار أنا فانطلق به إلى امرأته فقال أكرمي ضيف رسول الله صلى الله عليه وسلم فقالت ما عندنا إلا قوت الصبيان فقال هيئي طعامك وأصلحي سراجك ونومي صبيانك إذا أرادوا عشاء فهيأت طعامها وأصلحت سراجها ونومت صبيانها ثم قامت كأنها تصلح سراجها فأطفأته وجعلا يريانه أنهما يأكلان وباتا طاويين فلما أصبح غدا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال صلى الله عليه وسلم لقد ضحك الله أو عجب من فعالكما وأنزل الله ويؤثرون على أنفسهم ولو كان بهم خصاصة ومن يوق شح نفسه فأولئك هم المفلحون
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Fudayl b. Ğazvân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre bir adam [açlığı sebebiyle şikayette bulunarak] Hz. Peygamber'e (sav) geldi, Hz. Peygamber hanımlarına haber gönderdi, onlar da "Bizde sudan başka [yiyecek olarak verilecek] hiç bir şey yok!" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu adamı kim [yemek yedirmek üzere] alacak ya da misafir edecek?" buyurdu. Ensar'dan bir adam "Ben!" dedi. Bunun üzerinde [Ensar'dan olan adam] hemen onu evine götürüp hanımına dedi ki "Peygamber'in (sav) misafirine ikramda bulunalım!" Hanım şöyle cevap verdi "Çocuklar için olan azıktan başka yiyecek bir şeyimiz yoktur. Bunun üzerine adam hanımına "(Mevcut) yemeği hazırla, lambayı yak ve çocuklar akşam yemeği istedikleri zaman onları uyut!" dedi.
(Adamın söylediği gibi) Hanım yemeğini hazırladı, lambayı yaktı ve çocuklarını uyuttu. Daha sonra kadın kalkıp lambayı düzeltir gibi yaparak onu söndürdü ve karı-koca her ikisi, sanki yemek yiyorlarmış gibi yaptılar. Böylece her ikisi geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca, misafiri ağırlayan (Ensar'dan) adam, Hz. Peygamber'e (sav) gitti. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Sizin (senin ve hanımımın yaptığınız) işinizden Allah memnun oldu, (yahut hoşnut oldu) ve (bu davranışınız sebebiyle) Allah şu âyeti nâzil buyurdu "Kendileri ihtiyaç duysalar bile, (kardeşlerini) nefislerine (kendilerine) tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa, işte bunlar (azaptan) kurtulanlardır." (Haşr, 59/9)
Açıklama: Açlığı sebebiyle Hz. Peygamber'e gelip şikayette bulunanın Ebu Hüreyre olduğu ifade edilmektedir. Zaten ilgili hadiseyi anlatan ravi de Ebu Hüreyre'dir. Söz konusu olayı kendi adını zikretmeden anlatmıştır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165019, EM000740
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا عبد الله بن داود عن فضيل بن غزوان عن أبي حازم عن أبي هريرة : أن رجلا أتى النبي صلى الله عليه وسلم فبعث إلى نسائه فقلن ما معنا إلا الماء فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم من يضم أو يضيف هذا فقال رجل من الأنصار أنا فانطلق به إلى امرأته فقال أكرمي ضيف رسول الله صلى الله عليه وسلم فقالت ما عندنا إلا قوت الصبيان فقال هيئي طعامك وأصلحي سراجك ونومي صبيانك إذا أرادوا عشاء فهيأت طعامها وأصلحت سراجها ونومت صبيانها ثم قامت كأنها تصلح سراجها فأطفأته وجعلا يريانه أنهما يأكلان وباتا طاويين فلما أصبح غدا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال صلى الله عليه وسلم لقد ضحك الله أو عجب من فعالكما وأنزل الله ويؤثرون على أنفسهم ولو كان بهم خصاصة ومن يوق شح نفسه فأولئك هم المفلحون
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Fudayl b. Ğazvân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre bir adam [açlığı sebebiyle şikayette bulunarak] Hz. Peygamber'e (sav) geldi, Hz. Peygamber hanımlarına haber gönderdi, onlar da "Bizde sudan başka [yiyecek olarak verilecek] hiç bir şey yok!" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu adamı kim [yemek yedirmek üzere] alacak ya da misafir edecek?" buyurdu. Ensar'dan bir adam "Ben!" dedi. Bunun üzerinde [Ensar'dan olan adam] hemen onu evine götürüp hanımına dedi ki "Peygamber'in (sav) misafirine ikramda bulunalım!" Hanım şöyle cevap verdi "Çocuklar için olan azıktan başka yiyecek bir şeyimiz yoktur. Bunun üzerine adam hanımına "(Mevcut) yemeği hazırla, lambayı yak ve çocuklar akşam yemeği istedikleri zaman onları uyut!" dedi.
(Adamın söylediği gibi) Hanım yemeğini hazırladı, lambayı yaktı ve çocuklarını uyuttu. Daha sonra kadın kalkıp lambayı düzeltir gibi yaparak onu söndürdü ve karı-koca her ikisi, sanki yemek yiyorlarmış gibi yaptılar. Böylece her ikisi geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca, misafiri ağırlayan (Ensar'dan) adam, Hz. Peygamber'e (sav) gitti. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Sizin (senin ve hanımımın yaptığınız) işinizden Allah memnun oldu, (yahut hoşnut oldu) ve (bu davranışınız sebebiyle) Allah şu âyeti nâzil buyurdu "Kendileri ihtiyaç duysalar bile, (kardeşlerini) nefislerine (kendilerine) tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa, işte bunlar (azaptan) kurtulanlardır." (Haşr, 59/9)
Açıklama:
Açlığı sebebiyle Hz. Peygamber'e gelip şikayette bulunanın Ebu Hüreyre olduğu ifade edilmektedir. Zaten ilgili hadiseyi anlatan ravi de Ebu Hüreyre'dir. Söz konusu olayı kendi adını zikretmeden anlatmıştır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 740, /585
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Hazim Selman Mevla Azze (Selman)
3. Ebu Fadl Fudayl b. Ğazvan ed-Dabbi (Fudayl b. Ğazvan b. Cerir)
4. Abdullah b. Davud el-Hureybî (Abdullah b. Davud b. Amir b. Rabi')
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Adab, misafirlik adabı
Allah İnancı, Allah'ın sevmesi ve sevginin tezahürü
Geçim, Hz. Peygamber'in geçim sıkıntısı
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
KTB, ADAB
Kur'an, Nüzul sebebleri
Teşvik edilenler, Yemek yedirmek, fazileti
Yardımseverlik, muhtaç kimselerin ihtiyacını gidermek
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ عَنْ أَبِى حَازِمٍ قَالَ سَأَلْتُ سَهْلَ بْنَ سَعْدٍ فَقُلْتُ :
"هَلْ أَكَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم النَّقِىَّ فَقَالَ سَهْلٌ مَا رَأَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم النَّقِىَّ مِنْ حِينَ ابْتَعَثَهُ اللَّهُ حَتَّى قَبَضَهُ اللَّهُ . قَالَ فَقُلْتُ هَلْ كَانَتْ لَكُمْ فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَنَاخِلُ قَالَ مَا رَأَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُنْخُلاً مِنْ حِينَ ابْتَعَثَهُ اللَّهُ حَتَّى قَبَضَهُ . قَالَ قُلْتُ كَيْفَ كُنْتُمْ تَأْكُلُونَ الشَّعِيرَ غَيْرَ مَنْخُولٍ قَالَ كُنَّا نَطْحَنُهُ وَنَنْفُخُهُ ، فَيَطِيرُ مَا طَارَ وَمَا بَقِىَ ثَرَّيْنَاهُ فَأَكَلْنَاهُ ."
Bize Kuteybe b. Said, ona da Yakub (b. Abdurrahman), Ebu Hazim'in (Seleme b. Dinâr) şöyle dediğini rivayet etti:
"Sehl b. Sa'd'a: Rasulullah (sav) beyaz ekmek yedi mi? diye sordum. Sehl: Rasulullah (sav), Allah kendisini peygamber olarak gönderdiği andan ruhunu kabzettiğini vakte kadar beyaz ekmek görmedi, dedi. Sehl'e:
Rasulullah'ın (sav) zamanında elekleriniz var mıydı? dedim. Sehl:Allah kendisini peygamber olarak gönderdiği andan ruhunu aldığı vakte kadar Allah Rasulü (sav) elekten geçirilmiş un görmedi, dedi.
(Ebu Hazım) dedi ki: Ben: Arpa ununu sizler nasıl yerdiniz? dedim. Sehl: Biz onu öğütür, üflerdik de ondan kabuklar uçar, geriye kalanı da hamur yoğurup (pişirdikten sonra) yerdik, dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16906, B005413
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ عَنْ أَبِى حَازِمٍ قَالَ سَأَلْتُ سَهْلَ بْنَ سَعْدٍ فَقُلْتُ :
"هَلْ أَكَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم النَّقِىَّ فَقَالَ سَهْلٌ مَا رَأَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم النَّقِىَّ مِنْ حِينَ ابْتَعَثَهُ اللَّهُ حَتَّى قَبَضَهُ اللَّهُ . قَالَ فَقُلْتُ هَلْ كَانَتْ لَكُمْ فِى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَنَاخِلُ قَالَ مَا رَأَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُنْخُلاً مِنْ حِينَ ابْتَعَثَهُ اللَّهُ حَتَّى قَبَضَهُ . قَالَ قُلْتُ كَيْفَ كُنْتُمْ تَأْكُلُونَ الشَّعِيرَ غَيْرَ مَنْخُولٍ قَالَ كُنَّا نَطْحَنُهُ وَنَنْفُخُهُ ، فَيَطِيرُ مَا طَارَ وَمَا بَقِىَ ثَرَّيْنَاهُ فَأَكَلْنَاهُ ."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona da Yakub (b. Abdurrahman), Ebu Hazim'in (Seleme b. Dinâr) şöyle dediğini rivayet etti:
"Sehl b. Sa'd'a: Rasulullah (sav) beyaz ekmek yedi mi? diye sordum. Sehl: Rasulullah (sav), Allah kendisini peygamber olarak gönderdiği andan ruhunu kabzettiğini vakte kadar beyaz ekmek görmedi, dedi. Sehl'e:
Rasulullah'ın (sav) zamanında elekleriniz var mıydı? dedim. Sehl:Allah kendisini peygamber olarak gönderdiği andan ruhunu aldığı vakte kadar Allah Rasulü (sav) elekten geçirilmiş un görmedi, dedi.
(Ebu Hazım) dedi ki: Ben: Arpa ununu sizler nasıl yerdiniz? dedim. Sehl: Biz onu öğütür, üflerdik de ondan kabuklar uçar, geriye kalanı da hamur yoğurup (pişirdikten sonra) yerdik, dedi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Et'ime 23, 2/395
Senetler:
1. Sehl b. Sa'd es-Sâidi (Sehl b. Sa'd b. Malik b. Halid b. Sa'lebe)
2. Ebû Hazim Seleme b. Dînar (Seleme b. Dînar)
3. Yakub b. Abdurrahman el-Kârî (Yakub b. Abdurrahman b. Muhammed)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Hz. Peygamber, evindeki eşyalar
Kültürel Hayat, yemek kültürü
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû Bekir b. İshak el-Fakîh, ona İsmail b. Kuteybe, ona Yahya b. Yahya, ona Abdülaziz b. Ebî Hâzim, ona babası, ona Yezîd b. Rûmân, ona da Urve’nin rivayet ettiğine göre; Hz. Âişe (ra) kendisine şöyle demişti:
“- Vallahi, ey ablamın oğlu; bizler bir hilâli görür, sonra bir hilâli daha ve bir hilâli daha -yani iki ayda üç hilâl- görürdük de (pişirilecek bir şey olmadığı için) Rasûlullah’ın (sav) evlerinde ateş yakılmazdı.”
Urve;
“- Teyzeciğim, nasıl yaşardınız?” diye sorunca Hz. Âişe (ra) şu cevabı verir:
“- İki siyah şeyle, hurma ve su ile. Ancak Rasûlullah’ın (sav) Ensâr’dan komşuları vardı; onların sağmal develeri olurdu ve Rasûlullah’a (sav) süt gönderirler, O da bize içirirdi.”
Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de Abdülaziz b. Abdullah vasıtasıyla İbn Ebî Hâzim’den, Müslim deYahya b. Yahya’dan rivayet etmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148905, BS012065
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ إِسْحَاقَ الْفَقِيهُ أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ قُتَيْبَةَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ يَزِيدَ بْنِ رُومَانَ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا كَانَتْ تَقُولُ : وَاللَّهِ يَا ابْنَ أُخْتِى إِنْ كُنَّا لَنَنْظُرُ إِلَى الْهِلاَلِ ثُمَّ الْهِلاَلِ ثُمَّ الْهِلاَلِ ثَلاَثَةَ أَهِلَّةٍ فِى شَهْرَيْنِ وَمَا أُوقِدَتْ فِى أَبْيَاتِ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- نَارٌ قَالَ قُلْتُ : يَا خَالَةُ مَا كَانَ يُعِيشُكُمْ؟ قَالَتْ : الأَسْوَدَانِ التَّمْرُ وَالْمَاءُ إِلاَّ أَنَّهُ قَدْ كَانَ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- جِيرَانٌ مِنَ الأَنْصَارِ وَكَانَتْ لَهُمْ مَنَائِحُ فَكَانُوا يُرْسِلُونَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- مِنْ أَلْبَانِهَا فَيَسْقِينَاهُ. رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ ابْنِ أَبِى حَازِمٍ وَرَوَاهُ مُسْلِمٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَحْيَى.
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû Bekir b. İshak el-Fakîh, ona İsmail b. Kuteybe, ona Yahya b. Yahya, ona Abdülaziz b. Ebî Hâzim, ona babası, ona Yezîd b. Rûmân, ona da Urve’nin rivayet ettiğine göre; Hz. Âişe (ra) kendisine şöyle demişti:
“- Vallahi, ey ablamın oğlu; bizler bir hilâli görür, sonra bir hilâli daha ve bir hilâli daha -yani iki ayda üç hilâl- görürdük de (pişirilecek bir şey olmadığı için) Rasûlullah’ın (sav) evlerinde ateş yakılmazdı.”
Urve;
“- Teyzeciğim, nasıl yaşardınız?” diye sorunca Hz. Âişe (ra) şu cevabı verir:
“- İki siyah şeyle, hurma ve su ile. Ancak Rasûlullah’ın (sav) Ensâr’dan komşuları vardı; onların sağmal develeri olurdu ve Rasûlullah’a (sav) süt gönderirler, O da bize içirirdi.”
Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de Abdülaziz b. Abdullah vasıtasıyla İbn Ebî Hâzim’den, Müslim deYahya b. Yahya’dan rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Hibât 12065, 12/294
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Yezid b. Rûmân el-Esedi (Yezid b. Rûman)
3. Ebu Temmam Abdülaziz b. Ebu Hâzım el-Mahzûmî (Abdülaziz b. Seleme b. Dinar)
4. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
5. Ebu Yakub İsmail b. Kuteybe es-Sülemi (İsmail b. Kuteybe b. Abdurrahman)
6. Ebu Bekir Ahmed b. İshak es-Sibğî (Ahmed b. İshak b. Eyyüb b. Yezîd b. Abdurrahman)
7. Hakim en-Nîsâbûrî (Muhammed b. Abdullah b. Hamdûye b. Nu'aym b. el-Hakem)
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Oruç, hilal görülerek başlanmalı/hilal görülerek bayram yapmalı
Teşvik Edilenler, paylaşma azık ve diğer şeyleri
Açıklama: Ebu Verd b. Sümâme ile Hz. Ali arasında inkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34143, D005063
Hadis:
حَدَّثَنَا مُؤَمَّلُ بْنُ هِشَامٍ الْيَشْكُرِىُّ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنِ الْجُرَيْرِىِّ عَنْ أَبِى الْوَرْدِ بْنِ ثُمَامَةَ قَالَ قَالَ عَلِىٌّ لاِبْنِ أَعْبَدَ أَلاَ أُحَدِّثُكَ عَنِّى وَعَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَتْ أَحَبَّ أَهْلِهِ إِلَيْهِ وَكَانَتْ عِنْدِى فَجَرَّتْ بِالرَّحَى حَتَّى أَثَّرَتْ بِيَدِهَا وَاسْتَقتْ بِالْقِرْبَةِ حَتَّى أَثَّرَتْ فِى نَحْرِهَا وَقَمَّتِ الْبَيْتَ حَتَّى اغْبَرَّتْ ثِيَابُهَا وَأَوْقَدَتِ الْقِدْرَ حَتَّى دَكِنَتْ ثِيَابُهَا وَأَصَابَهَا مِنْ ذَلِكَ ضُرٌّ فَسَمِعْنَا أَنَّ رَقِيقًا أُتِىَ بِهِمْ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ لَوْ أَتَيْتِ أَبَاكِ فَسَأَلْتِيهِ خَادِمًا يَكْفِيكِ. فَأَتَتْهُ فَوَجَدَتْ عِنْدَهُ حُدَّاثًا فَاسْتَحْيَتْ فَرَجَعَتْ فَغَدَا عَلَيْنَا وَنَحْنُ فِى لِفَاعِنَا فَجَلَسَ عِنْدَ رَأْسِهَا فَأَدْخَلَتْ رَأْسَهَا فِى اللِّفَاعِ حَيَاءً مِنْ أَبِيهَا فَقَالَ
"مَا كَانَ حَاجَتُكِ أَمْسِ إِلَى آلِ مُحَمَّدٍ." فَسَكَتَتْ مَرَّتَيْنِ فَقُلْتُ أَنَا وَاللَّهِ أُحَدِّثُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ هَذِهِ جَرَّتْ عِنْدِى بِالرَّحَى حَتَّى أَثَّرَتْ فِى يَدِهَا وَاسْتَقَتْ بِالْقِرْبَةِ حَتَّى أَثَّرَتْ فِى نَحْرِهَا وَكَسَحَتِ الْبَيْتَ حَتَّى اغْبَرَّتْ ثِيَابُهَا وَأَوْقَدَتِ الْقِدْرَ حَتَّى دَكِنَتْ ثِيَابُهَا وَبَلَغَنَا أَنَّهُ قَدْ أَتَاكَ رَقِيقٌ أَوْ خَدَمٌ فَقُلْتُ لَهَا سَلِيهِ خَادِمًا.
[فَذَكَرَ مَعْنَى حَدِيثِ الْحَكَمِ وَأَتَمَّ.]
Tercemesi:
Bize Müemmel b. Hişam el-Yeşküri, ona İsmail b. İbrahim, ona Cüreyrî, ona Ebu'l-Verd b. Sümame rivayet ettiğine göre Hz. Ali (ra) İbn A'bed'e şöyle demişti: Sana kendim ve Hz. Peygamber'in kızı Fatıma hakkında bir şeyler anlatayım mı! Fatıma, Hz. Peygamber'in aile fertleri arasında en sevdiği idi. Benimle evliydi. Eliyle değirmen çekmekten ellerinde izler kalmıştı. Kırba ile su çekmekten boynunda iz yapmıştı. Evi süpürür elbisesi toz toprak içerisinde kalırdı. Ocak yakar elbiseleri is olurdu. Hatta bunun ona zararı da dokunmuştu. Bir gün Hz. Peygamber'e kölelerin getirildiğini duyduk. Fatıma'ya, babana gitsen de ondan işlerini yapacak bir hizmetçi istesen olmaz mı dedim. Babasına gitti ama orada konuşan bazı kimselerin olduğunu gördü ve utanarak geri döndü. Hz. Peygamber (sav) bizim evimize geldi. O sırada yorganın altındaydık. Kızının başucunda oturdu. Fatıma utancından başını yorganın altına soktu. Hz. Peygamber, "dün Muhammed ailesine ihtiyacın neydi kızım?" diye sordu. İki kez sormasına rağmen Fatıma cevap vermedi. Ben, ben anlatacağım ey Allah'ın Rasulü! Değirmen çekmekten ellerinde izler oldu, su taşımaktan boynunda izler çıktı. Evi süpürmekten elbiseleri toz toprak içinde kaldı. Ocak yakmaktan elbiseleri is içinde kaldı. Sana kölelerin geldiğini duyduk. Ben de ona babandan bir hizmetçi iste dedim.
[Bundan sonra Hakem hadisinin manasını zikretti ve tamamladı.]
Açıklama:
Ebu Verd b. Sümâme ile Hz. Ali arasında inkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Edeb 109, /1145
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Verd b. Sümame el-Kuşeyrî (Ebu Verd b. Sümame b. Hazn)
3. Ebu Mesud Said b. İyâs el-Cüreyrî (Said b. İyâs)
4. Ebu Bişr İsmail b. Uleyye el-Esedî (İsmail b. İbrahim b. Miksem)
5. Ebu Hişam Müemmel b. Hişam el-Yeşküri (Müemmel b. Hişam)
Konular:
Adab, yatma-kalkma adabı
Aile, ailenin önemi
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Hz. Peygamber, ailesi
Hz. Peygamber, çocukları
KTB, ADAB
Yardımseverlik, Yardımcı, hizmetçi / yardımcı edinmek
حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا مَنْصُورٌ عَنْ أُمِّهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - تُوُفِّىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم حِينَ شَبِعْنَا مِنَ الأَسْوَدَيْنِ التَّمْرِ وَالْمَاءِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16872, B005383
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا مَنْصُورٌ عَنْ أُمِّهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - تُوُفِّىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم حِينَ شَبِعْنَا مِنَ الأَسْوَدَيْنِ التَّمْرِ وَالْمَاءِ .
Tercemesi:
Bize Müslim (b. İbrahim), ona Vüheyb (b.Halid), ona Mansur (b. Safiyye), ona da annesi (Safiyye bt. Şeybe), Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etti:
" Hz. Peygamber (sav), biz iki siyaha: kuru hurma ve suya doyduğumuzda vefat etti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Et'ime 6, 2/390
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Safiyye bt. Şeybe (Safiyye bt. Şeybe b. Osman b. Ebu Talha b. Abdüluzza)
3. Mansur b. Safiyye el-Kuraşi (Mansur b. Abdurrahman b. Talha b. Haris b. Talha)
4. Ebu Bekir Vüheyb b. Hâlid el-Bâhilî (Vüheyb b. Hâlid b. Aclân)
5. Ebu Amr Müslim b. İbrahim el-Ferahidi (Müslim b. İbrahim)
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Siyer, Hz. Peygamber'in son günleri
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ كُنَّا عِنْدَ أَنَسٍ وَعِنْدَهُ خَبَّازٌ لَهُ فَقَالَ مَا أَكَلَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خُبْزًا مُرَقَّقًا وَلاَ شَاةً مَسْمُوطَةً حَتَّى لَقِىَ اللَّهَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
16875, B005385
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ عَنْ قَتَادَةَ قَالَ كُنَّا عِنْدَ أَنَسٍ وَعِنْدَهُ خَبَّازٌ لَهُ فَقَالَ مَا أَكَلَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خُبْزًا مُرَقَّقًا وَلاَ شَاةً مَسْمُوطَةً حَتَّى لَقِىَ اللَّهَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Sinan, ona da Hemmam (b. Yahya), Katâde (b. Diâme)'nin şöyle dediğini rivayet etti:
Biz yanında kendisi için ekmek yapan bir kimse varken Enes'in (ra) yanında idik. Enes (ra: Peygamber (sav) Allah'a kavuşuncaya kadar (elenmiş) buğday unundan ekmek ve kızartılmış kuzu kebabı yemedi, dedi
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Et'ime 8, 2/390
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
3. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Sinan el-Bahilî (Muhammed b. Sinan)
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Kültürel Hayat, yemek kültürü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
52611, HM003545
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ أَنْبَأَنَا ثَابِتٌ وَحَسَنُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا ثَابِتٌ قَالَ حَدَّثَنِي هِلَالٌ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَبِيتُ اللَّيَالِيَ (قَالَ عَبْدُ الصَّمَدِ الْمُتَتَابِعَةَ) طَاوِيًا وَأَهْلُهُ لَا يَجِدُونَ عَشَاءً وَكَانَ عَامَّةُ خُبْزِهِمْ خُبْزَ الشَّعِيرِ
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 3545, 1/929
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Hilal b. Habbab el-Abdi (Hilal b. Habbab)
4. Ebu Zeyd Sabit b. Yezid el-Ahvel (Sabit b. Yezid)
5. Ebu Ali Hasan b. Musa el-Eşyeb (Hasan b. Musa)
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber'in geçim sıkıntısı
Geçim, Hz. Peygamber, ailesinin geçimini sağlaması
Hz. Peygamber, beşer olarak