Öneri Formu
Hadis Id, No:
23757, B006448
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِىُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا وَائِلٍ قَالَ عُدْنَا خَبَّابًا فَقَالَ هَاجَرْنَا مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نُرِيدُ وَجْهَ اللَّهِ ، فَوَقَعَ أَجْرُنَا عَلَى اللَّهِ ، فَمِنَّا مَنْ مَضَى لَمْ يَأْخُذْ مِنْ أَجْرِهِ ، مِنْهُمْ مُصْعَبُ بْنُ عُمَيْرٍ قُتِلَ يَوْمَ أُحُدٍ ، وَتَرَكَ نَمِرَةً فَإِذَا غَطَّيْنَا رَأْسَهُ بَدَتْ رِجْلاَهُ ، وَإِذَا غَطَّيْنَا رِجْلَيْهِ بَدَا رَأْسُهُ ، فَأَمَرَنَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ نُغَطِّىَ رَأْسَهُ ، وَنَجْعَلَ عَلَى رِجْلَيْهِ مِنَ الإِذْخِرِ ، وَمِنَّا مَنْ أَيْنَعَتْ لَهُ ثَمَرَتُهُ فَهْوَ يَهْدُبُهَا .
Tercemesi:
Bize el-Humeydî, ona Süfyân, ona el-A'meş, ona da Ebu Vâil şöyle rivayet etmiştir:
Habbâb'a hasta ziyaretinde bulunduk. O, "Allah'ın rızasını isteyerek Nebî'yle (sav) beraber hicret ettik de sevabımız Allah'a kaldı! Bizden sevabını almayıp göçüp gidenler de vardır ki Musab b. Umeyr onlardandır. Uhud günü öldürüldü ve [geriye] çizgili bir elbise bıraktı. Başını örttüğümüzde ayakları, ayaklarını örttüğümüzde başı gözüküyordu! Nebî (sav) de bize başını örtmemizi ve ayaklarına izhir otu koymamızı emretti. Bizden, meyvesi kendisi için olgunlaşan da vardır ki o, onları toplamaktadır!
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Rikâk 16, 2/569
Senetler:
1. Ebu Abdullah Habbab b. Eret (Habbab b. Eret b. Cendele b. Sa'd b. Huzeyme)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Bekir el-Humeydî Abdullah b. Zübeyr (Abdullah b. Zübeyr b. İsa b. Ubeydullah)
Konular:
Dünya, aldatıcılığı
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31861, İM004149
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ أَخْبَرَنِى أَبِى عَنْ شُعْبَةَ عَنْ عَبْدِ الأَكْرَمِ - رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ الْكُوفَةِ - عَنْ أَبِيهِ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ صُرَدٍ قَالَ أَتَانَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَمَكَثْنَا ثَلاَثَ لَيَالٍ لاَ نَقْدِرُ - أَوْ لاَ يَقْدِرُ - عَلَى طَعَامٍ .
Tercemesi:
Bize Nasr b. Ali, ona babası, ona Şu'be, ona Abdülekrem -Kufeli bir adam-, ona babası, ona da Süleyman b. Sured şöyle demiştir: Rasulullah (sav) yanımıza geldi ve bir yiyecek maddesine gücümüz yetmediği (veya O'nun gücü yetmediği) halde üç gece (yemeksiz) durduk.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 10, /675
Senetler:
()
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber'in geçim sıkıntısı
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31871, İM004156
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ أَبِى نَعَامَةَ سَمِعَهُ مِنْ خَالِدِ بْنِ عُمَيْرٍ قَالَ خَطَبَنَا عُتْبَةُ بْنُ غَزْوَانَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَقَالَ لَقَدْ رَأَيْتُنِى سَابِعَ سَبْعَةٍ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَا لَنَا طَعَامٌ نَأْكُلُهُ إِلاَّ وَرَقُ الشَّجَرِ حَتَّى قَرِحَتْ أَشْدَاقُنَا .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Veki', ona Ebu Neâme, ona da Hâlid b. Umeyr şöyle demiştir: Utbe b. Ğazvân (b. Câbir) minber üstünde bize bir hutbe okudu ve (hutbesinde az cümle) şöyle dedi: Gerçekten ben kendimi Rasulullah'ın (sav) beraberinde bulunan (ilk müslüman) yedi kişinin yedincisi olarak gördüm. Ağaç yaprağından başka yiyeceğimiz bir yemek yoktu. Hatta (ağaç yapraklarını yediğimizden dolayı) ağızlarımızın etrafı yara oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 12, /676
Senetler:
()
Konular:
Geçim, Hz. Peygamber'in geçim sıkıntısı
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا هِشَامُ بْنُ حَسَّانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَخِيهِ مَعْبَدِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِهَذَا الْحَدِيثِ.
Bize Hasan b. Ali, ona Yezid b. Harun, ona Hişam b. Hassan, ona Muhammed b. Sirin, ona kardeşi Ma'bed b. Sirin, ona da Ebu Said el-Hudrî, Peygamber’den (sav) bu (önceki) hadisi rivayet etmiştir.
Açıklama: Önceki hadisin metni, D003418 geçmektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22388, D003419
Hadis:
حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا هِشَامُ بْنُ حَسَّانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَخِيهِ مَعْبَدِ بْنِ سِيرِينَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِهَذَا الْحَدِيثِ.
Tercemesi:
Bize Hasan b. Ali, ona Yezid b. Harun, ona Hişam b. Hassan, ona Muhammed b. Sirin, ona kardeşi Ma'bed b. Sirin, ona da Ebu Said el-Hudrî, Peygamber’den (sav) bu (önceki) hadisi rivayet etmiştir.
Açıklama:
Önceki hadisin metni, D003418 geçmektedir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 38, /798
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ma'bed b. Sirin (Ma'bed b. Sirin)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
4. Ebu Abdullah Hişam b. Hassan el-Ezdi (Hişam b. Hassan)
5. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
6. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
Dua, ashâbın duaları
Dua, Dua ve sağlık
Dua, hastalar için dua etmek
Rukye, rukye karşılığında ücret almak
Sahabe, anlayış farklılıkları
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Sahabe, çektikleri sıkıntılar, yiyecek sıkıntısı
Sahabe, ictihadı
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Tedavi, şifa/deva
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Ebu Avane (Vazzah b. Abdullah), ona Ebu Bişr (Cafer b. Ebu Vahşiyye), ona da Ebu Mütevekkil (Ali b. Davud), Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulüllah'ın (sav) ashabından bir grup bir sefere çıktı ve Arap kabilelerinden birisinin yanında konakladı. Onlardan kendilerini misafir etmelerini istediler. Kabiledekiler ise misafir etmekten kaçındılar. (O esnada) kabilenin reisini akrep soktu. Onun için her şeyle şifa aradılar ama hiçbir şey fayda vermiyordu. Onlardan bazıları, şu yanınıza konaklayan kafileye gitseniz, belki onların birinde reisinize fayda verecek bir şey vardır, dediler. Bunun üzerine birkaç kişi (kafileye gelip) reisimizi akrep soktu; kendisi için her çareye başvurduk fakat hiçbir şey fayda vermiyor. Sizden birinizin yanında arkadaşımıza şifa verecek bir şey, yani rukye (dua) var mı? diye sordular. Kafileden bir adam (ki o Ebu Said'dir): Ben dua ederim ama sizden bizi misafir etmenizi istedik, fakat siz misafir etmekten kaçındınız. Onun için ben de şimdi benim için bir ücret tayin edinceye kadar dua etmiyorum, dedi. Bunun üzerine onun için bir sürü koyun kararlaştırdılar, o da hastaya gelip üzerine Fatiha suresini okudu ve üfledi. Nihayet adam iyileşti, sanki bağından kurtulmuş (hayvan) gibi idi. (Kabile reisi) kafileye anlaştıkları ücreti verdi. Kafiledekiler sürüyü paylaşınız dediler. Okuyup dua eden (Ebu Said) ise Rasulullah'a (sav) gidip de meseleyi danışmadıkça yapmayınız, dedi. Onlar da Rasulullah'a (sav) gidip hâdiseyi anlattılar. Rasulullah (sav):
"Onun (Fâtiha'nın) bu kadar tesirli bir dua olduğunu nereden bildiniz? İyi yapmışsınız, sizinle bana da bir pay ayırınız" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22383, D003418
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ أَبِى بِشْرٍ عَنْ أَبِى الْمُتَوَكِّلِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ أَنَّ رَهْطًا مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم انْطَلَقُوا فِى سَفْرَةٍ سَافَرُوهَا فَنَزَلُوا بِحَىٍّ مِنْ أَحْيَاءِ الْعَرَبِ فَاسْتَضَافُوهُمْ فَأَبَوْا أَنْ يُضَيِّفُوهُمْ - قَالَ - فَلُدِغَ سَيِّدُ ذَلِكَ الْحَىِّ فَشَفَوْا لَهُ بِكُلِّ شَىْءٍ لاَ يَنْفَعُهُ شَىْءٌ. فَقَالَ بَعْضُهُمْ لَوْ أَتَيْتُمْ هَؤُلاَءِ الرَّهْطَ الَّذِينَ نَزَلُوا بِكُمْ لَعَلَّ أَنْ يَكُونَ عِنْدَ بَعْضِهِمْ شَىْءٌ يَنْفَعُ صَاحِبَكُمْ فَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّ سَيِّدَنَا لُدِغَ فَشَفَيْنَا لَهُ بِكُلِّ شَىْءٍ فَلاَ يَنْفَعُهُ شَىْءٌ فَهَلْ عِنْدَ أَحَدٍ مِنْكُمْ شَىْءٌ يَشْفِى صَاحِبَنَا يَعْنِى رُقْيَةً. فَقَالَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ إِنِّى لأَرْقِى وَلَكِنِ اسْتَضَفْنَاكُمْ فَأَبَيْتُمْ أَنْ تُضَيِّفُونَا مَا أَنَا بِرَاقٍ حَتَّى تَجْعَلُوا لِى جُعْلاً. فَجَعَلُوا لَهُ قَطِيعًا مِنَ الشَّاءِ فَأَتَاهُ فَقَرَأَ عَلَيْهِ بِأُمِّ الْكِتَابِ وَيَتْفُلُ حَتَّى بَرِئَ كَأَنَّمَا أُنْشِطَ مِنْ عِقَالٍ فَأَوْفَاهُمْ جُعْلَهُمُ الَّذِى صَالَحُوهُ عَلَيْهِ. فَقَالُوا اقْتَسِمُوا فَقَالَ الَّذِى رَقَى لاَ تَفْعَلُوا حَتَّى نَأْتِىَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَنَسْتَأْمِرَهُ. فَغَدَوْا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرُوا لَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مِنْ أَيْنَ عَلِمْتُمْ أَنَّهَا رُقْيَةٌ أَحْسَنْتُمْ وَاضْرِبُوا لِى مَعَكُمْ بِسَهْمٍ."
Tercemesi:
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Ebu Avane (Vazzah b. Abdullah), ona Ebu Bişr (Cafer b. Ebu Vahşiyye), ona da Ebu Mütevekkil (Ali b. Davud), Ebu Said el-Hudrî'nin şöyle dediğini rivayet etti: Rasulüllah'ın (sav) ashabından bir grup bir sefere çıktı ve Arap kabilelerinden birisinin yanında konakladı. Onlardan kendilerini misafir etmelerini istediler. Kabiledekiler ise misafir etmekten kaçındılar. (O esnada) kabilenin reisini akrep soktu. Onun için her şeyle şifa aradılar ama hiçbir şey fayda vermiyordu. Onlardan bazıları, şu yanınıza konaklayan kafileye gitseniz, belki onların birinde reisinize fayda verecek bir şey vardır, dediler. Bunun üzerine birkaç kişi (kafileye gelip) reisimizi akrep soktu; kendisi için her çareye başvurduk fakat hiçbir şey fayda vermiyor. Sizden birinizin yanında arkadaşımıza şifa verecek bir şey, yani rukye (dua) var mı? diye sordular. Kafileden bir adam (ki o Ebu Said'dir): Ben dua ederim ama sizden bizi misafir etmenizi istedik, fakat siz misafir etmekten kaçındınız. Onun için ben de şimdi benim için bir ücret tayin edinceye kadar dua etmiyorum, dedi. Bunun üzerine onun için bir sürü koyun kararlaştırdılar, o da hastaya gelip üzerine Fatiha suresini okudu ve üfledi. Nihayet adam iyileşti, sanki bağından kurtulmuş (hayvan) gibi idi. (Kabile reisi) kafileye anlaştıkları ücreti verdi. Kafiledekiler sürüyü paylaşınız dediler. Okuyup dua eden (Ebu Said) ise Rasulullah'a (sav) gidip de meseleyi danışmadıkça yapmayınız, dedi. Onlar da Rasulullah'a (sav) gidip hâdiseyi anlattılar. Rasulullah (sav):
"Onun (Fâtiha'nın) bu kadar tesirli bir dua olduğunu nereden bildiniz? İyi yapmışsınız, sizinle bana da bir pay ayırınız" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, İcâre 38, /797
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Mütevekkil Ali b. Davud en-Nâcî (Ali b. Davud)
3. Ebu Bişr Cafer b. Ebu Vahşiyye el-Yeşkuri (Cafer b. İyas)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Dua, hastalar için dua etmek
Hz. Peygamber, duaları
Rukye, rukye karşılığında ücret almak
Sahabe, anlayış farklılıkları
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Sahabe, ictihadı
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Sahâbe, sahabilerin sünnete uyma hassasiyetleri
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm b. Yusuf, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Amr b. Ebu Sufyân es-Sakafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir:
Peygamber (sav) on kişilik bir keşif birliği hazırlayıp başına Asım b. Ömer b. Hattâb'ın dedesi olan Asım b. Sabit'i kumandan yaparak gönderdi. Bunlar hareket ettiler. Birlik yola çıkıp Usfân ile Mekke arasında bir yere geldiklerinde, bunların gelişi Huzeyl kabilesinin bir kolu olan Lıhyân oğulları obasına haber verildi. Kabile halkı yüze yakın okçu ile bunları yakalamak için peşlerine takılıp iz sürdüler ve keşif birliğinin konaklamış olduğu menzile geldiler. Orada, keşif birliğinin Medine'den azık olarak yanlarına almış oldukları hurma çekirdeklerini buldular. Bunun üzerine “İşte bunlar Yesrib hurmasıdır” diyerek tekrar birliğin izleri ardına düşüp sonunda onlara ulaştılar. Asım ve arkadaşları yolun sonuna geldiklerinde yüksek bir tepeye sığındılar. Takip eden Lıhyân oğulları da gelip onları kuşattılar ve “size söz ve garanti veriyoruz, eğer inip gelirseniz hiçbir kimseyi öldürmeyeceğiz” dediler. Asım “ben bir kâfirin korumasında aşağı inmem” dedikten sonra “Allah'ım, Peygamber'ine bizden haber ver” diye dua etti.
Asım ve arkadaşları müşriklerle çarpıştılar. Nihayet müşrikler Asım ile birlikte yedi kişiyi oklayıp öldürdüler. Geriye Hubeyb, Zeyd ve diğer bir kimse kaldı. Müşrikler onlara da söz ve garanti verdiler. Onların söz ve garanti vermeleri üzerine bu üç kişi aşağı inip müşriklerin yanına geldiler. Müşrikler onları yakalayınca, yaylarının kirişlerini çözerek onları bağladılar. Bunun üzerine üçüncü kişi “işte bu ilk zulümdür” diyerek onlarla gitmeyi kabul etmeyip direndi. Müşrikler de onu yanlarında götürmek için sürükleyip çekmeye çabaladılar. Olmayınca onu da öldürdüler. Hubeyb ile Zeyd'i de götürüp Mekke'de sattılar. Hubeyb'i Hâris b. Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldürmüştü.
Hubeyb, Hâris oğullarının yanında (haram aylar geçinceye kadar) esir olarak kaldı. Onu öldürmeye karar verip ittifak ettiklerinde, Hubeyb etek ve koltuk altı kıllarını temizlemek için Hâris kızlarının birinden bir ustura istedi. Kadın da ona usturayı verdi. Kadın der ki: Bu arada ben farkında değilken benim çocuğum yürüyüp Hubeyb'in yanına varmış. Hubeyb de çocuğu dizi üzerine koymuştu. Ben çocuğumu bu vaziyette görünce Hubeyb onu ustura ile kesecek diye çok korktum. Hubeyb, elinde ustura olduğu halde benim bu korkumu anladı ve “çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? İnşallah ben bu işi yapacak değilim” dedi. Kadın der ki: “Ben asla Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Bir gün ben onu, demirle bağlı olduğu hâlde, elinde bir üzüm salkımından yerken gördüm. Halbuki o zaman Mekke'de bu meyve hiç yoktu. Bu ancak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızktır.”
Nihayet Hubeyb'i Hıll'de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında Hubeyb onlara “beni serbest bırakın da iki rekât namaz kılayım” dedi. Sonra namazdan bitirip onların yanına vardı ve “eğer ölümden korktuğumu düşünmeyecek olsaydınız namazı uzatırdım” dedi. Böylece Hubeyb, öldürülme sırasında iki rekât namaz kılmayı adet haline getiren ilk kimse olmuştur. Bundan sonra Hubeyb “Allah'ım, onların hepsini sayıp hesaplarını gör” diye beddua edip ardından şu beyitleri söyledi:
Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam,
Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir.
Bu ölüm Allah'ın Zâtı uğrunadır.
Eğer O isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine de bereketler ihsan eder.
Sonra Ukbe b. Hâris kalkıp onu öldürdü. Bu arada Kureyş, öldürüldüğüne kanıt olmak üzere Asım'ın cesedinden, onun olduğunu anlayacakları bir parçayı kendilerine getirmeleri için birilerini gönderdi. Çünkü Asım, Bedir günü onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah, Asım'ın üzerine arılardan bir gölgelik yaparak Asım'ı onların elçilerinden korudu ve gelenler Asım'ın cesedinden bir şey kesip alamadılar.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31304, B004086
Hadis:
حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا هِشَامُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِى سُفْيَانَ الثَّقَفِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم سَرِيَّةً عَيْنًا ، وَأَمَّرَ عَلَيْهِمْ عَاصِمَ بْنَ ثَابِتٍ - وَهْوَ جَدُّ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ - فَانْطَلَقُوا حَتَّى إِذَا كَانَ بَيْنَ عُسْفَانَ وَمَكَّةَ ذُكِرُوا لَحِىٍّ مِنْ هُذَيْلٍ ، يُقَالُ لَهُمْ بَنُو لَحْيَانَ ، فَتَبِعُوهُمْ بِقَرِيبٍ مِنْ مِائَةِ رَامٍ ، فَاقْتَصُّوا آثَارَهُمْ حَتَّى أَتَوْا مَنْزِلاً نَزَلُوهُ فَوَجَدُوا فِيهِ نَوَى تَمْرٍ تَزَوَّدُوهُ مِنَ الْمَدِينَةِ فَقَالُوا هَذَا تَمْرُ يَثْرِبَ . فَتَبِعُوا آثَارَهُمْ حَتَّى لَحِقُوهُمْ ، فَلَمَّا انْتَهَى عَاصِمٌ وَأَصْحَابُهُ لَجَئُوا إِلَى فَدْفَدٍ ، وَجَاءَ الْقَوْمُ فَأَحَاطُوا بِهِمْ ، فَقَالُوا لَكُمُ الْعَهْدُ وَالْمِيثَاقُ إِنْ نَزَلْتُمْ إِلَيْنَا أَنْ لاَ نَقْتُلَ مِنْكُمْ رَجُلاً . فَقَالَ عَاصِمٌ أَمَّا أَنَا فَلاَ أَنْزِلُ فِى ذِمَّةِ كَافِرٍ ، اللَّهُمَّ أَخْبِرْ عَنَّا نَبِيَّكَ . فَقَاتَلُوهُمْ حَتَّى قَتَلُوا عَاصِمًا فِى سَبْعَةِ نَفَرٍ بِالنَّبْلِ ، وَبَقِىَ خُبَيْبٌ ، وَزَيْدٌ وَرَجُلٌ آخَرُ ، فَأَعْطَوْهُمُ الْعَهْدَ وَالْمِيثَاقَ ، فَلَمَّا أَعْطَوْهُمُ الْعَهْدَ وَالْمِيثَاقَ نَزَلُوا إِلَيْهِمْ ، فَلَمَّا اسْتَمْكَنُوا مِنْهُمْ حَلُّوا أَوْتَارَ قِسِيِّهِمْ فَرَبَطُوهُمْ بِهَا . فَقَالَ الرَّجُلُ الثَّالِثُ الَّذِى مَعَهُمَا هَذَا أَوَّلُ الْغَدْرِ . فَأَبَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ فَجَرَّرُوهُ وَعَالَجُوهُ عَلَى أَنْ يَصْحَبَهُمْ ، فَلَمْ يَفْعَلْ ، فَقَتَلُوهُ ، وَانْطَلَقُوا بِخُبَيْبٍ وَزَيْدٍ حَتَّى بَاعُوهُمَا بِمَكَّةَ ، فَاشْتَرَى خُبَيْبًا بَنُو الْحَارِثِ بْنِ عَامِرِ بْنِ نَوْفَلٍ ، وَكَانَ خُبَيْبٌ هُوَ قَتَلَ الْحَارِثَ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَمَكَثَ عِنْدَهُمْ أَسِيرًا حَتَّى إِذَا أَجْمَعُوا قَتْلَهُ اسْتَعَارَ مُوسَى مِنْ بَعْضِ بَنَاتِ الْحَارِثِ أَسْتَحِدَّ بِهَا فَأَعَارَتْهُ ، قَالَتْ فَغَفَلْتُ عَنْ صَبِىٍّ لِى فَدَرَجَ إِلَيْهِ حَتَّى أَتَاهُ ، فَوَضَعَهُ عَلَى فَخِذِهِ ، فَلَمَّا رَأَيْتُهُ فَزِعْتُ فَزْعَةً عَرَفَ ذَاكَ مِنِّى ، وَفِى يَدِهِ الْمُوسَى فَقَالَ أَتَخْشَيْنَ أَنْ أَقْتُلَهُ مَا كُنْتُ لأَفْعَلَ ذَاكِ إِنْ شَاءَ اللَّهُ . وَكَانَتْ تَقُولُ مَا رَأَيْتُ أَسِيرًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ خُبَيْبٍ ، لَقَدْ رَأَيْتُهُ يَأْكُلُ مِنْ قِطْفِ عِنَبٍ ، وَمَا بِمَكَّةَ يَوْمَئِذٍ ثَمَرَةٌ ، وَإِنَّهُ لَمُوثَقٌ فِى الْحَدِيدِ ، وَمَا كَانَ إِلاَّ رِزْقٌ رَزَقَهُ اللَّهُ ، فَخَرَجُوا بِهِ مِنَ الْحَرَمِ ، لِيَقْتُلُوهُ فَقَالَ دَعُونِى أُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ . ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَيْهِمْ فَقَالَ لَوْلاَ أَنْ تَرَوْا أَنَّ مَا بِى جَزَعٌ مِنَ الْمَوْتِ ، لَزِدْتُ . فَكَانَ أَوَّلَ مَنْ سَنَّ الرَّكْعَتَيْنِ عِنْدَ الْقَتْلِ هُوَ ، ثُمَّ قَالَ اللَّهُمَّ أَحْصِهِمْ عَدَدًا ثُمَّ قَالَ مَا أُبَالِى حِينَ أُقْتَلُ مُسْلِمًا عَلَى أَىِّ شِقٍّ كَانَ لِلَّهِ مَصْرَعِى وَذَلِكَ فِى ذَاتِ الإِلَهِ وَإِنْ يَشَأْ يُبَارِكْ عَلَى أَوْصَالِ شِلْوٍ مُمَزَّعِ ثُمَّ قَامَ إِلَيْهِ عُقْبَةُ بْنُ الْحَارِثِ فَقَتَلَهُ ، وَبَعَثَ قُرَيْشٌ إِلَى عَاصِمٍ لِيُؤْتَوْا بِشَىْءٍ مِنْ جَسَدِهِ يَعْرِفُونَهُ ، وَكَانَ عَاصِمٌ قَتَلَ عَظِيمًا مِنْ عُظَمَائِهِمْ يَوْمَ بَدْرٍ ، فَبَعَثَ اللَّهُ عَلَيْهِ مِثْلَ الظُّلَّةِ مِنَ الدَّبْرِ ، فَحَمَتْهُ مِنْ رُسُلِهِمْ ، فَلَمْ يَقْدِرُوا مِنْهُ عَلَى شَىْءٍ .
Tercemesi:
Bana İbrahim b. Musa, ona Hişâm b. Yusuf, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Amr b. Ebu Sufyân es-Sakafî, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir:
Peygamber (sav) on kişilik bir keşif birliği hazırlayıp başına Asım b. Ömer b. Hattâb'ın dedesi olan Asım b. Sabit'i kumandan yaparak gönderdi. Bunlar hareket ettiler. Birlik yola çıkıp Usfân ile Mekke arasında bir yere geldiklerinde, bunların gelişi Huzeyl kabilesinin bir kolu olan Lıhyân oğulları obasına haber verildi. Kabile halkı yüze yakın okçu ile bunları yakalamak için peşlerine takılıp iz sürdüler ve keşif birliğinin konaklamış olduğu menzile geldiler. Orada, keşif birliğinin Medine'den azık olarak yanlarına almış oldukları hurma çekirdeklerini buldular. Bunun üzerine “İşte bunlar Yesrib hurmasıdır” diyerek tekrar birliğin izleri ardına düşüp sonunda onlara ulaştılar. Asım ve arkadaşları yolun sonuna geldiklerinde yüksek bir tepeye sığındılar. Takip eden Lıhyân oğulları da gelip onları kuşattılar ve “size söz ve garanti veriyoruz, eğer inip gelirseniz hiçbir kimseyi öldürmeyeceğiz” dediler. Asım “ben bir kâfirin korumasında aşağı inmem” dedikten sonra “Allah'ım, Peygamber'ine bizden haber ver” diye dua etti.
Asım ve arkadaşları müşriklerle çarpıştılar. Nihayet müşrikler Asım ile birlikte yedi kişiyi oklayıp öldürdüler. Geriye Hubeyb, Zeyd ve diğer bir kimse kaldı. Müşrikler onlara da söz ve garanti verdiler. Onların söz ve garanti vermeleri üzerine bu üç kişi aşağı inip müşriklerin yanına geldiler. Müşrikler onları yakalayınca, yaylarının kirişlerini çözerek onları bağladılar. Bunun üzerine üçüncü kişi “işte bu ilk zulümdür” diyerek onlarla gitmeyi kabul etmeyip direndi. Müşrikler de onu yanlarında götürmek için sürükleyip çekmeye çabaladılar. Olmayınca onu da öldürdüler. Hubeyb ile Zeyd'i de götürüp Mekke'de sattılar. Hubeyb'i Hâris b. Nevfel oğulları satın aldı. Hubeyb, Bedir günü Hâris b. Âmir'i öldürmüştü.
Hubeyb, Hâris oğullarının yanında (haram aylar geçinceye kadar) esir olarak kaldı. Onu öldürmeye karar verip ittifak ettiklerinde, Hubeyb etek ve koltuk altı kıllarını temizlemek için Hâris kızlarının birinden bir ustura istedi. Kadın da ona usturayı verdi. Kadın der ki: Bu arada ben farkında değilken benim çocuğum yürüyüp Hubeyb'in yanına varmış. Hubeyb de çocuğu dizi üzerine koymuştu. Ben çocuğumu bu vaziyette görünce Hubeyb onu ustura ile kesecek diye çok korktum. Hubeyb, elinde ustura olduğu halde benim bu korkumu anladı ve “çocuğu öldüreceğimden mi korkuyorsun? İnşallah ben bu işi yapacak değilim” dedi. Kadın der ki: “Ben asla Hubeyb'den daha hayırlı bir esir görmedim. Bir gün ben onu, demirle bağlı olduğu hâlde, elinde bir üzüm salkımından yerken gördüm. Halbuki o zaman Mekke'de bu meyve hiç yoktu. Bu ancak Allah'ın Hubeyb'e ihsan ettiği bir rızktır.”
Nihayet Hubeyb'i Hıll'de öldürmek için Harem'den çıkardıklarında Hubeyb onlara “beni serbest bırakın da iki rekât namaz kılayım” dedi. Sonra namazdan bitirip onların yanına vardı ve “eğer ölümden korktuğumu düşünmeyecek olsaydınız namazı uzatırdım” dedi. Böylece Hubeyb, öldürülme sırasında iki rekât namaz kılmayı adet haline getiren ilk kimse olmuştur. Bundan sonra Hubeyb “Allah'ım, onların hepsini sayıp hesaplarını gör” diye beddua edip ardından şu beyitleri söyledi:
Ben müslümân olarak öldürülürken buna aldırmam,
Çünkü ölümüm hangi yerde olsa Allah içindir.
Bu ölüm Allah'ın Zâtı uğrunadır.
Eğer O isterse parça parça edilmiş cesedin eklemleri üzerine de bereketler ihsan eder.
Sonra Ukbe b. Hâris kalkıp onu öldürdü. Bu arada Kureyş, öldürüldüğüne kanıt olmak üzere Asım'ın cesedinden, onun olduğunu anlayacakları bir parçayı kendilerine getirmeleri için birilerini gönderdi. Çünkü Asım, Bedir günü onların büyüklerinden birini öldürmüştü. Allah, Asım'ın üzerine arılardan bir gölgelik yaparak Asım'ı onların elçilerinden korudu ve gelenler Asım'ın cesedinden bir şey kesip alamadılar.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 28, 2/67
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Süfyan Amr b. Ebu Süfyan es-Sekafî (Amr b. Ebu Süfyan b. Üseyd b. Cariye b. Abdullah b. Ebu Seleme)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
6. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Namaz, idam ve öldürülmeden önce
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Savaş, esirlik
Bana Muhammed b. Müsennâ, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays, ona da Saîd b. Zeyd şöyle demiştir:
Vallahi, kız kardeşi ile birlikte Müslüman olduğumuz için, ben, Ömer'in, beni esir gibi bağlayarak eziyet ettiğini gördüm. Sizin Osman'a yaptığınız (kötülükten) dolayı da, Uhud Dağı parça parça olsa hakkıdır, yadırganmaz.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
34996, B003867
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنَا قَيْسٌ قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ زَيْدٍ يَقُولُ لِلْقَوْمِ لَوْ رَأَيْتُنِى مُوثِقِى عُمَرُ عَلَى الإِسْلاَمِ أَنَا وَأُخْتُهُ وَمَا أَسْلَمَ ، وَلَوْ أَنَّ أُحُدًا انْقَضَّ لِمَا صَنَعْتُمْ ، بِعُثْمَانَ لَكَانَ مَحْقُوقًا أَنْ يَنْقَضَّ .
Tercemesi:
Bana Muhammed b. Müsennâ, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays, ona da Saîd b. Zeyd şöyle demiştir:
Vallahi, kız kardeşi ile birlikte Müslüman olduğumuz için, ben, Ömer'in, beni esir gibi bağlayarak eziyet ettiğini gördüm. Sizin Osman'a yaptığınız (kötülükten) dolayı da, Uhud Dağı parça parça olsa hakkıdır, yadırganmaz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr 35, 2/21
Senetler:
1. Said b. Zeyd el-Kuraşî (Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Kays b. Ebu Hazim el-Becelî (Kays b. Avf b. Abdülharis)
3. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Yönetim, Sahabe, halifeler/hilafet meselesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22578, N000711
Hadis:
أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ أُصِيبَ سَعْدٌ يَوْمَ الْخَنْدَقِ رَمَاهُ رَجُلٌ مِنْ قُرَيْشٍ رَمْيَةً فِى الأَكْحَلِ فَضَرَبَ عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَيْمَةً فِى الْمَسْجِدِ لِيَعُودَهُ مِنْ قَرِيبٍ .
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Said, ona Abdullah b. Nümeyr, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da Aişe'den (r.anha) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Sa'd, Hendek savaşında Kureyşli birinin attığı bir okla yara almıştı da Rasulullah (sav) onun için sık ziyaret imkânı olsun diye mescide çadır kurdurmuştu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Mesâcid 18, /2132
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Hişam Abdullah b. Nümeyr el-Hemdânî (Abdullah b. Nümeyr b. Abdullah b. Ebu Hayye)
5. Ebu Kudame Ubeydullah b. Saîd el-Yeşkurî (Ubeydullah b. Saîd b. Yahya)
Konular:
CAMİ, MESCİT
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Hz. Peygamber, ümmetine merhamet
İbadethaneler, Mescidin önemi
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Sahabe, Fazileti
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Siyer, Hendek günü
Siyer, Hz. Peygamber'in gazveleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31876, İM004159
Hadis:
حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ وَهْبِ بْنِ كَيْسَانَ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَنَحْنُ ثَلاَثُمِائَةٍ نَحْمِلُ أَزْوَادَنَا عَلَى رِقَابِنَا فَفَنِىَ أَزْوَادُنَا حَتَّى كَانَ يَكُونُ لِلرَّجُلِ مِنَّا تَمْرَةٌ . فَقِيلَ يَا أَبَا عَبْدِ اللَّهِ وَأَيْنَ تَقَعُ التَّمْرَةُ مِنَ الرَّجُلِ فَقَالَ لَقَدْ وَجَدْنَا فَقْدَهَا حِينَ فَقَدْنَاهَا وَأَتَيْنَا الْبَحْرَ فَإِذَا نَحْنُ بِحُوتٍ قَدْ قَذَفَهُ الْبَحْرُ فَأَكَلْنَا مِنْهُ ثَمَانِيَةَ عَشَرَ يَوْمًا .
Tercemesi:
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Abde b. Süleyman, ona Hişam b. Urve, ona Vehb b. Keysan, ona da Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bizi üç yüz kişilik müfreze olarak bir sefere yolladı. Azıklarımızı (azlığından dolayı) boyunlarımızda taşıyorduk. Sonra azığımız tüken (meye başla) di. Öyle ki bizden her adam (başın)a bir tane kuru kurma (nafaka verilir) oldu. (Cabir bu durumu anlatınca ravisi Vehb b. Keysân tarafından): Ya Ebu Abdullah! Bir kuru hurma (aç) adam için ne yerine düşer? denildi. Bunun üzerine Cabir: Bir kuru hurma (yı bile) bulamadığımız zaman yokluğunu (n ne olduğunu) cidden duyduk, dedi (ve sözüne devamla) sonra biz denize vardık. Orada denizin sahile attığı bir büyük balıkla aniden karşılaştık ve on sekiz gün o balıktan yedik.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 12, /676
Senetler:
()
Konular:
Geçim, sahabilerin geçim sıkıntıları
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Yiyecekler, Deniz ve kara meytesi
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا إسرائيل قال حدثنا سماك عن مصعب بن سعد عن أبيه سعد بن أبى وقاص قال : نزلت في أربع آيات من كتاب الله تعالى كانت أمى حلفت أن لا تأكل ولا تشرب حتى أفارق محمدا صلى الله عليه وسلم فأنزل الله عز وجل وإن جاهداك على أن تشرك بي ما ليس لك به علم فلا تطعهما وصاحبهما في الدنيا معروفا والثانية إني كنت أخذت سيفا أعجبنى فقلت يا رسول الله هب لي هذا فنزلت يسألونك عن الأنفال والثالثة إني مرضت فأتاني رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت يا رسول الله إني أريد أن أقسم مالي أفأوصى بالنصف فقال لا فقلت الثلث فسكت فكان الثلث بعده جائزا والرابعة إني شربت الخمر مع قوم من الأنصار فضرب رجل منهم أنفى بلحيى جمل فأتيت النبي صلى الله عليه وسلم فأنزل الله عز وجل تحريم الخمر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163277, EM000024
Hadis:
حدثنا محمد بن يوسف قال حدثنا إسرائيل قال حدثنا سماك عن مصعب بن سعد عن أبيه سعد بن أبى وقاص قال : نزلت في أربع آيات من كتاب الله تعالى كانت أمى حلفت أن لا تأكل ولا تشرب حتى أفارق محمدا صلى الله عليه وسلم فأنزل الله عز وجل وإن جاهداك على أن تشرك بي ما ليس لك به علم فلا تطعهما وصاحبهما في الدنيا معروفا والثانية إني كنت أخذت سيفا أعجبنى فقلت يا رسول الله هب لي هذا فنزلت يسألونك عن الأنفال والثالثة إني مرضت فأتاني رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت يا رسول الله إني أريد أن أقسم مالي أفأوصى بالنصف فقال لا فقلت الثلث فسكت فكان الثلث بعده جائزا والرابعة إني شربت الخمر مع قوم من الأنصار فضرب رجل منهم أنفى بلحيى جمل فأتيت النبي صلى الله عليه وسلم فأنزل الله عز وجل تحريم الخمر
Tercemesi:
Sa'd İbni Ebi Vakkas'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
«— Benim hakkımda, Allah Tealâ'nın kitabından dört âyet nazil oldu. Annem, ben Hazreti Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den (dininden) ayrılmadıkça, yememeğe ve içmemeğe yemin etmişti. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle) şu âyeti inzal etti:
«— Eğer ana-baban, bilmediğin (benimsemediğin şirkten) bir şeyi, bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, bu takdirde kendilerine itaat etme. Onlara dünyada iyi bir şekilde sahiblik et. (Günah olmıyan işlerde onlara yardımcı ol, itaat et.» (Lokman : 15).
(İkincisi) : Ben, (savaş ganimetinden) çok hoşuma giden bir kılıç almıştım. Dedim ki, ey Allah'ın Resulü! Bunu bana hibe et. Arkasından:
«— Ey Resulüm, sana ganimet malından soruyorlar...» (Enfal: 1) âyeti nazil oldu.
(Üçüncüsü) : Ben hastalanmıştım. Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) bana geldi. Dedim ki, ey. Allah'ın Resulü! Ben malımı bölmek istiyorum, yarısını vasıyyet edeyim mi?» Peygamber:
«— Hayır!» dedi. Üçte birini, dedim Hazreti Peygamber sükût etti. Bundan sonra üçte bir vasıyyet caiz oldu.
(Dördüncüsü) : Ensar'dan bir topluluk ile şarap içmiştim. Bunlardan bir adam, (Mekke yolu üzerinde) Lehyey Cemel adındaki yerde burnuma vurdu. Ben de (şikâyet için) Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) 'e vardım. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celte), şarabı haram kılan âyeti inzal etti. (Bakara: 219)[48]
Bu Hadîs-i şerifte, Sa 'd ibni Ebî Vakkas, kendisi İle İlgili dört hâdise özerine Cenab-ı Hakk'ın dört dinî hüküm İnzal buyurduğunu anlatmaktadır.
1— Daha önceki hadîs-i şeriflerin beyanından da anlaşıldığı özere, ana-babaya itaat etmek, Allah'a isyan olmayan yerde gereklidir. Ana-babanın veya herhangi bir yetkilinin şirke ve günaha, dine aykırı düşen bir işe davetleri veya zorlamaları halinde onlara itaat yoktur. Ancak Müslüman olmayan ana-babaya, nafaka vermek, onlara hizmet edip iyilikte bulunmak, incitmemek bir vazifedir. Yeter ki, Allah'ın dinine aykırı bîr şey İstemesinler, ona zorlamasınlar.
2— Ganimetle ilgili İkinci hadise sebebiyle, Cenab-ı Hak ganimetlerin tasarruf yetkisinin «Allah'a ve Resulüne ait» olduğunu beyan buyurdu. Mu-haddİslerin rivayetine göre, Sa'd İbni Ebi Vakkas, Saîd i b n i ' I - A s adındaki müşriki öldürdü ve kılıcını aldı. Bunu kendisine hibe etmesini Hz. Peygamberden İstedi. Peygamber, ona bu kılıcı vermedi. 8u hadise üzerine ganimet âyeti nazil oldu. Hz. Peygamber de o kılıcı kendisine verdi; çünkü Allah Teolâ bütün yetkiyi Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam) 'a vermişti. Bundan sonra da, yine Enfal sûresinin 41 inci âyetinde kimlere ne miktar ganimet verileceğini, bölünme şeklini beyan buyurdu.
3— Her ne kadar Sa'd ibni Ebi Vakkas, hakkımda dört âyet nazil oldu diyorsa da, vasîyyef hakkındaki üçte bir (1/3) miktarı maldan fazlasının caiz olmayacağına dair âyet mevcut değildir. Bu hüküm Hz. Peygamber in hadîs-i şerifleri ile sabittir. S a ' d 'in sorusu üzerine üçte bir miktarı vastyyete rıza göstermişler ve bu da Isiâm dininin hukukî bir meselesi ve hükmü olmakla Allah'ın emri demektir. Zaten Peygamber ne getirdi ise, hep Allah'ın izni ve emri ile getirmiştir. Bu bakımdan hüküm itibariyle hadîs-i şerif de diğer âyetler arasında bir âyetmiş gibi gösterildi. Üçte birden fazla vasiyyet yapıldığı takdirde, veresenin muvafakati bahis konusu olur. Buna rıza gösterİrlerse, geçerli olur, değilse yalnız üçte bir mİk-tarınca vasiyyeti yerine getirirler. Bİr de hak sahibi olan varislere vasiyyet yapıldmıyacağını diğer bir hadîs-i şerifte Hazreti Peygamber buyurmuştur.
4— Bilindiği üzre İslâm'ın ilk devrinde şarap içmek haram değildi. Sonra S a ' d 'in başından geçen vak'ayi, Sa'd Hazreti Peygambere anlatınca Cenab-ı Hak Mâide sûresinin 90. âyetini inzal ederek, şarap i;meyİ haram kıldı. Âyet Medine'de nazil oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 24, /77
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. Ebu Zürare Musab b. Sa'd ez-Zührî (Musab b. Sa'd b. Ebu Vakkas b. Üheyb)
3. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
4. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Firyabî (Muhammed b. Yusuf b. Vakıd b. Osman)
Konular:
Fe'y ve Ganimet
Haklar, Anne hakkı
İçki, haramlığı
İsyan, anne-babaya isyan, saygısızlık
Kur'an, Nüzul sebebleri
Sahabe, çektikleri sıkıntılar
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Siyer, hicret, öncesinde Mekke ve hatıralar
Vasiyet, malın ne kadarı?