109 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona İsmail b. İbrahim, ona Ziyad b. Müharik, ona Taysele b. Meyyas şöyle demiştir: Ben bir zaman Necedât fırkasına katılmış ve büyük günah olduğunu düşündüğüm bazı günahlar işlemiştim. Bu durumu İbn Ömer'e (ra) anlattım. O da 'hangi günahlar ? diye sordu.' Ben de 'şunu yaptım, bunu yaptım' diye bazı şeyler saydım. Bunu üzerine İbn Ömer bana şöyle söyledi: Bu anlattıkların büyük günahlardan değildir. Büyük günahlar şu dokuz şeydir : 1- Allah'a ortak koşmak [Allah’tan başkasını ilah kabul etmek] 2- Haksız yere adam öldürmek 3— Savaşta düşman karşısından kaçmak 4- İffetli kadına zina iftirasında bulunmak 5— Faiz yemek 6— Yetim malı yemek 7— Mescid-i Haram'da günah işlemek 8— İnsanlarla alay etmek 9— Kendilerine itaatsizlik, saygısızlık ederek ana-babayı ağlatmak. İbn Ömer bunları söyledikten sonra bana dedi ki: 'Cehennemden korkuyor ve Cennete girmek istiyor musun?' Ben de: 'Evet, Allah'a yemin olsun ki', dedim. Bana sordu: 'Annen-baban hayatta mı?' 'Yalnız annem yanımda', dedim. Bunun üzerine bana şunu söyledi: 'Allah'a yemin ederim ki, eğer annene gönlünü alacak güzel sözler söylersen ve ona yemek yedirirsen (geçimini üstlenip ihtiyaçlarını karşılarsan), büyük günahlardan da kaçındığın takdirde, muhakkak Cennet'e girersin.'
Açıklama: Necedât fırkası hakkında bk. https://islamansiklopedisi.org.tr/necedat
Bize Ali b. Hucr, ona Muhammed b. Yezid el-Vâsitî, ona Müstelim b. Saîd, ona Rumeyh el-Cüzâmî, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Ganimet belli kişilerin elinde dönüp dolaşır hale getirilince, emanet ganimet bilinince, zekât ağır bir borç gibi görülünce, dinden başka bir maksatla ilim öğrenilince, adam annesini hor görüp hanımına itaat edince, babasını başından def edip dostunu yanı başında tutunca, mescitte sesler yükselince, kabilenin başına en fasıkları efendi olunca, bir kavmin lideri onların en rezilleri olunca, zararından korunmak maksadıyla bir adama hürmet gösterilince, şarkıcı cariyeler ve çalgı çengi meclisleri aleni hale gelince, su gibi içki içilince, bu ümmetin sonradan gelenleri öncekilere lanet okuyunca beklesinler ki kıpkızıl bir rüzgâr, bir sarsıntı, yerin dibine geçirilme, hilkatlerin değiştirilmesi, gökten gelecek bir azap gelsin. Artık ipi kopan bir gerdanlığın peş peşe dağılan taneleri gibi azaplar art arda kopar gelir.” Ebu İsa dedi ki: Bu hususta Ali’den gelmiş rivayet de vardır. Bu ise garib bir hadistir, sadece bu rivayetini biliyoruz.
Bize Ahmed b. Muhammed (b. Musa), ona Abdullah b. Mübarek (b. Vadıh), ona Mesudî (Abdurrahman b. Abdullah b. Utbe b. Abdullah b. Mesud), ona Velid b. Ayzâr, ona Ebu Amr eş-Şeybanî, ona da İbn Mesud şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'a (sav) 'Ya Rasulullah! Amellerin en faziletlisi hangisidir?' diye sordum. "Vaktinde kılınan namazdır." buyurdu. 'Ya Rasulullah! Ondan sonra hangisidir?' dedim. "Anne babaya iyi davranmaktır." buyurdu. 'Ya Rasulullah! Peki ondan sonra hangisidir?' diye sordum. "Allah yolunda cihad etmektir." buyurdu. Sonra da benimle konuşmasını sonlandırdı. Eğer ona sormaya devam etseydim, o da bana cevap vermeye devam edecekti. Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Amr eş-Şeybanî'nin adı Sa'd b. İyas'tır. Ayrıca bu, hasen sahih bir hadistir. eş-Şeybanî, Şu'be ve başkaları bu hadisi Velid b. Ayzâr'dan rivayet etmiştir. Yine bu hadis, Ebu Amr eş-Şeybanî'nin İbn Mesud'dan aktardığı başka tariklerle de rivayet edilmiştir.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona Abdurrahman, ona da Ebu Hureyre'nin (ra)rivayet ettiğine göre Rasûlullah sav) şöyle buyurmuştur: "İki kadın, yanlarında erkek çocukları olduğu bir sırada, bir kurt geldi ve çocuklardan birini kapıp gitti. Bunun üzerine kadınlardan biri arkadaşına “kurt senin çocuğunu götürdü” dedi. Diğer kadın da “hayır, senin çocuğunu götürdü” dedi. Bunun üzerine davalarını Davud'a (as) arz ettiler. O da çocuğun büyük kadının olduğuna hükmetti. Bu iki kadın oradan çıktıktan sonra Davud'un oğlu Süleyman'a (as) gidip durumu ona bildirdiler. Süleyman (as) “bana bir bıçak getirin de çocuğu iki kadın arasında paylaştırayım” dedi. Bunun üzerine küçük kadın “aman öyle yapma! Allah sana merhamet etsin! Çocuk bu kadınındır” dedi. Bunun üzerine Süleyman çocuğun, küçük kadının çocuğu olduğuna hükmetti." Ebu Hureyre der ki: Vallahi ben "Sikkîn" kelimesini o güne kadar hiç işitmemiştim. Biz bıçağa sâdece "Müdye" diyorduk.
Bize Kubeysa, ona Süfyan, ona Süheyl b. Ebu Salih, ona babası, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir: "Çocuk, hiç bir iyilikle babanın hakkını ödeyemez; ancak onu köle olarak bulur da satın alarak hürriyetine kavuşturursa hakkını ödemiş olur."
Açıklama: Manastır: Müfessirler, Kur’an’daki savâmi‘ (tekili savmaa) kelimesinin (el-Hac 22/40) “üst kısmı sivri yüksek binalar” anlamında hıristiyan rahiplerinin manastırlarını veya Sâbiî mistiklerinin zâviyelerini tanımladığını belirtmişlerdir (İbn Kesîr, X, 76; Elmalılı, V, 3409) bk. https://islamansiklopedisi.org.tr/manastir