1728 Kayıt Bulundu.
Bize İshak, ona Ali b. Hüseyin, ona babası, ona Yezid en-Nahvî, ona İkrime, ona İbn Abbas, Allah'ın (azze ve celle) 'Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme!...Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse...' [İsra, 17/23-24] ayetini, Berâe (Tevbe) süresindeki 'Müşriklerin cehennemlik oldukları, müminler nezdinde açıklık kazandıktan sonra, akraba bile olsalar, peygamber de, müminler de onların bağışlanmalarını dileyemezler.' [Tevbe, 9/113] ayet-i kerimesinin nesh ettiğini anlatmıştır.
Aynı isnad ile (Bize Yezîd, ona Muhammed b. Amr, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hureyre şöyle demiştir): Yahudi'nin biri Medine çarşısında “Hz. Musa'yı bütün insanlardan üstün kılan (Allah)'a yemin olsun” dedi. Ensar'dan bir adam da Yahudi'ye bir tokat attı ve “Rasulullah (sav) aramızda iken sen böyle diyorsun” dedi Bunun üzerine Yahudi gelip Rasulullah'a (sav) durumu anlattı. Hz. Peygamber (sav) de "O gün sûra üflenir; Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde kim varsa kıyâmetin dehşetinden çarpılıp cansız yere serilir. Sonra sûra bir daha üflenir; bir de bakarsın ki, bütün ölüler dirilip kabirlerinde ayağa kalkmış, merak ve endişe içinde etraflarına bakınıp duruyorlar" (Zümer, 68) ayetini okuyup şöyle buyurdu: "Şüphesiz ilk dirilen ben olurum ve bir de bakarım ki Musa, Arş'ın direklerinden birine tutunmuş duruyor. Artık bilemiyorum, acaba benden önce mi uyandı, yoksa Allah'ın istisna ettiklerinden miydi? Kim, benim, Yunus b. Mettâ'dan daha hayırlı olduğumu söylerse yalan söylemiş olur."
Açıklama: Hadis sahih isnad ise Muhammed b. Amr dolayısıyla hasendir.
Bize Musa b. Davud ve Yunus b. Muhammed, onlara Fuleyh b. Süleyman, ona Hilal b. Ali, ona da Atâ b. Yesâr şöyle demiştir: Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaştım ve ona “Hz. Peygamber'in Tevrat'ta geçen özelliklerini haber verir misin?” dedim, bana şöyle cevap verdi: Evet, vallahi Hz. Peygamber'in (sav) Kur'an'daki sıfatları Tevrat'ta da yer almaktadır: "Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeleyici, uyarıcı" (Ahzâb, 45) "ve ümmîlere koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin! Seni mütevekkil olarak isimlendirdim. Sen, öfkeli, sert, çarşı-pazarda bağırıp çağıran biri değilsin. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, aksine bağışlar ve hataları görmezden gelirsin. Yoldan çıkmış kavim “Allah'tan başka ilah yoktur” deyinceye ve bu sayede kör gözler, sağır kulaklar ve kilitli kalpler açılıncaya kadar Allah onun canını almayacak." Atâ der ki: Kâ'b ile karşılaştım ve ona bu rivayeti sordum, bana birebir aynısını aktardı. Sadece "أَعْيُنًا عُمْيًا وَآذَانًا صُمًّا وَقُلُوبًا غُلْفًا" bölümünü kendi lehçesiyle "أَعْيُنًا عُمُومَى وَآذَانًا صُمُومَى وَقُلُوبًا غُلُوفَى" şeklinde söyledi. Yunus rivayetinde "غُلْفَى" şeklinde söylemiştir.