Giriş

Bize Muhammed b. Tarif b. Halife el-Becelî, ona Muhammed b. Fudayl, ona Ebu Malik el-Eşca'i, ona Ebu Hazim ona da Ebu Hureyre; (T) Yine (aynı senedle) Ebu Malik, ona Rib'î, ona da Huzeyfe'den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebareke ve Teâlâ (kıyamette) insanları toplayacak. Müminler ayakta beklerler, nihâyet cennet onlara yaklaştırılır. Bunun üzerine Âdem'e gidip 'Ey babamız! Bizim için cennetin açılmasını talep et' derler. Hz. Âdem 'Sizi cennetten çıkaran, babanız Âdem'in hatası değil miydi? Dolayısıyla ben bu işin adamı değilim, siz oğlum Halîlullah İbrahim'e gidin' diyecek. Hz. İbrahim de onlara 'Ben de bu işin adamı değilim. Ben ancak perdelerin gerisinden halîl (dost) idim. Siz, Allah'ın kendisiyle konuştuğu Musa'ya gidin' diyecek. Hemen Hz. Musa'ya gidecekler. Hz. Musa da 'Ben de bu işin adamı değilim. Siz, Allah'ın kelimesi ve rûhu olan İsa'ya gidin' diyecek. Hz. İsa da 'Ben de bu işin adamı değilim' diyecek. Sonra insanlar Muhammed'e (sav) gidecekler. O da hemen kalkar, kendisine (şefaat için) izin verilir. O sırada emanet ile sıla-i rahim gönderilir. Sırât’ın sağ ve sol tarafına yerleştirilir. Sizin ilk kafileniz Sırât’tan şimşek gibi geçer. Bu sırada ben 'Anam babam sana fedâ olsun, şimşek gibi geçmek ne demektir?' diye sordum. Hz. Peygamber (sav) 'Şimşeği hiç görmediniz mi? Göz kırpacak kadar bir zaman içinde nasıl geçiyor?' buyurdu ve şöyle devam etti: Sonrakiler sırasıyla rüzgâr gibi, kuşlar gibi ve koşan insanlar gibi geçerler. Onları amelleri bu şekilde geçirecektir. O sırada Peygamberiniz de Sırât üzerinde duracak ve Rabbim, 'selâmet ver! Selâmet ver!' diyecektir. Nihayet kulların amelleri, onları oradan geçirmekten âciz kalacak, hatta insan oraya gelecek, yürümeye gücü yetmeyecek, ancak sürünecek. Sırât’ın iki yanında görevlendirilmiş çengeller asılıdır, bunlar yakalamakla emredildikleri kişileri alırlar. Bu yüzden insanlardan bazıları yara bere içinde kurtulur, bazıları da cehenneme atılır." Ebu Hureyre der ki: Ebu Hureyre’nin hayatı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, cehennemin dibi yetmiş yıllık yoldur.


Açıklama: “Emânet” ile “Sıla-i rahim”in, Sırât’ın iki yakasına oturtulması, bu iki şeyin önemini gösterir. Emânet, daha çok insan hakları ile; Sıla-i rahim de beşerî ilişkilerle alâkalı bir husustur. Bunların oraya oturtulmaları da, bu konularda yapılan yanlışlıkların mutlaka adâlete uygun şekilde sorgulanıp hesabının görüleceği anlamındadır.

    Öneri Formu
1391 M000482 Müslim, İman, 329

Bize Suveyd b. Nasr, ona Abdullah b. Mübarek, ona Ebu Hayyan et-Teymî, ona Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah'a (sav) bir gün et getirilmiş ve kendisine, (etin) sevdiği tarafı olan kol kısmı ikram edilmişti. Hz. Peygamber (sav) ondan bir ısırık aldıktan sonra şöyle buyurmuştur: "Ben kıyamet günü insanların efendisiyim! Bunun neden olduğunu bilir misiniz? Allah, Kıyamet günü insanların, ilklerini ve sonuncularını düz bir yerde toplar. Onlara münadiyi işittirir. Onlara görmeyi keskinleştirir. Güneş de yaklaşır. İnsanları güç yetiremeyecekleri ve tahammül edemeyecekleri gam ve keder kaplar. İnsanların bir kısmı, bir kısmına, 'içinde bulunduğunuz hali görmüyor musunuz? Başınıza geleni görmüyor musunuz? Rabbiniz için size şefaatçi olacak birine bakmaz mısınız?' der. İnsanların bir kısmı, diğer bir kısmına 'Adem'e gidin' der. Adem'e gelirler ve 'ey Adem! Sen, insanların babasısın. Allah seni kudreti ile yarattı, sana ruhundan üfledi ve meleklere emretti de sana secde ettiler. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Adem 'Rabbim bugün, o kadar öfkelendi ki ne bundan önce, ne de bundan sonra böyle öfkelenmeyecektir. O bana ağacı yasakladı. Ben ise ona isyan ettim! Ben derdime yanarım. Benden başkasına, Nuh'a gidin' der. Nuh'a gelir ve 'ey Nuh! Sen yeryüzündeki peygamberlerin ilkisin. Allah seni şükreden bir kul olarak isimlendirdi. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Nuh onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Benim kavmime ettiğim bir dua vardı, (bundan dolayı ben şefaatte bulunamam), ben kendi derdime düştüm. Siz İbrahim'e (sav) gidin' der. İbrahim'e gelip 'sen Allah'ın Peygamberi, yeryüzündeki dostusun. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. İbrahim onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Ben üç defa yalan söyledim -Ebu Hayyân bu yalanları hadiste zikretmektedir.- ben kendi derdime düşmüşüm, siz benden başkasına, Musa'ya gidin' der. Musa'ya (sav) gelip 'ey Musa! Sen, Allah'ın Rasulüsün. Allah, elçiliğine seçerek ve seninle konuşarak seni üstün kılmıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Musa onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. Ben öldürmemem gereken birini öldürdüm. Ben kendi derdime düşmüşüm. Siz İsa'ya (sav) gidin. İsa'ya gelip 'ey İsa! Sen, Allah'ın Rasulüsün. İnsanlarla beşikte iken konuştun. Allah'ın, Meryem'e kendisinden ulaştırdığı bir kelimesi ve ondan bir ruhsun. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun. İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. İsa onlara 'Rabbim bugün bundan önce olmadığı kadar öfkelendi. Bundan sonra bunun gibi de öfkelenmeyecektir. -Hz. Peygamber, onun bir hatasını zikretmedi- Ben kendi derdime düşmüşüm. Siz benden başkasına, Muhammed'e (sav) gidin' der. En sonunda bana gelip 'ey Muhammed! Sen, Allah'ın Rasulü ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır. Bizim için Rabbine şefaat dileğinde bulun İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Başımıza geleni görmüyor musun?' derler. Ben de kalkıp Arş'ın altına gelirim. Rabbim için secdeye kapanırım. Ardından Allah, bana ihsanda bulunur. Benden önce kimseye ihsanda bulunmadığı Hamd cümlelerini ve güzel övgülerini bana ilham eder. Ardından 'ey Muhammed! Kaldır başını, iste verilsin, Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilir. Ben de başımı kaldırıp 'ya Rabbi! Ümmetim, ümmetim' derim. Bunun üzerine bana 'ey Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyecek olanları cennet kapılarının sağ kapısından cennete koy. Onlar, bu kapı dışındaki (kapılarda da) insanların ortaklarıdırlar' denilir. Muhammed'in canını kudretinde bulundurana yemin olsun ki, cennet kapılarından ikisinin arası Mekke ile Hecer arası ya da Mekke ile Busrâ arası gibidir." [Bu hususta Ebu Bekir es-Sıddık, Enes, Ukbe b. Âmir ve Ebu Saîd’den de rivayetler gelmiştir. Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Ebu Hayyan et-Teymî’nin adı Yahya b. Saîd b. Hayyan olup Kûfelidir, sika bir ravidir. Ebu Zur’a b. Amr b. Cerir’in adı ise Herim’dir.]


    Öneri Formu
14180 T002434 Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyâme, 10

Bize Ebu Rabi' el-Atekî, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezîi;(T) Bize Said b. Mansur –lafız ona aittir-, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezi şöyle rivayet etmiştir: Sabit'i aracı kılarak Enes b. Malik’e gittik. Yanına vardığımızda kuşluk namazı kılıyordu. Sabit bizim için izin istedi. Huzuruna girdik. Sabit'i yanına döşeğine oturttu. Sabit 'Ey Ebu Hamza! Basralı kardeşlerin senden kendilerine şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar' dedi. Enes 'Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur' dedi: "Kıyamet günü geldiğinde insanlar deniz dalgaları gibi hercümerç olacak, birbirlerine karışacaklar. Sonra Âdem'e gelip 'Zürriyetine şefaat et' diyecekler. Hz. Âdem (as) 'Ben ona ehil değilim. Siz İbrahim’e gidin. Çünkü o Allah’ın dostu, halilidir' diye karşılık verecek. Bunun üzerine İbrahim’e gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Musa’ya gidin, o Allah’ın kendisiyle konuştuğu kişi (Kelîmullah)’tır' dedi. Ardından Musa’nın yanına gelecekler. Musa onlara 'Ben buna ehil değilim. İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir' diyecek. Hz. İsa’ya gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Muhammed'e (sav) gidin' diyecek. Sonunda bana gelecekler. Ben onlara 'Evet, ben bu işe ehilim' deyip Hemen oradan ayrılıp Rabbimin huzuruna gitmek için izin isteyeceğim. Bene izin verilecek. Onun huzurunda kalkıp şu an bilemediğim bazı dualarla hamd edeceğim. Rabbim bana bunları ilham edecek. Sonra Rabbime secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. O zaman 'Haydi git! Kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar' buyuracak. Ben gidip bunu yapacağım. Sonra yine Rabbime dönüp hamd ve sena edeceğim, ona secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır' denilecek. Ardından Rabbim 'Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Sonra bana 'Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı cehennemden çıkar' denilecek. Ben de onları oradan çıkaracağım. Sonra tekrar Rabbime gidip ona hamd ü sena edeceğim. Ardından ona secde edeceğim. Bana 'Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Bana 'Haydi git, hardal tanesinden kat kat küçük da olsa, kalbinde iman olanları da cehennemden çıkar' denilecek." İşte Enes’in bize rivayet ettiği bu hadistir. Onun yanından kalktık. Çölün yüksek bir yerine varınca “Hasan’ın yanına uğrayıp ona bir selam versek. O şimdi Ebu Halife’nin evinde gizlenmiştir” dedik. Onun huzuruna girip selam verdik ve “Ey Ebu Said! Kardeşin Ebu Hamza’nın yanından geldik. Bize şefaat hakkında rivayet ettiği hadis gibi başka bir hadis duymamıştık” dedik. Ebu Said “Neymiş o hadis, söyleyin bakalım” dedi. Bu hadisi kendisine aktardık. “Devam edin” dedi. “Bize bundan daha fazlasını söylemedi” dedik. Bunun üzerine “O bu hadisi bize yirmi yıl önce rivayet etti. O zaman tamdı. Şimdi bazı kısımlarını bırakmış. Unuttu mu yoksa, dayanıp güvenirsiniz diye size rivayet etmek mi istemedi bilemiyorum” dedi. Biz “Kalan kısmını bize aktar” dedik. Güldü ve “İnsan aceleden yaratılmıştır. Bunu size zaten hadisi rivayet etmek istediğim için söyledim” dedi ve şöylece rivayet etti: "Sonra dördüncü defa rabbime döneceğim. Ona aynı şekilde hamd ve sena edip secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben de 'Rabbim! 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyen herkes için bana izin ver' diyeceğim. Rabbim 'Bu senin hakkın değildir. Ancak izzetim, yüceliğim ve azametime yemin olsun ki Allah'tan başka ilah yoktur diyenleri cehennemden ben çıkaracağım' buyuracaktır. " [Ravi Ma'bed şöyle der ki: Hasan üzerine şehadet ederim ki o bize, bu hadisi, Enes b. Malik’ten işittiğini söyleyerek rivayet etti ve “Zannederim yirmi sene önce, o zaman derli topluydu” dedi.]


    Öneri Formu
1379 M000479 Müslim, İman, 326

Bize Yahya b. Mâlik, ona Zeyd b. Ebî Üneyse, ona Abdülhamîd b. Abdurrahman b. Zeyd b. Hattâb, ona Müslim b. Yesâr el-Cühenî şöyle rivâyet etmiştir: Ömer b. Hattâb’a "Hani Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine şâhit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuştu. Onlar da “Evet, şâhitlik ederiz ki sen bizim Rabbimizsin” demişlerdi. Böyle yaptık ki kıyâmet günü “Doğrusu bizim bundan haberimiz yoktu!” demeyesiniz." [A’râf, 7/172] ayetinin manası sorulunca, bu ayet Rasulullah’a (sav) sorulduğunda O’nun şöyle buyurduğunu işittim' dedi: "Şüphesiz ki Allah Teâlâ Âdem'i yarattı. Sonra kudret eliyle sırtını sıvazlayıp ondan zürriyetini çıkardı ve 'Bunları cennet için yarattım, cennetliklerin amelini işleyecekler' dedi. Sonra yine Âdem'in sırtına dokunup ondan bir nesil daha çıkardı ve 'Bunları cehennem için yarattım. Cehennem ehlinin amelini işleyecekler' buyurdu. Bir adam 'Ey Allah’ın rasûlü! O zaman amelin ne yararı var?' deyince Hz. Peygamber 'Şüphesiz ki Allah, bir kulu cennetlik yaratınca ölünceye kadar ona cennet ehlinin amelini işletir ve bu sayede onu cennete sokar. Bir kulu da cehennem için yaratınca, ona da ölünceye kadar cehennem ehlinin amelini işletir ve bu sebeple onu cehenneme sokar' buyurdu."


    Öneri Formu
38550 MU001627 Muvatta, Kader, 1

Bize Abdullah, ona Muhammed b. Ya’kub ez-Zübâlî, ona Mu’temir b. Süleymân, ona babası (Süleyman b. Abdurrahman), ona Rabî b. Enes, ona Rufey Ebu Âliye şöyle rivayet etmiştir: "Ubey b. Ka’b, Aziz ve Celil olan Allah’ın 'Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' buyurdu. Onlar da 'Evet biz buna şâhit olduk' dediler' [A’raf: 7/172] ayeti hakkında şöyle dedi: Allah önce onları bir araya topladı, sonra ayrı ayrı ruhlar kıldı, ardından kendilerini şekillendirdi ve en sonunda konuşmalarını istedi, onlar da konuştular. Sonra Allah onlardan ahit (söz) ve misak (bağlılık) alıp 'Ben sizin rabbiniz değil miyim?' diyerek onları kendi sözlerine şahit tuttu ve 'kıyamet günü biz bunu bilmiyorduk, dememeniz için yedi kat göğü ve yeri size şahit tutuyorum. Ayrıca atanız Âdem’i de bu olaya şahit tutuyorum. Bilin ki benden başka ilah ve rab yoktur. O halde bana hiçbir şeyi ortak koşmayın. Size peygamberlerimi göndereceğim ve onlar da aldığım söz ve misakımı size hatırlatacaklar. Bir de size kitaplarımı indireceğim' buyurdu. Bunun üzerine ruhlar 'Biz şehadet ederiz ki Sen bizim Rabbimiz ve İlâhımızsın, Senden başka Rabbimiz yoktur' diye ikrar ve itirafta bulundular. Sonra Allah Teâlâ, Âdem’i (as) onları görebileceği şekilde yükseltti ve Adem gördü ki onlardan kimi zengin, kimi fakir, kimi güzel, kimi de çirkin... Bunun üzerine 'Rabbim! Keşke kullarını eşit yaratsaydın' dedi. Allah Teâlâ 'Ben şükredilmekten hoşlanırım' buyurdu. Bundan sonra Hz. Âdem, onların içinde, kendilerinden risâlet ve nübüvvet konusunda özel bir söz ve misak alınmış peygamberleri halka ışık saçan kandiller gibi gördü. Yüce Allah'ın 'Hani Biz, peygamberlerden; Senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem Oğlu İsa'dan söz almıştık. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık.' [Ahzâb, 33/7] ayeti buna işaret etmektedir. İsa (as), o ruhların içindeydi, Allah onu Meryem'e gönderdi." [Ubey'den nakledildiğine göre, ruh Meryem'in ağzından (bedenine) girmiştir.]


    Öneri Formu
70433 HM021552 İbn Hanbel, V, 135

Bize Ebu Rabi' el-Atekî, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezîi;(T) Bize Said b. Mansur –lafız ona aittir-, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezi şöyle rivayet etmiştir: Sabit'i aracı kılarak Enes b. Malik’e gittik. Yanına vardığımızda kuşluk namazı kılıyordu. Sabit bizim için izin istedi. Huzuruna girdik. Sabit'i yanına döşeğine oturttu. Sabit 'Ey Ebu Hamza! Basralı kardeşlerin senden kendilerine şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar' dedi. Enes 'Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur' dedi: "Kıyamet günü geldiğinde insanlar deniz dalgaları gibi hercümerç olacak, birbirlerine karışacaklar. Sonra Âdem'e gelip 'Zürriyetine şefaat et' diyecekler. Hz. Âdem (as) 'Ben ona ehil değilim. Siz İbrahim’e gidin. Çünkü o Allah’ın dostu, halilidir' diye karşılık verecek. Bunun üzerine İbrahim’e gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Musa’ya gidin, o Allah’ın kendisiyle konuştuğu kişi (Kelîmullah)’tır' dedi. Ardından Musa’nın yanına gelecekler. Musa onlara 'Ben buna ehil değilim. İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir' diyecek. Hz. İsa’ya gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Muhammed'e (sav) gidin' diyecek. Sonunda bana gelecekler. Ben onlara 'Evet, ben bu işe ehilim' deyip Hemen oradan ayrılıp Rabbimin huzuruna gitmek için izin isteyeceğim. Bene izin verilecek. Onun huzurunda kalkıp şu an bilemediğim bazı dualarla hamd edeceğim. Rabbim bana bunları ilham edecek. Sonra Rabbime secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. O zaman 'Haydi git! Kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar' buyuracak. Ben gidip bunu yapacağım. Sonra yine Rabbime dönüp hamd ve sena edeceğim, ona secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır' denilecek. Ardından Rabbim 'Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Sonra bana 'Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı cehennemden çıkar' denilecek. Ben de onları oradan çıkaracağım. Sonra tekrar Rabbime gidip ona hamd ü sena edeceğim. Ardından ona secde edeceğim. Bana 'Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Bana 'Haydi git, hardal tanesinden kat kat küçük da olsa, kalbinde iman olanları da cehennemden çıkar' denilecek." İşte Enes’in bize rivayet ettiği bu hadistir. Onun yanından kalktık. Çölün yüksek bir yerine varınca “Hasan’ın yanına uğrayıp ona bir selam versek. O şimdi Ebu Halife’nin evinde gizlenmiştir” dedik. Onun huzuruna girip selam verdik ve “Ey Ebu Said! Kardeşin Ebu Hamza’nın yanından geldik. Bize şefaat hakkında rivayet ettiği hadis gibi başka bir hadis duymamıştık” dedik. Ebu Said “Neymiş o hadis, söyleyin bakalım” dedi. Bu hadisi kendisine aktardık. “Devam edin” dedi. “Bize bundan daha fazlasını söylemedi” dedik. Bunun üzerine “O bu hadisi bize yirmi yıl önce rivayet etti. O zaman tamdı. Şimdi bazı kısımlarını bırakmış. Unuttu mu yoksa, dayanıp güvenirsiniz diye size rivayet etmek mi istemedi bilemiyorum” dedi. Biz “Kalan kısmını bize aktar” dedik. Güldü ve “İnsan aceleden yaratılmıştır. Bunu size zaten hadisi rivayet etmek istediğim için söyledim” dedi ve şöylece rivayet etti: "Sonra dördüncü defa rabbime döneceğim. Ona aynı şekilde hamd ve sena edip secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben de 'Rabbim! 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyen herkes için bana izin ver' diyeceğim. Rabbim 'Bu senin hakkın değildir. Ancak izzetim, yüceliğim ve azametime yemin olsun ki Allah'tan başka ilah yoktur diyenleri cehennemden ben çıkaracağım' buyuracaktır. " [Ravi Ma'bed şöyle der ki: Hasan üzerine şehadet ederim ki o bize, bu hadisi, Enes b. Malik’ten işittiğini söyleyerek rivayet etti ve “Zannederim yirmi sene önce, o zaman derli topluydu” dedi.]


    Öneri Formu
279291 M000479-2 Müslim, İman, 326

Bize Ebu Rabi' el-Atekî, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezîi;(T) Bize Said b. Mansur –lafız ona aittir-, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezi şöyle rivayet etmiştir: Sabit'i aracı kılarak Enes b. Malik’e gittik. Yanına vardığımızda kuşluk namazı kılıyordu. Sabit bizim için izin istedi. Huzuruna girdik. Sabit'i yanına döşeğine oturttu. Sabit 'Ey Ebu Hamza! Basralı kardeşlerin senden kendilerine şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar' dedi. Enes 'Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur' dedi: "Kıyamet günü geldiğinde insanlar deniz dalgaları gibi hercümerç olacak, birbirlerine karışacaklar. Sonra Âdem'e gelip 'Zürriyetine şefaat et' diyecekler. Hz. Âdem (as) 'Ben ona ehil değilim. Siz İbrahim’e gidin. Çünkü o Allah’ın dostu, halilidir' diye karşılık verecek. Bunun üzerine İbrahim’e gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Musa’ya gidin, o Allah’ın kendisiyle konuştuğu kişi (Kelîmullah)’tır' dedi. Ardından Musa’nın yanına gelecekler. Musa onlara 'Ben buna ehil değilim. İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir' diyecek. Hz. İsa’ya gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Muhammed'e (sav) gidin' diyecek. Sonunda bana gelecekler. Ben onlara 'Evet, ben bu işe ehilim' deyip Hemen oradan ayrılıp Rabbimin huzuruna gitmek için izin isteyeceğim. Bene izin verilecek. Onun huzurunda kalkıp şu an bilemediğim bazı dualarla hamd edeceğim. Rabbim bana bunları ilham edecek. Sonra Rabbime secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. O zaman 'Haydi git! Kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar' buyuracak. Ben gidip bunu yapacağım. Sonra yine Rabbime dönüp hamd ve sena edeceğim, ona secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır' denilecek. Ardından Rabbim 'Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Sonra bana 'Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı cehennemden çıkar' denilecek. Ben de onları oradan çıkaracağım. Sonra tekrar Rabbime gidip ona hamd ü sena edeceğim. Ardından ona secde edeceğim. Bana 'Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Bana 'Haydi git, hardal tanesinden kat kat küçük da olsa, kalbinde iman olanları da cehennemden çıkar' denilecek." İşte Enes’in bize rivayet ettiği bu hadistir. Onun yanından kalktık. Çölün yüksek bir yerine varınca “Hasan’ın yanına uğrayıp ona bir selam versek. O şimdi Ebu Halife’nin evinde gizlenmiştir” dedik. Onun huzuruna girip selam verdik ve “Ey Ebu Said! Kardeşin Ebu Hamza’nın yanından geldik. Bize şefaat hakkında rivayet ettiği hadis gibi başka bir hadis duymamıştık” dedik. Ebu Said “Neymiş o hadis, söyleyin bakalım” dedi. Bu hadisi kendisine aktardık. “Devam edin” dedi. “Bize bundan daha fazlasını söylemedi” dedik. Bunun üzerine “O bu hadisi bize yirmi yıl önce rivayet etti. O zaman tamdı. Şimdi bazı kısımlarını bırakmış. Unuttu mu yoksa, dayanıp güvenirsiniz diye size rivayet etmek mi istemedi bilemiyorum” dedi. Biz “Kalan kısmını bize aktar” dedik. Güldü ve “İnsan aceleden yaratılmıştır. Bunu size zaten hadisi rivayet etmek istediğim için söyledim” dedi ve şöylece rivayet etti: "Sonra dördüncü defa rabbime döneceğim. Ona aynı şekilde hamd ve sena edip secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben de 'Rabbim! 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyen herkes için bana izin ver' diyeceğim. Rabbim 'Bu senin hakkın değildir. Ancak izzetim, yüceliğim ve azametime yemin olsun ki Allah'tan başka ilah yoktur diyenleri cehennemden ben çıkaracağım' buyuracaktır. " [Ravi Ma'bed şöyle der ki: Hasan üzerine şehadet ederim ki o bize, bu hadisi, Enes b. Malik’ten işittiğini söyleyerek rivayet etti ve “Zannederim yirmi sene önce, o zaman derli topluydu” dedi.]


    Öneri Formu
279292 M000479-3 Müslim, İman, 326

Bize Ebu Rabi' el-Atekî, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezîi;(T) Bize Said b. Mansur –lafız ona aittir-, ona Hammad b. Zeyd, ona Ma'bed b. Hilal el-Anezi şöyle rivayet etmiştir: Sabit'i aracı kılarak Enes b. Malik’e gittik. Yanına vardığımızda kuşluk namazı kılıyordu. Sabit bizim için izin istedi. Huzuruna girdik. Sabit'i yanına döşeğine oturttu. Sabit 'Ey Ebu Hamza! Basralı kardeşlerin senden kendilerine şefaat hadisini rivayet etmeni rica ediyorlar' dedi. Enes 'Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur' dedi: "Kıyamet günü geldiğinde insanlar deniz dalgaları gibi hercümerç olacak, birbirlerine karışacaklar. Sonra Âdem'e gelip 'Zürriyetine şefaat et' diyecekler. Hz. Âdem (as) 'Ben ona ehil değilim. Siz İbrahim’e gidin. Çünkü o Allah’ın dostu, halilidir' diye karşılık verecek. Bunun üzerine İbrahim’e gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Musa’ya gidin, o Allah’ın kendisiyle konuştuğu kişi (Kelîmullah)’tır' dedi. Ardından Musa’nın yanına gelecekler. Musa onlara 'Ben buna ehil değilim. İsa’ya gidin. O Allah’ın ruhu ve kelimesidir' diyecek. Hz. İsa’ya gidecekler. O da 'Ben buna ehil değilim. Siz Muhammed'e (sav) gidin' diyecek. Sonunda bana gelecekler. Ben onlara 'Evet, ben bu işe ehilim' deyip Hemen oradan ayrılıp Rabbimin huzuruna gitmek için izin isteyeceğim. Bene izin verilecek. Onun huzurunda kalkıp şu an bilemediğim bazı dualarla hamd edeceğim. Rabbim bana bunları ilham edecek. Sonra Rabbime secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. O zaman 'Haydi git! Kalbinde buğday veya arpa tanesi kadar imanı olanı cehennemden çıkar' buyuracak. Ben gidip bunu yapacağım. Sonra yine Rabbime dönüp hamd ve sena edeceğim, ona secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır' denilecek. Ardından Rabbim 'Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' buyuracak. Ben de 'Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Sonra bana 'Kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı cehennemden çıkar' denilecek. Ben de onları oradan çıkaracağım. Sonra tekrar Rabbime gidip ona hamd ü sena edeceğim. Ardından ona secde edeceğim. Bana 'Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben 'Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!' diyeceğim. Bana 'Haydi git, hardal tanesinden kat kat küçük da olsa, kalbinde iman olanları da cehennemden çıkar' denilecek." İşte Enes’in bize rivayet ettiği bu hadistir. Onun yanından kalktık. Çölün yüksek bir yerine varınca “Hasan’ın yanına uğrayıp ona bir selam versek. O şimdi Ebu Halife’nin evinde gizlenmiştir” dedik. Onun huzuruna girip selam verdik ve “Ey Ebu Said! Kardeşin Ebu Hamza’nın yanından geldik. Bize şefaat hakkında rivayet ettiği hadis gibi başka bir hadis duymamıştık” dedik. Ebu Said “Neymiş o hadis, söyleyin bakalım” dedi. Bu hadisi kendisine aktardık. “Devam edin” dedi. “Bize bundan daha fazlasını söylemedi” dedik. Bunun üzerine “O bu hadisi bize yirmi yıl önce rivayet etti. O zaman tamdı. Şimdi bazı kısımlarını bırakmış. Unuttu mu yoksa, dayanıp güvenirsiniz diye size rivayet etmek mi istemedi bilemiyorum” dedi. Biz “Kalan kısmını bize aktar” dedik. Güldü ve “İnsan aceleden yaratılmıştır. Bunu size zaten hadisi rivayet etmek istediğim için söyledim” dedi ve şöylece rivayet etti: "Sonra dördüncü defa rabbime döneceğim. Ona aynı şekilde hamd ve sena edip secde edeceğim. Bana 'Ey Muhammed! Başını kaldır. Dile sözün işitilsin, iste, istediğin verilsin. Şefaat et, şefaatin kabul edilsin' denilecek. Ben de 'Rabbim! 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyen herkes için bana izin ver' diyeceğim. Rabbim 'Bu senin hakkın değildir. Ancak izzetim, yüceliğim ve azametime yemin olsun ki Allah'tan başka ilah yoktur diyenleri cehennemden ben çıkaracağım' buyuracaktır. " [Ravi Ma'bed şöyle der ki: Hasan üzerine şehadet ederim ki o bize, bu hadisi, Enes b. Malik’ten işittiğini söyleyerek rivayet etti ve “Zannederim yirmi sene önce, o zaman derli topluydu” dedi.]


    Öneri Formu
279293 M000479-4 Müslim, İman, 326

Bize Hişâm b. Ammâr ile Yakub b. Humeyd b. Kâsib, onlara Süfyân b. Uyeyne, ona Amr b. Dînâr, ona Tavus, ona da Ebu Hureyre (ra.) Rasulullah’ın (sav.) şöyle buyurduğunu haber verdi: "Âdem ile Musa tartıştılar. Musa, Âdem’e “ey Âdem, sen babamızsın, ama işlediğin günahla bizi zarara uğrattın ve cennetten çıkarttın” dedi. Âdem de cevaben “ey Musa, Allah, insanlar içinden konuşmak üzere seni seçti, senin için eliyle Tevrat’ı yazdı. Böyleyken, Cenâb-ı Hakk’ın, beni yaratmadan kırk yıl önce hakkımda takdir buyurmuş olduğu bir şeyden dolayı beni kınıyor musun?” dedi. Böylece Âdem, Musa’yı susturdu. Böylece Âdem, Musa’yı susturdu. Böylece Âdem, Musa’yı susturdu." Hz. Peygamber (sav) son cümleyi üç defa tekrar etti.


    Öneri Formu
279303 İM000080-2 İbn Mâce, Sunne, 10


    Öneri Formu
13481 M007054 Müslim, Sıfâtu'l-Münâfıkın ve Ahkamuhüm, 27