58 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Mukâtil, ona Abdullah, ona Ebu Hayyân et-Temîmî, ona Ebu Zür'a, ona Amr b. Cerîr, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Bir defasında Rasulullah'ın (sav) sofrasına et yemeği getirildi ve kendisine hayvanın ön kolu sunuldu. Çünkü Rasulullah (sav) etin bu kısmını severdi. Ondan ön dişleriyle bir lokma kopardı. Sonra şöyle anlattı: "Ben kıyamet gününde bütün insanların efendisiyim. Bu nedendir bilir misiniz? Bütün insanlar, öncekiler ve sonrakiler olarak düz ve geniş bir sahada toplanırlar. Bu öyle bir yerdir ki orada bir tellâl sesini herkese duyuracak, bakan bir insanın gözü de orada bulunan mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık insanların gamı, meşakkati dayanamayacakları ve taşıyamayacakları bir dereceye ulaşacak. Bu sırada insanlar birbirine: Size ulaşan felaketi görmüyor musunuz? Rabbinizin huzurunda şefaat edecek bir şefaatçi neden aramıyorsunuz? diyecekler. Bunun üzerine mahşer halkının bazısı bazısına: Haydi Âdem 'e gidiniz! diyecek, akabinde insanlar Âdem Peygamber'e gidecekler ve ona: Sen, insan türünün babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı ve sana kendisinden ruh üfledi, sonra meleklere emretti, onlar da sana secde ettiler. Rabbine bizim hakkımızda şefaat dile. Ey atamız, içinde bulunduğumuz şu zor vaziyeti görmüyor musun? Bize ulaşan şu sıkıntıyı bilmiyor musun? diyecekler. Âdem de: Rabbim, bugün öyle öfkelenmiştir ki, ne bundan önce ne de bundan sonra bu denli öfkelenecektir. Hem Rabbim bana cennet ağacının meyvesini yemeyi yasakladığı halde ben asi davranıp yemiştim. Vay nefsim, nefsim nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye Nuh'a (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Nuh'a varacaklar ve: Ey Nuh! Sen yeryüzü halkına gönderilen rasullerin ilkisin. Allah sana Kur'ân'da 'çok şükreden kul' demiştir. Lütfen bizim için Rabb'in huzurunda şefaat et! İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görmüyor musun? diyecekler. Nuh Peygamber de: Azîz ve Celîl olan Rabbim bugün celallidir. Hem de öylesine çok ki bundan önce böyle öfkeli hale gelmemiş, bundan sonra da böyle celâllenmeyecektir. Benim de bir duam vardı onu da vaktiyle kavmimin helaki için yapmıştım. Vay nefsim, nefsim, nefsim! Şimdi siz benden başka bir şefaatçiye, İbrahim'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İbrahim'e varacaklar ve: Ey İbrahim! Sen yeryüzündeki insanlardan Allah'ın Peygamberi ve dostusun. Rabbin huzurunda bize şefaat et, içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumu görüyorsun! diyecekler. İbrahim Peygamber de onlara: Bu gün Rabbimin celâl sıfatı tecellî etmiştir. Hem de öyle bir dereceye ulaşmıştır ki daha önce böyle olmamış, bundan sonra da böyle olmayacaktır. Ben üç defa yanlış yaptım. -Ravi Ebu Hayyân hadisin içinde bunları zikretmiştir.- Vay nefsim, vah nefsim, vah nefsim! Artık siz benden başkasına gidiniz, Musa'ya (as) gidiniz! diyecektir. Onlar da Musa'ya gidecekler ve: Ey Musa! Sen, Allah'ın rasulüsün. Allah seni elçi yapmasıyla ve seninle konuşmasıyla seni insanların nezdinde faziletli kıldı. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et! İçinde bulunduğumuz acıklı durumu görmektesin, diyecekler. Musa Peygamber de onlara: Rabbimin bugün celâl sıfatı tecellî etti, öyle ki şimdiye kadar ne bu derece öfkelenmiş ne de bundan sonra böyle öfkelenecektir. Ben ise öldürülmesi emredilmeyen bir kişiyi öldürdüm. Ah nefsim, nefsim, nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye İsa'ya (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İsa Peygamber'e gelecekler ve: Ey İsa! Sen, Allah'ın Rasulüsün ve Allah Teâlâ'nın Meryem'e koyduğu ve ondan gelen bir ruhsun, sen beşikte bir bebekken insanlara konuştun. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz acıklı hali görmektesin! diyecekler. İsa Peygamber de onlara: Rabbim bugün, bundan önce benzeri görülmemiş bundan sonra da bir benzeri görülmeyecek şekilde öfkelidir, diyecek ve kendine ait hiçbir günah zikretmeden: Ah nefsim, nefsim, nefsim! diye endişesini açıklayarak: Siz benden başkasına, Muhammed'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Muhammed'e gelecekler ve: Ey Muhammed! Sen Allah'ın Rasulüsün ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz durumu görmektesin! diyecekler. Bunun üzerine ben hemen arşın altına gider, Azîz ve Celîl olan Rabbime secde ederek yere kapanırım. Sonra secdemde Allah bana kendisine yapılacak hamdlerinden ve üzerine güzel senadan öylesini açıp ilham edecektir ki, benden önce onu hiçbir kimseye açmamıştır. Sonra Allah tarafından bana: 'Ey Muhammed! Başını kaldır, iste, istediğin sana verilecektir; şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır! buyurulur. Ben secdeden başımı kaldırıp: 'Ey Rabb! Ümmetim. Ey Rabb! Ümmetim, diye şefaat dileğimi söylerim. Bana: Ey Muhammed, ümmetinden üzerinde hesap ve sorgu olmayanları cennetin sağ kapısından içeri koy! Onlar cennetin diğer kapılarında da insanlarla ortaktırlar.' buyurulacak. Bundan sonra Rasulullah: 'Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, cennetin kapı kanatlarından iki kanadın arası Mekke ile Himyer veya Mekke ile Busrâ arası kadar geniştir.' dedi."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Bize Abdullah b. Salih, ona Leys, ona Yezid, ona Amr b. Ebu Amr, ona da Enes b. Malik'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde yeryüzü ilk benim kafatasımın bulunduğu yerden yarılacak, ancak bunda övünmek yok! Hamd sancağı bana verilecek, ancak bunda övünmek yok! Kıyamet gününde insanların efendisi ben olacağım, ancak bunda övünmek yok! Kıyamet gününde cennete ilk ben gireceğim. Cennetin kapısına gelecek ve kapının halkasından tutacağım. Görevli melekler “Bu kim?” diyecekler. Onlara “Ben Muhammed'im” diyeceğim. Bana kapıyı açacaklar. İçeri girip Cebbar (olan Allah'ı) karşımda görecek ve ona secde edeceğim. Allah bana “Başını kaldır Ey Muhammed! Konuş, konuştukların dinlenecek. Söyle, dileğin yerine getirilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek” buyuracak. Ben de başımı kaldırıp “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyeceğim. Allah bana “Ümmetine git ve kalbinde arpa tanesi ağırlığında imanı olanları cennete koy” buyuracak. Ben de gidip kalbinde bu kadar imanı olanları cennete koyacağım. Sonra tekrar Cebbar (olan Allah'ı) karşımda görecek ve ona secde edeceğim. Allah bana “Başını kaldır Ey Muhammed! Konuş, konuştukların dinlenecek. Söyle, dileğin yerine getirilecek. Şefaat et, şefaatin kabul edilecek” buyuracak. Ben de başımı kaldırıp “Ya Rabbi! Ümmetim, Ümmetim!” diyeceğim. Allah bana “Ümmetine git ve kalbinde hardal tanesi ağırlığında imanı olanları cennete koy” buyuracak. Ben de gidip kalbinde bu kadar imanı olanları cennete koyacağım. İnsanların hesapları görülecek ve ümmetimden geriye kalanlar cehennem ehliyle birlikte ateşe konulacak. Cehennem ehli, ümmetimden cehenneme girenlere “Allah'a ibadet etmeniz ve ona hiç bir şeyi ortak koşmamanız sizi cehenneme girmekten alıkoymadı” diyecek. Bunun üzerine Cebbar (olan Allah) “İzzetime yemin olsun ki onları cehennemden azat edeceğim” buyuracak. (Görevli meleklerini) cehennemdeki müminlere gönderecek ve onlar, oradan, (derileri) yanmış bir halde çıkacak. Ardından hayat nehrine girecekler. Tıpkı selin önüne katıp sürüklediği şeylerin içinde tohumun yeşerip bittiği gibi hayat nehrinin içinde vücutlarındaki yanıklardan (hızlıca) kurtulacaklar. Ardından gözlerinin arasına “Bunlar Allah'ın cehennemden azat ettiği kimselerdir” yazılacak. Daha sonra götürülüp cennete konulacaklar. Cennet ehli onlara “Bunlar cehennemliklerdir!” diyecek. Bunun üzerine Allah “Hayır onlar Cebbar (olan Allah'ın) cehennemden azat ettiği kimselerdir” buyuracak."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Saîd b. Müseyyeb ona Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Müslümanlardan bir adam ile Yahudilerden bir adam karşılıklı birbirlerine sövdüler. Müslüman yemin ederken “Muhammed'i (sav) âlemlere seçkin kılan Allah'a yemin ederim” dedi. Yahudi de “Musa'yı alemlere seçkin kılan Allah'a yemin ederim” dedi. Bu arada Müslüman elini kaldırıp Yahudi'ye bir tokat yapıştırdı. Bunun üzerine Yahudi, Peygamber'e (sav) gidip kendisiyle Müslüman arasında olan biteni anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Beni Musa'dan üstün tutmayınız. Çünkü insanlar kıyamet gününde (korkudan) bayılacaklar ve onlarla birlikte ben de bayılacağım. Ancak ilk ayılan ben olacağım. Bir de ne göreyim Musa, Arş'ın bir tarafından sıkıca tutuyor. O, bayılanlar arasındaydı da benden önce mi ayıldı yoksa Allah'ın (cc) bayılmaktan muaf tuttuğu kullarından mıydı? bilemiyorum."
Bize Müsedded, ona Yahya; (T) bize Ebu Nuaym, o ikisine Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona da Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Hiçbiriniz benim, Yunus'tan daha hayırlı olduğumu söylemesin." Müsedded rivayetinde "Yunus b. Mettâ" demiştir.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Abdülaziz b. Ebu Seleme, ona Abdullah b. Fadl, ona A'rac, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Bir Yahudi ticaret eşyasını satışa sunarken, bu eşyaya, hoşuna gitmeyen bir fiyat verildi, o da “Hz. Musa'yı (as) bütün insanlardan üstün kılan (Allah)'a yemin olsun ki hayır bu olmaz” dedi. Bu sözü Ensâr'dan biri işitti ve kalkıp “Peygamber (sav) aramızda bulunduğu halde sen 'Musa'yı beşer üzerine üstün kılan Allah'a yemin ederim' diyorsun öyle mi?” diyerek Yahudi'ye bir tokat vurdu. Bunun üzerine Yahudi, Peygamber'e (sav) gitti ve “ey Ebu Kasım, benim zimmet ve himaye anlaşmam varken, falancaya ne oluyor da bana tokat atıyor?” dedi. Peygamber (sav) o sahâbîye "buna yine tokat attın?" diye sordu. Ensârlı adam da olayı anlattı. Peygamber (sav) öfke izi yüzünde görülecek derecede öfkelendi ve şöyle buyurdu: "Allah'ın peygamberlerini üstünlük yarışına sokmayın. Sûra üfürülür ve Allah'ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde kim varsa hepsi cansız bir şekilde yere düşer. Sonra Sûr'a bir daha üfürülür, ilk diriltilen ben olurum ve bir de bakarım ki Mûsâ, arşa tutunmuş bir şekilde diridir. Bilemiyorum acaba o Tur Dağındaki bayılmasında mı hesaba çekildi yoksa benden önce mi diriltildi."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Saîd b. Müseyyeb ona Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Müslümanlardan bir adam ile Yahudilerden bir adam karşılıklı birbirlerine sövdüler. Müslüman yemin ederken “Muhammed'i (sav) âlemlere seçkin kılan Allah'a yemin ederim” dedi. Yahudi de “Musa'yı alemlere seçkin kılan Allah'a yemin ederim” dedi. Bu arada Müslüman elini kaldırıp Yahudi'ye bir tokat yapıştırdı. Bunun üzerine Yahudi, Peygamber'e (sav) gidip kendisiyle Müslüman arasında olan biteni anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Beni Musa'dan üstün tutmayınız. Çünkü insanlar kıyamet gününde (korkudan) bayılacaklar ve onlarla birlikte ben de bayılacağım. Ancak ilk ayılan ben olacağım. Bir de ne göreyim Musa, Arş'ın bir tarafından sıkıca tutuyor. O, bayılanlar arasındaydı da benden önce mi ayıldı yoksa Allah'ın (cc) bayılmaktan muaf tuttuğu kullarından mıydı? bilemiyorum."
Bize Müsedded, ona Yahya; (T) bize Ebu Nuaym, o ikisine Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona da Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Hiçbiriniz benim, Yunus'tan daha hayırlı olduğumu söylemesin." Müsedded rivayetinde "Yunus b. Mettâ" demiştir.