644 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Rumh, ona el-Leys b. Sa'd, ona Ebû'z-Zübeyr, ona Süfyan b. Abdullah, ona -zannederim- Asım b. Süfyan es-Sekafî şöyle rivâyet etti: "Ashâb, Selasil gazvesine gitmişlerdi, ancak savaş vuku bulmamıştı. Bir süre orada beklediler. Sonra halife Muâviye'nin yanına döndüler. O sırada Muâviye'nin yanında Ebû Eyyub ile Ukbe b. Amir de bulunuyordu. Asım şöyle dedi: "- Ey Ebû Eyyub! Bu yıl savaşa katılamadık. Bize bildirildiğine göre dört mescidde namaz kılanın günahı bağışlanırmış." Ebû Eyyub şu cevabı verdi: "- Ey kardeşimin oğlu! Seni bundan çok daha kolay bir hayra yönlendireyim: Ben Rasûlullah'ı (sav) 'Kim emredildiği şekilde abdestini alır ve yine emredildiği şekilde namazını kılarsa daha önce işlemiş olduğu günahları bağışlanır' buyurduğunu işitmiştim." Sonra Ebû Eyyub; "- Öyle değil mi ey Ukbe!" deyince Ukbe de; "- Evet gerçekten öyle" diye karşılık verdi.
Açıklama: Hadist geçen "فرابطوا" kelimesi "Savaşa katılamadıklarından dolayı kaçırdıkları sevabı elde etmek amacıyla ibadet ve taatte bulundular." şeklinde de çevrilebilir. Ancak hadisin devamındaki ifadeler, kaçırılan sevabı telafi etme çabasının Muaviye'nin yanına geldikten sonra ortaya çıktığını ihsas ettirmektedir. Bu sebeple söz konusu kelime "Düşman ordusunun geçiş güzergahında bir süre gizlendiler" anlamındadır. el-Vellevî'nin izahı da bu mana takdirini desteklemektedir. Bk. el-Vellevî, Zahîretu'l-ukbâ, III, 365.
Bize Muhammed b. Rumh, ona el-Leys b. Sa’d, ona Ebû’z-Zübeyr, ona -zannederim- Süfyan b. Abdullah, ona da Asım b. Süfyan es-Sakafî rivâyet etti: "Müslümanlar, Selâsil gazasına çıkmışlardı, ancak savaş vuku bulmadı. Ordu bir müddet orada bekledikten sonra halife Muâviye’nin (ra) yanına döndüler. O sırada Muâviye'nin yanında Ebû Eyyub (ra) ile Ukbe b. Âmir (ra) de vardı. Asım; “- Ey Ebû Eyyub! Bu yıl gazadan mahrum kaldık. Bize, 'Dört mescitte namaz kılanın günahı af olunur' diye haber verilmişti” dedi. Ebû Eyyub cevaben; “- Ey kardeşimin oğlu, sana bundan daha kolayını sana söyleyeyim mi? Ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi: “Emredildiği gibi abdest alan ve emrolunduğu gibi namazı kılanın daha önceki işlediği günahları bağışlanır." Ebû Eyyub, yanında bulunan Ukbe'ye dönerek; "- Öyle değil mi, ya Ukbe?” diye sordu. O da; “- Evet” diye karşılık verdi.
Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe, ona Zeyd b. el-Hubâb, ona Muâviye b. Sâlih, ona Rabîa b. Yezid, ona Ebû İdris el-Havlânî ve Ebû Osman, onlara Cübeyr b. Nüfeyr b. Mâlik el-Hadramî, ona Ukbe b. Âmir el-Cühenî’nin (ra) rivayet ettiğine göre diyerek benzer bir hadisi nakletmiş, ancak "Her kim abdest alır ve şehâdet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Onun ortağı yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed (sav) onun kulu ve elçisidir, derse" ifadesini zikretmiştir.
Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe, ona Zeyd b. el-Hubâb, ona Muâviye b. Sâlih, ona Rabîa b. Yezid, ona Ebû İdris el-Havlânî ve Ebû Osman, onlara Cübeyr b. Nüfeyr b. Mâlik el-Hadramî, ona Ukbe b. Âmir el-Cühenî’nin (ra) rivayet ettiğine göre diyerek benzer bir hadisi nakletmiş, ancak "Her kim abdest alır ve şehâdet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Onun ortağı yoktur. Yine şehâdet ederim ki Muhammed (sav) onun kulu ve elçisidir, derse" ifadesini zikretmiştir.