حدثنا أحمد بن خالد قال حدثنا محمد بن إسحاق عن سعيد بن أبى سعيد عن أبيه عن أبى هريرة قال : أهدى رجل من بنى فزارة للنبي صلى الله عليه وسلم ناقة فعوضه فتسخطه فسمعت النبي صلى الله عليه وسلم على المنبر يقول يهدى أحدهم فأعوضه بقدر ما عندي ثم يسخطه وأيم الله لا أقبل بعد عامى هذا من العرب هدية إلا من قرشي أو أنصارى أو ثقفى أو دوسى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164867, EM000596
Hadis:
حدثنا أحمد بن خالد قال حدثنا محمد بن إسحاق عن سعيد بن أبى سعيد عن أبيه عن أبى هريرة قال : أهدى رجل من بنى فزارة للنبي صلى الله عليه وسلم ناقة فعوضه فتسخطه فسمعت النبي صلى الله عليه وسلم على المنبر يقول يهدى أحدهم فأعوضه بقدر ما عندي ثم يسخطه وأيم الله لا أقبل بعد عامى هذا من العرب هدية إلا من قرشي أو أنصارى أو ثقفى أو دوسى
Tercemesi:
Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Fezare oğullarından bir adam Peygamber (SailaİiahÜ Aleyhi ve Selîem)'e bir deve hediye etti. Peygamber de buna karşılık ona hediye verdi. (Adam umduğuna kavuşamayınca) bu onu kızdırdı. Bunun üzerine Peygamber (Salîaîlahü Aleyhi ve Sellem)'m minberde şöyle buyurduğunu işittim:
«— İnsanlardan biri hediye veriyor, ben de ona yanımda olan şey miktarmca mukabele ediyorum da, sonra (bu hediyem) kızdırıyor. Allah'a yemin ederim! Bu yılımdan sonra Arablardan hediye kabul etmiyeceğim; ancak Ktıreyş kabilesine mensub olanlardan, Ensar'dan, Sakaf yahud Devs kabilesinden kabul edeceğim.»[1156]
Bu hadîs-i şerîfi manaca açıklar şekilde Tirmizî Menakıb bahsinde 3940 ve 3941 sayılı hadîsleri tahrİç etmiştir ki, birincisinin manası şöyledir:
«— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre bir bedevi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e genç bir dişi deve hediye etti. Peygamber de ona böyle develerden altı tane vererek ona mukabelede bulundu. (Adam azımsayarak) bunlardan kızdı. Bu hal Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Se/femJ'e ulaştı. Peygamber Allah'a hamd edip onu övdükten sonra buyurdu:
«— Falan kimse bana bir dişi deve hediye etti; ben de bu cinsten ona altı tane vererek hediyesine karşılıkta bulundum. Böylece adam (razı olmayıp) kızgınlığa düştü. Artık karar verdim ki, Kureyş'den, Ensar'dan, yahud Devs kabilesinden olanlardan başka kimseden hediye kabul etmî-yeceğim.»
Peygamber Efendimiz Kureyş kabilesi, Medîne'lt ashab ve Devs kabi-les'nîn cömertliklerini bildiği için bunlardan hediye kabulünü uygun bulmuşlardı. Hediye, hediye verilen kimseyi memnun etmek için verilen ve karşılığında gönül rızasından başka bir şey beklenmiyen bir cömertliktir. Hediye karşıtlında daha fazla bir şey beklemek veya buria nail olmayınca kızrnak kardeşlik duygusu dışında bîr çıkar yolu aramak olur ki, bu makbul değildir. Bu şekilde hareket edenlerin hediyesini kabul etmemek yerinde olur. Hele görgü ve edebden mahrum bulunan bedevî'ler ayarındaki kimselerden kabul edilecek hediyelerin sebebiyet vereceği nahoş haller karşısında bu gibilerden hediye kabul etmemek selâmet yoludur.
Hedîye kabul edip de ona mukabele etmemek, cömertlere yakışmayan ve cimrilik ifade eden bîr haldir. Sevgi bağlarının her İki taraftan kuvvetlendirilmesi için bunun karşılıktı olması lâzımdır. Peygamber Efendimiz faz-lasiyle hediyelere mukabele etmişler ve cömertlikte de örnek olmuşlardır.[1157]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 596, /470
Senetler:
()
Konular:
Hediye, hediyeleşmek muhabbeti artırır
Hediye, Hz. Peygamber'in hediye alması
Hz. Peygamber, hitabeleri
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
حدثنا إسماعيل بن أبى أويس قال حدثني بن أبى الزناد عن موسى بن عقبة عن أبى الزبير عن جابر أنه : سمع النبي صلى الله عليه وسلم على المنبر نظر نحو اليمن فقال اللهم أقبل بقلوبهم ونظر نحو العراق فقال مثل ذلك ونظر نحو كل أفق فقال مثل ذلك وقال اللهم ارزقنا من تراث الأرض وبارك لنا في مدنا وصاعنا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164668, EM000482
Hadis:
حدثنا إسماعيل بن أبى أويس قال حدثني بن أبى الزناد عن موسى بن عقبة عن أبى الزبير عن جابر أنه : سمع النبي صلى الله عليه وسلم على المنبر نظر نحو اليمن فقال اللهم أقبل بقلوبهم ونظر نحو العراق فقال مثل ذلك ونظر نحو كل أفق فقال مثل ذلك وقال اللهم ارزقنا من تراث الأرض وبارك لنا في مدنا وصاعنا
Tercemesi:
— Cabir, Peygamber (SaHaîlahii Aleyhi ve SeUem) 'in minberde şöyle söylediğini işitmiştir:
— Peygamber Yemen tarafına bakıp:
«— Allah'ım! Kalblerini (hakka) yönelt!» dedi. Irak tarafına baktı ve bunun aynını söyledi. Bütün ufuk tarafına baktı, yine böyle söyledi. Sonra:
«— Ey Allah'ım! Bize arzın servetinden rızık ver, ölçeğimizde ve kilemizde bize bereket ver.» dedi.[943]
Rızk : Allah Tealâ'nın İnsan ve hayvanlara gönderip de bunların yemiş olduğu şeyenztk denir. Yenen şeyler bazan helâl, bazan 6a haram olur. Bunun İçin haram da nzık sayılır. Ancak insanlar, harama mübaşeret ettikleri takdirde bu kesiblerinin cezasını çekerler, sorumlu olurlar. Herkes dünyada rızkı ne ise ona kavuşur ve kimse onun rızkına engel olamaz. Allah Tealâ yaratmış olduğu bütün canlıların rızkını verir. İster yerin derinliklerinde, ister deniz diplerinde olsunlar, muhakkak nzıklanna kavuşup nasib-lerinİ alırlar. Cenab-ı Hak, Hud sûresinin 8. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruyor :
«— Yeryüzünde ne kadar canlı varsa, hepsinin rızkı Allah Tealâ üzerinedir.»
Nice mHyon ve milyarlara sahip olanlar, bu varlıklarının pek cüz'İ bir kjsmmiyiyebilmişler, sonradan gelenler daha bol vedaha kolay onlardan m'metfenmişlerdir. Çalışmak ve-kazanmak başka şeydir, rızık olarak istîfa-delenmek başka şeydir. Önemli olan Allah'ın meşru kıldığı yollardan kazanıp İsraf ve kısıntı yapmaksızın fa ya" a lan m ak ve dirie, hayır İşlerine harcamaktır.[944]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 482, /380
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, hitabeleri