305 Kayıt Bulundu.
Bize Ravh, ona Muhammed b. Ebu Hafsa, ona İbn Şihâb, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Câbir b. Abdullah şöyle demiştir: "Nübüvvetin başlangıcında Rasulullah'a (sav) bir süre vahiy gelmedi ve Ona yalnızlık sevdirildi. Bu sebeple Hira mağarasına inzivaya çekilirdi. (Hz. Peygamber (sav) bir gün Hira’dan geri dönüşünü anlatırken şöyle buyurdu:) Hira'dan dönerken yukarıdan bir ses duydum, başımı kaldırdım bir de baktım ki, bana Hira’da gelen (melek) başımın üstünde bir kürsü üzerinde oturuyor. Onu görünce şiddetli bir korkuyla yere yıkıldım. Ayıldığımda hemen ailemin yanına koştum ve 'Beni örtün, beni örtün!' dedim. Sonra Cebrâîl (as) bana geldi ve 'Ey örtüsüne bürünen! Kalk, uyar! Rabbini yücelt! Elbiseni temiz tut! Pislikten uzaklaş!' [Müddessir, 74/1-5] ayetlerini okudu."
Açıklama: mütabileriyle sahihtir.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Urve, ona da Hz. Âişe (r.anha) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e gelen vahiy, başlangıçta, uykuda sadık rüya şeklindeydi. Gördüğü her rüya sabahın aydınlığı gibi apaçık olurdu. Ardından kendisine yalnızlık sevdirildi. O, Hira mağarasına çekilir, orada ailesine dönmeden birçok gece tehannüs -ibadet- ederdi. Bunun için de yanına azık alırdı. (Azığı bittikten) sonra Hatice'nin yanına döner, yine azık alırdı. (Hal böyle iken) kendisi Hira mağarasında bulunduğunda kendisine vahiy geldi. O'na melek geldi ve 'Oku' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Ben okuma bilmem' dedi. Hz. Peygamber der ki: (Melek) beni aldı, öyle bir sıktı ki takatim kesildi. Sonra beni bıraktı ve 'Oku' dedi. Ben ise 'Okuma bilmem' dedim. Beni yine aldı ve ikinci kez takatim kesilene kadar sıktı, ardından bıraktı ve 'Oku' dedi. Ben 'Okuma bilmem' dedim. Beni (bir daha) aldı ve takatim kesilene kadar üçüncü defa sıktı, sonra bıraktı. Bana, 'Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan yarattı. Oku, rabbin en cömert olandır. O, insana, kalemle bilmediğini öğretti' Alak, 95/1-5 dedi." "Hz. Peygamber (sav) korkudan titreyerek döndü, Hatice'nin yanına girip 'Beni örtün, beni örtün' buyurdu. Korku hali ondan gidene kadar onu örttüler. Ardından o, Hatice'ye 'Ey Hatice, bana ne oluyor' diyerek başından geçenleri ona anlattı ve 'kendim için endişeleniyorum' buyurdu. Hatice ise O'na 'Asla, (bilakis) sevin! Vallahi, Allah seni asla rezil-rüsva etmez. Vallahi, sen, akrabalarınla ilgilenir, doğru konuşur, ihtiyaç sahiplerini gözetir, yoksula, mahruma kazandırır, misafiri ağırlar, Hak'tan gelen musibetlerde insanlara yardım edersin' dedi. Hatice onu alıp Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdüluzzâ b. Kusayy'a götürdü. Varaka Hz. Hatice'nin amcasının oğlu olup Cahiliye devrinde Hristiyan olmuştu. Arapça yazı yazabilir ve Allah'ın imkan verdiği kadarıyla İncil'i Arapça yazardı. Oldukça yaşlı biriydi ve gözleri görmez olmuştu. Hatice ona 'Ey amca, kardeşinin oğlunu bir dinleyiver' dedi. Varaka b. Nevfel 'Ey kardeşimin oğlu ne görüyorsun?' diye sordu. Rasulullah da ona gördüklerini anlattı. Bunun üzerine Varaka 'Bu, Musa'ya (as) indirilen Nâmûs'tur. Keşke kavmin seni sürdüğünde genç ve hayatta olabilseydim!' dedi. Rasulullah (sav) 'Onlar beni sürecekler mi?' dedi. Varaka da 'Evet, senin getirdiğinin benzerini kim getirdiyse ona düşmanlık yapılmıştır, senin o gününe yetişirsem, her şeyimle sana yardım edeceğim' dedi. Sonra çok geçmeden Varaka vefat etti." "Bir müddet vahiy kesildi (fetret dönemi oldu). Bu (fetret devri), Allah Rasulü’nü (sav) çok üzdü. Bize ulaşan haberlere göre, bu üzüntü sebebiyle kendisini defalarca dağların zirvelerinden aşağı atmak istediği zamanlar oldu. Ne zaman bir dağın zirvesine çıksa, Cebrâil (as) kendisine görünerek 'Ey Muhammed! Sen gerçekten Allah’ın Rasulüsün' derdi. Bunun üzerine kalbi yatışır, içi sükûna kavuşur ve oradan geri dönerdi. Ama vahyin kesintisi uzayınca yine aynı şeyi yapmak ister, dağa çıktığında Cebrâil (as) tekrar görünür, aynı sözü söylerdi."
Bize Süveyd, ona Abdullah b. Mübarek, ona Yunus b. Ebu İshak, ona Mücahid, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Cebrâil bana geldi ve 'dün gece sana geldim ve senin bulunduğun eve girmeme evin kapısındaki (perdede bulunan) insan tasvirleri, üzerinde tasvirler bulunan bir örtü ve bir köpek engel oldu. Kapıda bulunan tasvirler için emret de koparılsın; böylece ağaç tasviri gibi olur. Örtüdekiler için emret, kesilip yaslanılan iki yastık yüzü yapılsın. Köpek için de emret, evden çıkarılsın' dedi." Rasulullah (sav), (denileni) yaptı. Bu köpek, Hasan ve Hüseyin'in oynadığı, evdeki eşyaların altında bulunan yavru bir köpekti. Emretti ve çıkarıldı. [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen sahih bir hadistir. Bu konuda Aişe ve Ebu Talha'dan da hadis rivayet edilmiştir.]
Bize Affân, ona Hemmâm, ona Yahyâ b. Ebu Kesîr, ona da Ebu Seleme b. Abdurrahmân b. Avf şöyle demiştir:, "Ebu Saîd el-Hudrî’ye vardım ve 'Bizimle birlikte hurmalıklara çıksan da biraz sohbet etsek olmaz mı?' dedim, o da çıkıp geldi. Ona 'Kadir gecesi hakkında Rasulullah’tan (sav) işittiğin bir şeyi bana anlat' dedim, şöyle dedi: Rasulullah (sav) Ramazan’ın ilk on gününde itikâfa girdi. Biz de onunla beraber itikâfa girdik. Derken Cebrail (as) geldi ve 'Aradığın (gece) önündedir' dedi. Sonra Ramazan’ın yirminci günü sabahı olunca Rasulullah (sav) kalktı ve bize hutbe verip '(Kendisini kast ederek) Allah Rasulü (sav) ile birlikte itikâfta bulunan kimse, (itikâfına) geri dönsün. Zira bana Kadir gecesi gösterildi. O, Ramazan’ın son on günü içerisinde, tekli gecelerdedir. Fakat bana unutturuldu. Şüphesiz ben, kendimi çamur ve su içinde secde ederken gördüm' buyurdu. Biz o sırada gökte hiçbir şey görmüyorduk. [Hemmâm der ki: Sanırım Hz. peygamber (sav) bulutu ifade ederken 'Kazaa' kelimesini kullandı.] Sonra bir bulut geldi. Mescidin tavanı hurma dallarındandı. Biz yağmura tutulduk. Rasulullah (sav) bizimle namaz kıldı. Ben Rasulullah’ın (sav) alnında ve burnunun ucunda çamur ve su izini gördüm. Bu da onun gördüğü rüyayı doğrulamış oldu."
Açıklama: Şeyhayn'ın şartlarına göre sahihtir.
Bize Kuteybe b. Said, ona Ebu Avâne, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhüma)" dilini onu ezberlemek için hareket ettirme" ayeti hakkında şöyle demiştir: "Vahyin inişi Hz. Peygamber'e (sav) ağır geliyor ve vahiy inerken dudaklarını oynatıp duruyordu. Ravi (Said b. Cübeyr) der ki: İbn Abbas bana 'ben de dudaklarımı tıpkı Hz. Peygamber'in oynattığı gibi oynatıyorum' dedi. Ravi (Musa b. Ebu Aişe) der ki: Said b. Cübeyr bana 'Ben de İbn Abbas'ın dudaklarını oynattığı gibi oynatıyorum' dedi. Bunun üzerine Allah şu ayetleri indirdi. 'Onu acele ile okumak (almak) için dilini kıpırdatma. Onu (kalbinde) toplamak da, okutmak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/16-17] İbn Abbas der ki: Yani Kur'ân'ı senin kalbinde toplamak ve senin onu okuman bize aittir. 'O halde onu sana okuduğumuzda, sen okunuşunu takip et.' [Kıyame, 75/18] Yani sessizce dinle. 'Sonra onu açıklamak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/19] Bundan sonra Cebrail Hz. Peygamber'in yanından ayrıldıktan sonra o nasıl okutmuşsa Hz. Peygamber (sav) de öyle okudu."