62 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Salim b. Abdullah İbn Ömer’in (ra) şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Ömer, çarşıda satılık kalın ipekli bir takım elbise gördü. Onu Hz. Peygamber'e (sav) getirdi ve “(Yâ Rasulallah!) Bu takım elbiseyi satın al da bayram günlerinde ve heyetlerin geldiği günlerde giyerek süslen” dedi. Hz. Peygamber (sav): “Bu, ancak ahiretten nasibi olmayan kimsenin giyeceği bir elbisedir.” Ya da “Bunu ancak âhiretten nasibi olmayan kimse giyer” buyurdu. Aradan Yüce Allah'ın dilediği kadar bir süre geçti. Sonra Hz. Peygamber Ömer’e ibrişimden dokunmuş ipek bir cübbe gönderdi. Ömer o cübbe ile dönüp, onu Hz. Peygamber'e (sav) getirdi ve “Yâ Rasûlallah! ‘Bu, ancak ahiretten nasibi olmayan kimsenin elbisesidir’ ya da ‘Bunu ancak ahiretten nasibi olmayan kimse giyer’ demiştin, sonra da onu bana yolladın” dedi. Hz. Peygamber (sav) cevaben: “Onu satarsın” veya “Bununla bazı ihtiyaçlarını görürsün” buyurdu.
Açıklama: Hz. Ömer bu elbiseyi anne bir kardeş müşrik kardeşine hediye etmiştir. Bedrüddin el-Aynî, Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, Umdetü'l-Kârî fî şerhi sahihi'l-Buhârî (Beyrut: D3aru İhyâi't-Türasi'l-Arabî, ts.), 14/300.
Bize Yahya b. Eyyüb, ona İbn Uleyye, ona Said b. Ebu Arûbe, ona Katade, ona Hz. Peygamber'e (sav) Abdülkaysoğulları'ndan gelen heyette karşılaştığı bir kişi rivayet etmiştir. Said şöyle demiştir: Katade, bu hadiste Ebu Nadre'nin Ebu Said el-Hudrî'den naklini zikretmiştir: Abdülkaysoğulları'ndan bazı kimseler Hz. Peygamber'e (sav) gelip şöyle dediler: Ey Allah'ın peygamberi! Biz Rabia kabilesinin bir boyuyuz. Bizimle sizin aranızda Mudar kafirleri yaşamaktadırlar. Bu sebeple sizin yanınıza ancak haram aylarda gelebiliyoruz. Bize öyle bir emir ver ki buraya gelemeyen akrabalarımıza onu söyleyelim de bu öğüdü tuttuğumuzda hepimiz cennete girelim. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Size dört şeyi emredip, sizi dört şeyden menederim: Allah'a ibadet ediniz, ona hiçbir şeyi ortak koşmayınız, namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz, Ramazan orucunu tutunuz, ganimetlerden beşte birini veriniz. Sizi menettiğim dört şey ise şunlardır: Dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (içki fıçısı), müzeffet (ziftlenmiş fıçı) ve nakîr (hurma ağacından yapılmış kap)." Onlar; Ey Allah'ın Peygamberi! Nakîr hakkında bilginiz nedir? dediler. Hz. Peygamber (sav) şöyle cevapladı: "Elbette (bilgimi söyleyeyim). Nakir bir hurma kütüğüdür. Onu oyup, içine hurma taneleri atarsınız." Said şöyle demiştir: Hurma taneleri atarsınız. "Sonra içine su dökersiniz ve kaynaması yatışınca onu içersiniz. O kadar ki bunu içince sarhoşluktan biriniz amca oğluna kılıçla vurur." O toplulukta böyle yaralanmış bir adam vardı. O adam bunu (yaramı) utancımdan Rasulullah'tan saklıyordum dedi. Peki neyin içinde içelim? diye sordum. (Rasulullah) "Ağızları bağlanan deri su kaplarından" buyurdu. (Bunun üzerine) Ey Allah'ın Rasulü! Bizim yaşadığımız yerde çok fare var. Deri kap bırakmıyorlar dediler. Hz. Peygamber (sav) üç defa; "fareler yese de böyle yapın" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (sav) Abdülkaysoğulları'ndan Eşecc'e; "sende Allah'ın sevdiği iki haslet var: Yumuşak huyluluk ve ağırbaşlılık" buyurdu.
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası Muaz; (T) Bize Nasr b. Ali el-Cehdamî, ona babası Ali el-Cehdamî, o ikisine Kurre b. Halid, ona Ebu Cemre, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisi Şube'nin hadisi gibi nakletmiştir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizi dübbâ (içi boşaltılmış kuru kabaktan yapılan kap), nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap), hantem (şarap fıçısı) ve içi ziftlenmiş kaplarda yapılan içeceklerden menediyorum." İbn Muaz babasından rivayet ettiği hadiste şunları ilave etmiştir: Hz. Peygamber (sav), Abdülkays'in Eşec'e şöyle demiştir: "Sen de Allah'ın sevdiği iki haslet var: Yumuşak huyluluk ve ağırbaşlılık."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşâr -lafızları birbirine yakın bir halde- rivayet ettiler. Ebu Bekir şöyle dedi: Bize Gunder, ona Şu'be rivayet etti. Diğer ikisi (yani Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşâr) şöyle dediler: Bize Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona da Ebu Cemre rivayet etti. İbn Abbas'ın huzurunda onunla insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. Bir kadın gelip ona testi şırasının (nebiz) hükmünü sordu. İbn Abbas şöyle dedi: Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldiklerinde Rasulullah (sav) onlara; "bu heyet veya bu topluluk kimlerdir?" diye sormuştu. Onlar Rebîa kabilesi dediler. Rasulullah (sav); "hoş geldiniz ey topluluk veya ey heyet, Allah sizi utandırmasın ve pişman etmesin" buyurdu. Onlar; Ey Allah'ın Rasulü! Sana uzak bir yerden geldik. Aramızda Mudar kabilesi kafirlerinin obaları var. Biz ancak (senin) yanına haram aylarda gelebiliyoruz. Bize geride bıraktıklarımıza haber vereceğimiz ve sayesinde cennete gireceğimiz kesin emirleri söyler misin? dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara dört şeyi emredip, dört şeyi yasakladı. Onlara Allah'a iman etmeyi emretti ve "Allah'a iman etmek ne demektir, bilir misiniz?" diye sordu. Onlar; Allah ve Rasulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun elçisi olduğuna şahitlik etmektir" buyurdu. Onlara şehadetin yanında zekât vermeyi, Ramazan orucu tutmayı ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onları (şıra taşımak için kullanılan) dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (topraktan yapılmış içki fıçısı) ve müzeffetten (zift ile sıvanmış fıçı) nehyetti. Şube; sanırım nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap) demiştir. Şube; Mukayyer (ziftlenmiş kap) demiş de olabilir dedi. Ardından "bunu iyice belleyin ve ardınızda bıraktığınız kimselere de anlatın" buyurdu. Ebu Bekir rivayetinde "sizden sonrakilere" demiştir ve onun rivayetinde mukayyer kelimesi yoktur.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr -lafızları birbirine yakın bir halde- rivayet ettiler. Ebu Bekir şöyle dedi: Bize Gunder, ona Şu'be rivayet etti. Diğer ikisi (yani Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr) şöyle dediler: Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona da Ebu Cemre rivayet etti. İbn Abbas'ın huzurunda onunla insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. Bir kadın gelip ona testi şırasının (nebiz) hükmünü sordu. İbn Abbas şöyle dedi “Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldiklerinde Rasulullah (sav) onlara ‘Bu heyet veya bu topluluk kimlerdir?’ diye sormuştu. Onlar ‘Rebîa kabilesi’ dediler. Rasulullah (sav) ‘Hoş geldiniz ey topluluk veya ey heyet, Allah sizi utandırmasın ve pişman etmesin’ buyurdu. Onlar ‘Ey Allah'ın Rasulü! Sana uzak bir yerden geldik. Aramızda Mudar kabilesi kafirlerinin obaları var. Biz ancak (senin) yanına haram aylarda gelebiliyoruz. Bize geride bıraktıklarımıza haber vereceğimiz ve sayesinde cennete gireceğimiz kesin emirleri söyler misin?’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara dört şeyi emredip, dört şeyi yasakladı. Onlara Allah'a iman etmeyi emretti ve ‘Allah'a iman etmek ne demektir, bilir misiniz?’ diye sordu. Onlar ‘Allah ve Rasulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ‘Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun elçisi olduğuna şahitlik etmektir’ buyurdu. Onlara şehadetin yanında zekat vermeyi, Ramazan orucu tutmayı ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onları (şıra taşımak için kullanılan) dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (topraktan yapılmış içki fıçısı) ve müzeffetten (zift ile sıvanmış fıçı) nehyetti. Şu'be ‘Sanırım nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap)’ demiştir. Şu'be ‘Mukayyer (ziftlenmiş kap) demiş de olabilir’ dedi. Ardından ‘Bunu iyice belleyin ve ardınızda bıraktığınız kimselere de anlatın’ buyurdu.” Ebu Bekir rivayetinde ‘Sizden sonrakilere’ demiştir ve onun rivayetinde mukayyer kelimesi yoktur.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr -lafızları birbirine yakın bir halde- rivayet ettiler. Ebu Bekir şöyle dedi: Bize Gunder, ona Şu'be rivayet etti. Diğer ikisi (yani Muhammed b. el-Müsennâ ve Muhammed b. Beşşâr) şöyle dediler: Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona da Ebu Cemre rivayet etti. İbn Abbas'ın huzurunda onunla insanlar arasında tercümanlık yapıyordum. Bir kadın gelip ona testi şırasının (nebiz) hükmünü sordu. İbn Abbas şöyle dedi “Abdülkays heyeti Rasulullah'a (sav) geldiklerinde Rasulullah (sav) onlara ‘Bu heyet veya bu topluluk kimlerdir?’ diye sormuştu. Onlar ‘Rebîa kabilesi’ dediler. Rasulullah (sav) ‘Hoş geldiniz ey topluluk veya ey heyet, Allah sizi utandırmasın ve pişman etmesin’ buyurdu. Onlar ‘Ey Allah'ın Rasulü! Sana uzak bir yerden geldik. Aramızda Mudar kabilesi kafirlerinin obaları var. Biz ancak (senin) yanına haram aylarda gelebiliyoruz. Bize geride bıraktıklarımıza haber vereceğimiz ve sayesinde cennete gireceğimiz kesin emirleri söyler misin?’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onlara dört şeyi emredip, dört şeyi yasakladı. Onlara Allah'a iman etmeyi emretti ve ‘Allah'a iman etmek ne demektir, bilir misiniz?’ diye sordu. Onlar ‘Allah ve Rasulü daha iyi bilir’ dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ‘Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun elçisi olduğuna şahitlik etmektir’ buyurdu. Onlara şehadetin yanında zekat vermeyi, Ramazan orucu tutmayı ve ganimetin beşte birini vermeyi emretti. Onları (şıra taşımak için kullanılan) dübbâ (içi oyulmuş kuru kabaktan yapılan kap), hantem (topraktan yapılmış içki fıçısı) ve müzeffetten (zift ile sıvanmış fıçı) nehyetti. Şu'be ‘Sanırım nakîr (içi oyulmuş hurma ağacından yapılan kap)’ demiştir. Şu'be ‘Mukayyer (ziftlenmiş kap) demiş de olabilir’ dedi. Ardından ‘Bunu iyice belleyin ve ardınızda bıraktığınız kimselere de anlatın’ buyurdu.” Ebu Bekir rivayetinde ‘Sizden sonrakilere’ demiştir ve onun rivayetinde mukayyer kelimesi yoktur.
Açıklama: Müslim'in şartlarına göre sahihtir.
Açıklama: Açıklamalar için bk. 20908, 34495.