Bana Malik'ten, ona Abdullah b. Ebu Bekir, ona halasından, ninesinin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Kendisi Kuba mescidine doğru yürümek için adakta bulunmuştu. Adağını yerine getiremeden vefat etti. Bunun üzerine Abdullah b. Abbas, (ninenin) kızına onun yerine yürümesine dair fetva verdi.
Yahya dedi ki: Malik'i şöyle derken duydum: Hiç kimse bir başkasının yerine yürüyemez.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36558, MU001013
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ عَمَّتِهِ أَنَّهَا حَدَّثَتْهُ عَنْ جَدَّتِهِ أَنَّهَا كَانَتْ جَعَلَتْ عَلَى نَفْسِهَا مَشْيًا إِلَى مَسْجِدِ قُبَاءٍ فَمَاتَتْ وَلَمْ تَقْضِهِ فَأَفْتَى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبَّاسٍ ابْنَتَهَا أَنْ تَمْشِىَ عَنْهَا . قَالَ يَحْيَى وَسَمِعْتُ مَالِكًا يَقُولُ لاَ يَمْشِى أَحَدٌ عَنْ أَحَدٍ .
Tercemesi:
Bana Malik'ten, ona Abdullah b. Ebu Bekir, ona halasından, ninesinin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Kendisi Kuba mescidine doğru yürümek için adakta bulunmuştu. Adağını yerine getiremeden vefat etti. Bunun üzerine Abdullah b. Abbas, (ninenin) kızına onun yerine yürümesine dair fetva verdi.
Yahya dedi ki: Malik'i şöyle derken duydum: Hiç kimse bir başkasının yerine yürüyemez.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Nuzür ve'l-eymân 1013, 1/167
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Mübhem Ravi (Mübhem)
3. Ammetuhu (münhem) (Ammetuhu)
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Adak, Nezir, geçerliliği
KTB, ADAK
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَلَّبِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ: قَالَ كَانَتِ الْعَضْبَاءُ لِرَجُلٍ مِنْ بَنِى عَقِيلٍ وَكَانَتْ مِنْ سَوَابِقِ الْحَاجِّ قَالَ: فَأُسِرَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى وَثَاقٍ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى حِمَارٍ عَلَيْهِ قَطِيفَةٌ فَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ عَلاَمَ تَأْخُذُنِى وَتَأْخُذُ سَابِقَةَ الْحَاجِّ قَالَ:
"نَأْخُذُكَ بِجَرِيرَةِ حُلَفَائِكَ ثَقِيفٍ." قَالَ: وَكَانَ ثَقِيفٌ قَدْ أَسَرُوا رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: وَقَدْ قَالَ فِيمَا قَالَ: وَأَنَا مُسْلِمٌ أَوْ قَالَ: وَقَدْ أَسْلَمْتُ. فَلَمَّا مَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم -قَالَ أَبُو دَاوُدَ: فَهِمْتُ هَذَا مِنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى - نَادَاهُ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم رَحِيمًا رَفِيقًا فَرَجَعَ إِلَيْهِ قَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ: إِنِّى مُسْلِمٌ. قَالَ:
"لَوْ قُلْتَهَا وَأَنْتَ تَمْلِكُ أَمْرَكَ أَفْلَحْتَ كُلَّ الْفَلاَحِ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ: ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى حَدِيثِ سُلَيْمَانَ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِنِّى جَائِعٌ فَأَطْعِمْنِى إِنِّى ظَمْآنٌ فَاسْقِنِى. قَالَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"هَذِهِ حَاجَتُكَ." أَوْ قَالَ:
"هَذِهِ حَاجَتُهُ." قَالَ: فَفُودِىَ الرَّجُلُ بَعْدُ بِالرَّجُلَيْن. قَالَ: وَحَبَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَضْبَاءَ لِرَحْلِهِ - قَالَ - فَأَغَارَ الْمُشْرِكُونَ عَلَى سَرْحِ الْمَدِينَةِ فَذَهَبُوا بِالْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهَا وَأَسَرُوا امْرَأَةً مِنَ الْمُسْلِمِينَ - قَالَ - فَكَانُوا إِذَا كَانَ اللَّيْلُ يُرِيحُونَ إِبِلَهُمْ فِى أَفْنِيَتِهِمْ - قَالَ - فَنُوِّمُوا لَيْلَةً وَقَامَتِ الْمَرْأَةُ فَجَعَلَتْ لاَ تَضَعُ يَدَهَا عَلَى بَعِيرٍ إِلاَّ رَغَا حَتَّى أَتَتْ عَلَى الْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَأَتَتْ عَلَى نَاقَةٍ ذَلُولٍ مُجَرَّسَةٍ - قَالَ - فَرَكِبَتْهَا ثُمَّ جَعَلَتْ لِلَّهِ عَلَيْهَا إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ لَتَنْحَرَنَّهَا - قَالَ - فَلَمَّا قَدِمَتِ الْمَدِينَةَ عُرِفَتِ النَّاقَةُ نَاقَةُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِذَلِكَ فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا ، فَجِىءَ بِهَا وَأُخْبِرَ بِنَذْرِهَا فَقَالَ:
"بِئْسَمَا جَزَيْتِيهَا." أَوْ "جَزَتْهَا. إِنِ اللَّهُ أَنْجَاهَا عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا، لاَ وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ وَلاَ فِيمَا لاَ يَمْلِكُ ابْنُ آدَمَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ: وَالْمَرْأَةُ هَذِهِ امْرَأَةُ أَبِى ذَرٍّ.]
Bize Süleyman b. Harb ve Muhammed b. İsa, onlara Hammad (b. Seleme), ona Eyyüb (b. Keysan es-Sahtiyânî), ona Ebû Kilabe (Abdullah b. Zeyd), ona Ebu Mühelleb (Muaviye b. Amr), ona da İmran b. Husayn şöyle demiştir: Adbâ, Akil oğullarından bir adamındı ve (yolda) hacıların develerini geçmişti. Bu adam esir alınınca bağlı bir halde, o sırada üzerinde kadife örtü olan bir eşekteki Hz. Peygamber'e (sav) getirildi. O adam: Ey Allah'ın Rasulü! Beni ve hacıları geçen bu deveyi niçin burada tutuyorsun, dedi. Hz. Peygamber de (sav) "seni, müttefiklerin olan Sakif kabilesinin suçundan dolayı tutuyorum" buyurdu. Sakifliler, Hz. Peygamber'in (sav) ashabından iki kişiyi esir almışlardı. Bu adam, konuşması sırasında ben de Müslümanım veya ben de Müslüman oldum dedi. Hz. Peygamber (sav) geçip gidince -Ebu Davud, bu sözü Muhammed b. İsa'dan öğrendim dedi- adam ya Muhammed! Ya Muhammed! diye bağırdı. Hz. Peygamber (sav), merhametli, nazik biriydi. Adama dönüp ne istiyorsun? dedi. Adam da ben Müslümanım dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav):
"Eğer sen bunu esir edilmeden önce söyleseydin tam manasıyla kurtulurdun." Ebû Davud: Sonra Süleyman'ın hadisine döndüm dedi. Adam: Ya Muhammed! Ben açım, beni doyur. Ben susuzum, bana su ver dedi. Hz. Peygamber de (sav) "bu senin (giderilmesi gereken) ihtiyacındır veya bu onun ihtiyacıdır (istediğini yapın)" buyurdu. Sonra bu adam (Sakiflilerin elinde bulunan) iki kişiye karşılık fidye olarak verildi. Adbâ'yı ise Hz. Peygamber (sav) binmek için elinde tuttu. (Daha sonra) Müşrikler, Medinelilerin otlaktaki hayvanlarına baskın yaptılar ve Adbâ'yı da götürdüler. Onu götürdüklerinde Müslümanlardan bir kadını da esir almışlardı. Onlar geceleyin develerini avlularında yayıyorlardı. Bir gece (Müşriklerin) hepsi uyudu, kadın ise uyanık kaldı. Kadın elini hangi deveye sürse, deve böğürüyordu. Nihayet Adbâ'mn yanına geldi. O uysal, binilmeye alışık bir devenin yanına gelmişti. Hemen ona bindi, sonra da eğer Allah kendisini kurtarırsa Adbâ'yı kesinlikle kurban edeceğine dair adakta bulundu. Kadın, Medine'ye gelince, devenin Hz. Peygamber'in (sav) devesi olduğu anlaşıldı ve Rasulullah bundan haber verildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) haber gönderdi ve kadın getirildi. Kendisine kadının adağı bildirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) kadına: "Ona ne de kötü ceza vermişsin veya ona ne kötü ceza vermiş. Demek Allah onu kurtarırsa deveyi mutlaka boğazlayacakmış! Allah'a isyan konusunda ve insanoğlunun sahibi olmadığı şeyde yapılan adak yerine getirilmez" buyurdu.
[Ebû Davud dedi ki: (Esir edilen) bu kadın, Ebu Zer'in eşiydi.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
274779, D003316-2
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَلَّبِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ: قَالَ كَانَتِ الْعَضْبَاءُ لِرَجُلٍ مِنْ بَنِى عَقِيلٍ وَكَانَتْ مِنْ سَوَابِقِ الْحَاجِّ قَالَ: فَأُسِرَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى وَثَاقٍ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى حِمَارٍ عَلَيْهِ قَطِيفَةٌ فَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ عَلاَمَ تَأْخُذُنِى وَتَأْخُذُ سَابِقَةَ الْحَاجِّ قَالَ:
"نَأْخُذُكَ بِجَرِيرَةِ حُلَفَائِكَ ثَقِيفٍ." قَالَ: وَكَانَ ثَقِيفٌ قَدْ أَسَرُوا رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: وَقَدْ قَالَ فِيمَا قَالَ: وَأَنَا مُسْلِمٌ أَوْ قَالَ: وَقَدْ أَسْلَمْتُ. فَلَمَّا مَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم -قَالَ أَبُو دَاوُدَ: فَهِمْتُ هَذَا مِنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى - نَادَاهُ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم رَحِيمًا رَفِيقًا فَرَجَعَ إِلَيْهِ قَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ: إِنِّى مُسْلِمٌ. قَالَ:
"لَوْ قُلْتَهَا وَأَنْتَ تَمْلِكُ أَمْرَكَ أَفْلَحْتَ كُلَّ الْفَلاَحِ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ: ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى حَدِيثِ سُلَيْمَانَ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِنِّى جَائِعٌ فَأَطْعِمْنِى إِنِّى ظَمْآنٌ فَاسْقِنِى. قَالَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"هَذِهِ حَاجَتُكَ." أَوْ قَالَ:
"هَذِهِ حَاجَتُهُ." قَالَ: فَفُودِىَ الرَّجُلُ بَعْدُ بِالرَّجُلَيْن. قَالَ: وَحَبَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَضْبَاءَ لِرَحْلِهِ - قَالَ - فَأَغَارَ الْمُشْرِكُونَ عَلَى سَرْحِ الْمَدِينَةِ فَذَهَبُوا بِالْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهَا وَأَسَرُوا امْرَأَةً مِنَ الْمُسْلِمِينَ - قَالَ - فَكَانُوا إِذَا كَانَ اللَّيْلُ يُرِيحُونَ إِبِلَهُمْ فِى أَفْنِيَتِهِمْ - قَالَ - فَنُوِّمُوا لَيْلَةً وَقَامَتِ الْمَرْأَةُ فَجَعَلَتْ لاَ تَضَعُ يَدَهَا عَلَى بَعِيرٍ إِلاَّ رَغَا حَتَّى أَتَتْ عَلَى الْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَأَتَتْ عَلَى نَاقَةٍ ذَلُولٍ مُجَرَّسَةٍ - قَالَ - فَرَكِبَتْهَا ثُمَّ جَعَلَتْ لِلَّهِ عَلَيْهَا إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ لَتَنْحَرَنَّهَا - قَالَ - فَلَمَّا قَدِمَتِ الْمَدِينَةَ عُرِفَتِ النَّاقَةُ نَاقَةُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِذَلِكَ فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا ، فَجِىءَ بِهَا وَأُخْبِرَ بِنَذْرِهَا فَقَالَ:
"بِئْسَمَا جَزَيْتِيهَا." أَوْ "جَزَتْهَا. إِنِ اللَّهُ أَنْجَاهَا عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا، لاَ وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ وَلاَ فِيمَا لاَ يَمْلِكُ ابْنُ آدَمَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ: وَالْمَرْأَةُ هَذِهِ امْرَأَةُ أَبِى ذَرٍّ.]
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb ve Muhammed b. İsa, onlara Hammad (b. Seleme), ona Eyyüb (b. Keysan es-Sahtiyânî), ona Ebû Kilabe (Abdullah b. Zeyd), ona Ebu Mühelleb (Muaviye b. Amr), ona da İmran b. Husayn şöyle demiştir: Adbâ, Akil oğullarından bir adamındı ve (yolda) hacıların develerini geçmişti. Bu adam esir alınınca bağlı bir halde, o sırada üzerinde kadife örtü olan bir eşekteki Hz. Peygamber'e (sav) getirildi. O adam: Ey Allah'ın Rasulü! Beni ve hacıları geçen bu deveyi niçin burada tutuyorsun, dedi. Hz. Peygamber de (sav) "seni, müttefiklerin olan Sakif kabilesinin suçundan dolayı tutuyorum" buyurdu. Sakifliler, Hz. Peygamber'in (sav) ashabından iki kişiyi esir almışlardı. Bu adam, konuşması sırasında ben de Müslümanım veya ben de Müslüman oldum dedi. Hz. Peygamber (sav) geçip gidince -Ebu Davud, bu sözü Muhammed b. İsa'dan öğrendim dedi- adam ya Muhammed! Ya Muhammed! diye bağırdı. Hz. Peygamber (sav), merhametli, nazik biriydi. Adama dönüp ne istiyorsun? dedi. Adam da ben Müslümanım dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav):
"Eğer sen bunu esir edilmeden önce söyleseydin tam manasıyla kurtulurdun." Ebû Davud: Sonra Süleyman'ın hadisine döndüm dedi. Adam: Ya Muhammed! Ben açım, beni doyur. Ben susuzum, bana su ver dedi. Hz. Peygamber de (sav) "bu senin (giderilmesi gereken) ihtiyacındır veya bu onun ihtiyacıdır (istediğini yapın)" buyurdu. Sonra bu adam (Sakiflilerin elinde bulunan) iki kişiye karşılık fidye olarak verildi. Adbâ'yı ise Hz. Peygamber (sav) binmek için elinde tuttu. (Daha sonra) Müşrikler, Medinelilerin otlaktaki hayvanlarına baskın yaptılar ve Adbâ'yı da götürdüler. Onu götürdüklerinde Müslümanlardan bir kadını da esir almışlardı. Onlar geceleyin develerini avlularında yayıyorlardı. Bir gece (Müşriklerin) hepsi uyudu, kadın ise uyanık kaldı. Kadın elini hangi deveye sürse, deve böğürüyordu. Nihayet Adbâ'mn yanına geldi. O uysal, binilmeye alışık bir devenin yanına gelmişti. Hemen ona bindi, sonra da eğer Allah kendisini kurtarırsa Adbâ'yı kesinlikle kurban edeceğine dair adakta bulundu. Kadın, Medine'ye gelince, devenin Hz. Peygamber'in (sav) devesi olduğu anlaşıldı ve Rasulullah bundan haber verildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) haber gönderdi ve kadın getirildi. Kendisine kadının adağı bildirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) kadına: "Ona ne de kötü ceza vermişsin veya ona ne kötü ceza vermiş. Demek Allah onu kurtarırsa deveyi mutlaka boğazlayacakmış! Allah'a isyan konusunda ve insanoğlunun sahibi olmadığı şeyde yapılan adak yerine getirilmez" buyurdu.
[Ebû Davud dedi ki: (Esir edilen) bu kadın, Ebu Zer'in eşiydi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 28, /773
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Mühelleb Muaviye b. Amr el-Basri (Amr b. Muaviye b. Zeyd)
3. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Ebu Eyyüb Süleyman b. Harb el-Vâşihî (Süleyman b. Harb b. Büceyl)
Konular:
Adak, Allah'a isyan içeren adaklar
Adak, Nezir, keffareti
Hayvanlar, develer, Bahira/Saibe
Hz. Peygamber, bindiği hayvanlar
Savaş, esirlere muamele
Savaş, savaş esiri
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَلَّبِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ: قَالَ كَانَتِ الْعَضْبَاءُ لِرَجُلٍ مِنْ بَنِى عَقِيلٍ وَكَانَتْ مِنْ سَوَابِقِ الْحَاجِّ قَالَ: فَأُسِرَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى وَثَاقٍ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى حِمَارٍ عَلَيْهِ قَطِيفَةٌ فَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ عَلاَمَ تَأْخُذُنِى وَتَأْخُذُ سَابِقَةَ الْحَاجِّ قَالَ:
"نَأْخُذُكَ بِجَرِيرَةِ حُلَفَائِكَ ثَقِيفٍ." قَالَ: وَكَانَ ثَقِيفٌ قَدْ أَسَرُوا رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: وَقَدْ قَالَ فِيمَا قَالَ: وَأَنَا مُسْلِمٌ أَوْ قَالَ: وَقَدْ أَسْلَمْتُ. فَلَمَّا مَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم -قَالَ أَبُو دَاوُدَ: فَهِمْتُ هَذَا مِنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى - نَادَاهُ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم رَحِيمًا رَفِيقًا فَرَجَعَ إِلَيْهِ قَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ: إِنِّى مُسْلِمٌ. قَالَ:
"لَوْ قُلْتَهَا وَأَنْتَ تَمْلِكُ أَمْرَكَ أَفْلَحْتَ كُلَّ الْفَلاَحِ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ: ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى حَدِيثِ سُلَيْمَانَ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِنِّى جَائِعٌ فَأَطْعِمْنِى إِنِّى ظَمْآنٌ فَاسْقِنِى. قَالَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"هَذِهِ حَاجَتُكَ." أَوْ قَالَ:
"هَذِهِ حَاجَتُهُ." قَالَ: فَفُودِىَ الرَّجُلُ بَعْدُ بِالرَّجُلَيْن. قَالَ: وَحَبَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَضْبَاءَ لِرَحْلِهِ - قَالَ - فَأَغَارَ الْمُشْرِكُونَ عَلَى سَرْحِ الْمَدِينَةِ فَذَهَبُوا بِالْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهَا وَأَسَرُوا امْرَأَةً مِنَ الْمُسْلِمِينَ - قَالَ - فَكَانُوا إِذَا كَانَ اللَّيْلُ يُرِيحُونَ إِبِلَهُمْ فِى أَفْنِيَتِهِمْ - قَالَ - فَنُوِّمُوا لَيْلَةً وَقَامَتِ الْمَرْأَةُ فَجَعَلَتْ لاَ تَضَعُ يَدَهَا عَلَى بَعِيرٍ إِلاَّ رَغَا حَتَّى أَتَتْ عَلَى الْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَأَتَتْ عَلَى نَاقَةٍ ذَلُولٍ مُجَرَّسَةٍ - قَالَ - فَرَكِبَتْهَا ثُمَّ جَعَلَتْ لِلَّهِ عَلَيْهَا إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ لَتَنْحَرَنَّهَا - قَالَ - فَلَمَّا قَدِمَتِ الْمَدِينَةَ عُرِفَتِ النَّاقَةُ نَاقَةُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِذَلِكَ فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا ، فَجِىءَ بِهَا وَأُخْبِرَ بِنَذْرِهَا فَقَالَ:
"بِئْسَمَا جَزَيْتِيهَا." أَوْ "جَزَتْهَا. إِنِ اللَّهُ أَنْجَاهَا عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا، لاَ وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ وَلاَ فِيمَا لاَ يَمْلِكُ ابْنُ آدَمَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ: وَالْمَرْأَةُ هَذِهِ امْرَأَةُ أَبِى ذَرٍّ.]
Açıklama: Adbâ bir devenin adıdır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
21304, D003316
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ أَبِى الْمُهَلَّبِ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ: قَالَ كَانَتِ الْعَضْبَاءُ لِرَجُلٍ مِنْ بَنِى عَقِيلٍ وَكَانَتْ مِنْ سَوَابِقِ الْحَاجِّ قَالَ: فَأُسِرَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى وَثَاقٍ وَالنَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى حِمَارٍ عَلَيْهِ قَطِيفَةٌ فَقَالَ: يَا مُحَمَّدُ عَلاَمَ تَأْخُذُنِى وَتَأْخُذُ سَابِقَةَ الْحَاجِّ قَالَ:
"نَأْخُذُكَ بِجَرِيرَةِ حُلَفَائِكَ ثَقِيفٍ." قَالَ: وَكَانَ ثَقِيفٌ قَدْ أَسَرُوا رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: وَقَدْ قَالَ فِيمَا قَالَ: وَأَنَا مُسْلِمٌ أَوْ قَالَ: وَقَدْ أَسْلَمْتُ. فَلَمَّا مَضَى النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم -قَالَ أَبُو دَاوُدَ: فَهِمْتُ هَذَا مِنْ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى - نَادَاهُ يَا مُحَمَّدُ يَا مُحَمَّدُ. قَالَ وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم رَحِيمًا رَفِيقًا فَرَجَعَ إِلَيْهِ قَالَ:
"مَا شَأْنُكَ." قَالَ: إِنِّى مُسْلِمٌ. قَالَ:
"لَوْ قُلْتَهَا وَأَنْتَ تَمْلِكُ أَمْرَكَ أَفْلَحْتَ كُلَّ الْفَلاَحِ." قَالَ أَبُو دَاوُدَ: ثُمَّ رَجَعْتُ إِلَى حَدِيثِ سُلَيْمَانَ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ إِنِّى جَائِعٌ فَأَطْعِمْنِى إِنِّى ظَمْآنٌ فَاسْقِنِى. قَالَ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم:
"هَذِهِ حَاجَتُكَ." أَوْ قَالَ:
"هَذِهِ حَاجَتُهُ." قَالَ: فَفُودِىَ الرَّجُلُ بَعْدُ بِالرَّجُلَيْن. قَالَ: وَحَبَسَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَضْبَاءَ لِرَحْلِهِ - قَالَ - فَأَغَارَ الْمُشْرِكُونَ عَلَى سَرْحِ الْمَدِينَةِ فَذَهَبُوا بِالْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهَا وَأَسَرُوا امْرَأَةً مِنَ الْمُسْلِمِينَ - قَالَ - فَكَانُوا إِذَا كَانَ اللَّيْلُ يُرِيحُونَ إِبِلَهُمْ فِى أَفْنِيَتِهِمْ - قَالَ - فَنُوِّمُوا لَيْلَةً وَقَامَتِ الْمَرْأَةُ فَجَعَلَتْ لاَ تَضَعُ يَدَهَا عَلَى بَعِيرٍ إِلاَّ رَغَا حَتَّى أَتَتْ عَلَى الْعَضْبَاءِ - قَالَ - فَأَتَتْ عَلَى نَاقَةٍ ذَلُولٍ مُجَرَّسَةٍ - قَالَ - فَرَكِبَتْهَا ثُمَّ جَعَلَتْ لِلَّهِ عَلَيْهَا إِنْ نَجَّاهَا اللَّهُ لَتَنْحَرَنَّهَا - قَالَ - فَلَمَّا قَدِمَتِ الْمَدِينَةَ عُرِفَتِ النَّاقَةُ نَاقَةُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأُخْبِرَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِذَلِكَ فَأَرْسَلَ إِلَيْهَا ، فَجِىءَ بِهَا وَأُخْبِرَ بِنَذْرِهَا فَقَالَ:
"بِئْسَمَا جَزَيْتِيهَا." أَوْ "جَزَتْهَا. إِنِ اللَّهُ أَنْجَاهَا عَلَيْهَا لَتَنْحَرَنَّهَا، لاَ وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ وَلاَ فِيمَا لاَ يَمْلِكُ ابْنُ آدَمَ."
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ: وَالْمَرْأَةُ هَذِهِ امْرَأَةُ أَبِى ذَرٍّ.]
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb ve Muhammed b. İsa, onlara Hammad (b. Seleme), ona Eyyüb (b. Keysan es-Sahtiyânî), ona Ebû Kilabe (Abdullah b. Zeyd), ona Ebu Mühelleb (Muaviye b. Amr), ona da İmran b. Husayn şöyle demiştir: Adbâ, Akil oğullarından bir adamındı ve (yolda) hacıların develerini geçmişti. Bu adam esir alınınca bağlı bir halde, o sırada üzerinde kadife örtü olan bir eşekteki Hz. Peygamber'e (sav) getirildi. O adam: Ey Allah'ın Rasulü! Beni ve hacıları geçen bu deveyi niçin burada tutuyorsun, dedi. Hz. Peygamber de (sav) "seni, müttefiklerin olan Sakif kabilesinin suçundan dolayı tutuyorum" buyurdu. Sakifliler, Hz. Peygamber'in (sav) ashabından iki kişiyi esir almışlardı. Bu adam, konuşması sırasında ben de Müslümanım veya ben de Müslüman oldum dedi. Hz. Peygamber (sav) geçip gidince -Ebu Davud, bu sözü Muhammed b. İsa'dan öğrendim dedi- adam ya Muhammed! Ya Muhammed! diye bağırdı. Hz. Peygamber (sav), merhametli, nazik biriydi. Adama dönüp ne istiyorsun? dedi. Adam da ben Müslümanım dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav):
"Eğer sen bunu esir edilmeden önce söyleseydin tam manasıyla kurtulurdun." Ebû Davud: Sonra Süleyman'ın hadisine döndüm dedi. Adam: Ya Muhammed! Ben açım, beni doyur. Ben susuzum, bana su ver dedi. Hz. Peygamber de (sav) "bu senin (giderilmesi gereken) ihtiyacındır veya bu onun ihtiyacıdır (istediğini yapın)" buyurdu. Sonra bu adam (Sakiflilerin elinde bulunan) iki kişiye karşılık fidye olarak verildi. Adbâ'yı ise Hz. Peygamber (sav) binmek için elinde tuttu. (Daha sonra) Müşrikler, Medinelilerin otlaktaki hayvanlarına baskın yaptılar ve Adbâ'yı da götürdüler. Onu götürdüklerinde Müslümanlardan bir kadını da esir almışlardı. Onlar geceleyin develerini avlularında yayıyorlardı. Bir gece (Müşriklerin) hepsi uyudu, kadın ise uyanık kaldı. Kadın elini hangi deveye sürse, deve böğürüyordu. Nihayet Adbâ'mn yanına geldi. O uysal, binilmeye alışık bir devenin yanına gelmişti. Hemen ona bindi, sonra da eğer Allah kendisini kurtarırsa Adbâ'yı kesinlikle kurban edeceğine dair adakta bulundu. Kadın, Medine'ye gelince, devenin Hz. Peygamber'in (sav) devesi olduğu anlaşıldı ve Rasulullah bundan haber verildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) haber gönderdi ve kadın getirildi. Kendisine kadının adağı bildirildi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) kadına: "Ona ne de kötü ceza vermişsin veya ona ne kötü ceza vermiş. Demek Allah onu kurtarırsa deveyi mutlaka boğazlayacakmış! Allah'a isyan konusunda ve insanoğlunun sahibi olmadığı şeyde yapılan adak yerine getirilmez" buyurdu.
[Ebû Davud dedi ki: (Esir edilen) bu kadın, Ebu Zer'in eşiydi.]
Açıklama:
Adbâ bir devenin adıdır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Eymân ve'n-Nuzûr 28, /773
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Mühelleb Muaviye b. Amr el-Basri (Amr b. Muaviye b. Zeyd)
3. Ebû Kilabe Abdullah b. Zeyd el-Cermî (Abdullah b. Zeyd b. Amr b. Nâtil b. Malik b. Ubeyd)
4. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Muhammed b. İsa el-Bağdadî (Muhammed b. İsa b. Necîh)
Konular:
Adak, Allah'a isyan içeren adaklar
Adak, kişi malik olmadığını adaya bilir mi?
Adak, Nezir, keffareti
Hayvanlar, develer, Bahira/Saibe
Hz. Peygamber, bindiği hayvanlar
Savaş, esirlere muamele
Savaş, savaş esiri
حدثنا عبد الرحيم عن داود بن أبي هند عن عامر قال سأل رجل بن عباس عن رجل نذر أن ينحر ابنه قال ينحر مائة من الإبل كما فدى بها عبد المطلب ابنه قال غيره كبشا كما فدى إبراهيم ابنه إسحاق فسألت مسروقا فقال هذا من خطرات الشيطان لاكفارة فيه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
108186, MŞ012652
Hadis:
حدثنا عبد الرحيم عن داود بن أبي هند عن عامر قال سأل رجل بن عباس عن رجل نذر أن ينحر ابنه قال ينحر مائة من الإبل كما فدى بها عبد المطلب ابنه قال غيره كبشا كما فدى إبراهيم ابنه إسحاق فسألت مسروقا فقال هذا من خطرات الشيطان لاكفارة فيه
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Eymân ve'n-Nuzûr 12652, 7/605
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Kurban, boğazlamak
حدثنا عبد الرحيم عن يحيى بن سعيد عن القاسم قال كنت عند بن عباس فجاءته امرأة فقالت إني نذرت أن انحر ابني فقال بن عباس لا تنحري ابنك وكفري عن يمينك فقال فقال رجل عند بن عباس إنه لا وفاء لنذر في معصية فقال بن عباس أليس قد قال الله في الظهار {وإنهم ليقولون منكرا من القول وزورا} قال فيه من الكفارة ما سمعت
Öneri Formu
Hadis Id, No:
108188, MŞ012654
Hadis:
حدثنا عبد الرحيم عن يحيى بن سعيد عن القاسم قال كنت عند بن عباس فجاءته امرأة فقالت إني نذرت أن انحر ابني فقال بن عباس لا تنحري ابنك وكفري عن يمينك فقال فقال رجل عند بن عباس إنه لا وفاء لنذر في معصية فقال بن عباس أليس قد قال الله في الظهار {وإنهم ليقولون منكرا من القول وزورا} قال فيه من الكفارة ما سمعت
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Eymân ve'n-Nuzûr 12654, 7/605
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Kur'an, Ayet Yorumu
Kurban, boğazlamak
Zıhar, keffareti
غندر عن شعبة عن الحكم عن بن عباس في الرجل يقول هو ينحر ابنه قال يهدي ديته أو كبشا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
108194, MŞ012660
Hadis:
غندر عن شعبة عن الحكم عن بن عباس في الرجل يقول هو ينحر ابنه قال يهدي ديته أو كبشا
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Eymân ve'n-Nuzûr 12660, 7/607
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Kurban, boğazlamak
حدثنا بن مهدي عن حماد بن سلمة عن قيس بن سعد عن عطاء عن بن عباس في رجل قال علي هدي قال لا أقل من شاة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
109019, MŞ012724
Hadis:
حدثنا بن مهدي عن حماد بن سلمة عن قيس بن سعد عن عطاء عن بن عباس في رجل قال علي هدي قال لا أقل من شاة
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Eymân ve'n-Nuzûr 12724, 7/621
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Kurban, hedy kurbanı ve etlerinin yenmesi
حدثنا وكيع عن سفيان عن أبي حصين عن سعيد بن جبير قال مرة عن بن عباس إذا مات وعليه نذر قضى عنه وليه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
109033, MŞ012739
Hadis:
حدثنا وكيع عن سفيان عن أبي حصين عن سعيد بن جبير قال مرة عن بن عباس إذا مات وعليه نذر قضى عنه وليه
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Eymân ve'n-Nuzûr 12739, 7/624
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Adak, ölen kimsenin adağı
حدثنا عبد الرحيم بن سليمان عن محمد بن كريب عن كريب عن بن عباس رضي الله عنهما عن سنان بن عبد الله الجهني أنه حدثته عمته أنها أتت النبي صلى الله عليه وسلم فقالت يا رسول الله إنها توفيت أمي وعليها مشي إلى الكعبة نذر فقال هل تستطيعين أن تمشي عنها فقالت نعم قال فامشي عن أمك فقالت أيجزي ذلك عنها فقال أرأيت لو كان عليها دين فقضيته هل كان يقبل منك قالت نعم فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم الله أحق بذلك
Öneri Formu
Hadis Id, No:
109037, MŞ012743
Hadis:
حدثنا عبد الرحيم بن سليمان عن محمد بن كريب عن كريب عن بن عباس رضي الله عنهما عن سنان بن عبد الله الجهني أنه حدثته عمته أنها أتت النبي صلى الله عليه وسلم فقالت يا رسول الله إنها توفيت أمي وعليها مشي إلى الكعبة نذر فقال هل تستطيعين أن تمشي عنها فقالت نعم قال فامشي عن أمك فقالت أيجزي ذلك عنها فقال أرأيت لو كان عليها دين فقضيته هل كان يقبل منك قالت نعم فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم الله أحق بذلك
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Eymân ve'n-Nuzûr 12743, 7/625
Senetler:
1. Ashabu'n-Nebi (Ashabu'n-Nebi)
2. Sinan b. Abdullah el-Cühenî (Sinan b. Abdullah)
3. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
4. Ebu Rişdîn Küreyb b. Ebu Müslim el-Kuraşî (Küreyb b. Ebu Müslim)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Adak, ölen kimsenin adağı
Borç, bir başkasının borcunu ödemek
Cami, yürüyerek gitme
KABE
حدثنا وكيع عن سفيان عن إسماعيل بن أمية عن عثمان بن حاطب عن بن عباس وبن عمر قال يهدي جزورا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
108964, MŞ012668
Hadis:
حدثنا وكيع عن سفيان عن إسماعيل بن أمية عن عثمان بن حاطب عن بن عباس وبن عمر قال يهدي جزورا
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Eymân ve'n-Nuzûr 12668, 7/608
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Osman b. İbrahim el-Kuraşî (Osman b. İbrahim b. Muhammed b. Hâtib)
Konular:
Adak, Nezir, keffareti
Hayvanlar, Deve ve Koyun
Kurban, hedy kurbanı ve etlerinin yenmesi