71 Kayıt Bulundu.
Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.
Bize Musa, ona Cerîr, ona Ebu Recâ, ona da Semüre'nin (ra) rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Ben bu gece rüyamda iki adamın bana geldiğini ve şöyle dediklerini gördüm. O ateş yakan adam, cehennemin bekçisi olan Mâlik'tir. Ben ise Cebrâil'im. Bu da Mikâîl'dir."
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Câbir b. Abdullah (r.anhüma), vahyin kesilmesinden bahsederken Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Bir gün yürürken gökyüzünden bir ses işittim. Başımı kaldırdım ve baktım ki, Hira'da bana gelen melek gök ile yer arasında bir kürsü üzerinde oturmuş. Bundan çok korktum ve hemen eve dönüp 'Beni örtün, beni örtün.' dedim. Onlar da [benim üzerime bir örtü] örttüler. Bunun üzerine Allah (cc), namazın farz kılınmasından önce, 'Ey bürünüp sarınan! Kalk da uyar. Rabbini yücelt. Elbiselerini temizle. Her türlü pisliği (ricz) terket... " (Müddessir 74/1-5) ayetlerini indirdi. " Ebu İsa [Tirmizî], "Bu, 'Hasen-sahih' bir hadistir. Bu hadisi [senette yer alan Zührî'nin dışında] Yahya b. Ebu Kesîr de Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan, o da Câbir'den rivayet etmiştir. [Künyesi ile zikredilen] Ebu Seleme'nin ismi, Abdullah'tır.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona Esved b. Kays, ona da Cündeb el-Becelî şöyle rivayet etmiştir: Ben, Nebi (sav) ile bir orduda beraberdim. [Hz. Peygamber'in (sav) parmağı kanadı. O da şiirsel bir formda] "Sen ancak bir parmaksın ki kanadın; Allah yolundadır bütün bu karşılaştığın" buyurdu. Cündeb el-Becelî devamla şöyle dedi: '[Bu olay üzerine] Cebrâil (as) bir süre vahiy getirmedi; müşrikler de 'Muhammed terk edildi' dediler. Bunun üzerine Allahu teâlâ, 'Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı (Duhâ, 93/3)' ayetini indirdi.' Ebu İsa [Tirmizî], "Bu, 'Hasen-sahih' bir hadistir. Bu hadisi Şu'be ve Sevrî de, Esved b. Kays'tan rivayet etmişlerdir' demiştir.
Açıklama: 'Hasen-Sahih' gibi birleşik sıhhat değerlendirmeleri Tirmizî'nin Sünen'inde çokca yer almaktadır. Ancak tam olarak hangi anlama geldiği konusunda hadis alimleri arasında ihtilafa sebep olmuştur. “Hadis iki tarikten rivayet edilmiş olup birine göre sahih, diğerine göre hasen seviyesindedir” şeklindeki açıklamanın tercih edildiği kaydedilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mücteba Uğur, "Hasen" maddesi, DİA, İstanbul, 1997, 16/374-375.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Fülân b. Ebu Rebî'a -Ebu Davud: O, Abdurrahman b. Haris b. Ayyaş b. Ebu Rebî'a'dır-, ona Hakîm b. Hakîm, ona Nafi' b. Cübeyr b. Mut'im, ona da İbn Abbas, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Cebrâîl aleyhisselam, bana Ka'be'de iki kere imamlık yaptı. Benimle, öğle namazını güneş batıya eğilip gölgesi ayakkabının (nal') üzerindeki kayışı kadar olduğunda; ikindi namazını, her şeyin gölgesi kendisi kadar olduğunda; akşam namazını, oruçlu iftar yaptığında; yatsı namazını, şafak kaybolduğunda; sabah namazını ise oruçluya yeme ve içmenin yasak olduğu vakitte kıldı. Ertesi gün ise, benimle, öğle namazını her şeyin gölgesi kendisi kadar olduğunda; ikindi namazını, her şeyin gölgesi iki katı kadar olduğunda; akşam namazını, oruçlu iftar yaptığında; yatsı namazını, gecenin üçte birine doğru; sabah namazını da ortalık ağarınca kıldı. Sonra bana döndü ve Ya Muhammed, bu vakit, senden önceki peygamberlerin namaz kıldığı vakittir; bu iki vakit arası namazın vaktidir, buyurdu."
Bize Muhammed b. Seleme el-Muradî, ona Vehb, ona Üsame b. Zeyd el-Leysî, ona da İbn Şihab şöyle rivayet etti: Ömer b. Abdülaziz minberde oturuyordu, ikindi namazını biraz geciktirmişti. Urve b. Zübeyr, ona Dikkat edin, Cebrâil (as), Mahammed'e (sav) namaz vakitlerini bildirmiştir dedi. Bunun üzerine Ömer, ona ne dediğini bil de konuş dedi. Urve de ona bana Beşîr b. Ebu Mesud, ona da Ebu Mesud, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Cebrail (as) geldi ve bana namaz vakitlerini bildirdi; benimle öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. (Bu esnada) Hz. Peygamber, parmakları ile beş vakit namazı sayıyordu. Ben (Ebu Mesud el-Ensarî), Hz. Peygamber'i, öğle namazını güneş batıya meylederken -ki belki de sıcağın şiddetinden dolayı namazı geciktirmişti-; ikindi namazını, güneş tepede, ışıklarını saçıp sarılığın nüfuz etmesinden önce -öyle ki, birisi, ikindi namazını kılıp güneş batmadan Zü'l-huleyfe'ye gelebilirdi-; akşam namazını güneş batarken; yatsı namazını ufuk kararırken - belki de insanların toplanabilmesi için geciktirdi-; sabah namazını ise bir defasında ortalık karanlık iken, bir defasında da ortalık aydınlık iken kıldığını gördüm. Sonraları ise sabah namazını vefatına kadar alaca karanlıkta kılar, günün aydınlanmasına kadar geciktirmedi." [Ebu Davud dedi ki: Bu hadisi Zührî'den Ma'mer, Mâlik, İbn Uyeyne, Şuayb b. Ebu Hamza, Leys b. Sa'd ve başkaları rivayet ettiler. Ancak ne Hz. Peygamber'in namaz kıldığı vakitleri zikrettiler ne de tefsir ettiler.] [Aynı şekilde bu hadisi, Hişam b. Urve ve Habîb b. Ebu Merzûk Urve'den; Mamer ve ashabının rivayetine benzer şekilde rivayet ettiler. Bunlardan sadece Habib, Beşir'i zikretmedi. Bu hadisi Vehb b. Keysân, Cabir b. Abdullah'dan, o da Hz. Peygamber'den akşam namazının vakti hakkında, Sonra Cebrâil -ertesi gün-, güneş battığında akşam namazı için Hz. Peygamber'e geldi ve aynı vakitte (namazı, onunla kıldı.) şeklinde rivayet etti.] [Ebu Davud dedi ki: Aynı şekilde Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den ertesi gün (Cebrail), akşam namazını aynı vakitte benimle beraber kıldı şeklinde rivayet etti.] [Bu hadis aynı şekilde, Hassan b. Atiyye'den, o Amr b. Şuayb'dan, o babasından, o Amr'ın dedesi Abdullah b. Amr b. Âs'dan, o da Hz. Peygamber'den naklen rivayet edilmiştir.]
Andolsun biz Musa’ya Kitab’ı verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da deliller verdik. Ve onu, Rûhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Ama ne zaman size bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklük taslayarak kimini yalanladığınız kimini de öldürdüğünüz doğru değil mi!
De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir.