560 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Hüseyin b. el-Fadl el-Kattân, ona Abdullah b. Cafer b. Dürustüveyh, ona Yakub b. Süfyân, ona Muaz b. Avzillah el-Basrî, ona Avf el-A'râbî, ona da Zürâre b. Evfâ, Abdullah b. Selâm'ın şöyle dediğini rivayet etti. "Rasulullah (sav) Medine'ye geldiğinde, insanlar (Onu karşılamak için) hızla Ona doğru koştular ve 'Rasulullah (sav) geldi!' (diye) seslendiler." (Abdullah b. Selâm devamla şöyle) dedi; Onu görmek için (gelen) insanlar arasında ben de vardım. Rasulullah'ın (sav) yüzünü gördüğümde, yüzünün bir yalancının yüzü olmadığını anladım. Ondan işittiğim ilk şey şu sözleri oldu; "Ey insanlar! Yemek yediriniz, selamı yayınız, sıla-i rahim yapınız ve insanlar uyurken gece namaz kılınız ki esenlikle cennete giresiniz."
Bize Abdulaziz b. Yahya el-Harrani, ona Muhammed b. Seleme, ona Muhammed b. İshak, ona Yakub b. Utbe, ona Ömer b. Abdulaziz, ona da Yusuf b. Abdullah b. Selam, babasının (Abdullah b. Selam) şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) (sahabileriyle) sohbete oturduğu zaman gözünü sık sık semaya (doğru) kaldırıp bakardı."
Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Üsâme, ona Büreyd b. Abdullah, ona Ebu Bürde, ona da Ebu Mûsâ şöyle anlattı: Rasûlullah (sav)’in Huneyn’de işi bitince Ebû Âmir’i ordu komutanı olarak Evtâs’a gönderdi. O, Düreyd b. es-Sımme ile karşı karşıya geldi. (Yapılan harpte) Düreyd öldürüldü. Adamlarını da Allah hezimete uğrattı. Ebû Mûsâ (devamla) şöyle dedi: Rasûlullah (sav) beni de Ebû Âmir ile birlikte göndermişti. Ebû Âmir’in dizine ok isabet etti. Oku Cüşemî (adındaki bir düşman askeri) atmış ve dizine isabet ettirmişti. Ben Ebû Âmir’in yanına gidip: – Amca, (bu oku) sana kim attı? diye sordum. O Ebû Mûsâ’ya göstererek: – İşte bana oku atan katilim şudur, dedi. Ben de ona yöneldim ve ona yetiştim. Beni görünce dönüp kaçmaya başladı. Ben de onun peşinden koşup “(kaçmaya) utanmıyor musun? Dursana!” diye bağırmaya başladım. Bunun üzerine o kaçmaktan vazgeçti. Kılıçlarımızla vuruşmaya başladık. (Mücadele) sonrasında ben onu geberttim. Ardından da (dönüp) Ebû Âmir’e: – Allah seninkinin canını aldı, dedim. Bana: – O halde şu oku çıkar, dedi. Ben de hemen çekip çıkardım. Okun çıktığı yerden su boşandı. Bana: – Yeğenim, Peygamber (sav)'e (benden) selam et ve günahlarımın bağışlanması için dua etmesini söyle, dedi. Sonra da beni (kendi yerine) ordunun başına geçirdi. Biraz sonra da ruhunu teslim etti. Ben (seferden döndükten sonra) Peygamber’in (sav) huzuruna girdim. O evinde üzerinde döşek olan dokuma bir sedirinin üstünde idi. Döşeğin örgüleri sırtında ve yanlarında iz yapmıştı. Kendisine bizim ve Ebû Âmir’in başından geçenler ile onun “günahlarımın bağışlanması için dua etsin” şeklindeki isteğini ilettim. Bunun üzerine Peygamber su istedi. Abdest aldıktan sonra ellerini kaldırarak “Allah’ım, Ubeyd Ebû Âmir’in günahlarını bağışla” diye dua etti. Ben onun koltuklarının altındaki beyazlığını gördüm. Ardından duaya şöyle devam etti: “Allah’ım, onu kıyamet gününde şu yarattığın insanların çoğundan üstün (bir makamda) kıl”. Bunun üzerine ben: – Benim günahlarımın bağışlanması için de dua edin, deyinde o: “Allah’ım, Abdullah b. Kays’ın günahını bağışla ve onu kıyamet gününde güzel bir makama yerleştir” diye dua etti. Ebû Bürde dedi ki: Dualardan biri Ebû Âmir, diğeri ise Ebû Mûsâ içindir.
Bize Hasan b. Abdulaziz, ona Abdullah b. Yahya, ona Hayve, ona Ebu Esved, ona Urve, ona da Aişe (r.anhâ) şöyle söylemiştir: Allah'ın Peygamberi (sav) geceleyin namazda ayakları şişinceye kadar ayakta dururdu. Bunun üzerine Hz. Aişe ona 'Ya Rasulallah! Allah senin geçmiş gelecek günahlarını affettiği halde neden bu kadar kendini zorlayarak ibadet ediyorsun?' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Şükreden bir kul olmak istemeyeyim mi?" Yaşı ilerlediğinde oturarak namaz kılardı. Rükû yapmak istediğinde ayağa kalkar, bir müddet okur (kıraat), sonra rükû yapardı."
Bize Amr b. Ali, (Muhammed) b. Fudayl, ona İsmail b. Ebu Halid, ona da Ebu Cuhayfe (ra) şöyle haber vermiştir: "Hz. Peygamber'i (sav) gördüm, Hasan b. Ali (as) Hz. Peygamber'e (sav) benziyordu. (İsmail b. Halid der ki:) Ben (Ebu Cuhayfe'ye) 'Hz. Peygamber'i (sav) bana tasvir etsen' dedim, Ebu Cuhayfe şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav) beyaz tenliydi ve saçına aklar düşmüştü. Bizim içinde bulunduğumuz heyete on üç deve verilmesini emretmişti. Ancak biz o develeri alamadan vefat etti."
Bize Abdullah b. Recâ, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Ebu Cuhayfe Vehb es-Süvâî şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber'i (sav) gördüm ve onun alt dudağının altındaki sakalında beyazlığı da gördüm.
Bize Ebu Nuaym, ona Zekeriya, ona Firâs, ona Âmir, ona Mesruk, ona da Hz. Aişe (r.anha) şöyle haber vermiştir: "Hz. Fatıma yürüyerek geldi. Onun yürüyüşü tıpkı Hz. Peygamber'in (sav) yürüyüşü gibiydi. Hz. Peygamber (sav) ona 'Merhaba kızım' dedi ve onu sağ veya sol tarafına oturttu. Sonra ona gizli bir şeyler söyledi. Hz. Fatıma da ağladı. Ben de ona 'niye ağlıyorsun?' diye sordum (cevap vermedi). Sonra Hz. Peygamber (sav) Hz. Fatıma'ya yine gizli bir şeyler söyledi. Bu sefer Hz. Fatıma güldü. Ben yine ona 'sevincin üzüntüyle bu kadar yakın ve (peş peşe) olduğu bir gün görmedim' dedim ve bu halini sordum, 'Hz. Peygamber'in (sav) sırrını açıklamam' dedi. Hz. Peygamber (sav) vefat edince bu durumu tekrar sordum."