128 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Rumh b. Muhacir el-Mısrî, ona Leys, ona İbn Had, ona Abdullah b. Dinar, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) 'Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz, çokça istiğfar ediniz. Cehennemliklerin çoğunu kadınlardan gördüm' buyurdu. kadınların zekilerinden biri 'biz ne yaptık cehennemlikleri çoğu biz olduk?' diye sordu. Hz. Peygamber 'çok lanet ediyorsunuz. Kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Akıl ve dini noksan olanlardan sizin kadar akıllı kimseye galip geleni görmedim' buyurdu. O kadın 'ey Allah'ın Rasulü! Akıl ve din noksanlığı nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'akıl noksanlığı iki kadının şehadetinin bir erkeğin şehadetine denk gelmesidir. (Hayız olduğunuzda) günlerce namaz kılamaması ve Ramazan'da oruç tutamaması. İşte bu da din eksikliğidir."
Bize Süveyd b. Said, ona Ali b. Müshir, ona Asım, ona da es-Sümeyt b. es-Sümeyr şöyle demiştir: Nâfi b. el-Ezrak ve arkadaşları İmran b. Husayn'a gelerek “sen helak oldun (dinden çıktın) ey İmrân” dediler. İmrân da “ben helak olmadım (küfre gitmedim)” diye cevap verdi. Onlar “bilâkis (müslümanlıktan çıktın)” dediler. İmrân “beni helak eden (dinden çıkaran) şey nedir?” diye sordu. Onlar “ Allah "Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın" (Bakara 2,193) buyurmuştur” dediler. İmrân da “Biz, müşrikleri bertaraf edinceye kadar savaştık ve din tamamıyla Allah'ın oldu. Dilerseniz size Rasulullah'tan (sav) işittiğim bir hadisi rivayet edeyim” dedi. Onlar “O hadisi Rasulullah'tan (sav) sen mi işittin?” diye sordular. İmrân da şöyle cevap verdi: "Evet, şu olaya şâhid oldum. Rasulullah (sav), müşrikler üzerine Müslümanlardan bir askerî kuvvet gönderdi. Giden Müslüman askerler müşriklere rastlayınca onlarla şiddetli bir savaş yaptılar. Neticede müşrikler mağlûp olarak sırtlarını dönüp kaçtılar. Benim yakın akrabalarımdan bir adam da müşriklerden birinin üzerine mızrakla saldırdı, adam 'Eşhedü enlâ ilahe illallah, ben artık Müslümanım' dedi. Fakat yakınım olan adam mızrakla vurup onu öldürdü. Sonra Rasulullah'ın (sav) yanına geldi ve 'ey Allah'ın Rasulü! Ben helak oldum' dedi. Hz. Peygamber (sav) bir veya iki defa 'işlediğin (günah) nedir?' buyurdu. Adam da yaptığı işi arz etti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adama 'o halde karnını yarıp da kalbinden geçeni bilseydin?' buyurdu. Adam 'ey Allah'ın Rasulü karnını yarıp kalbinden geçeni bilebilir miyim (nasıl bilebilirim) ki?' deyince Hz. Peygamber (sav) 'Ama sen ne onun konuştuğu sözünü doğru kabul ettin, ne de kalbinden geçeni bildin' buyurdu." İmrân der ki: Sonra Rasulullah (sav) ondan yüz çevirip, bir daha onunla konuşmadı. Aradan çok geçmeden o adam öldü. Biz onu defnettik. Ertesi gün sabah olduğunda, onun cesedi toprağın üstüne çıkmıştı. İnsanlar “belki düşman mezarını açtı” dediler. Yeniden gömdük. Bu kez çocuklarımıza mezarı koruma görevi verdik. Ertesi gün yine cesedi yerin üstünde bulduk. Bu sefer “Belki çocuklar uyuya kaldı” dediler. Biz kendimiz mezarın başında nöbet tuttuk. Ama sabah olunca yine cesedi toprak üstünde bulduk. Bunun üzerine onu dağlardan birine (ıssız bir vadiye) attık. Bize İsmail b. Hafs el-Eylî, ona Hafs b. Giyâs, ona Asım, ona Sumayt, ona da İmrân b. Husayn “Rasulullah (sav) bizi bir askeri müfrezede (savaşa) gönderdi. Sonra (savaşın bitiminde) Müslümanlardan bir adam müşriklerden bir adama hücum etti” diyerek yukardaki hadisi anlattı ve rivayete şunu da ekledi: Sonra yer cesedi dışarı attı. Bunun Üzerine durum Peygamber'e (sav) arz edildi. O da şöyle buyurdu: "Yer, o adamdan daha kötü kimseyi de şüphesiz kabul eder. Lakin Allah, 'Lâ ilahe illallah' kelimesinin değerini size göstermeyi sevdi."
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im şöyle demiştir: "Kureşy'ten bir heyet yanında iken Muaviye'ye, Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın “ileride Kahtanlı bir hükümdar olacaktır” sözü ulaştı. Muaviye'nin sinirlenerek kalkıp Allah'a hakkıyla hamd u sena ettikten sonra şöyle dedi: Sizden bazı adamlar Allah'ın kitabında olmayan ve Hz. Peygamber'den nakledilmeyen sözler söylüyorlar. Onlar sizin cahillerinizdir. Sahibini sapıklığa götürecek görüşlerden ve kuruntulardan sakınınız. Ben Hz. Peygamber'i (sav) “Bu yöneticilik işi Kureyş'tedir. Onlar dinin kurallarını ikame ettikleri sürece kim onlara düşmanlık ederse Allah onları onları yüz üstü sürükleyecektir” buyururken işittim." [Nuaym bu hadisi İbn Mübarek'ten, o Ma’mer'den, o Zührî'den, o da Muhammed b. Cübeyr'den rivayet etmek suretiyle (Şuayb’e) mütâbaat etmiştir.]
Musa der ki: Bana, Salim b. Abdullah, İbn Ömer'den şöyle rivayet etmiştir: Zeyd b. Amr b. Nufeyl, tabi olacağı bir din arayışı ile Mekke'den Şam'a doğru çıktı. Yahudilerden bir âlimle karşılaştı ve ona “belki ben de sizin dininize girerim. Onun için bana dininizin hâlini haber ver” diyerek dinlerinin mahiyetinden sordu. Yahudi âlim, Zeyd'e “sen Allah'ın gazabından payını almadıkça bizim dinimiz üzere olamazsın” dedi. Zeyd de ona “ben zaten Allah'ın gazabından kaçıyorum, ben, gücüm yettikçe, asla Allah'ın gazabından hiçbir şey üstlenmem. Sen beni başka bir dine yönlendir” dedi. Âlim “benim bilgime göre o din ancak Hanif Dini olabilir” dedi. Zeyd “Hanif Dini nedir?” dedi. Yahudi âlim “İbrahim Dinidir. İbrahim ne bir Yahudi, ne de bir Hristiyan'dı. O, Allah'tan başkasına ibadet etmezdi” dedi. Zeyd onun yanından çıktı ve Hristiyanlardan bir âlimle karşılaştı. Ona da Yahudi âlime söylediği gibi söyledi. O da Zeyd'e “sen Allah'ın lanetinden nasibini almadıkça asla bizim dinimiz üzere olamayacaksın” dedi. Zeyd ona da “ben zaten Allah'ın lanetinden kaçmaktayım, gücüm yettiğince de asla Allah'ın lanetinden de, gazabından da hiçbir şey taşımam. Sen beni başka dine yönlendirir misin?” dedi. Hristiyan âlim “ben o dinin ancak Hanif Dini olabileceğini biliyorum” dedi. Zeyd “Hanif Dini nedir?” dedi. Hristiyan âlim “İbrahim Dinidir. O ne bir Yahudi, ne de bir Hristiyan'dı ve yalnız Allah'a ibadet ederdi” dedi. Zeyd, bunların İbrahim Peygamber hakkındaki sözlerini dinleyince, oradan çıktı ve onların yurdundan dışarı çıkınca iki elini yukarıya kaldırdı ve “Allah'ım, İbrahim Dini üzere olduğuma seni şahit tutuyorum” diye dua etti.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im şöyle demiştir: "Kureşy'ten bir heyet yanında iken Muaviye'ye, Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın “ileride Kahtanlı bir hükümdar olacaktır” sözü ulaştı. Muaviye'nin sinirlenerek kalkıp Allah'a hakkıyla hamd u sena ettikten sonra şöyle dedi: Sizden bazı adamlar Allah'ın kitabında olmayan ve Hz. Peygamber'den nakledilmeyen sözler söylüyorlar. Onlar sizin cahillerinizdir. Sahibini sapıklığa götürecek görüşlerden ve kuruntulardan sakınınız. Ben Hz. Peygamber'i (sav) “Bu yöneticilik işi Kureyş'tedir. Onlar dinin kurallarını ikame ettikleri sürece kim onlara düşmanlık ederse Allah onları onları yüz üstü sürükleyecektir” buyururken işittim." [Nuaym bu hadisi İbn Mübarek'ten, o Ma’mer'den, o Zührî'den, o da Muhammed b. Cübeyr'den rivayet etmek suretiyle (Şuayb’e) mütâbaat etmiştir.]