320 Kayıt Bulundu.
Bize İsmail, ona Mâlik, ona İshak b. Abdullah b. Talha, ona Akîl b. Ebu Tâlib'in mevlası Ebu Mürre, ona da Ebu Vâkid el-Leysî şöyle rivayet etti: "Bir defasında Hz. Peygamber mescidde insanlarla birlikte otururken üç kişi içeri girdi. Bunlardan ikisi Hz. Peygamber'e yönelirken diğeri başka bir tarafa gitti. Hz. Peygamber'e yönelen iki kişi mescitte (biraz) beklediler. Bunlardan birincisi halkada bir boşluk görünce gidip oraya oturdu. İkincisi ise onların arkasına oturdu. Üçüncüsüne ise arkasını dönüp gitti. Hz. Peygamber konuşmasını bitirince şöyle buyurdu: 'Size bu üç kişinin durumunu anlatayım mı? Bunlardan birincisi Allah'a sığındı, Allah da onu koruması altına aldı. İkincisi haya etti, Allah da (ona azap etmekten) haya etti. Üçüncüsü ise yüz çevirdi Allah da ondan yüz çevirdi."
Açıklama: Birinci kişi Hz. Peygamber'in meclisinde bulunan insanların arasına girerek yüce Alalh'ın himayesini elde etmiştir. İkinci kişi insanları şıkıştırmaktan, onlara eziyet vermekten çekinmiş, yüce Allah da onun hayasını karşılığını vermiştir. Allah'ın hayasından kasıt gösterilen davranışı mükâfatlandırmasıdır. Müşâkele (bir söz içinde iki kelime arasındaki biçim benzeşmesi) kabilinden Allah'a haya nispet edilmiştir. Üçüncü kişi için kullanılan ifade de müşâkelet vardır. (Bkz. Kastallânî,Ahmed b. Muhammed, İrşâdü's-sârî li şerh Sahîh'i'l-Buhârî, el-Matbaatü'l-kubrâ, Mısır, 1905, 1,165)
Bize Yahya b. Habib el-Hârisî, Asım b. Nadr et-Teymî ve Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî, onlara Mu'temir b. Süleyman, -hadisin lafızları İbn Habib'e aittir-, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Miclez, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Hz. Peygamber (sav), Zeyneb bt. Cahş ile evlendiği vakit insanları davet etti. İnsanlar yemek yediler ve ardından oturup sohbete daldılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) kalkmak için hazırlanıyor gibi yaptı; fakat insanlar oturmaya devam ettiler. Hz. Peygamber (sav) bu durumu görünce kalktı. O kalkınca insanlardan bazıları da kalktılar. Bu arada Asım ve İbn Abdüla'la, rivayet ettikleri hadiste; üç kişi oturmaya devam etti ilavesinde bulunmuşlardır. Bilahare Hz. Peygamber (sav) eve girmek üzere geri geldi; bir de baktı ki insanlar hâlâ oturuyorlar. Daha sonra onlar da kalkıp gittiler. Hemen gelip Hz. Peygamber'e (sav) onların ayrıldıklarını haber verdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber geri geldi ve içeri girdi. Âdetim üzere ben de girecek oldum, fakat benimle kendisi arasına perde gerdi. Böylelikle Allah (ac); "ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin" ayetini "muhakkak ki bu, Allah katında büyük bir günahtır" olan kısmına kadar indirdi. (Ahzab, 33/53)
Açıklama: Konuyla ilgili ayet şu şekildedir: "Ey:"Ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber’in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin. Fakat davet edildiğiniz zaman (elbette) girin. Yemeği yiyince de dağılın; konuşma arzusuyla sohbete dalmayın. Kuşkusuz böyle yapmanız Peygamber’e sıkıntı vermekte ancak o, bunun söyleme konusunda sizden utanmaktadır. Oysa Allah hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Rasulünü üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük bir günahtır." (Ahzab, 33/53)
Bize Muhammed b. Râfi' (el-Kuşeyrî), ona Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid el-Ezdî), ona Ebu Osman (Ca'd b. Dinar el-Yeşkürî), ona da Enes b. Malik (ra) rivayet etmiş ve şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav), Zeyneb'le (bt. Cahş) evlenince Ümmü Süleym taştan mamul bir kap içerisinde hurma, süzme peynir ve yağla yapılan bir yemek getirdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Enes'e; "git, Müslümanlardan karşılaştıklarını (düğün yemeğime) davet et" dedi. Ben de karşılaştığım kişileri davet ettim. Davetliler Hz. Peygamber'in huzuruna girmeye ve yemek yiyip çıkmaya başladılar. Hz. Peygamber (sav) elini yemeğin üzerine koydu, dua etti. Duada Allah ne murat ettiyse onları söyledi. Karşılaştığım herkesi davet etmiştim. Davetlilerin hepsi de doyuncaya kadar yediler. Ardından çıkıp gittiler. Ancak bir grup kalmaya devam ederek Hz. Peygamber'in (sav) huzurunda sohbeti uzattı. Hz. Peygamber (sav), kendilerine bir şey demekten çekindi. O nedenle onları evde bırakarak dışarı çıktı. Bunun üzerine Allah (ac); "ey iman edenler! Peygamberin evine size yemek için izin verilmediği vakit asla girmeyin, fakat çağrıldığınızda -erkenden gidip yemeğe hazırlanmasını beklemeksizin- girin, yemeğinizi yiyince hemen dağılın, söze dalıp oturmayın; bu davranışınız peygamberi rahatsız ediyor, size söylemeye çekiniyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez" (Ahzab, 33/53) ayetini indirdi. Katade, ayette geçen ‘غَيْرَ نَظِرِينَ إِنَاهُ’ ifadesi ile ilgili olarak yemeğin vaktini kollayarak öncesinden gitmeyin. Davet edildiğiniz vakit de gidin açıklamasını yapmış ve ayeti, "bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır" kısmına kadar okumuştur.
Açıklama: ‘Ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber’in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin. Fakat davet edildiğiniz zaman (elbette) girin. Yemeği yiyince de dağılın; konuşma arzusuyla sohbete dalmayın. Kuşkusuz böyle yapmanız Peygamber’e sıkıntı vermekte ancak o, bunun söyleme konusunda sizden utanmaktadır. Oysa Allah hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber eşlerinden bir şey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin. Bu sayede sizin gönülleriniz de onların gönülleri de daha temiz kalır. Bundan sonra ne Allah'ın Rasulünü üzmeniz ve ne de O'nun eşlerini nikahlamanız asla caiz değildir. Doğrusu bu, Allah katında büyük bir günahtır.’ (Ahzab, 33/53)
Bize Muhammed b. Hatim b. Meymun, ona Behz; (T) Bize Muhammed b. Râfi', ona Ebu Nadr Haşim b. Kasım, o ikisine Süleyman b. Muğîra, ona Sabit, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Zeyneb'in iddeti dolunca Rasulullah (sav), Zeyd'e; "kendisine evlenme teklifimi bildir" dedi. Bunun üzerine Zeyd hemen oradan ayrıldı ve Zeyneb'in yanına geldi. Bu esnada o, hamurunu mayalamakla meşguldü. Zeyd dedi ki: Onu görünce (Hz. Peygamber'in eşi olacağından) kalbimde yüceldi. Öyle ki Rasulullah'ın (sav) evlenme teklifinden dolayı kendisine bakamadım ve geri çekilip sırtımı döndüm. Ardından; ey Zeyneb! Rasulullah (sav) size evlenme teklif ediyor dedim. O da ben Rabbime istihâre etmedikçe herhangi bir şey yapmayacağım dedi ve ayağa kalkıp evindeki mescide geçti. Bilahare ilgili ayetler (Ahzab, 33/37-38) nazil oldu ve Rasulullah (sav) izin istemeksizin onun yanına geçti. Enes devamında şöyle dedi: Vallahi, güneş yükseldiği vakit Rasulullah'ın (sav) bizlere ekmek ve et ikram ettiği zamanki halimizi hatırlıyorum da insanlar çıkıp gitmiş, odada bazı kimseler kalmış, yemekten sonra sohbete devam ediyorlardı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) dışarı çıktı. Ben de kendisini takip ettim. Rasulullah (sav) tek tek eşlerinin odalarına uğruyor onlar da kendisine; ya Rasulallah! Yeni eşini nasıl buldun diye soruyorlardı. Bilemiyorum. Acaba ben mi Rasulullah'a (sav) insanların gittiğini haber verdim yoksa o mu bunu bana söyledi? Bunun üzerine Rasulullah (sav) dönüp odasına geçti. Âdetim üzere ben de kendisiyle birlikte odaya girecek oldum fakat benimle kendisi arasına bir perde gerdi. Ardından hicab ayetleri nazil oldu ve insanlar kendilerine yapılan nasihati kabullenip ona uygun davrandılar. İbn Râfi' rivayetine; "ey iman edenler! Bir yemeğe davet edilmek üzere sizlere izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Davet edildiğiniz zaman da yemeğin hazır olacağı vakti bekler tarzda öncesinden gitmeyin" kısmından "oysa Allah hakkı söylemekten çekinmez" olan kısmına kadarını ilave etmiştir. (Ahzab, 33/53)
Bize Kuteybe b. Said, ona Cafer b. Süleyman, ona el-Ca'd Ebu Osman, ona da Enes b. Malik şunu rivayet etti: Rasulullah (sav) evlenip gerdek gecesine girmişti. Annem Ümmü Süleym tirit yemeği hazırlayıp bir kaba koydu. Bana, Enes! Bunu Rasulullah'a (sav) götür. Kendisine bunu sana annem gönderdi, onun sana selamı var ve Ya Rasulullah (sav) bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir söyle dedi. Ben de tirit yemeğini Rasulullah (sav) götürüp annemin sana selamı var ve Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Bu, bizden sana gönderilen az bir yemektir dediğini söyledim. Bana; "onu indir sonra da git şunları şunları ve karşılaştığın herkesi çağır" buyurdu ve birkaç isim söyledi. Rasulullah'ın (sav) ismini belirtiği ve karşılaştığım kimseleri çağırdım. –Hadisi Enes'ten dinleyen ravi- Ebu Osman, Enes'e; kaç kişiydiniz diye sordu. O da yaklaşık üç yüz kadardı dedi. Rasulullah (sav) bana; "Enes! Çömleği getir" buyurdu. Ardından Suffe mektebi ve Rasulullah'ın (sav) evi doluncaya kadar içeri girdiler. Allah'ın Rasulü (sav); "onar kişilik halka kurulsun ve herkes önünden yesin" dedi. Enes; hepsi de yemeğini yiyip doydular dedi. Böylece herkes doyuncaya kadar bir grup çıkıp bir grup da girdi. Bundan sonra Rasulullah (sav) bana; "yemeği kaldır" buyurdu. Ben de yemeği kaldırdım ama yemeği bıraktığımda mı yoksa kaldırdığımda mı daha çoktu bilemiyorum. Davetlilerden bazıları, Rasulullah'ın (sav) evinde oturup sohbete daldılar. Rasulullah da (sav) orada oturmuş, hanımı da yüzü duvara dönük bir vaziyette bulunuyordu. Bu davranışlarıyla Allah Rasulü'ne (sav) rahatsızlık vermişlerdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) oradan çıkıp diğer hanımlarının yanına uğrayarak onlara selam verdi. Sonra tekrar evine döndü. Oradakiler Rasulullah'ın (sav) geldiğini görünce O'na (sav), rahatsızlık verdiklerini anlayıp hemen kapıya koşarak oradan ayırıldılar. Ben orada bulunuyorken Allah'ın Rasulü (sav) geldi, perdeyi salıp içeri girdi. Çok zaman geçmeden Rasulullah (sav) yanıma geldi ve şu ayet nazil olmuştu: "Ey iman edenler! Nebî'nin evlerine size yemek yemek için izin verilmeden girmeyin. Yemek vaktini de beklemeye kalkışmayın ancak davet olunduğunuzda girin. Yemek yediğinizde söze dalmak için beklemeyin hemen dağılın; zira bu davranışın Nebî'yi rahatsız etmektedir" (Ahzab, 33/53). Rasulullah (sav), insanların yanına çıkıp onlara bu ayeti okudu. [el-Ca'd, Enes b. Malik'in; insanlardan önce bu ayetleri ilk duyan benim ve Nebî'nin (sav) hanımları da örtünmüşlerdir dediğini haber vermiştir.]
Bize Amr b. Muhammed en-Nakıd, ona Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Salih, ona da İbn Şihab'ın rivayet ettiğine göre Enes b. Malik şöyle dedi: "İnsanlar içerisinde hicab ayetinin sebebi nüzulünü en iyi bilen kişi benim. Ubey b. Ka'b onu bana sorardı. Enes devamında şöyle dedi: Rasulullah (sav), Zeyneb bt. Cahş ile evlenip damat olarak sabahladı. Nitekim onunla Medine'de evlenmişti. Güneş yükseldikten sonra insanları yemeğe davet etti. Yemekten sonra Rasulullah (sav) oturmaya devam etti. Yemeğe gelmiş olan kişiler kalkıp gittikten sonra bazıları da onunla oturmaya devam ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) kalktı ve yürüdü. Ben de kendisiyle birlikte yürüdüm. Hz. Aişe'nin (r. anha) odasının kapısına kadar vardı. Sonra onların çıktıklarını zannetti. Geri döndü. Ben de kendisiyle birlikte geri döndüm. Bir de baktık ki onlar yerlerinde oturmaya devam ediyorlar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ikinci kez geri döndü, ben de onunla ikinci kez geri döndüm. Nihayet Hz. Aişe'nin (r. anha) odasının kapısına varınca tekrar geri döndü ve ben de kendisiyle birlikte tekrar geri döndüm. Baktık ki kalkmışlar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) benimle kendisi arasına bir perde gerdi ve Allah, hicab ayetini (Ahzab, 33/53) nazil etti."
Bize Abdurrezzak, ona Ma’mer, ona Sa’id el-Cerirî, ona Ebu Nadra, Ebu Sa’id el-Hudrî’nin şöyle dediğini rivayet etti: Abdullah b. Kays Ebu Musa el-Eş’arî, Hz. Ömere (Huzuruna girmek için izin almak üzere) üç kez selam verdi. (Fakat) kendisine izin verilmedi. Bunun üzerine Ebu Musa geri döndü. Hz. Ömer geri gelmesi için arkasından haber gönderdi. (Ebu Musa Hz. Ömer’in huzuruna gelince ona) "Niçindönüp gittin? diye sordu. Ebu Musa, "Ben Hz. Peygamber’in ‘Herhangi biriniz üç kez selam verir de selamına cevap verilmezse geri dönsün’ buyurduğunu işittim" dedi. Hz. Ömer, "Ya bu dediğine delil (şahit) getirirsin ya da ben (sana şöyle şöyle) yaparım" dedi. Ömer bu sözüyle onu tehdit etti. Ebu Sa’id el-Hudri şöyle dedi: Ebu Musa bize geldi. Beti benzi atmıştı. Ben de birkaç kişiyle birlikte oturuyordum. Kendisine "Sorunun nedir?" dedik. Bize "Ömer’e selam verdim” diye söze başladı ve başından geçen olayı anlattı. Sonra da "Sizden Hz. Peygamber’den bu sözü duyan oldu mu?" dedi. Arkadaşlar "Hepiniz duyduk" dediler. sonra da aralarından birini Ebu Musa ile gönderdiler. Bu kişi (Ömer’e) geldi ve bu rivayeti ona bildirdi.
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Habib ve Hişam, onlara Muhammed, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Bir kimsenin diğer bir kimseye (davet için) birini elçi olarak göndermesi, o kimsenin evine girmesine izin vermesi demektir."
Salim'in bildirdiğine göre Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Bundan sonra Rasulullah (sav) ve Übey b. Ka'b, içerisinde İbn Sayyâd'ın bulunduğu hurmalığa doğru yöneldiler. Öyle ki, Rasulullah (sav) oraya girdiğinde, İbn Sayyad kendisini görmeden onu gafil avlayıp ondan bir şeyler işitmek için hurma gövdelerinde saklanmaya başladı. O sırada İbn Sayyad da elbisesi içerisinde, içinden hırıltı (gelen) -ravi şüpheye düşerek benzer başka bir kelime zikremiştir- yatağına uzanmış vaziyette idi. (Derken), İbn Sayyâd'ın annesi, hurma gövdelerinde gizlenmiş haldeki Nebî'yi (sav) gördü. İbn Sayyad'a "Ya Sâfi, -râvinin dediğine göre Sâfi, İbn Sayyâd'ın ismidir- bu Muhammed'dir" dedi. (O esnada) İbn Sayyad kendine geldi. Rasulullah (sav) da, "Eğer onu bırakıp (uyandırmasaydı, İbn Sayyâd'ın durumu) ortaya çıkacaktı." buyurdu.
Açıklama: B006173 numaralı hadisin devamı.