491 Kayıt Bulundu.
Bize Said b. Ebu Meryem, ona Ebu Gassân, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl şöyle rivayet etmiştir: "Bizim aramızda bir kadın vardı. Su arklarının yanı başındaki tarlasında pancar yetiştirirdi. Cuma günü geldiğinde pancarların köklerini söker ve bir tencereye koyardı. Üstüne de öğüttüğü arpadan bir avuç katardı. Pazı kökleri iyice pişmiş et yemeği gibi olurdu. Cuma namazından dönünce ona selam verirdik. Kadın da yaptığı yemeği önümüze koyar biz de onun sıyırır yerdik. Kadının bu yemeği için Cuma günü çabuk gelsin diye beklerdik."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, Enes b. Malik’in şöyle anlattığını rivayet etti: "Terzinin biri yapmış olduğu bir yemeğe Rasulullah’ı (sav) davet etmişti. Enes b. Malik şöyle devam etti: 'Bu yemeğe Rasul-i Ekrem (sav) ile birlikte ben de gittim. Terzi Rasulullah’a ekmek, içinde kabak ve kurutulmuş ince et parçaları olan bir çorba sundu. (Yemek yerken) Peygamber’i (sav) çanağının içindeki kabakları araştırırken gördüm. Enes, 'artık o günden itibaren kabağı çok severim' dedi."
Bize Musa b. İsmail, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Ashâb-ı suffe fakir insanlardı. Rasulullah (sav) bir keresinde şöyle demişti: "Kimin yanında iki kişilik yemek varsa üç kişiyi; kimin yanında dört kişilik yemek varsa beşinci ve altıncıyı götürsün." Yahut buyurduğu gibidir. [Babam] Ebu Bekir de üç kişi getirmişti. Hz. Peygamber (sav) on kişi götürmüş, Ebu Bekir ise üç kişi götürmüştü. Ben, babam ve annem üç kişiydik. -'Eşim de' deyip demediğini bilmiyorum. Bizim evimizle Ebu Bekir'in evi arasında hizmet gören bir kişi de vardı.- Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav) yanında akşam yemeği yemişti ve yatsı namazını kılana kadar orada kalmıştı. Hz. Peygamber (sav) uykuya daldıktan bir süre sonra [Ebu Bekir] [evine] gelmişti. Hanımı ona [Ebu Bekir'e] 'Misafirlerinin yanına gelmekten yahut misafirinin yanına gelmekten seni alıkoyan ne idi?' diye sordu. Ebu Bekir [hanımına] 'Sen onlara akşam yemeği vermedin mi?' diye sordu. Hanımı, 'Sen gelinceye kadar yemek istemediler. [Evdekiler] Onlara yemek arzettiler; ancak onlar yememekte ısrar ettiler.' Abdurrahman, 'Ben gidip saklandım.' (Babam) Ebu Bekir: 'Cahil!' diye seslendi, beddua ve sitem etti. "Yeyin, afiyet olmasın! Vallahi ben bu yemekten asla yemem!" dedi. Bu yemekten bir lokma aldığımızda altından yenisi geliyor, yemek artıyordu. Sonunda doyana kadar yedik ama yemek daha fazla oldu. Ebu Bekir, yemeğe baktı. Yemek ilk geldiği kadar hatta daha fazlaydı. Karısına "Firâsoğullarının kızı! Bu ne böyle?" diye sordu. "Gözümün nuruna yemin olsun! İlk getirdiğim yemekten üç kat daha fazla" dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir yemekten yedi ve "Ettiğim yemin şeytandanmış" dedi. Yemekten bir lokma aldı ve onu Rasulullah'a (sav) götürdü. Yemek, Rasulullah'ın (sav) evinde kaldı. Bizimle bir topluluk arasında bir akit vardı. Akit zamanı gelmişti. On iki kişiden her biriyle birlikte başka adamlar da vardı. Sayısını Allah bilir. Onların hepsi, gelip bu yemekten yediler. Yahut dediği gibidir.
Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hafs b. Gıyas), ona el-A’meş, ona da Şakîk, Ebu Mes’ud’un şöyle anlattığını nakletti: Künyesi Ebu Şuayb olan Ensar'dan bir adam geldi ve kasap olan bir kölesine “Bana beş kişiye yetecek bir yemek yap. Çünkü ben Nebi’yi (sav) (diğer) dört kişi ile birlikte davet etmek istiyorum. Zira ben onun yüzünden açlık (çektiğini) anladım” dedi ve onları davet etti. Davetlilerle birlikte bir adam daha geldi. (Rasul-i Ekrem (sav) Ebu Şuayb'ın evine vardığında "Şu da (arkamızdan) bize takıldı. Ona izin vermek istersen izin ver (girsin), geri dönmesini istersen geri dönsün!" dedi. (Ebu Şuayb) “Hayır (geri dönmeyecek), bilakis ben ona izin verdim” dedi.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hâzim, ona Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: "Biz Cuma günü gelince çok sevinirdik. Bir yaşlı hanım vardı, Cuma günleri pazı köklerini toplar, bir tencereye koyar, üzerine biraz arpa tanesi katıp pişirirdi. Namazı kıldıktan sonra onu ziyaret ederdik, o da bize bu yemeği ikram ederdi. Bunun için Cuma günlerini çok sevinirdik. Cuma namazından sonra yemek yer ve öğlen uykusunu da Cuma namazından sonra uyurduk. Vallahi, bu yemeğin içinde ne iç yağı ne de et yağı vardı."
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) için evimizde beslediğimiz bir koyunun sütü sağılmıştı. Süte evdeki kuyudan biraz su katılarak sütün bulunduğu kap, Hz. Peygamber'e (sav) verildi. O (sav) biraz içti, bitirdikten sonra kabı ağzından uzaklaştırdı. (Hz. Peygamber'in) Solunda Ebu Bekir, sağında ise bir bedevi oturuyordu. Hz. Ömer, tası önce bedeviye vermesinden endişelenip "Ey Allah’ın Rasulü, kabı Ebu Bekir'e ver!" dedi. Ama Hz. Peygamber (sav) sütü sağ tarafındaki bedeviye verdi ve "Sağdan sağdan sıra ile (devam et)!" buyurdu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Yezîd, ona Ebu Hayr, ona da Ukbe b. Âmir şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) "Bizi gazaya gönderiyorsunuz. Bazı topluluklara konuk oluyoruz ama bize yemek bile vermiyorlar. Bu hususta ne dersiniz?" diye soruk. Hz. Peygamber (sav), şöyle cevap verdi: "Bir topluluğa konuk olduğunuzda size misafire yaraşacak şeyler verirlerse, kabul edin. Eğer böyle davranmazlarsa onlardan misafirin hakkını alın."
Bize Hâlid b. Mahled, ona Süleyman b. Bilâl, ona Ebu Tuvâle (Abdullah b. Abdurrahman), ona Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) evimize geldi, içecek bir şey istedi. Biz de Onun [sav] için koyunumuzu sağdık. Sonra sağılan süte şu kuyumuzun suyundan kattım ve [su katılmış sütü] Rasulullah'a (sav) verdim. Ebu Bekir sol tarafında, Ömer karşısında, bir bedevi ise sağ tarafındaydı. Rasulullah (sav) sütü içmeyi bitirince Ömer, "İşte Ebu Bekir, Ey Allah’ın Rasulü!" diyerek onu [Ebu Bekir'i] gösterdi. Hz. Peygamber (sav) ise [sütü] bedeviye verdi ve "Sağdakiler! Sağdakiler! Sağdan başlayın" buyurdu. Enes, üç defa "İşte bu (yani sağdan başlamak), sünnettir" demiştir.
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu'be, ona Saîd b. Ebu Bürde, ona da babası (Ebu Bürde b. Ebu Musa) şöyle rivayet etmiştir: Medîne'ye gelmiştim ve Abdullah b. Selâm (ra) ile karşılaştım. "Buyurmaz mısın sana kavut [un kavrularak yapılan bir yiyecek] ve hurma ikram edeyim. [Hz. Peygamber'in (sav) namaz kıldığı kıymetli bir odanın bulunduğu] eve de girersin" dedi. Ardından "Sen faizin yaygın olduğu bir yerde [Irak'ta] ikamet ediyorsun. Eğer bir kişiden alacağın var da o kişi sana bir saman çöpü veya arpa yahut yonca ağırlığında bir şey hediye ederse sakın onu alma. Çünkü bu fazlalık, ribadır [fâizdir]. Nadr, Ebu Dâvûd ve Vehb, Şu'be'den naklettikleri hadiste ev kelimesini zikretmediler.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Yakûb b. Abdurrahman, ona Ebu Hâzim, ona Sehl b. Sa'd (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bizler Cuma günleri çok sevinirdik. Yaşlı bir ninemiz vardı. O, bizim su kenarına ektiğimiz pazıların köklerinden toplar, bir çömleğin içine koyar, sonra içine biraz da arpa tanesi koyardı. -Ravi Yakub şöyle demiştir: Tam bilemiyorum ama Sehl şöyle demiştir: Bu yemeğin içinde ne iç yağı ne de et olurdu-. Cuma namazını kıldıktan sonra nineyi ziyaret ederdik, o da bu yemeği bize ikram ederdi. Bu sebeple cumaları çok sevinirdik. Kuşluk yemeğini cumadan sonra yer, öğlen uykusunu da cumadan sonra uyurduk."