Giriş

Bize Ebu Küreyb Muhammed b. Alâ, ona Veki', ona Fudayl b. Ğazvan, ona Ebu Hazim, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre ensardan bir adamın yanında bir misafir kalmıştı. Evinde sadece kendisi ve çocuklarına yetecek kadar yiyecek vardı. Karısına; çocukları uyut, kandili söndür ve yemeği misafirin önüne koy demişti. Bu olay üzerine; "ve onlardan bazıları zor durumda olsalar bile diğerlerini kendilerine tercih ederler" (Haşr, 59/9) ayeti nazil olmuştu.


Açıklama: İlgili ayetin tam meali: Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Haşr, 59/9)

    Öneri Formu
5462 M005360 Müslim, Eşribe, 173

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Şebabe b. Sevvar, ona Süleyman b. el-Mugîra, ona Sabit, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona Mikdad şöyle demiştir: İki arkadaşımla birlikte yoldan gelmiştik. Açlıktan ve yorgunluktan bir şey duyamaz, bir şey göremez olmuştuk. Rasulullah'ın (sav) ashabından bizi misafir etmelerini istemeye başladık. (Ashabın büyük bir kısmımın fakir olup, yiyecek bir şeyleri bulunmaması sebebiyle) Hiç kimse bizi kabul etmedi. Hz. Peygamber'e (sav) geldik. Bizi evine götürdü. Üç tane keçi vardı. Hz. Peygamber (sav); "şu keçilerin sütünü sağın da aramızda pay edin" buyurdu. Biz keçileri sağıyor, her birimiz nasibimizi içiyorduk. Hz. Peygamber'e (sav) de payını veriyorduk. Geceleyin bize gelip öyle selam veriyordu ki uyuyanı uyandırmıyor, uyanık olana sesini duyuruyordu. Sonra mescide gelip namaz kılıyor ardından gelip sütünü içiyordu. Bir gece şeytan aklıma girdi. Payıma düşen sütü de içmiştim. Şeytan; Muhammed Ensara gidiyor. Ona ikram ediyorlar. Onun buradan içeceği bir yudum süte ihtiyacı yok dedi. Ben de sütün başına gelip onu içtim. Süt mideme inip çıkarmaya çare olmadığını anlayınca şeytan bana pişmanlık verdi ve yazıklar olsun sana! Ne yaptın? Muhammed'in içeceğini içtin. Birazdan gelip onu bulamayınca sana beddua eder hem dünyan hem ahiretin helak olur dedi. Üzerimde örtündüğüm bir örtü vardı. Ayaklarıma koyduğumda başım, başıma koyduğumda ayaklarım ortaya çıkıyordu. Uyumaya çalıştım ama uykum gelmiyordu. İki arkadaşım ise benim yaptığımı yapmadıklarından dolayı gönül rahatlığıyla uyumuşlardı. Biraz sonra Hz. Peygamber (sav) geldi ve önceki gibi selam verdi. Ardından mescide geçti. Namaz kıldı. Sonra içeceğini almak için geldi. İçeceği tası açınca onda bir şey bulamadı. Başını gökyüzüne kaldırdı. Şimdi bana beddua ediyor, helak olacağım dedim. "Allah'ım beni doyuranı sen de doyur. Bana içecek verene sen de ver" diye dua etti. Örtümü aldım üzerime çektim. Bıçağı alıp keçilerin yanına gittim. Hangisi semiz ise onu Rasulullah (sav) için kesecektim. Bir de baktım ki keçilerin sütü toplanmış. Hz. Peygamber'in (sav) ailesine ait bir tası aldım. Aslında onun içine süt sağmazlardı. Ama o tasa sütü sağdım. Hatta sütün üzerine köpük çıktı. Rasulullah'a (sav); bu gece sütünüzü içtiniz mi diye sordum. Ben; ey Allah'ın Rasulü! İç dedim. İçti ve bana verdi. Ben; ey Allah'ın Rasulü! İç dedim. Hz. Peygamber'in (sav) süte kandığını ve Onun (sav) duasına nail olduğumu anlayınca güldüm, öyle ki yere düştüm. Hz. Peygamber (sav); "bu senin yaramazlıklarından (biridir) ey Mikdad" buyurdu. Ben; ey Allah'ın Rasulü! Şöyle şöyle yaptım diye yaptıklarımı anlattım. Hz. Peygamber (sav); "bu, Allah'ın rahmetinden başka bir şey değildir. Sen benden izin istesen de arkadaşlarımızı uyandırsak. Onlar da bu sütten nasiplenselerdi ya" buyurdu. Ben; seni hak din ile gönderen Allah'a yemin olsun ki! O sütten seninle nasiplendim ya, başkalarının nasiplenmesiyle ilgilenmem artık dedim.


Açıklama: "Bu, Allah'ın rahmetinden başka bir şey değildir” sözünden murad, “Bu sütü vakitsiz halk edip âdeti hilâfına biriktirmesi, Allah'ın bir rahmetidir” demektir.

    Öneri Formu
5465 M005362 Müslim, Eşribe, 174

Bize İshak b. İbrahim, ona Nadr b. Şümeyl, ona Süleyman b. el-Muğîra, ona Sabit, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona Mikdad şöyle demiştir: [İki arkadaşımla birlikte yoldan gelmiştik. Açlıktan ve yorgunluktan bir şey duyamaz, bir şey göremez olmuştuk. Rasulullah'ın (sav) ashabından bizi misafir etmelerini istemeye başladık. Hiç kimse bizi kabul etmedi. Hz. Peygamber'e (sav) geldik. Bizi evine götürdü. Üç tane keçi vardı. Hz. Peygamber (sav) "Şu keçilerin sütünü sağın da aramızda pay edin" buyurdu. Biz keçileri sağıyor, her birimiz nasibimizi içiyorduk. Hz. Peygamber'e (sav) de payını veriyorduk. Geceleyin bize gelip öyle selam veriyordu ki uyuyanı uyandırmıyor, uyanık olana sesini duyuruyordu. Sonra mescide gelip namaz kılıyor ardından gelip sütünü içiyordu. Bir gece şeytan aklıma girdi. Payıma düşen sütü de içmiştim. Şeytan; Muhammed ensara gidiyor, Ona ikram ediyorlar. Onun buradan içeceği bir yudum süte ihtiyacı yok dedi. Ben de sütün başına gelip onu içtim. Süt mideme inip çıkarmaya çare olmadığını anlayınca şeytan bana pişmanlık verdi ve yazıklar olsun sana! Ne yaptın? Muhammed'in içeceğini içtin. Birazdan gelip onu bulamayınca sana beddua eder hem dünyan hem ahiretin helak olur dedi. Üzerimde örtündüğüm bir örtü vardı. Ayaklarıma koyduğumda başım, başıma koyduğumda ayaklarım ortaya çıkıyordu. Uyumaya çalıştım ama uykum gelmiyordu. İki arkadaşım ise benim yaptığımı yapmadıklarından dolayı gönül rahatlığıyla uyumuşlardı. Biraz sonra Hz. Peygamber (sav) geldi ve önceki gibi selam verdi. Ardından mescide geçti. Namaz kıldı. Sonra içeceğini almak için geldi. İçeceği tası açınca onda bir şey bulamadı. Başını gökyüzüne kaldırdı. Şimdi bana beddua ediyor, helak olacağım dedim. "Allah'ım beni doyuranı sen de doyur. Bana içecek verene sen de ver" diye dua etti. Örtümü aldım üzerime çektim. Bıçağı alıp keçilerin yanına gittim. Hangisi semiz ise onu Rasulullah (sav) için kesecektim. Bir de baktım ki keçilerin sütü toplanmış. Hz. Peygamber'in (sav) ailesine ait bir tası aldım. Aslında onun içine süt sağmazlardı. Ama o tasa sütü sağdım. Hatta sütün üzerine köpük çıktı. Rasulullah'a (sav); bu gece sütünüzü içtiniz mi diye sordum. Ben; ey Allah'ın Rasulü, iç dedim. İçti ve bana verdi. Ben; ey Allah'ın Rasulü, iç dedim. Hz. Peygamber'in (sav) süte kandığını ve Onun (sav) duasına nail olduğumu anlayınca güldüm, öyle ki yere düştüm. Hz. Peygamber (sav); "bu senin yaramazlıklarından (biridir) ey Mikdad" buyurdu. Ben; ey Allah'ın Rasulü! Şöyle şöyle yaptım diye yaptıklarımı anlattım. Hz. Peygamber (sav); "bu, Allah'ın rahmetinden başka bir şey değildir. Sen benden izin istesen de arkadaşlarımızı uyandırsak. Onlar da bu sütten nasiplenselerdi ya" buyurdu. Ben; seni hak din ile gönderen Allah'a yemin olsun ki! O sütten seninle nasiplendim ya, başkalarının nasiplenmesiyle ilgilenmem artık dedim.]


Açıklama: "Bu, Allah'ın rahmetinden başka bir şey değildir" sözünden murâd "Bu sütü vakitsiz halk edip âdeti hilâfına biriktirmesi Allah'ın bir rahme­tidir" demektir.

    Öneri Formu
5466 M005363 Müslim, Eşribe, 174

Bize Ebu Küreyb, ona İbn Fudayl, ona babası (Fudayl b. Ğazvan), ona Ebu Hazim, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Bir adam, Hz. Peygamber'e (sav) gelip kendisini misafir etmesini istemişti. Hz. Peygamber'in (sav) evinde onu misafir edecek yemeği yoktu. Bunun üzerine; "bu kişiyi misafir edecek kimseye Allah rahmet etsin" buyurdu. Ensardan Ebu Talha adında bir zât kalktı ve misafiri evine götürdü. Bundan sonra hadisi Cerir hadisindeki gibi anlatmıştır. [Bir adam Rasulullah'a (sav) gelip; ben aç ve bitap düştüm demişti. Hz. Peygamber (sav) eşlerinden birine haber göndermiş, o ise Seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki evde sudan başka bir şey yok demişti. Sonra diğer hanımına haber göndermiş ve aynı cevabı almıştı. Hepsi de Seni hak üzere gönderen Allah'a yemin olsun ki sudan başka bir şey yok demişlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav); "bu adamı bu akşam misafir edene Allah rahmetiyle muamele eylesin" dedi. Ensardan bir zat kalkıp; ben misafir ederim ey Allah'ın Rasulü dedi ve onu evine götürdü. Eşine "Yiyecek bir şey var mı diye sordu. Eşi "Sadece çocuklarımın azığı var" diye cevap verdi. Ensardan olan zat; sen çocukları bir şeyle avut. Misafirimiz gelince ışığı söndür ve ona biz de yiyormuşuz gibi yap. O yemeye başlayınca kandili söndür. O yemek istediğinde sen de yiyormuş gibi yap. Yemek istediği zaman kandili söndür dedi. Böylece oturdular, misafir yemeğini yedi. Sabah olunca Ensardan olan zat Hz. Peygamber'e (sav) gitti. Hz. Peygamber (sav); "eşinle bu gece misafire yaptığınız Allah'ın hoşuna gitti" buyurdu.] Veki'nin söylediği gibi ayetin nüzûlünden de bahsetmiştir. [Ensardan bir zatın evinde bir kişi konuk olmuştu. Onun sadece kendisi ve çocuklarına yetecek yemeği vardı. Karısına çocukları uyut ve kandili söndür. Yemeği de misafire ver dedi. Onun üzerine; "ihtiyaçları olduğu halde başkalarını kendilerine tercih ederler". (Haşr, 59/9) ayeti indi.]


    Öneri Formu
5464 M005361 Müslim, Eşribe, 173

Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberî, Hamid b. Ömer el-Bekrâvî ve Muhammed b. Abdüla'la el-Kaysî, -lafız İbn Muaz'a ait olmakla birlikte-, onlara Mu'temir b. Süleyman, ona Mu'temir b. Süleyman, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Ashabı suffa fakir insanlardı. Rasullah (sav) bir keresinde şöyle demişti: "Kimin yanında iki kişilik yemek varsa, üç kişiyi; kimin yanında dört kişilik yemek varsa, beşinci ve altıncıyı götürsün." Yahut buyurduğu gibidir. (Babam Ebu Bekir) de üç kişi getirmişti. Hz. Peygamber (sav) on kişi götürmüş, (babam) Ebu Bekir ise üç kişi götürmüştü. Ben, babam ve annem üç kişiydik. Eşim de deyip demediğini bilmiyorum. Bizim evimizle Ebu Bekir'in evi arasında hizmet gören bir kişi de vardı. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav) yanında akşam yemeği yemişti ve yatsı namazını kılana kadar orada kalmıştı. Hz. Peygamber (sav) uykuya daldıktan bir süre sonra (Ebu Bekir, eve) gelmişti. Anneme; misafirlerine -veya misafirine- neden yemek vermedin? Seni ne alıkoydu diye sordu. Annem; sen gelmeden yemek istemediler diye cevap verdi. Misafirlere yemek vermişler; ancak onlar yememekte ısrar etmişlerdi. Ben (Abdurrahman b. Ebu Bekir) gidip saklandım. (Babam) Ebu Bekir; cahil diye seslendi, beddua ve sitem etti. Yeyin, afiyet olmasın! Vallahi bu yemeği ağzıma sürmem dedi. Bu yemekten bir lokma aldığımızda altından yeni geliyor, yemek artıyordu. Sonunda doyana kadar yedik ama yemek daha fazla oldu. Ebu Bekir, yemeğe baktı. Yemek ilk geldiği kadar hatta daha fazlaydı. Karısına; Firâsoğullarının kızı! Bu ne böyle diye sordu. Gözümün nuruna yemin olsun! İlk getirdiğimden üç kat daha fazla dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, yemekten yedi ve ettiğim yemin şeytandanmış dedi. Yemekten bir lokma aldı ve onu (yemeği) Rasulullah'a (sav) götürdü. Yemek Rasulullah'ın (sav) evinde kaldı. Bizimle bir topluluk arasında akit vardı. Akit zamanı gelmişti. On iki kişiden her biriyle birlikte başka adamlar da vardı. Sayısını Allah bilir. Onlar da gelip bu yemekten yediler. Yahut dediği gibidir.


    Öneri Formu
5470 M005365 Müslim, Eşribe, 176

Bana Muhammed b. el-Müsenna, ona Salim b. Nuh el-Attar, ona el-Cüreyrî, ona Ebu Osman, ona Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Bize bazı misafirler gelmişti. Babam (Ebu Bekir) gecenin o vaktinde Hz. Peygamber (sav) ile sohbet ederdi. Hemen geldi ve Abdurrahman, misafirlere akşam yemeği ver dedi. Akşam olunca misafirleri ağırlamaya geldik; fakat evimizin babası (yani Ebu Bekir) gelip bizimle yemedikçe biz yemeyiz dediler. Onlara; babam hiddetli bir adamdır. Eğer dediğini yapmazsanız bana bir şey yapacağından korkarım dedim. Ama misafirler, yine de yemek yemediler. Ebu Bekir gelmeden yemeğe başlamadılar. (Babam gelince) Ziyafeti bitirdiniz mi diye sordu. Hayır, vallahi bitirmedik dediler. Ben Abdurrahman'a dememiş miydim dedi. Bunu duyunca bir kenara kaçtım. Abdurrahman deyince tekrar kaçtım. Seni gidi cahil! Yemin olsun! Sesimi duyuyorsan hemen buraya gel dedi. Ben geldim ve vallahi benim bir suçum yok. İşte misafirlerin (burada), onlara sor. Yemeklerini getirdim; ama sen gelmeden yemediler dedim. Onlara dönüp; neden bizim yemeğimizi kabul etmiyorsunuz diye sordu. Ebu Bekir bundan sonra; vallahi bu yemekten bu gece ağzıma sürmem dedi. Misafirler de yemin edip; vallahi sen yemeden biz de yemeyiz dediler. Babam, (daha önce) böyle kötü bir gece hiç görmemiştim. Yazık size! Neden bizim yemeğimizi yemiyorsunuz dedi. (Ettiğim) birinci yemin, şeytandandır dedi. Sonra yemek getirildi. Besmele çekti ve yemeye başladı. Bunun üzerine misafirler de yediler. Sabah olunca (Ebu Bekir), Hz. Peygamber'e (sav) gitti ve ey Allah'ın Rasulü! Onlar yeminlerinde durdu, ben ise yeminimi bozdum dedi ve (akşamki) hadiseyi anlattı. Hz. Peygamber (sav); "bilakis sen onların en iyisi ve en hayırlısısın" buyurdu. Abdurrahman; bu yeminin kefareti ile ilgili bir şey duymadım dedi.


    Öneri Formu
5472 M005366 Müslim, Eşribe, 177

Bize Muhammed b. Ma'mer, ona Habbân, ona Ebû Avâne, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona Musa b. Talha, ona da Ebû Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: "Bir bedevi, kızarttığı bir tavşanı getirip Rasulullah'ın (sav) önüne koydu. Hz. Peygamber tavşanı tuttu ama yemedi. Oradakilerden yemelerini istedi. Bedevi de yemeyince, Hz. Peygamber (sav) ona 'Neden yemiyorsun?' diye sordu. Adam 'Ben her ay üç gün oruç tutarım' dedi. Hz. Peygamber de 'Eğer tutacaksan, her ayın en parlak günleri olan günlerde (on üç, on dört ve an beşinci günler) orucunu tut' buyurdu."


    Öneri Formu
21615 N002423 Nesai, Sıyâm, 84

Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberî, Hamid b. Ömer el-Bekrâvî ve Muhammed b. Abdüla'lâ, onlara Mu'temir b. Süleyman -Lafız İbn Muaz'a aittir-, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman en-Nehdî ve Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Yüz otuz kişi Hz. Peygamber'le (sav) birlikte bulunuyorduk. Hz. Peygamber (sav); "yemeği olan var mı" diye sordu. Bir adamın yanında bir ölçek yiyecek (zahire) vardı. Bu zahireden hamur yapıldı. Sonra saçları dağılmış, uzun boylu bir müşrik koyun sürüsüyle yanımıza geldi. Hz. Peygamber (sav) ona; "satılık mı yoksa hediye mi" diye sordu. Adam; hediye değil, satılık diye cevap verdi. Hz. Peygamber (sav) ondan bir koyun satın aldı. Koyun kesildi, hazırlandı. Hz. Peygamber koyunun ciğerinin kızartılmasını emretti. Allah'a yemin olsun ki yüz otuz kişiye Hz. Peygamber bu koyunun ciğerinden parça parça vermiştir. Orada bulunanlara bizzat verdi, orada olmayanların ise haklarını sakladı. İki çanak yaptı. Onlardan hepimiz yedik ve doyduk. Hatta iki kapta yemek arttı, onları da deveye yükledim. Yahut ravi buna benzer bir şekilde söyledi.


    Öneri Formu
5468 M005364 Müslim, Eşribe, 175


    Öneri Formu
5474 M005367 Müslim, Eşribe, 178


    Öneri Formu
5475 M005368 Müslim, Eşribe, 179