27 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Bekir Ahmed b. el-Hasan el-Kadî rivayet ett; Ebû Abdullah rivayetinde “kale”, el-Kadî’nin “haddesenâ” lafzını kullandı. Onlara Ebû Cafer Muhammed b. Ali b. Duhaym eş-Şeybânî, ona Ahmed b. Hâzim, ona Cafer b. Avn, ona Ebû Umeys, ona Avn b. Ebî Cuhayfe, ona da babasının rivayet ettiğine göre; Rasûlullah (sav) Selman ile Ebû’d-Derdâ’yı kardeş yapmıştı. Bir gün Selman Ebû’d-Derdâ’yı ziyarete gitmiş, evde karısı Ümmü’d-Derdâ’yı perişan bir vaziyette görmüştü. Kendisine; “- Bu ne hâl, ya Ümmü’d-Derdâ?” diye sorunca da, “- Kardeşin Ebû’d-Derdâ geceleri ibadet ediyor, gündüzleri de oruç tutuyor. Onun dünyevî ihtiyaçlarla hiç lgisi yoktur” dedi. Derken Ebû’d-Derdâ da geldi, selam verdi, sonra Selman’a yemek getirdi. Selman kendisine; “- Hadi sen de ye” deyince, Ebû’d-Derdâ; “- Ben oruçluyum” dedi. Selman da, “- Sana ueminle söylüyorum, mutlaka orucunu bozmalısın. Sen yemedikçe ben de yemeyeceğim” dedi. Bunun üzerine birlikte yemeği yediler. Sonra Selman geceyi de orada geçirdi. Geceleyin Ebû’d-Derdâ namaza kalkmak istedi, Selman ona mani oldu ve dedi ki: “- Ya Ebû’d-Derdâ! Vücudunun sende hakkı vardır. Rabbinin sende hakkı vardır. Âilenin de sende hakkın vardır. Dolayısıyla bazen oruç tut, bazen tutma. Geceleri biraz namaz kıl, ama karının yanına da git. Böylece her hak sahibine hakkını ver.” Sabahın aydınlığı yüzünü gösterince Selman, “- Haydi şimdi istersen kalk!” dedi. Birlikte kalktılar, abdest aldılar, bir miktar namaz kıldılar, sonra da sabah namazı için evden çıktılar. Ebû’d-Derdâ, Selman’ın söylediklerini kendisine haber vermek için Rasûlullah’a (sav) yaklaştı. Olanları anlatınce, Rasûlullah (sav) şunları söyledi: “- Ya Ebû’d-Derdâ! Selman’ın da sana söylediği gibi vücudunun sende hakkı vardır.” Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de Bundâr vasıtasıyla Cafer b. Avn’dan rivayet etmiştir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Muhammed b. Salih b. Hânî’, ona İbrahim b. Ebî Talib, ona Ebû Musa ile Bündâr, onlara Muhammed b. Cafer, ona Şu’be, ona Simâk b. Harb, ona da Abdullah b. Ebî Süfyan b. el-Hâris b. Abdülmuttalib şöyle demiştir: “Bir adam Hz. Peygamber’e (sav) borç olarak bir miktar hurma vermişti. Rasûlullah (sav) Havle bint Hakîm’den borç alarak o adama verdi. Sonra da, “Aslında bende de hurma vardı, ama kalitesiz idi” dedi. Sonra şöyle buyurdu: “Allah’ın mü’min kulları da böyle yaparlar. Şüphe yok ki Cenâb-ı Hak, bir zayıfın zorlanmadan hakkını güçlüden alamadığı bir topluma merhametle muamee etmez.” Bu rivayet mürseldir, ama sahihtir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Merv’de Ebû’l-Abbas Muhammed b. Ahmed el-Mahbûbî, ona Ahmed b. Seyyâr, ona Abdullah b. Osman b. Cebele, ona babası, ona Şu’be, ona da Simâk şöyle dedi: Müdrik b. el-Mühelleb ile birlikte Sicistan’da onun çadırında bulunuyordum, Bir şeyhin, Ebû Süfyan b. el-Hâris b. Abdülmuttalib’den Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini duydum diyerek hadis rivayet ettiğini işittim: “Cenâb-ı Hak, bir zayıfın zorlanmadan hakkını güçlüden alamadığı bir topluma değer vermez.”
Bize Ali, ona Ahmed, ona el-Abbas b. el-Fadl el-Esbâtî, ona Saîd b. Süleyman b. Sa’deveyh, ona Mansr b. Ebî’l-Esved, ona Atâ b. es-Sâib, ona Muhârib b. Disâr, ona İbn Bureyde, ona da babası böyle rivayet etti. Bu rivayet Kitabu’l-Gasb bölümünde Amr b. Ebî Kays’dan, ondan da Atâ b. es-Sâib senediyle buna benzer şekilde geçmişti. Başka bir şekilde de Cabir b. Abdullah’dan rivayet edilmiştir.
Bize Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona Muâz b. el-Müsennâ, ona Saîd b. Süleyman, ona Mansur b. Ebî’l-Esved, ona Atâ b. es-Sâib, ona Muhârib b. Disâr, ona İbn Bureyde, ona da babası şöyle anlatmış: “Cafer Habeşistan’dan gelince Rasûlullah (sav) ona, “- Gördüğün şeylerden en çok ne hayretine gitti?” diye sordu. O da, “- Başında yiyecek sepeti olan bir kadın görmüştüm. Bir süvari gelip ayağıyla ona vurdu, kadın sepetini düşürdü, sonra dökülen yiyeceğini toplamaya başladı ve adama dedi ki: “Sultanın tahtına oturacağı ve mazlumun hakkını zalimden alacağı günde vay senin başına geleceklere!” dedi. Hz. Peygamber (sav) de kadının bu sözünü tasdik anlamında olmak üzere, “Böyle bir ümmete değer verilmez” dedi. Yahut şöyle söyledi: “Zayıfın hakkı zorlanmadan güçlüden alınmayan bir topluma nasıl değer verilir?”
Açıklama: hadis mütabileriyle birlikte sahihtir.