361 Kayıt Bulundu.
Bize Harun b. Ma'rûf, ona Süfyan b. Uyeyne ona da Hişâm'ın rivayet ettiğine göre babası (Urve) şöyle demiştir: (Bir gün) Aişe namaz kılarken Ebu Hüreyre hadis rivayet ediyor ve "Ey odanın sahibi, bana kulak ver! Ey odanın sahibi, bana kulak ver!" diyordu. Aişe namazını bitirince Urve'ye "Sen şunu ve biraz önce söylediğini duydun mu? Hz. Peygamber (sav) konuştuğunda saymak isteyen kimse (kelimelerini) sayabilirdi." dedi.
Açıklama: Hz. Aişe'nin (r.anha) ifadeleri, Ebu Hüreyre'nin (r.a.) hadis rivayetine ehliyetine yönelik bir tenkit değildir. Fakat Hz. Aişe, üzerinde düşünülmeden, hızlıca ve peş peşe hadis rivayet edilmesini hoş karşılamamış, Hz. Peygamber’in tane tane ve teenni ile konuşmasını hadis rivayetinde takip edilecek bir örnek olarak hatırlatmıştır.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Zührî, ona Said b. Müseyyeb ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar (üzüm ağacına) kerm diyorlar. Kerm, ancak mü'minin kalbidir."
Açıklama: Câhiliye döneminde kendisinden içki yapıldığı ve içki içen insanların kontrollerini kaybederek fazla harcama ve ikramda bulunmalarına sebep olduğu için üzüme cömert anlamında "kerm" denilmekteydi. Hz. Peygamber ise üzüme bu ismin verilmesini uygun görmemiştir (Nevevî, el-Minhâc [Beyrut, 1972], 15/4).
Bize Ebû Yusuf es-Saydalânî Muhammed b. Ahmed er-Rakkî, ona Muhammed b. Seleme, ona İbn İshak, ona muhammed b. İbrahim, ona Ebû Seleme, ona da Ebû Hureyre (ra) Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “İnsan bazen hiç önemsemediği öyle bir söz söyler ki, bu söz sebebiyle cehennemin yetmiş yıllık mesafedeki dibine düşer”
Açıklama: Bu ve benzeri hadislerdeki tehdit ifadeleri, muhtemelen sakındırmakta mübalağa anlamındadır. Hadîste verilmek istenen mesaj, insanın diline sahip olması gerektiğidir. Çünkü insanın işlediği bütün günahların, yaptığı bütün kötülüklerin, başına gelen bütün belaların başlangıcında dil ana unsurdur. İnsan, yaptığı her hareketin öncesinde mutlaka dilini kullanır. Bundan dolayı ahirette maruz kalacağı cezaların hepsinde dil ana faktör olarak öne çıkmaktadır.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Aclân, ona Ka'kâ b. Hakîm, ona Ebu Salih ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) insanların emniyette olduğu kimsedir. Mü'min ise, insanların canları ve malları konusunda on(un şerrin)dan emin oldukları kimsedir."
Bize Said b. Yahya b. Said el-Ümevî, ona babası (Yahya b. Said), ona Ebu Bürde -o, Büreyde b. Abdullah b. Ebu Bürde'dir- ona da Ebu Bürde'nin rivayet ettiğine göre Ebu Musa şöyle demiştir: Biz, "Ey Allah'ın Rasulü, müslümanların en faziletlisi kimdir?" diye sorduk. "Müslümanların, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) güvende oldukları kişidir." buyurdu.
Bize Ali b. Muhammed, ona Vekî, ona Ebu Yahya et-Tavîl -Kûfelidir- ona da Zeyd el-Ammî'nin rivayet ettiğine göre Enes b. Malik şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) birisi ile karşılaştığında onunla konuşur, o kişi gidene kadar ondan yüz çevirmezdi. Birisiyle tokalaştığı zaman da karşısındaki elini çekmeden o kişinin elini bırakmazdı. Dizlerinin üzerine oturduğunda dizlerinin yanında oturan kişiden önde olduğu da görülmemiştir.
İmam Malik'in "belağ/bana ulaştı" sîgasıyla naklettiğine göre İsa b. Meryem (as) şöyle diyordu: Allah'ı anmaksızın çok konuşmayın. Yoksa kalpleriniz katılaşır. Katı bir kalp ise Allah'tan uzaktır, fakat siz bilmezsiniz. İnsanların günahlarını -sanki Rab sizmişsiniz gibi- gözetlemeyiniz. (Efendilerinin duyacağından endişe eden) kölelermişsiniz gibi kendi günahlarınıza bakınız. Zira bazı insanlar (günahlara) dûçar olur ve bazıları da onlardan kurtulur. Belâya uğrayanlara acıyın. Afiyetten dolayı da Allah'a hamd edin.
Bize Abdullah b. Said, İshak b. İbrahim b. Habib ve Ali b. Münzir, onlara Muhammed b. Fudayl, ona Ata b. es-Sâib ona da Şakik'in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) yatsı namazından sonra konuşmamız nedeniyle bizi ayıpladı. İbn Mace dedi ki: yani "(Hz. Peygamber) bizi bundan men etti".
Açıklama: Hz. Peygamber'in sahâbeyi yatsı namazından sonra konuşmaları nedeniyle ayıplaması, konuşmanın haramlığına değil hoş görülmediğine işaret etmektedir. Bunun gerekçesi olarak kişilerin yatsıdan sonra uzun süre uyanık kalmalarının gece namazına kalkmalarına engel olacağı, yatsı namazının kişinin o günkü son ameli olması ve bu şekilde uykuya dalması gibi muhtemel sebepler sayılmıştır (bk. İbn Receb, Fethu'l-Bari [Kahire, 1996],5/158-9).
Bize Abdullah b. Said, İshak b. İbrahim b. Habib ve Ali b. el-Munzir, onlara Muhammed b. Fudayl, ona Ata b. es-Sâib ona da Şakik'in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) yatsı namazından sonra konuşmamız nedeniyle bizi ayıpladı. İbn Mace dedi ki: yani "(Hz. Peygamber) bizi bundan men etti".
Açıklama: Hz. Peygamber'in sahâbeyi yatsı namazından sonra konuşmaları nedeniyle ayıplaması, konuşmanın haramlığına değil hoş görülmediğine işaret etmektedir. Bunun gerekçesi olarak kişilerin yatsıdan sonra uzun süre uyanık kalmalarının gece namazına kalkmalarına engel olacağı, yatsı namazının kişinin o günkü son ameli olması ve bu şekilde uykuya dalması gibi muhtemel sebepler sayılmıştır (bk. İbn Receb, Fethu'l-Bari [Kahire, 1996],5/158-9).