361 Kayıt Bulundu.
Bize Abdan, ona Abdullah, ona ez-Zührî, ona Ebu Ümame ona da babasının (Sehl b. Huneyf) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sakın sizden biriniz 'nefsim habis oldu' demesin. Bunun yerine 'nefsim kötüleşti' desin." (Buhârî:) Ukayl da (bu hadisi ez-Zührî'den rivayet ederek) Yunus ibn Yezîd'e mütabaat etmiştir.
Açıklama: Hadiste geçen "habise" ve "lakise" kelimeleri "kirlenme" açısından aynı anlama gelse de Hz. Peygamber (sav) müslümanın nefsine habislik izafe etmesini hoş görmediği için aynı anlama gelen başka bir kelime kullanılmasını tavsiye etmiştir. Bir bakıma "habis" kelimesini çağrışımları açısından kullanmayı uygun görmemiştir. Hadis Hz. Peygamber'in (sav) hassasiyetleri hakkında bize bilgi vermesi açısından önemlidir. Kötü çağrışımları olan kelimeleri benzer çağrışımları olmayan diğer kelimelerle değiştirmek Hz. Peygamber'in âdetleri arasındadır (bk. Aynî, Umdetü'l-kārî, [Beyrut, ts], 22/201-2).
Bize Abdan, ona Abdullah, ona ez-Zührî, ona Ebu Ümame ona da babasının (Sehl b. Huneyf) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sakın sizden biriniz 'nefsim habis oldu' demesin. Bunun yerine 'nefsim kötüleşti' desin." (Buhârî:) Ukayl da (bu hadisi ez-Zührî'den rivayet ederek) Yunus ibn Yezîd'e mütabaat etmiştir.
Açıklama: Hadiste geçen "habise" ve "lakise" kelimeleri "kirlenme" açısından aynı anlama gelse de Hz. Peygamber (sav) müslümanın nefsine habislik izafe etmesini hoş görmediği için aynı anlama gelen başka bir kelime kullanılmasını tavsiye etmiştir. Bir bakıma "habis" kelimesini çağrışımları açısından kullanmayı uygun görmemiştir. Hadis Hz. Peygamber'in (sav) hassasiyetleri hakkında bize bilgi vermesi açısından önemlidir. Kötü çağrışımları olan kelimeleri benzer çağrışımları olmayan eş anlamlı diğer kelimelerle değiştirmek Hz. Peygamber'in âdetleri arasındadır (bk. Aynî, Umdetü'l-kārî, [Beyrut, ts], 22/201-2).
Bize Süleyman b. Harb, ona Hammad b. Zeyd, ona Yahya b. Said, ona Ensar'ın mevlâsı Büşeyr b. Yesar ona da Rafi b. Hadic ve Sehl b. Ebu Hasme şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Sehl ve Muhayyisa b. Mesud birlikte Hayber'e gelmişlerdi. Hurmalıklar içinde birbirlerinden ayrıldılar. Abdullah b. Sehl de (burada) öldürüldü. Abdurrahman b. Sehl ve İbn Mesud'un oğulları Huveyyisa ile Muhayyisa, Hz. Peygamber'e (sav) geldiler ve (öldürülen) arkadaşlarının durumu hakkında konuştular. Abdurrahman söze başladı fakat oradakilerin en küçüğüydü. Hz. Peygamber (sav) ona "(ilk söz konusunda) büyüğe öncelik ver." buyurdu -Yahya "(ilk) söz büyük olanındır" şeklinde rivayet etmiştir-. Böylece onlar arkadaşlarının durumu hakkında konuştular. Hz. Peygamber (sav) de onlara: "Maktulünüzün veya arkadaşınızın (Hayberliler tarafından) öldürüldüğüne sizden elli kişinin yemin etmesi yoluyla (diyet) hakkı elde etmek ister misiniz?" diye sordu. Onlar da: "Ey Allah'ın Rasulü (sav), biz bu işi görmedik ki (nasıl yemin edelim?)" dediler. Hz. Peygamber (sav) de onlara: "Öyleyse Yahudiler'den elli kişinin (bu cinayeti biz işlemedik şeklinde) yemin etmesi sizin davanızı düşürür" buyurdu. Dediler ki: "Ey Allah'ın Rasulü (sav) Yahudiler kâfir bir topluluktur (onların yeminlerine güvenemeyiz)." Hz. Peygamber de (sav) onun diyetini Beytülmal'den ödedi. Sehl dedi ki: "Ben (Hz. Peygamber'in diyet olarak verdiği) o develerin toplandığı ağıla vardığımda bir dişi deve ayağıyla beni tekmelemişti." Leys dedi ki: Bana Yahya, ona Büşeyr, ona da Sehl rivayet etti. Yahya, "Büşeyr'in, '(Sehl), Rafi b. Hadic'le birlikte nakletti' dediğini sanıyorum." dedi. İbn Uyeyne ise, "Bize Yahya, Büşeyr'den o da Sehl'den tek başına rivayet etmiştir." dedi.
Bize Ebu Nuaym, ona Zekeriyya, ona Âmir, ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların emniyette olduğu kimsedir. Muhacir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir."
Bize Ömer b. Hafs, ona babası (Hafs b. Gıyas), ona A'meş, ona Ma'rûr, ona da Ebu Zerr şöyle dedi: Ben bir keresinde Hz. Peygamber'in huzuruna vardım, o sırada kendisi Ka'be'nin gölgesinde şöyle diyordu: "Ka'be'nin Rabb'ine yemin ederim ki muhakkak onlar çok ziyandadırlar, Ka'be'nin Rabb'ine yemin ederim ki muhakkak onlar çok zarardadırlar!" Ben kendi kendime "Benim hâlim nedir ki? Bende bir şey mi görülüyor? Benim halim ne olabilir ki?" dedim. Hz. Peygamber (sav) bu sözü (tekrarlayıp) söylerken, ben de yanına oturdum. Sesimi çıkarmadan edemedim. Ne kadar tasa ve endişeye kapıldığımı ancak Allah bilir. "Ey Allah’ın Rasulü! Babam anam sana feda olsun! Bu büyük ziyanda olanlar kimlerdir?" diye sordum. Hz. Peygamber (sav) "Malları çok olanlardır. Fakat bunlardan şöyle, şöyle, şöyle yapanlar [infak eden, malını Allah yolunda harcayanlar] müstesnadırlar." buyurdu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik; (T) Bize İsmail, ona Mâlik, ona Nâfi' ona da Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Üç kişi (bir arada) bulunduğunda, (bunlardan) ikisi, üçüncüyü bırakıp da (kendi aralarında) gizlice konuşmasın."
Bize Adem b. Ebu İyas, ona Şube, ona Abdullah b. Ebu's-Sefer ve İsmail, onlara Şa'bî ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların güvende olduğu kimsedir. Muhacir de Allah'ın yasak ettiğini terk edendir." Ebu Abdullah (Buharî şöyle demiştir: Ebu Muaviye bu hadisi şöyle nakletmiştir: Bize Davud ona da Âmir şöyle rivayet etti: Abdullah'ı Hz. Peygamber'den (sav) naklederken duydum. Abdula'lâ ise şöyle nakletmiştir: Bize Davud, ona Âmir ona da Abdullah Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti.
Açıklama: Müslüman olarak yaşam şansı bulamadığı için Hicret edenler için kullanılan Muhacir kelimesi, "Allah'ın yasak ettiğini terk edendir" ifadesiyle her müslümanın hayatında karşılığı olan bir anlama taşınmıştır.
Bize Adem b. Ebu İyas, ona Şube, ona Abdullah b. Ebu's-Sefer ve İsmail, onlara Şa'bî ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların güvende olduğu kimsedir. Muhacir de Allah'ın yasak ettiğini terk edendir." Ebu Abdullah (Buharî şöyle demiştir: Ebu Muaviye bu hadisi şöyle nakletmiştir: Bize Davud ona da Âmir şöyle rivayet etti: Abdullah'ı Hz. Peygamber'den (sav) naklederken duydum. Abdula'lâ ise şöyle nakletmiştir: Bize Davud, ona Âmir ona da Abdullah Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti.
Açıklama: Müslüman olarak yaşama imkanı olmadığı için yurdunu terk edenleri ifade eden Muhacir kavramı, hicreti zorunlu kılan şartların ortadan kalkmasıyla birlikte 'Muhacir Allah'ın yasak ettiğini terk edendir' tanımlamasıyla her şartta geçerli ve yeni bir anlam kazanmıştır.
Bize Adem b. Ebu İyas, ona Şube, ona Abdullah b. Ebu's-Sefer ve İsmail, onlara Şa'bî ona da Abdullah b. Amr'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Müslüman, dilinden ve elinden (gelecek zarardan) müslümanların güvende olduğu kimsedir. Muhacir de Allah'ın yasak ettiğini terk edendir." Ebu Abdullah (Buharî şöyle demiştir: Ebu Muaviye bu hadisi şöyle nakletmiştir: Bize Davud ona da Âmir şöyle rivayet etti: Abdullah'ı Hz. Peygamber'den (sav) naklederken duydum. Abdula'lâ ise şöyle nakletmiştir: Bize Davud, ona Âmir ona da Abdullah Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti.