253 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Velîd b. Müslim, ona İbn Cabir, ona Büsr b. Übeydullah el-Hadramî, ona Ebu İdris el-Havlânî, ona da Huzeyfe b. Yemân şöyle demiştir: İnsanlar, Rasulullah'a (sav) gelecekte olacak olan hayırlı olayları sorardı, bense bana erişmesinden tedirgin olarak, kötü olayları sorardım. Bu endişe ile bir defasında “Ey Allah'ın Rasulü, biz vaktiyle bir cahiliye ve kötülük ortamında idik. Sonra Allah bize şu hayrı (İslam'ı) getirdi. Bu hayırdan sonra bir kötülük ve fitne var mıdır?” diye sordum. Rasulullah (sav) "evet vardır" buyurdu. Ben “o şer ve fitneden sonra bir hayır var mıdır?” dedim. Rasulullah (sav) "evet, bir hayır vardır. Fakat onun içinde bir duman bulunacak" buyurdu. Ben “o hayrın dumanı nedir?” dedim. Rasulullah (sav) "o devirde bir grup, benim yoluma (sünnetime) aykırı bir yol tutacak. Sen onların tutumlarının bir kısmını onaylayacak, bir kısmını da hoş karşılamayacaksın" buyurdu. Ben “bu karışık hayır devrinden sonra, yine bir kötülük devri gelecek midir?” dedim. Rasulullah (sav) "evet gelecektir. O devirde birtakım davetçiler halkı cehennem kapılarına çağıracak. Her kim onların davetine uyarsa, onu cehenneme atacaklar" buyurdu. Ben “ey Allah'ın Rasulü bu davetçileri bize tarif etsen” dedim. Rasulullah (sav) "onlar bizim içimizden birileri olup bizim dilimizle konuşurlar" buyurdu. Ben “o döneme kadar yaşarsam bana nasıl hareket etmemi emredersin?” dedim. Rasulullah (sav) "İslam toplumundan ayrılma ve onların devlet başkanlarına itaat et" buyurdu. “Onların bir topluluğu ve başlarında bir devlet reisi yoksa?” dedim. Rasulullah (sav) "bir ağaç kökünü kemirerek yaşamaya mal olsa da o grupların hepsinden ayrıl ve ölüm erişinceye kadar bu ayrılık üzere bulun" buyurdu.
Bize Süleyman b. Harb ve Muhammed b. İsa, onlara Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Ebû Kilabe, ona Ebu Esma, ona Sevban'ın dediğine göre Rasulullah (sav) şöyle demiştir: "Allah [veya Rabbim] benim için yer yüzünü dürüp topladı da ben doğusunu ve batısını gördüm. Şüphesiz benim ümmetimin hükümranlığı, dünyada benim için dürülüp toparlanan yerlere kadar ulaşacak. Ayrıca bana kırmızı (altın) ve beyaz (gümüş) olan iki hazine verildi. Ben, Rabbimden, ümmetimi, toplu olarak kıtlıkla helak etmemesini, onlara kendileri dışında başka bir düşmanı musallat ederek köklerini kazımamasını istedim. Rabbim de bana şöyle dedi: Ey Muhammed, Ben bir şeyi takdir ettiğim zaman, artık o geri çevrilmez. Ben, onları toplu bir kıtlıkla helak etmeyeceğim. Dünyanın her yerinden düşmanlar onların kökünü kazımak için bir araya toplansalar, onlar birbirlerini yok etmedikçe, birbirlerini esir almadıkça, ben kendileri dışında bir başka bir düşmanı onlara musallat etmeyeceğim. Ben Ümmetim için ancak sapıtıcı liderlerden korkarım. Benim ümmetimin arasına kılıç girdi mi (iç kavgalar çıkınca), artık onlar kıyamet gününe kadar bir daha durmaz. Ümmetimden bazı kabileler, müşriklere katılmadıkça ve yine ümmetimden bazı kabileler putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz. Şüphesiz, ümmetim içerisinden otuz tane yalancı çıkacak. Onların her biri kendisinin peygamber olduğunu iddia edecek. Halbuki, ben, Peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra da Peygamber yoktur. Benim ümmetimden bir grup da Allah'ın emri gelinceye kadar hak üzerine olacaklardır." [Râvi İbn İsa rivayetinde "(ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ) hakkı üstün tutmaya devam edecekler" ifadesini kullandı. Sonra tüm raviler ittifakla] " Muhalefet edenler onlara zarar veremeyecektir." [ifadesini zikrettiler.]
Bize Ravh, ona Abdullah b. Ubeyd ed-Dîlî, ona da Udeyse bnt. Ühbân b. Sayfî şöyle rivayet etmiştir: "Udeyse'nin babasının evinde olduğu günlerden birinde, babası hastalandı ve sonra bu hastalıktan iyileşti. Hz. Ali, Basra’dan yola çıktı ve Udeyse’nin babasının evine geldi. Odasının kapasına vardığında (içeri girmeden) selam verdi. Yaşlı adam Ali’nin selamını aldı. Hz. Ali 'Ey Ebu Müslim! Nasılsın?' diye sordu. Ebu Müslim 'İyiyim' deyince, Hz. Ali 'Bana destek olmak için, benimle birlikte şu isyancılara karşı mücadele etmek için gelir misin?' dedi. Ebu Müslim 'Sana vereceğim şeye razı olursan, evet' dedi. Ali 'Nedir o?' deyince, yaşlı adam 'Ey Cariye! Kılıcımı ver' dedi. Cariye ona bir kılıç kını getirdi ve kucağına bıraktı. Yaşlı adam kının içinden birkaç kılıç çıkardı, sonra başını Ali’ye kaldırıp şöyle dedi: 'Dostum ve senin amca oğlun (sav), Müslümanlar arasında fitne baş gösterince tahtadan bir kılıç edinmemi emretmişti. İşte bu benim kılıcım. Dilersen bu kılıçla seninle birlikte gelirim' dedi. Hz. Ali 'Sana da kılıcına da ihtiyacımız yoktur' dedi ve içeri girmeden odanın kapısından geri döndü gitti."
Bize Süleyman b. Harb ve Muhammed b. İsa, onlara Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Ebû Kilabe, ona Ebu Esma, ona Sevban'ın dediğine göre Rasulullah (sav) şöyle demiştir: "Allah [veya Rabbim] benim için yer yüzünü dürüp topladı da ben doğusunu ve batısını gördüm. Şüphesiz benim ümmetimin hükümranlığı, dünyada benim için dürülüp toparlanan yerlere kadar ulaşacak. Ayrıca bana kırmızı (altın) ve beyaz (gümüş) olan iki hazine verildi. Ben, Rabbimden, ümmetimi, toplu olarak kıtlıkla helak etmemesini, onlara kendileri dışında başka bir düşmanı musallat ederek köklerini kazımamasını istedim. Rabbim de bana şöyle dedi: Ey Muhammed, Ben bir şeyi takdir ettiğim zaman, artık o geri çevrilmez. Ben, onları toplu bir kıtlıkla helak etmeyeceğim. Dünyanın her yerinden düşmanlar onların kökünü kazımak için bir araya toplansalar, onlar birbirlerini yok etmedikçe, birbirlerini esir almadıkça, ben kendileri dışında bir başka bir düşmanı onlara musallat etmeyeceğim. Ben Ümmetim için ancak sapıtıcı liderlerden korkarım. Benim ümmetimin arasına kılıç girdi mi (iç kavgalar çıkınca), artık onlar kıyamet gününe kadar bir daha durmaz. Ümmetimden bazı kabileler, müşriklere katılmadıkça ve yine ümmetimden bazı kabileler putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz. Şüphesiz, ümmetim içerisinden otuz tane yalancı çıkacak. Onların her biri kendisinin peygamber olduğunu iddia edecek. Halbuki, ben, Peygamberlerin sonuncusuyum. Benden sonra da Peygamber yoktur. Benim ümmetimden bir grup da Allah'ın emri gelinceye kadar hak üzerine olacaklardır." [Râvi İbn İsa rivayetinde "(ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ) hakkı üstün tutmaya devam edecekler" ifadesini kullandı. Sonra tüm raviler ittifakla] " Muhalefet edenler onlara zarar veremeyecektir." [ifadesini zikrettiler.]
Açıklama: إِنَّكُمْ سَتَرَوْنَ بَعْدِى أَثَرَةً وَأُمُورًا تُنْكِرُونَهَا Esereten için dünyevi, Umur için ise ahirete yönelik bir ayrım için bk. Ḳasṭalânî, Ebû’l-ʿAbbâs Aḥmed b. Muḥammed el-. İrşâdu’s-Sârî li Şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî. Mısır: el-Maṭbaʿatu’l-Kubrâ’l-Emîrîyye, 1323), 10/168.