382 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. İsmail, ona Âdem b. Ebu İyâs, ona Şeybân Ebu Muâviye, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir “Hz. Peygamber (sav) her zaman çıkmadığı ve kimseyle karşılaşmadığı bir vakitte evinden çıkmıştı. Yolda Ebu Bekir ile karşılaştı: "Neden bu saatte buradasın Ey Ebu Bekir?" diye sordu. Ebu Bekir, "Rasulullah'ı (sav) görür, yüzüne bakar ve Ona (sav) selam veririm ümidiyle çıktım" diye cevap verdi. Çok geçmeden Ömer geldi. "Neden bu saatte buradasın ey Ömer?" diye sordu. "Açlıktan, ey Allah’ın Rasulü!" diye cevap verdi. Rasulullah (sav) "Ben de biraz acıktım" buyurdu. [Daha sonra üçü] Ensâr'dan Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihân'ın evine gittiler. (Ebu'l-Heysem) Hurması ve koyunları çok olan bir adamdı, hizmetçileri yoktu. Onu (Ebu'l-Heysem’i evde) bulamadılar. Evin hanımına "Eşin nerede?" diye sordular. "Bize tatlı içme suyu getirmeye gitti" diye cevap verdi. Çok geçmeden Ebu'l-Heysem ağzına kadar dolu bir su kırbasıyla geldi. Kırbasını yere koyduktan sonra gelip Hz. Peygamber'e (sav) sarıldı ve "Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü!" dedi. Onları bahçesine götürdü ve bir halı serdi. Sonra hurma ağacından hem olgun hem de ham hurmaların olduğu bir dal getirip önlerine koyu. Hz. Peygamber (sav), "Bize olgunlarından seçip getirmedin mi?" diye sorunca "Ey Allah’ın Rasulü olgun olanından ve olmayanından istediğinizi seçmenizi istedim" dedi. Böylece hurmadan yediler ve getirdiği sudan içtiler. Hz. Peygamber (sav), Ebu Bekir ve Ömer'e " Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki kıyamet günü bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz: Serin bir gölge, tatlı olgun hurma ve soğuk su". Ebu'l-Heysem yemek yapmak için yanlarından ayrıldı. Hz. Peygamber (sav) "Sakın süt veren hayvanı kesme" buyurdu. Ebu'l-Heysem dişi veya erkek bir keçi yavrusu kesti ve onlara getirdi. Ondan da yediler. Hz. Peygamber (sav) "Senin hizmetçin var mı?" diye sordu. Ebu'l-Heysem "Hayır yok" dedi. Hz. Peygamber (sav) "Savaş esirleri gelince bize gel" buyurdu. Hz. Peygamber'e (sav) iki savaş esiri getirilmişti. Bir üçüncüsü yoktu. Ebu'l-Heysem, Onun (sav) yanına geldi. Hz. Peygamber (sav) de ona "İkisinden birini seç" dedi. O "Ey Allah’ın Rasulü, benim için sen seç!" dedi. Hz. Peygamber (sav) "İstişare edilen kişi güvenilen bir kimsedir. Bunu al. Onun namaz kıldığını gördüm. Ona iyilik yap!" buyurdu. Ebu'l-Heysem eşinin yanına gitti ve Hz. Peygamber'in (sav) sözünü ona anlattı. Karısı: "Rasulullah'ın (sav) sözünü tutabilmek için onu azat etmelisin" dedi. O (Ebu'l-Heysem) da "O hürdür" diyerek o köleyi azat etti. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Allah'ın gönderdiği peygamber ve devlet idarecisinin etrafında mutlaka iki türlü insan bulunur. Birincisi iyiliği emredip kötülükten alıkoyar. Diğeri ise ona devamlı güçlük çıkarır. Her kim kötü insanlardan korunursa gerçekten fenalıklardan kendisini korumuş olur." Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadis hasen-sahih-garîbtir
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الْمُسْتَشَارَ مُؤْتَمَنٌ
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ca'fer b. Avn, ona Ebu'l-Umeys, ona Avn b. Ebu Cuhayfe, ona da babası [Ebu Cuhayfe] şöyle rivayet etmiştir "Hz. Peygamber (sav) Selmân el-Fârisî ile Ebu'd-Derdâ arasında kardeşlik akdi yapmıştı. Selmân bir gün Ebu'd-Derdâ'yı ziyarete gitti. (Ebu'd-Derdâ evde yoktu). Ümmü'd-Derdâ'yı eski bir elbise içinde perişan bir halde gördü. 'Bu halin nedir?' dedi. Ümmü’d-Derdâ 'Kardeşin Ebu’d-Derdâ’nın dünya ile alakası kalmadı' diye şikayetlendi. Bu sırada Ebu’d-Derdâ da geldi, Selmân’a yemek hazırladı ve 'Sen buyur ye, ben oruçluyum' dedi. Selmân 'Sen yemedikçe ben de yemem' dedi. Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ da yedi. Gece olunca Ebu’d-Derdâ, ibâdete hazırlandı. Selmâ 'Uyu!' dedi. O da uyudu. Bir müddet geçtikten sonra yine kalkacak oldu. Selmân yine 'Yat uyu!' dedi. Gecenin sonuna doğru Selmân 'Şimdi kalk!' dedi. Kalkıp birlikte namaz kıldılar. Sonra Selmân ona dedi ki 'Şüphesiz ki nefsinin sende hakkı vardır. Rabbinin sende hakkı vardır, misafirinin sende hakkı vardır, ailenin de sende hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver!' Sonra gelip Hz. Peygamber'e (sav) bu hadiseyi anlattılar. Hz. Peygamber (sav), "Selmân doğru söylemiş" buyurdu. Ebu İsa [Tirmizi] şöyle demiştir "Bu, sahîh bir hadistir. Ebu'l-Umeys'in adı Utbe b. Abdullah'tır. Abdurrahman b. Abdullah el-Mes'ûdî'nin kardeşidir."
Bize Süveyd, ona Abdullah b. Mübârek, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ebu Seleme, ona da Ebu Hüreyre, Resul-i Ekrem'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletti: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, mutlaka hayır söylesin ya da sussun.” Tirmizî: Bu hadis, sahîhtir. Bu konuda Aişe, Enes ve Ebu Şureyh el-Adevî el-Ka'bî el-Huzâî’den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu Şureyh'in adı, Huveylid b. Amr'dır.
Bize Ensârî, ona Ma'n, ona Mâlik, ona Kuteybe, ona İbn Şihâb, ona Enes b. Mâlik'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber'e (sav) içine biraz su katılmış süt getirilmişti. Sağ tarafında bir bedevi, sol tarafında Ebû Bekir oturuyordu. Hz. Peygamber süt tasından içti ve tası bedeviye verip "Sağdan sırayla devam edelim" buyurdu. Tirmizî şöyle demiştir: Bu konuda İbn Abbas, Sehl b. Sa'd, İbn Ömer ve Abdullah b. Büsr'den de rivayetler vardır. Ebû İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.
Bize Ebû Muhammed Abdullah b. Yusuf el-İsbahânî, ona Ebû Saîd b. el-A’râbî, ona Sa’dân b. Nasr, ona Süfyan, ona Amr, ona Nâfi b. Cübeyr b. Mut’ım, ona da Ebû Şureyh el-Huzâî’nin rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Allah’a ve âhret gününe iman eden misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden komşusuna iyi davransın. Allah’a ve âhret gününe iman eden ya hayır söylesin, ya da sussun!” Bunu Müslim es-Sahîh’de Züheyr b. Harb ve diğerleri vasıtasıyla Süfyan b. Uyeyne’den rivayet etmiştir. el-Buhârî de başka bir vecihde Ebû Şureyh’den rivayet eder. Buhârî ve Müslim bunu Ebû Hureyre’nin hadisi olarak tahric etmişlerdir.
Bize Züheyr b. Harb ve Muhammed b. Abdullah b. Numeyr, onlara İbn Uyeyne, -İbn Numeyr bize Süfyân rivayet etti' demiştir- O'na Amr, ona Nâfi b. Cübeyr, ona Ebu Şurayh el-Huzâî'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden komşusuna iyi davransın. Allah'a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin. Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır söylesin ya da sussun."
Açıklama: İsnadı Şeyhân'ın şartlarına göre sahihtir.
Bize İshâk b. Musa el-Ensârî, ona Ma'n, ona arz usulü ile Mâlik b. Enes, ona İshâk b. Abdullah b. Ebu Talha, ona Enes b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir: Ebu Talha, Ümmü Süleym'e "Rasulullah'ın (sav) sesinin az çıktığını duydum ve aç olduğunu anladım. Yiyecek bir şeyler var mı?" diye sordu. Ümmü Süleym "Evet" diye cevap verdi. Arpa unundan yapılmış birkaç ekmek ve bir örtü çıkardı. Ekmekleri örtüyle sardı ve elime verdi. Bir kısmını da kendine bıraktı ve beni Rasulullah'a (sav) gönderdi. Ekmekleri götürdüm. Rasulullah’ı (sav) yanında ashabıyla birlikte mescitte otururken buldum. Onların yanında durdum. Rasulullah (sav) "Seni Ebu Talha mı gönderdi?" diye sordu. "Evet" dedim. "Yemekle mi?" diye sordu. "Evet" dedim. Rasulullah (sav) yanındakilere "Haydi kalkın" buyurdu. Hep birlikte yürüdüler. Ben de onların önünden yürüdüm. Ebu Talha’ya varınca durumu haber verdim. Ebu Talha “Ey Ümmü Süleym! Rasûlullah (sav), beraberindekilerle birlikte bize geldi kendilerine yedirecek bir şeyimiz de yok!” dedi. Ümmü Süleym "Allah ve Rasulü daha iyi bilir" dedi. Ebu Talha gidip Rasulullah’ı (sav) karşıladı. Daha sonra (Rasulullah (sav) ve Ebu Talha) birlikte eve geldiler. Rasulullah (sav) "Haydi Ümmü Süleym, ne varsa getir!" dedi. Ümmü Süleym, ekmeği getirdi. Hz. Peygamber (sav) ekmeğin ufalanmasını emretti. Ümmü Süleym, yağ tulumunu sıkarak onun içinden katık çıkardı. Sonra Rasulullah (sav), kaba bir şeyler okudu ve Ebu Talha’ya "On kişiye izin ver gelsinler" dedi. Ebu Talha on kişiye yemek yemeleri için izin verdi. Yemekten yeyip doydular ve evden çıktılar. Daha sonra Rasulullah (sav), Ebu Talha’ya "On kişiye daha izin ver" dedi. Sonra onlara izin verdi, bunlar da girdiler. Doyana kadar yediler ve ardından çıktılar. Bütün hepsi yediler, doydular. O gün o topluluk yetmiş veya seksen kişiydi. Ebu İsa (et-Tirmizî): "Bu, sahîh bir hadistir" demiştir.
Bize Bündâr, Ahmed b. Menî' ve Mahmud b. Ğaylân, onlara Ebu Ahmed ez-Zübeyrî, ona Süfyân, ona Ebu İshak, ona da Ebu'l-Ahves, babasının (Mâlik b. Nadle el-Cüşemî) şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah'a (sav) "Ey Allah'ın Rasulü! Bir kimseye uğrarım, fakat beni misafir edip ağırlamaz. O da bana uğradığında ben de ona onun yaptığının aynısını yapayım mı?" diye sordum. Rasulullah (sav) "Hayır! Sen onu misafir et ve ağırla" buyurdular. Efendimiz (sav) beni eskimiş elbiseler içerisinde gördü ve "Senin malın var mıdır?" diye sordu. Ben de "Her türlü maldan, deve ve koyundan Allah bana bolca vermiştir" dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Öyleyse bu nimetin izi [varlığı] üzerinde görünsün" buyurdular. Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu konuda Âişe, Câbir ve Ebu Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen-sahihtir. Ebu'l-Ahves'in ismi, Avf b. Mâlik b. Nadle el Cüşemî'dir. "Akrihî" kelimesi onu misafir et, ağırla demektir. "el-Kırâ" misafiri ağırlamak anlamına gelir.