382 Kayıt Bulundu.
Bize İmrân b. Meysere, ona Hafs b. Ğıyâs, ona Eş'as, ona da Ebu Bürde b. Ebu Musa'nın rivayet ettiğine göre o (Ebu Bürde), şöyle demiştir "Abdullah b. Selâm'ın yanına oturdum." O (Abdullah b. Selâm), dedi ki "Sen gelip bizim yanımıza oturdun ama, biz de birazdan kalkıp gideceğiz." Ben de "Dilediğin zaman (gidersin)!" dedim. Bunun üzerine o (Abdullah b. Selâm) kalktı, ben de o, kapıya varana kadar onu takip ettim."
Açıklama: Bir arkadaşın yanına gidildiğinde, yanına gidilen kimsenin hemen ayrılıp gitmesi edeb ve nezakete uygun değildir. Sebepsiz yere olursa, ziyaretçiden nefret duyulduğunu ve ondan hoşlanılmadığını ihsas eden bir davranış olacağından, bundan sakınmak gerekir. önemli bir iş için veya verilen bir sözü yerine getirmek için kalkmak icab ettiği vakit, gelen misafirden izin istemek suretiyle onun gönlünü almak gerekir. Muvafakat ve anlayış havası içinde bu hareket yapılırsa, kardeşlik sevgisine halel verilmemiş olur. Diğer taraftan ayrılıp giden arkadaşı en az kapıya kadar uğurlamanın, nezaket ve terbiye açısından uygun olduğu da anlaşılmaktadır.
Bize Kuteybe (b. Said), ona Ebu Bekir b. Ayyâş, ona (Ebu Huceyye) Eclah (b. Abdullah), ona da (Abdullah) b. Ebu Hüzeyl şöyle haber vermiştir "Abdullah b. Mesud (ra), bir hastayı ziyaret ettiğinde yanında ashabından bir adam da vardı. Eve girdiklerinde yanındaki arkadaşı etrafa bakınmaya başladı. Abdullah b. Mesud ona "[Etrafa bakınmak yerine] iki gözün çıksaydı senin için daha hayırlı olurdu!" dedi.
Açıklama: Hastaya yapılan ziyaret sırasında etrafı incelemek, hastanın veya evinin mahrem durumuna dikkat kesilmek hoş karşılanmamıştır. Abdullah b. Mesud'un söz konusu uyarısı da bu duruma dikkat çekmektedir.
Bize Ensârî, ona Ma'n, ona Mâlik, ona Kuteybe, ona İbn Şihâb, ona da Enes b. Mâlik'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber'e (sav) içine biraz su katılmış süt getirilmişti. Sağ tarafında bir bedevi, sol tarafında Ebu Bekir oturuyordu. Hz. Peygamber, içinde bulunan tasdan içti ve tası bedeviye verip "Sağdan sırayla devam edelim" buyurdu. Tirmizî şöyle demiştir: Bu konuda İbn Abbas, Sehl b. Sa'd, İbn Ömer ve Abdullah b. Büsr'den de rivayetler vardır. Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.
Bize İbn Şihab, ona da Enes b. Malik (ra)şunu nakletmiştir: Rasululla'a (sav) içine kuyu suyu karıştırılmış süt getirildi. Sağında bir bedevi, solunda da Ebu Bekir oturuyordu. Rasulullah (sav) sütü (önce kendisi) içti, sonra bedeviye verdi ve “(Her zaman) sıra sağdan başlar ve sağdan devam eder” buyurdu.
Bize Sadaka, ona İbn Uyeyne, ona Amr, ona Nâfi b. Cübeyr, ona Ebu Şurayh el-Huzâ'î'nin söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur "Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna iyilik yapsın. Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikram etsin. Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya sussun."
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Said el-Makburî, ona da Ebu Şurayh el-Adevî şöyle söylemiştir. Rasulullah (sav) şunları söylerken gözlerimle onu gördüm, kulaklarımla onu işittim ki O (sav), şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna ikram etsin. Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine caizesini ikram etsin." Kendisine "Ey Allah'ın Rasulü, câize nedir?" diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: "Misafirin câizesi (misafire ikram ve ağırlanma) bir gün ve bir gecedir. Misafirlik, üç gündür. Üç günden sonrasında (yapılan ikram), ev sahibi için sadakadır. Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya sussun."
Bize Ahmed b. Muhammed b. Mansûr, oan Mansûr b. Ebu Müzâhim, ona Ebü'l-Ahvas, ona Ebu Husayn, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre (ra), Resulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir "Allah'a ve ahiret gününe inanan misafirine ikramda bulunsun, Allah'a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin ve yine Allah'a ve ahiret gününe inanan, ya hayır konuşsun ya da sussun!" Ebu Hâtim [İbn Hibbân] [isnatta yer alan raviler hakkında] şöyle dedi "Ebü'l-Ahvas, Sellâm b. Süleym'dir. Ebu Husayn, Osman b. Âsım'dır. Ebu Salih, Zekvân es-Semmân'dır. Ebu Hüreyre, Abdullah İbn Amr ed-Devsî'dir."
Bize Ebu Ya'lâ, ona Ebu Hayseme, ona Cerîr b. Abdülhamîd, ona Fudayl b. Ğazvân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hüreyre (ra), şunu nakletmiştir: Bir adam Rasulullah'a (sav) gelerek şöyle dedi "Ben açlıktan bittim tükendim." Bunu duyan Rasulullah (sav), eşlerinden birine adam gönderdi, o [Hz. Peygamber'in eşi] da "Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, bende sudan başka bir şey yok" diye cevap verdi. Sonra bir diğer [eş]ine adam gönderdi; o da aynı cevabı verdi. Sonunda tüm hanımlarından aynı cevabı alınca Rasulullah'a (sav) şöyle buyurdu "Bu gece kim misafir kabul ederse, Allah onu esirgesin!" Ensardan bir adam ayağa kalkarak "Ben, ey Allah'ın Rasulü" dedi ve adamı alıp evine götürdü. Hanımına "Yiyecek bir şeyin var mı?" diye sordu. O da "Hayır, çocukların azığından başka bir şey yok" diye cevap verince, adam "O zaman sen çocukları bir şeylerle oyala, misafir geldiğinde kandili yak, ona yediğimizi göster [biz yer gibi yapalım], adam yemeğe dalınca kalk kandili söndürüver" dedi. Ravi, "Böylece oturdular ve sadece misafir yemek yedi. Sabah olunca ev sahibi Hz. Peygamber'in (sav) yanına gittiğinde, Allah'ın Rasulü (sav) şöyle buyurdu "Allah, ikinizin [senin ve eşinin] bu gece misafirinize yaptığınızdan çok memnun oldu."
Bize İsmail, ona Mâlik, ona Muhammed b. Amr b. Halhale, ona da Humeyd b. Mâlik b. Huseym rivayet etti: Ebu Hüreyre ile onun Akîk’teki arazisinde oturuyordum. Medine halkından bir grup, binekleri üzerinde ona doğru geldiler ve (daha sonra) indiler. Bunun üzerine Ebu Hüreyre, "Anneme git ve ona de ki oğlun sana selâm ediyor ve bize bir şey ikram etsin diyor." Annesi de üç arpa ekmeği, bir miktar zeytinyağı ve tuzu bir tepsiye koydu. Ben de onu başımın üzerine koyup onlara götürdüm. Yiyeceği onların önüne koyunca Ebu Hüreyre tekbir getirdi ve "İki siyah yani hurma ve sudan başka yiyecek bir şeyimiz yokken bizi ekmekle doyuran Allah’a hamdolsun", dedi. Onlar dönüp gidince (bana) "Koyunlarına iyi bak, onların üzerindeki toz ve toprağı al, ağıllarını temiz tut, bir köşesinde namazını kıl. Çünkü onlar cennet hayvanlarındandır. Gücü ve kudretiyle canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sahibi nezdinde bir koyun sürüsünün Mervân’ın evinden daha değerli olacağı günün gelmesi yakındır" dedi.
Açıklama: Ebu Hüreyre'nin annesi, kafir olmasına rağmen Medine'de yaşıyordu. Ebu Hüreyre onu İslam'a davet etmesine rağmen uzun müddet bunu reddetmişti. Allah Resûlü'nün duasının bereketiyle İslam'ı kabul etmiş (Müslim, Fezâilü's-sahâbe, 158) ve sonrasında nispeten uzun müddet yaşamıştır. Ebu Hüreyre'nin annesinin ismi hakkında ihtilaf edilmesine rağmen Ümeyme olduğu zikredilir (İbn Hacer, İsâbe, VII, 512 -Şamile-) Koyunların cennet hayvanı olması onun cennette yaratılacak hayvanlar arasında olması anlamına geleceği gibi (İbn Kuteybe, Te'vîl, s. 244 -şamile-) cennette onlara benzeyen canlılar bulunacağı için benzerlik nedeniyle koyuna cennet hayvanı denmiş olabilir (Zürkânî, Şerhü'l-Muvatta, IV, 399 -Şamile-). Hadiste “Mervân’ın evi” diye sözü edilen Mervân b. el-Hakem’in (ö. 65/685) evidir. Bu ev, Medine’nin en kıymetli evi olduğu için Araplar bunu atasözü olarak kullanmaktaydılar. (Bkz. İbn Abdülber, İstizkâr, thk. Sâlim Muhammed Atâ, Muhammed Ali Muavvız, Beyrut: Daru’l-Kütübi’l-ilmiyye,1421/2000, VIII, 384.) (Muhammet Beyler) O dönemde şehirlerde patlak verecek olan iç karışıklıklarda bulunmak yerine koyun sürüsüne sahip olmak suretiyle dağ başında koyunlarını otlatmanın daha faziletli olduğu anlatılmak istenmiştir. Her ne kadar Ebu Hüreyre bu ifadeleri Hz. Peygamber'e izafe etmemiş ise de söz konusu mesajın Allah Resulü'nden alındığı söylenebilir. Zira aynı konu merfû hadislerde de işlenmektedir (İbn Abdilberr, İstizkâr, VIII, 384;Zürkânî, Şerhü'l-Muvatta, IV, 399 -Şamile-).
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona Fudayl b. Ğazvân, ona Ebu Hâzim, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre bir adam [açlığı sebebiyle şikayette bulunarak] Hz. Peygamber'e (sav) geldi, Hz. Peygamber hanımlarına haber gönderdi, onlar da "Bizde sudan başka [yiyecek olarak verilecek] hiç bir şey yok!" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Bu adamı kim [yemek yedirmek üzere] alacak ya da misafir edecek?" buyurdu. Ensar'dan bir adam "Ben!" dedi. Bunun üzerinde [Ensar'dan olan adam] hemen onu evine götürüp hanımına dedi ki "Peygamber'in (sav) misafirine ikramda bulunalım!" Hanım şöyle cevap verdi "Çocuklar için olan azıktan başka yiyecek bir şeyimiz yoktur. Bunun üzerine adam hanımına "(Mevcut) yemeği hazırla, lambayı yak ve çocuklar akşam yemeği istedikleri zaman onları uyut!" dedi. (Adamın söylediği gibi) Hanım yemeğini hazırladı, lambayı yaktı ve çocuklarını uyuttu. Daha sonra kadın kalkıp lambayı düzeltir gibi yaparak onu söndürdü ve karı-koca her ikisi, sanki yemek yiyorlarmış gibi yaptılar. Böylece her ikisi geceyi aç geçirdiler. Sabah olunca, misafiri ağırlayan (Ensar'dan) adam, Hz. Peygamber'e (sav) gitti. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu "Sizin (senin ve hanımımın yaptığınız) işinizden Allah memnun oldu, (yahut hoşnut oldu) ve (bu davranışınız sebebiyle) Allah şu âyeti nâzil buyurdu "Kendileri ihtiyaç duysalar bile, (kardeşlerini) nefislerine (kendilerine) tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa, işte bunlar (azaptan) kurtulanlardır." (Haşr, 59/9)
Açıklama: Açlığı sebebiyle Hz. Peygamber'e gelip şikayette bulunanın Ebu Hüreyre olduğu ifade edilmektedir. Zaten ilgili hadiseyi anlatan ravi de Ebu Hüreyre'dir. Söz konusu olayı kendi adını zikretmeden anlatmıştır.