64 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Kamil Fudayl b. Huseyin el-Cahderî, ona Ebu Avane, ona Simak b. Harb, ona da Cabir b. Semure şöyle demiştir: Peygamber'e (sav) getirildiği vakit Maiz b. Malik'i gördüm, kısa boylu, tıknaz bir adamdı. Üzerinde cübbe yoktu. Zina ettiğine dair kendi aleyhine dört defa itirafta bulundu. Rasulullah (sav); "belki de yanılıyorsun" buyurdu. Maiz; hayır vallahi, bu alçak gerçekten zina etti dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) onu recmettirdi. Sonra da "dikkat edin, biz Allah yolunda gazaya her gidişimizde, eğer bunlardan teke gibi meleyen biri geride kalır, sonra da bir kadına bir şeyler verip (onunla zina ederse), sonra eğer Allah bunlardan biri hakkında bana imkan verirse, vallahi bu işten dolayı onu mutlaka ibretlik bir ceza veririm" buyurdu.
Bize Kuteybe, ona Ebu Ahves, ona Simak b. Harb, ona Alkame b. Vâil b. Hucr, ona da babası (Vâil b. Hucr) şöyle demiştir: Birisi Hadramevt'li diğeri de Kinde'li olan iki kişi Rasulullah'a (sav) geldi. Hadremevt'li adam “ey Allah’ın Rasulü, bu adam benim toprağımı elimden aldı” dedi. Kinde'li adam da “o toprak benim mülkümdür, bu toprakta onun hiçbir hakkı yoktur” diye itirazda bulundu. Bunun üzerine Rasulullah (sav), Hadremevt'li adama "delilin var mı?" dedi. Adam da “hayır” dedi. Rasulullah (sav) da: "Öyleyse davacı olduğun bu kimseye yemin ettirebilirsin" buyurdu. Hadremevt'li adam “bu adam yalancı birisidir. Neye yemin ettiğine de aldırış etmez. Hiçbir şeyden sakınıp korunmaz” dedi. Rasulullah da (sav) "senin için bundan başka yapılacak bir şey yoktur" buyurdular. Ravi der ki: Kinde'li arkasını dönüp giderken Rasulullah (sav) "Eğer haksız yere senin malını elde etmek için yemin ederse Allah'ın huzuruna, Allah kendisinden yüz çevirmiş olduğu halde varacaktır" buyurdular. Tirmizî der ki: Bu konuda Ömer, İbn Abbas, Abdullah b. Amr ve Eş'as b. Kays'tan da hadis rivayet edilmiştir. Vâil b. Hucr hadisi hasen sahihtir.
Bize Abdülvehhab b. Necde ve Musa b. Mervan, o ikisine Bakiyye b. Velid, ona Bahîr b. Sa'd, ona Halid b. Ma'dân, ona Seyf (Şami), ona da Avf b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'in (sav) iki kişi arasında hüküm verdi.. Aleyhine hüküm verilen kişi arkasını dönüp giderken “Hasbiyallah ve ni'mel vekîl (Allah bana yeter, o ne güzel vekildir)” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Allah Teala işlerde gevşeklik gösterilmesini sevmez. Senin işini sıkı tutup ihtiyatlı davranman gerekirdi. Bir işin üstesinden gelmekten aciz kaldığın zaman 'Hasbiyallah ve ni'mel vekîl' de."
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Cerîr, ona Mansur, ona Ebu Vâil, ona Abdullah (ra) şöyle demiştir: Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır. Yüce Allah bunu tasdik üzere şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77) Sonra Eş'as b. Kays yanımıza çıkageldi ve “Ebu Abdurrahman siz ne söylüyor” dedi. Ravi der ki: Biz de ona anlattık. Bunun üzerine o “doğru söylemiş, vallahi bu ayet benim hakkımda indi. Benimle Yahudi bir adam arasında bir kuyu üzerinde anlaşmazlık vardı. Davayı Allah Rasulü'ne (sav) götürdük. Rasulullah (sav) bana: "ya senin şahidin olacak ya da bu adam yemin edecek" buyurdu. Ben de “bu adam doğru yanlış olmasına aldırmaksızın yemin eder,” dedim. Bunun üzerine Hz. peygamber (sav) "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır" buyurdu. Yüce Allah bunu tasdik üzere şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77)
Bize Muhammed, ona Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Şakîk, ona Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Râvî der ki: Eş'as b. Kays şöyle demiştir: Vallahi bu hadis benim hakkımdadır. Benimle Yahudi bir adam arasında bir arazi vardı. O bu araziyi inkâr etti. Ben de onu Hz. Peygamber'e getirdim. Rasulullah (sav) bana: "Senin bir delilin var mı?" buyurdu. Ben de “Hayır yok” dedim. Bu sefer Rasulullah Yahudi'ye "Yemin et" buyurdu. Ben “Ey Allah'ın Rasulü, o takdirde bu adam yemin eder ve benim malımı alıp götürür” dedim. Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77)
Bize Abdülvehhab b. Necde ve Musa b. Mervan, o ikisine Bakiyye b. Velid, ona Bahîr b. Sa'd, ona Halid b. Ma'dân, ona Seyf (Şami), ona da Avf b. Malik şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'in (sav) iki kişi arasında hüküm verdi.. Aleyhine hüküm verilen kişi arkasını dönüp giderken “Hasbiyallah ve ni'mel vekîl (Allah bana yeter, o ne güzel vekildir)” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Allah Teala işlerde gevşeklik gösterilmesini sevmez. Senin işini sıkı tutup ihtiyatlı davranman gerekirdi. Bir işin üstesinden gelmekten aciz kaldığın zaman 'Hasbiyallah ve ni'mel vekîl' de."