711 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İsmail et-Talekânî, ona Abde, ona Said, ona Eyyüb, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) şöyle dedi: Hz. Ali Fatıma ile evlendiğinde, Rasulullah (sav) ona "Fatıma'ya bir şeyler ver" dedi. Hz. Ali de ona verebilecek bir şeyim yok deyince, Hz. Peygamber (sav), "hutamî zırhın nerede?" dedi.
Açıklama: Hutamî zırh; Abdülkays kabilesinin Hutama b. Muhârib koluna mensup insanlar tarafından üretilen bir zırh çeşididir. Kılıç dahi işlemeyen son derece sağlam bir zırhtır. Bu rivâyet, gerdeğe girmeden önce damadın, geline bir hediye vermesinin meşrûiyetine delildir. Ülkemizde yüz görümlülüğü denilen uygulama bunun benzeridir. Kadının gönlünü hoş etmeye yönelik bir davranıştır. Verilen bu hediye, mehrin dışında bir şeydir. Bunun dinî bir gereklilik olduğunu söylemek elbette mümkün değildir, ama insanî ve sosyal bir gerekliliktir. Eşler arasındaki ülfet ve muhabbete de vesiledir. Verecek malı olmayan Hz. Ali’ye, Rasulullah'ın (sav), zırh gibi en önemli silahını satıp yüz görümlülüğü vermesini istemesi, buna verdiği önemin göstergesidir. Ayrıca geline verilecek olan hediyenin de çok sıradan bir şey olmamasını ifade etmektedir. Ancak burada verilmesi istenen şeyin yüz görümlülüğü değil, mehir olması da muhtemeldir.
Bize Muhammed b. es-Sabbah el-Bezzar, ona Şerik, ona Mansur, ona Talha, ona Hayseme, ona da Hz. Aişe (r.anha) şöyle dedi: "Rasulullah (sav) bana, bir kadını, kendisine bir şey verilmeden önce kocasının yanına sokmamı emretti." [Ebû Davud dedi ki: Hayseme, Hz. Aişe'den hadis işitmemiştir.]
Açıklama: Ravi Hayseme, Hz. Aişe'den hadis almamıştır. Ayrıca senetteki diğer ravi Şerîk de hadisçiler nazarında zayıf biridir. Dolayısıyla hadis zayıftır. Bununla birlikte kadına bir şey verilmeden gerdeğe girmenin ne nikâhın sıhhati açısından ve ne de dinî açıdan herhangi bir sakıncası vardır.
Bize Muhammed b. Mamer, ona Muhammed b. Bekir el-Bursani, ona İbn Cüreyc, ona Amr b. Şuayb, ona da babası vasıtasıyla dedesi, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Bir kadın nikâh akdinden önce mehir veya bahşiş ya da çeyiz verilmek şartıyla evlenmişse, bunlar kadına aittir. Nikah akdinden sonra verilen şeyler ise, kime verilmiş ise ona aittir. Bir adama yapılacak ikram için en önemli vasıta, onun kızı veya kız kardeşidir."
Açıklama: Burada nikâh akdinden önce geline verilen mehir, hediye veya vaatlerin sadece kadına ait olduğu, başka hiç kimsenin bunlarda söz hakkı bulunmadığı ifade edilmektedir. Bazı yörelerde adet olduğu üzere gelinin babasına veya kardeşlerine verilmek üzere başlık ve benzeri bir şey konuşulmuş olsa, hatta verilmiş olsa bile, bunların tamamı geline aittir. Bu malı başka birinin alması helâl değildir, alacak olsa dahi geline vermesi gerekir. İslâm ulemasının büyük çoğunluğu bu kanâattedir. Cumhura göre, kız velisinin kendisi için istediği her şey fâsit, ileri sürdüğü bütün şartlar sâkıttır. Nikâh akdinden sonra gelinin yakınlarına herhangi bir ikram veya ihsan yapılması ise, Hz. Peygamber’in güzel bulduğu bir davranıştır. Nitekim hadisin sonunda “Bir adama yapılacak ikram için en önemli vasıtanın, onun kızı veya kız kardeşi” olduğu ifade edilmektedir. Bu türlü ikramlar, dostluk ve hısımlığın pekişmesine vasıta olur.
Bize İsa b. Hammad, ona el-Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Ebu'l-Hayr, ona da Ukbe b. Âmir'in (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Yerine getirmeniz gereken şartların en önemlisi, namuslarını helal edindiğiniz kadınlara vermiş olduğunuz sözlerdir."
Açıklama: Bu hadis, evlenirken kadına verilen sözlerde durmak gerektiğini emretmektedir. Hatta bunun, yerine getirilmesi gereken sözlerin en önemlisi olduğunu vurgulamaktadır. Yalnız bu konuda gelinin taleplerinin de meşrû ve makûl olması gerekir, haram veya yerine getirilmesi imkânsız taleplerde bulunmamalıdır. Genelde evlenirken kadının gönlünü yapmak için erkek adeta bütün dünyayı kendisine vaat edebilmekte, evlendikten sonra da bunların hepsini unutabilmektedir. Kadına verilen ve yapılması mümkün olan meşrû ve makûl sözlerin mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Bu sözler de genellikle kadına iyi muamele etmek, günün şartlarına ve kendisinin sosyal durumuna göre yiyeceğini, giyeceğini ve meskenini güzelce temin etmek, onun haklarından hiçbir şeyi ihmal etmemek gibi maişet ve iyi geçinmekle ilgili olanlardır.
Bize Muhammed b. Hatim b. Bezî', ona Ali b. el-Hasan b. Şakîk, ona İbnu'l-Mübarek, ona Yunus, ona da ez-Zührî'nin rivayet ettiğine göre; "Necâşî, Ebu Süfyan'ın kızı Ümmu Habibe'yi dört bin dirhem mehir ile Rasulullah'a (sav) nikahlamış ve bunu da bir mektupla Hz. Peygamber'e bildirmiş, Rasulullah (sav) da bunu kabul etmişti."
Bize Ahmed b. Hafs b. Abdullah, ona Ebu Hafs b. Abdullah, ona İbrahim b. Tahman, ona el-Haccac b. el-Haccac el-Bahili, ona İsl, ona Ata b. Ebu Rabah ona da Ebu Hureyre (ra) önceki kıssanın bir benzerini rivayet etmiştir. Yalnız bu rivayette hırka ile yüzük kelimelerini zikretmedi, sadece "Kur'ân'dan ezberinde neler var?" diye sordu. O kimse de bakara suresi veya onu takip eden sure var diye cevap verdi. Hz. Peygamber de "öyleyse kalk ona yirmi ayet öğret, o senin karındır," buyurdu.
Bize Harun b. Zeyd b. Ebu'z-Zerka, ona babası, ona Muhammed b. Raşid, ona da Mekhul, Sehl'in hadisi gibi rivayet etti. "Mekhul şöyle derdi: Bu uygulama Rasulullah'tan (sav) sonra hiç kimse için geçerli değildir."
Bize Kesir b. Ubeyd, ona Ebu Hayve, ona Şuayb, ona Ğaylan, ona İkrime, ona da İbn Abbas (ra) önceki hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Bize Kesir b. Ubheyd el-Hımsî, ona Ebu Hayve, ona Şuayb b. Ebu Hamza, ona Ğaylan b. Enes, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Sevban, ona da Hz. Peygamber'in (sav) ashabından birinin rivayet ettiğine göre; Hz. Ali (ra) Rasûlullah'ın (sav) kızı Fâtıma (ra) ile evlenince, onunla gerdeğe girmek istemiş, fakat Rasulullah (sav) Fatıma'ya (r.anha) bir şeyler vermeden gerdeğe girmesine mani olmuştu. Bunun üzerine Hz. Ali, Ey Allah'ın Rasulü, verecek bir şeyim yok demiş, Hz. Peygamber (sav) "zırhını ona ver!" buyurmuştu. Bunun üzerine Ali zırhını ona verdi, sonra gerdeğe girdi.
Bize Muhammed b. el-Müsenna, ona Osman b. Ömer, ona Ali b. el-Mübarek, ona Yahya, ona Yezid b. Nuaym, ona da Said b. el-Müseyyeb rivayet etmiştir: "Basra b. Eksem adında bir adam bir kadınla evlenmişti... (Ravi Muhammed b. el-Müsenna) daha sonra önceki hadisi aynı manada rivayet etti ve şunu ekledi: Hz. Peygamber onları ayırdı." [İbn Cüreyc hadisi diğer rivayetlerden daha tamdır.]