234 Kayıt Bulundu.
Bize Humeydî, ona Süfyan, ona Musa b. Ebu Aişe - ki sikadır (güvenilirdir)-, ona Said b. Cübeyr, ona İbn Abbas şöyle dedi: "Hz. Peygamber'e vahiy indiği zaman ezberlemek için dili hareket ettirirdi. -Süfyan dilini hareket ettirmenin nasıl olduğunu gösterdi- Allah, 'vahyi acele ile almak için dilini hareket ettirme...' (Kıyâme, 75/16) ayetini indirdi."
Bize Ubeydullah b. Musa, ona İsrail, ona Musa b. Ebu Aişe, Said b. Cübeyr'e Allahu teâlânın 'Dilini hareket ettirme...'(Kıyâme, 75/16) ayeti hakkında soru sorduğunu; Said b. Cübeyr'in ise İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'e vahiy indiğinde dudaklarını oynatırdı. Bunun üzerine ona 'Dilini hareket ettirme' (Kıyâme, 75/16) denildi. -Hz. Peygamber vahiyden bir şeyleri kaçırmaktan korkuyordu. 'Şüphesiz onu toplamak ve okutmak bize düşer.'(Kıyâme, 75/17) yani senin göğsünde toplamak ve sen okuyasın diye de okumak (bize düşer). 'Onu okuduğumuz vakit'(Kıyâme, 75/18) Yani ona Kur'an indirildiğinde 'Sen onun kıraatine uy. Sonra onu açıklamak da bize düşer'(Kıyâme, 75/18-19) Yani onu senin diline göre açıklama (bize düşer).
Bize Yahya, ona Vekî', ona Ali b. Mübarek, ona da Yahya b. Ebu Kesîr şöyle rivayet etmiştir: Ebu Seleme b. Abdurrahman'a Kur'ân'ın ilk inen ayetini sordum. O, ''ey örtünüp bürünen (Müddessir, 74/1) (ayetidir)'' dedi. Ben, ''(bazıları), 'yaratan Rabbinin adıyla oku (Alak, 96/1)(ayetidir) diyorlar'' dedim. Ebu Seleme, ''ben, bunu Câbir b. Abdullah'a sordum; ona, senin dediğin gibi dedim. Câbir ise, 'ben, ancak Rasulullah'ın (sav) bize söylediğini sana söylüyorum' diye karşılık verdi'' ve (O'nun şöyle buyurduğunu) rivayet etti: ''Hira mağarasında inzivaya çekilmiştim. İnzivada bulunmayı planladığım süre bitince mağaradan ayrıldım.(Eve doğru giderken) birden bire birisi bana seslendi. Sağıma, soluma, önüme ve arkama baktığım halde bir şey göremedim. Başımı yukarı kaldırdım; birden bire önceden bilmediğim bir şey gördüm. Hemencecik Hatice'nin yanına vardım, 'üzerimi örtün ve başımdan aşağı soğuk su dökün' dedim. Onlar da 'benim üzerimi örttüler ve başımdan aşağı soğuk su döktüler'. (Hz. Peygamber sözlerine devamla) dedi ki, 'Ardından, 'ey örtünüp bürünen, kalk ve uyar ve Rabbini yücelt' (Müddessir, 74/1-3) ayetleri indi.''
Bize İshak b. Mansur, ona Abdussamed, ona Harb, ona da Yahya şöyle demiştir: Ebu Seleme'ye, Kur'an'ın hangi ayetinin en önce indiğini sordum. O, ''Ey örtünüp bürünen (ayeti)(el-Müddessir 74/1)'' dedi. Ben, ''Bana aktarıldığına göre, 'yaratan Rabbinin adıyla oku'(Alak 96/1) (ayeti, ilk inen ayetmiş)'' dedim. Ebu Seleme ise (ben de)''Câbir b. Abdullah'a ilk inen ayeti sordum; o, 'ey örtünüp bürünen (ayeti) (el-Müddessir, 74/1)' dedi. Ona, 'bana aktarıldığına göre, 'yaratan Rabbinin adıyla oku (ayeti, ilk inen ayetmiş)(Alak, 96/1)' dedim. O ise, 'Sana ancak Rasulullah'ın (sav) anlattığını haber vereceğim' dedi'' ve Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu aktardı: 'Hira'da (itikaf için) bulundum. Kalma sürem (itikaf) bitince (oradan) indim. Vadiye doğru yol aldım. (Derken), biri bana seslendi. Önüme, arkama, sağıma ve soluma baktım; bir de ne göreyim, O (Melek), gök ile yer arasındaki arşta oturuyor! Hatice'nin yanına geldim, 'beni örtün ve üzerime soğuk su serpin!ʼ dedim. Bana, 'ey örtünüp bürünen, kalk ve uyar, Rabbini yücelt' (ayetleri)(el-Müddessir, 74/1-3) indirildi.''
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme, ona Cabir b. Abdullah, Hz. Peygamber'in vahyin kesilmesini anlattığını ve şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Yürüdüğüm esnada gökten bir ses duydum. Başımı göğe doğru kaldırıp baktığımda birden Hira'da bana gelen meleği, yer ile gök arasındaki bir kürsüde otururken gördüm. Ondan korkup yere düştüm. Ailemin yanına gelip 'Beni örtün, beni örtün' dedim. Onlar da benim üzerimi örttüler. Bunun üzerine Allahu teâlâ, 'Ey örtünüp bürünen!' (Müddessir, 74/1) ayetinden 'Pisliği terket'(Müddessir, 74/5) ayetine kadar olan kısmı indirdi. Ebu Seleme şöyle demiştir: '(Ayette yer alan)'Ricz kelimesi, putları ifade etmektedir'. (Câbir) 'Bu olaydan sonra vahiy kesilmeyip peş peşe devam etti' dedi.
Bize Kuteybe b. Said, ona Cerîr, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas, ''vahyi acele ile almak için dilini hareket ettirme'' (Kıyâme, 75/16) ayeti ile alakı şöyle dediği rivayet edilmiştir: Cebrâîl kendisine vahiy getirdiğinde Rasulullah (sav), dilini ve dudaklarını çokça hareket ettirirdi. (Vahiy hali), ona çok zor gelir; (bu, onun durumundan) anlaşılırdı. (Bunun üzerine) Allahu teâla, ''Kıyamet gününe yemin ederim ki'' suresindeki ''vahyi acele ile almak için dilini hareket ettirme; onu toplamak ve okumak bize aittir'' (Kıyâme, 75/16-17) ayetlerini indirdi. (İbn Abbas), ''(yani), onu göğsünde toplamak ve okumak bize aittir'' dedi. (Allahu teâlâ, ardından), ''onu okuduğumuzda okunuşuna tâbi ol''(Kıyâme, 75/18-19) (buyurdu). (İbn Abbas), ''(yani), onu indirdiğimizde dinle'' dedi. (Allahu teâlâ), ''ardından onu açıklamak bize aittir'' (buyurdu). (İbn Abbas), ''(yani), onu senin dilinle açıklamak bize aittir'' dedi. (İbn Abbas sözlerine devamla) dediki, Bundan sonra (Hz. Peygamber) Cebrâîl kendisine geldiğinde sukût eder; gittiğinde ise Allah'ın kendisine vaad ettiği gibi okurdu. (Ravi şöyle demiştir): ''Kıyamet suresindeki 'sana lâyıktır; lâyık' (Kıyâme, 75/34) ayeti, tehdit manasındadır.''
Bize Yakub b. İbrahim, ona İsmail, ona İbn Cüreyc, ona Ata, ona Safvan b. Ya'lâ b. Ümeyye şöyle demiştir: [Babam] Ya'lâ, 'Keşke vahiy indiği esnada Rasulullah'ı görebilseydim.' derdi. Hz. Peygamber Ci'râne'de olduğu bir esnada üzerinde gölgelendiği bir örtü vardı. Yanında da bazı sahabileri bulunuyordu. Ansızın güzel kokuya bulanmış elbise giymiş bir bedevi geldi ve şöyle dedi: 'Ya Rasulullah! Güzel koku sürünüp daha sonra üzerine elbise giyip de Umre için ihrama giren kişi hakkında ne dersiniz?' dedi. Bu esnada Ömer gelmesi için eliyle Ya'lâ'ya işaret etti. Ya'lâ da gelerek başını [örtünün altına] soktu. Bir de baktı ki Hz. Peygamber'in yüzü kıpkırmızı olmuş ve bir müddettir horlamaya benzer bir ses çıkartmaktaydı. Bu hal sona erdikten sonra Hz. Peygamber, 'Bana biraz önce umre ile ilgili soru soran kişi nerede?' dedi. Adam bulunup Hz. Peygamber'e getirildi. Hz. Peygamber ona, 'Vücudundaki kokuyu üç defa yıka. Elbiseyi de çıkar. Sonra da hac yaparken ne yapıyorsan umrende de onu yap.' dedi."
Bize Ömer b. Hafs b. Gıyas, ona babası (Hafs b. Gıyas), ona A'meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da Abdullah şöyle rivayet etmiştir: Kendisiyle bir tarlada bulunduğumuz esnada, Hz. Peygamber (sav) hurma dalından bir bastona dayanmışken birden birkaç yahudi çıkageldi. İçlerinden biri diğerlerine 'Ona Ruh ile ilgili soru sorun!.' dedi. Ötekisi 'Böyle bir soru sormaya gerek yok' dedi. Bir diğeri ise 'Hoşlanmadığınız bir şey söylemesin! [Bu soruyu sormayın]' şeklinde karşılık verdi. Bir grup ise "Sorun!' dedi ve ona ruh ile ilgili soru sordular. Hz. Peygamber (sav) sessiz kaldı. Ben de o esnada Hz. Peygamber'e (sav) vahiy indirileceğini anladım ve beklemeye başladım. Vahiy indikten sonra Hz. Peygamber (sav),'Sana ruhu sorarlar. De ki, ruh, Rabbimin emrindendir. Bu konuda size ancak az bir bilgi verilmiştir (İsra, 17/85)' ayetini okudu."
Açıklama: Hadiste ve ayette geçen ruh kelimesinin manası hakkında birçok görüş ileri sürülmüştür. Bunlardan en uygununun Cebrail (as) olduğuna dair görüşün olduğu söylenebilir (bkz. Yusuf Şevki Yavuz, "Ruh", DİA, İstanbul, 2008, 35/187). Yahudiler Cebrailʼin (as) nasıl vahiy getirdiğini, yani vahyin keyfiyetini sormuşlar; Hz. Peygamber de bu konu insanların aklının alabileceği bir husus olmadığı için, Kurʼan ayetinde yer aldığı şekliyle, bu hususta insana az bir bilgini verildiğini bildirmekle yetinmiştir.
Bize İsmail b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih b. Keysan, ona İbn Şihab, Sehl b. Sa'd es-Saidî'den, Mervan b. Hakem'i mescitte gördüğünü ifade ederek şöyle rivayet ettiğini nakletmiştir: "Ona doğru yöneldim ve yanına oturdum. Bize Zeyd b. Sabit'in, kendisine Hz. Peygamber'den şunu naklettiğini söyledi: 'Hz. Peygamber bana, 'Müminlerden Allah yolunda savaşanlarla savaşmayanlar bir olmaz (Nisa, 4/95)' ayetini yazdırıyordu. O esnada İbn Ümmü Mektum geldi ve şöyle dedi: 'Ya Rasulullah! Cihat etmeye gücüm yetseydi andolsun ki ben de cihad ederdim.' İbn Ümmü Mektum'un gözleri görmüyordu. Bu olay üzerine Allah, Hz. Peygamber'e vahyetti. Hz. Peygamber'in ayağı benim ayağımın üzerindeydi. Bu durum bana o kadar ağır geldi ki ayağımın dağılmasından korktum. Daha sonra Hz. Peygamber'den vahiy hali geçti. Allah, 'Özür sahibi olanlar müstesna' bölümünü indirdi."
Bize Mahmud, ona Ubeydullah, ona İsrail, ona Mansur, ona İbrahim, ona Alkame, ona Abdullah şöyle demiştir: "Bizler Hz. Peygamber'le beraberdik. Kendisine "Vel-murselâti" (Mürselat) suresi indirildi. Biz de bu sureyi onun ağzından almaya çalışıyorduk. Ansızın bir yılan ortaya çıktı ve onu öldürmek için koşuştuk. Fakat yılan bizi geçip kovuğuna girdi. Bunun üzerine Rasulullah 'Sizler onun şerrinden korunduğunuz gibi, o da sizin şerrinizden korundu.' buyurdu."