1028 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim, ona Ya'lâ b. Ubeyd, ona da A'meş hadisi bu isnadla nakletti. Ancak orada (farklı olarak) şu ifadeler bulunmaktadır: Aişe (r.anha) onların niyetlerini anladı ve onlara kötü söz söyledi. Bunun üzerine Rasulullah (sav); "yavaş ol ey Aişe! Şüphesiz Allah (cc) çirkin işi ve kötü sözü sevmez" buyurdu. (Ayrıca rivayetin sonuna) Şöyle bir ilavede bulundu: Bunun üzerine Allah (cc); "Sana geldiklerinde Allah'ın seni selamlamadığı bir şekilde seni selamlarlar." [(Mücadele, 58/8)] ayetini (sonuna kadar) indirdi'.
Açıklama: Hadiste geçen fuhş, söz olsun, fiil olsun her türlü kötülüğü kapsamaktadır. Tefehhuş ise bunları bilerek yapmak anlamına gelir (Azîmâbâdî, Avnu'l-ma'bûd, XI, 100). Hadiste geçen diyalog dikkate alındığında Allah Resûlü'nün (sav) öncelikli amacı kötü sözden sakındırmak olsa da onun bu vesileyle muhatabını ve tüm mü'minleri her türlü kötülükten men ettiği anlaşılır.
Bize Ebu Küreyb, ona İbn Nümeyr, ona da Hişam aynı isnadla rivayet etti ve "Sevde diğer insanlardan daha uzun bir kadındı demiştir. Rasulullah (sav) için de o akşam yemeği yiyordu demiştir."
Açıklama: Hadisin bütünü için M005668 numaralı hadise bakınız.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, o ikisine Ebu Üsame, ona Hişam, ona babası, ona da Aişe (bt. Ebu Bekir) şöyle demiştir: Üzerine örtü örttükten sonra Şevde hacetini görmek için dışarı çıktı. Kendisi cismen bütün kadınlardan uzun ve vücutlu bir kadındı. Kendisini tanıyanlara gizli kalamazdı. Ömer b. Hattab onu gördü ve ey Sevde! Vallahi bizden gizlenemiyorsun! Nasıl dışarı çıktığına bir bak dedi. Bunun üzerine Sevde hemen bozularak geri döndü. Rasulullah (sav) benim evimde idi. Kendisi akşam yemeği yiyordu. Elinde bir kemik vardı. Sevde içeri girerek; ey Allah'ın Rasulü! Ben dışarı çıkmıştım, o sırada Ömer bana şöyle şöyle söylendi dedi. O sırada Rasulullah'a (sav) vahiy geldi. Sonra kendisinden (o ağırlık) kaldırıldı. Kemik hâlâ elindeydi. Onu bırakmamıştı. Şöyle buyurdu: "Size hacetiniz için dışarıya çıkmanıza izin verildi." [Ebu Bekir'in rivayetinde; cismi bütün kadınlardan uzundu cümlesi vardır. Ebu Bekir kendi rivayetinde şunu ziyade etmiştir: Hişam (adlı ravi), el-Bezzâz olandır.]
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Süfyân, ona da İbnü'l-Münkedir, Câbir'in şöyle anlattığını rivayet etmiştir: "Bir keresinde hastalanmıştım. Hz. Peygamber (sav), Ebu Bekir ile yaya olarak beni ziyarete gelmişler. Ben o sırada kendimde olmadığım için Hz. Peygamber'le (sav) konuşamamışım. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) abdest alıp suyundan üzerime serpince kendime geldim. Ona 'Ey Allah'ın Rasulü! Malımı ne yapayım? (Nasıl paylaştırayım?) Geride kalacak kız kardeşlerim var dedim. Bunun üzerine mirastan bahseden şu ayet-i kerime nâzil oldu: (Senden (geride kalan kız kardeşlerin mirasları konusunda) fetva isterler. De ki Allah (cc), babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor...) (en-Nisa 4/176)"
Bize İbrahim b. Musa, ona Hişâm, ona İbn Cüreyc, ona da İbn Münkedir, Cabir’in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) ve Ebu Bekir (hastalığım sırasında) yürüyerek Seleme oğulları yurdundaki (evimde) beni ziyarete gelmişlerdi. Hz. Peygamber (sav) (geldiğinde) beni bilincim kapalı olarak bulmuş. Bunun üzerine biraz su isteyip abdest almış, sonra da (bu sudan) üzerime serpmiş. Derken ayılıp kendime geldim ve 'Ey Allah’ın Rasulü! Malım hususunda ne yapmamı emredersiniz?' diye (mirasımı) sordum. Bu sorum üzerine (Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar vermenizi emreder...) (Nisâ 4/11) diye başlayan ayet-i kerime nâzil oldu."
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Bişr b. Mufaddal, ona Abdullah b. Muhammed b. Akîl, ona da Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmiştir: "Bir gün Hz. Peygamber'le (sav) beraber (Medine dışına) çıkmıştık. Esvâf denilen yerde bulunan Ensar'dan bir kadının yanına geldiğimizde, kadın yanında iki kız çocuğuyla birlikte geldi ve 'Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Bu kızlar Uhud'da seninle beraberken şehit olan Sâbit b. Kays'ın kızlarıdır. Amcaları onların payına düşen mal ve miraslarının tamamına el koyup, onlara hiçbir şey bırakmadan bütün mallarını almıştır. Ey Allah'ın Rasulü (sav)! Ne buyurursunuz? Bu şekilde malları olmadan bu iki kız evlenemez ki' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Bu konuda Allah (cc) hükmünü verecektir' dedi. Akabinde Nisa süresindeki (mirasla) ilgili şu ayet nazil oldu: (Allah evlatlarınız hakkında size şunu bildirmiştir...) (Nisa, 4/11). Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), 'Bana o kadını ve kızların amcası olan adamı çağırın' dedi. Sonra adama 'O iki kıza malın üçte ikisini, annelerine de sekizde birini ver. Kalanı da senindir' buyurdu." [Ebû Davud, râvilerden Bişr'in bu hadiste hata ettiğini, o kızların Sa'd b. Rebî'nin kızları olduğunu, Sabit b. Kays'ın ise (Uhud'da değil) daha sonra Yemâme'de şehit olduğunu söylemiştir.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Abdurrahman, ona Süfyân, ona Kays, ona da Târık b. Şihâb şöyle demiştir: "Yahudiler, Hz. Ömer'e 'Sizin okuduğunuz bir ayet var şayet o bize inmiş olsaydı indiği günü bayram ilan ederdik' dediler. Hz. Ömer 'ben, o ayetin nerede, ne zaman indirildiğini ve Rasulullah'ın o vakitte nerede bulunduğunu mutlak olarak biliyorum: Bu ayet Arefe gününde ve Allah'a yemin olsun biz Arafat'ta (vakfede iken) bulunurken indirilmiştir' dedi ve şu ayeti okudu: 'Bugün, sizin dininizi kemale erdirdim.' (Mâide, 5/3). Süfyân der ki: Ben o günün Cuma günü olup olmadığı konusunda emin değilim."