نا أبو بكر النيسابوري نا محمد بن يحيى النيسابوري نا أبو غسان مالك بن إسماعيل نا عبد السلام بن حرب عن إسحاق بن عبد الله بن أبي فروة عن زيد بن اسلم عن عطاء بن يسار عن أبي هريرة قال : كان البدل في الجاهلية أن يقول الرجل للرجل تنزل عن امرأتك وأنزل لك عن امرأتي وأزيدك قال فأنزل الله تعالى ولا أن تبدل بهن من أزواج ولو أعجبك حسنهن قال فدخل عيينة بن حصن الفزاري على رسول الله صلى الله عليه و سلم وعنده عائشة فدخل بغير إذن فقال له رسول الله صلى الله عليه و سلم يا عيينة فأين الاستئذان فقال يا رسول الله ما استأذنت على رجل من مضر منذ أدركت قال من هذه الحميرا التي إلى جنبك قال رسول الله صلى الله عليه و سلم هذه عائشة أم المؤمنين قال أفلا أنزل لك عن أحسن الخلق فقال يا عيينة إن الله حرم ذلك قال فلما أن خرج قالت عائشة يا رسول الله من هذا قال أحمق مطاع وإنه على ما ترين لسيد قومه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
186741, DK003513
Hadis:
نا أبو بكر النيسابوري نا محمد بن يحيى النيسابوري نا أبو غسان مالك بن إسماعيل نا عبد السلام بن حرب عن إسحاق بن عبد الله بن أبي فروة عن زيد بن اسلم عن عطاء بن يسار عن أبي هريرة قال : كان البدل في الجاهلية أن يقول الرجل للرجل تنزل عن امرأتك وأنزل لك عن امرأتي وأزيدك قال فأنزل الله تعالى ولا أن تبدل بهن من أزواج ولو أعجبك حسنهن قال فدخل عيينة بن حصن الفزاري على رسول الله صلى الله عليه و سلم وعنده عائشة فدخل بغير إذن فقال له رسول الله صلى الله عليه و سلم يا عيينة فأين الاستئذان فقال يا رسول الله ما استأذنت على رجل من مضر منذ أدركت قال من هذه الحميرا التي إلى جنبك قال رسول الله صلى الله عليه و سلم هذه عائشة أم المؤمنين قال أفلا أنزل لك عن أحسن الخلق فقال يا عيينة إن الله حرم ذلك قال فلما أن خرج قالت عائشة يا رسول الله من هذا قال أحمق مطاع وإنه على ما ترين لسيد قومه
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Darekutni, Sünen-i Darekutni, Nikah 3513, 4/309
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Ebu Süleyman İshak b. Abdullah el-Kuraşi (İshak b. Abdullah b. Abdurrahman b. Esved b. Sevade)
5. Ebu Bekir Abdüsselam b. Harb el-Mülai (Abdüsselam b. Harb b. Selm)
6. Ebu Gassan Malik b. İsmail en-Nehdi (Malik b. İsmail b. Ziyad b. Dirhem)
7. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
8. Abdullah b. Muhammed el-Fakih (Abdullah b. Muhammed b. Ziyad b. Vasıl b. Meymun)
Konular:
Adab, izin isteme adabı
İzin, başkasının evine girerken izin istemek,
KTB, ADAB
Kur'an, âyetlerin, surelerin nüzulundan sonraki durum
Kur'an, Nüzul sebebleri
Nikah, çeşitleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13492, M007064
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ الْعَنْبَرِىُّ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ الزِّيَادِىِّ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ قَالَ أَبُو جَهْلٍ اللَّهُمَّ إِنْ كَانَ هَذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَاءِ أَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ . فَنَزَلَتْ ( وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ * وَمَا لَهُمْ أَلاَّ يُعَذِّبَهُمُ اللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ) إِلَى آخِرِ الآيَةِ .
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Abdû'l-Hanıid Ez-Ziyâdî'den rivayet etti. O da Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işitmiş. Ebû Cehl:
— Allahım! Eğer bu senin tarafından gelen hak (din) ise, bi; k gökten taş yağdır. Yahut bize acıklı bîr azab getir, dedi. Bunun üze ine şu âyet indi:«Sen aralarında iken Allah onları azab edecek değildir. Onlar ettikleri müddetçe dahi Aüah kendilerini azab edecek değildir. On lir Mescid-i Haram'dan men edip dururken, neden Allah kendilerini azab etmiyecekmiş ilâh.»
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7064, /1151
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Nüzul sebebleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13487, M007059
Hadis:
حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ بَيْنَمَا أَنَا أَمْشِى مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى حَرْثٍ وَهُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى عَسِيبٍ إِذْ مَرَّ بِنَفَرٍ مِنَ الْيَهُودِ فَقَالَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ سَلُوهُ عَنِ الرُّوحِ فَقَالُوا مَا رَابَكُمْ إِلَيْهِ لاَ يَسْتَقْبِلُكُمْ بِشَىْءٍ تَكْرَهُونَهُ . فَقَالُوا سَلُوهُ فَقَامَ إِلَيْهِ بَعْضُهُمْ فَسَأَلَهُ عَنِ الرُّوحِ - قَالَ - فَأَسْكَتَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيْهِ شَيْئًا فَعَلِمْتُ أَنَّهُ يُوحَى إِلَيْهِ - قَالَ - فَقُمْتُ مَكَانِى فَلَمَّا نَزَلَ الْوَحْىُ قَالَ ( وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّى وَمَا أُوتِيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ إِلاَّ قَلِيلاً )
Tercemesi:
Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize A'meş rivayet etti. (Dedi ki) : Bana İbrahim AlkameMcn, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bir defa ben Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e birlikte bir ekinlikte yürüyordum. Kendisi bir hurma dalına dayanıyordu. Aniden yahudilerden bir cemaatın üzerine uğradı. Yahudiler birbirlerine:
— Ona ruhu sorun! dediler. Ve şöyle konuştular:
Ona sormaya sizi sevkeden nedir? O sizin karşınıza hoşlanmadığınız bir şeyle çıkmıyor! Fakat yine de ona sorun! dediler. Bunun üzerine biri kalkıp gelerek ona ruhu sordu. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Se'lem' sükût buyurdu. Ona hiç bir cevab vermedi. Anladım ki, kendisine vahy geliyor. Yerimde durdum. Vahy inince şö'yle buyurdular:«Sana ruhu soruyorlar. (Dedi ki) : Ruh Rabbİmin işidir. Size ilim nâmına ancak az bîr şey verilmiştir.»
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7059, /1150
Senetler:
()
Konular:
Diyalog, Hz. Peygamber'in / Sahabenin Yahudilerle ilişkileri
Kur'an, Nüzul sebebleri
Ruh
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13490, M007062
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ الأَشَجُّ - وَاللَّفْظُ لِعَبْدِ اللَّهِ - قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ أَبِى الضُّحَى عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ خَبَّابٍ قَالَ كَانَ لِى عَلَى الْعَاصِ بْنِ وَائِلٍ دَيْنٌ فَأَتَيْتُهُ أَتَقَاضَاهُ فَقَالَ لِى لَنْ أَقْضِيَكَ حَتَّى تَكْفُرَ بِمُحَمَّدٍ - قَالَ - فَقُلْتُ لَهُ إِنِّى لَنْ أَكْفُرَ بِمُحَمَّدٍ حَتَّى تَمُوتَ ثُمَّ تُبْعَثَ . قَالَ وَإِنِّى لَمَبْعُوثٌ مِنْ بَعْدِ الْمَوْتِ فَسَوْفَ أَقْضِيكَ إِذَا رَجَعْتُ إِلَى مَالٍ وَوَلَدٍ . قَالَ وَكِيعٌ كَذَا قَالَ الأَعْمَشُ قَالَ فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ( أَفَرَأَيْتَ الَّذِى كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لأُوتَيَنَّ مَالاً وَوَلَدًا ) إِلَى قَوْلِهِ (وَيَأْتِينَا فَرْدًا )
Tercemesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Abdullah b. Saîd EI-Eşec rivayet etliler. Lâfız Abdullah'ındır. (Dediler ki) : Bize Vekİ' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize A'meş, Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesruk'dan, o da Habbab'dan naklen rivayet etti. Habbab şöyle demi; : Benim Âs b. Vâil'-de alacağım vardı. Onu almak için kendisine gittim de bana :
— Muhammed'e küfretmedikçe sana asla bir şey ödemem, dedi. Ben de kendisine:
— Sen ölüp sonra dirilinceye kadar, ben Muhammed'e asla küfrede-mem, dedim.
— Ben öldükten sonra dirilecek miyim? Öyleyse mala ve çoluğa -Çocuğa döndüğüm vakit sana borcumu öderim, dedi.
Veki demiş ki : A'meş de böyle söyledi, dedi ki: Bunun üzerine şu âyet indi:«Bizim âyetlerimize küfredene ne dersin. Bana mutlaka mal ve çoluk çocuk verilecektir, dedi.» Âyet tâ:«Bize yalnız başına gelecektir...» cümlesine kadar inmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7062, /1151
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Nüzul sebebleri
Müslüman, peygamber sevgisi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13493, M007065
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى الْقَيْسِىُّ قَالاَ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ عَنْ أَبِيهِ حَدَّثَنِى نُعَيْمُ بْنُ أَبِى هِنْدٍ عَنْ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ أَبُو جَهْلٍ هَلْ يُعَفِّرُ مُحَمَّدٌ وَجْهَهُ بَيْنَ أَظْهُرِكُمْ قَالَ فَقِيلَ نَعَمْ . فَقَالَ وَاللاَّتِ وَالْعُزَّى لَئِنْ رَأَيْتُهُ يَفْعَلُ ذَلِكَ لأَطَأَنَّ عَلَى رَقَبَتِهِ أَوْ لأُعَفِّرَنَّ وَجْهَهُ فِى التُّرَابِ - قَالَ - فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ يُصَلِّى زَعَمَ لِيَطَأَ عَلَى رَقَبَتِهِ - قَالَ - فَمَا فَجِئَهُمْ مِنْهُ إِلاَّ وَهُوَ يَنْكِصُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَيَتَّقِى بِيَدَيْهِ - قَالَ - فَقِيلَ لَهُ مَا لَكَ فَقَالَ إِنَّ بَيْنِى وَبَيْنَهُ لَخَنْدَقًا مِنْ نَارٍ وَهَوْلاً وَأَجْنِحَةً . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لَوْ دَنَا مِنِّى لاَخْتَطَفَتْهُ الْمَلاَئِكَةُ عُضْوًا عُضْوًا » . قَالَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لاَ نَدْرِى فِى حَدِيثِ أَبِى هُرَيْرَةَ أَوْ شَىْءٌ بَلَغَهُ ( كَلاَّ إِنَّ الإِنْسَانَ لَيَطْغَى * أَنْ رَآهُ اسْتَغْنَى * إِنَّ إِلَى رَبِّكَ الرُّجْعَى * أَرَأَيْتَ الَّذِى يَنْهَى * عَبْدًا إِذَا صَلَّى * أَرَأَيْتَ إِنْ كَانَ عَلَى الْهُدَى * أَوْ أَمَرَ بِالتَّقْوَى * أَرَأَيْتَ إِنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّى ) - يَعْنِى أَبَا جَهْلٍ - ( أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى * كَلاَّ لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِ * نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ * فَلْيَدْعُ نَادِيَهُ * سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ * كَلاَّ لاَ تُطِعْهُ ) زَادَ عُبَيْدُ اللَّهِ فِى حَدِيثِهِ قَالَ وَأَمَرَهُ بِمَا أَمَرَهُ بِهِ . وَزَادَ ابْنُ عَبْدِ الأَعْلَى فَلْيَدْعُ نَادِيَهُ يَعْنِى قَوْمَهُ .
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Muai ile Muhammed b. Abdi'I-A'Ia [El-Kaysî rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Mu'temir, babasından rivayet 'etti. (Demiş ki) : Bana Nuaym b. Ebî Hind, Ebû Iîâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Ebû Cehl:
— Muhammed sizin aranızda halâ yüzünü toprağa sürtüyor mu? dedi. Kendisine : Evet! cevabı verildi. Bunun üzerine :
— Lât ve Uzza'ya yemin ederim kî onu, bunu yaparken görürsem mutlaka boynuna basarım. Yahut mutlaka yüzünü toprağa gömerim, dedi. Az sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) namaz kılarken onun yanına vardı. Boynuna basmak niyetinde idi, fakat birdenbire onu bırakıp geri döndüğünü ve elleriyle korunduğunu gördüler. Kendisine :
— Sana ne oldu? denildi.
— Gerçekten onunla benim aramda ateşten bir hendek, korkunç bir Şey ve bir takım kanatlar var, dedi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de:«Bana yaklaşmış olsaydı melekler onu birer birer uzuvlarını koparırdı!» buyurdular.Râvi demiş ki: Bunun üzerine Allah (Azze veCelle) Ebû Hüreyre'nin hadîsinde midir, yoksa duyduğu bir şey midir bilmiyoruz:
«Hayır! Gerçeklen İnsan kendini zengin görünce azar. Hiç şüphe yok ki, dönüş Rabbİnedir. Bir kulu namaz kılarken meneden kimseye ne dersin? Ya hidâyet üzere ise; veya takvayı emrederse ne dersin! Yalanladı ve dönüp gitti ise (Ebû Cehl'i kastediyor) ne dersin? Bilmez mi ki, Allah görüyor! Hayır! Eğer vazgeçmezse mutlaka alnına yapışacağız. Yalancı, günahkâr alına! O meclisini çağırsın. Biz zebanileri çağıracağız! Hayır! Ona itaat etme I» âyetlerini indirdi.Ubeydullah kendi hadîsinde ziyâde etti: «Ve ona ne emretti ise etti.» dedi.
İbra Ahdİ'1-A'lâ da: Meclisini yâni; kavmini çağırsın...* ibaresini ziyâde etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7065, /1151
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, mucizeleri
Kur'an, Nüzul sebebleri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13495, M007067
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَوَكِيعٌ ح وَحَدَّثَنِى أَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ ح وَحَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ كُلُّهُمْ عَنِ الأَعْمَشِ ح وَحَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى وَأَبُو كُرَيْبٍ - وَاللَّفْظُ لِيَحْيَى - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ مُسْلِمِ بْنِ صُبَيْحٍ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ جَاءَ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ رَجُلٌ فَقَالَ تَرَكْتُ فِى الْمَسْجِدِ رَجُلاً يُفَسِّرُ الْقُرْآنَ بِرَأْيِهِ يُفَسِّرُ هَذِهِ الآيَةَ ( يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ ) قَالَ يَأْتِى النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ دُخَانٌ فَيَأْخُذُ بِأَنْفَاسِهِمْ حَتَّى يَأْخُذَهُمْ مِنْهُ كَهَيْئَةِ الزُّكَامِ . فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ مَنْ عَلِمَ عِلْمًا فَلْيَقُلْ بِهِ وَمَنْ لَمْ يَعْلَمْ فَلْيَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ فَإِنَّ مِنْ فِقْهِ الرَّجُلِ أَنْ يَقُولَ لِمَا لاَ عِلْمَ لَهُ بِهِ اللَّهُ أَعْلَمُ . إِنَّمَا كَانَ هَذَا أَنَّ قُرَيْشًا لَمَّا اسْتَعْصَتْ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم دَعَا عَلَيْهِمْ بِسِنِينَ كَسِنِى يُوسُفَ فَأَصَابَهُمْ قَحْطٌ وَجَهْدٌ حَتَّى جَعَلَ الرَّجُلُ يَنْظُرُ إِلَى السَّمَاءِ فَيَرَى بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا كَهَيْئَةِ الدُّخَانِ مِنَ الْجَهْدِ وَحَتَّى أَكَلُوا الْعِظَامَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اسْتَغْفِرِ اللَّهَ لِمُضَرَ فَإِنَّهُمْ قَدْ هَلَكُوا فَقَالَ « لِمُضَرَ إِنَّكَ لَجَرِىءٌ » . قَالَ فَدَعَا اللَّهَ لَهُمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلاً إِنَّكُمْ عَائِدُونَ ) قَالَ فَمُطِرُوا فَلَمَّا أَصَابَتْهُمُ الرَّفَاهِيَةُ - قَالَ - عَادُوا إِلَى مَا كَانُوا عَلَيْهِ - قَالَ - فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ * يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ ) ( يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى إِنَّا مُنْتَقِمُونَ ) قَالَ يَعْنِى يَوْمَ بَدْرٍ .
Tercemesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki : Bize Ebû Muâviye ile Veki' rivayet ettiler. H.Bana Ebû Saîd El-Eşec de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki verdi. H.Bize Osman b. Ebî Şeybe dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Biz rivayet etti.
Bunların hepsi A'meş'den rivayet etmişlerdir. H.
Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Küreyb de rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dediler ki) : Bize Ebû Muâviye, A'meş'den, o da MüsHm b. Subeyh'den, o da Mesrûk'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Abdullah'a bir adam gelerek:
— Mescidde kendi re'yiyle Kur'ân'ı tefsir eden bir adam bıraktım. Şu âyeti tefsir ediyor:«O gün semâ aşikâre bir duman getirecektir.» Bu adam: İnsanlara kıyamet gününde bir duman gelecek ve canlarını alacak, hattâ ondan nezleye tutulmuş gibi olacaklar diyor, dedi. Bunun üzerine Abdullah şunları söyledi:
— Her kim bir ilim biliyorsa, onu söylesin. Bilmeyen de, Allah bilir, desin. Çünkü bir adamın bilmediği hir şey için, Allah bilir, demesi anlayışından ma'duddıır. Bu mes'ele şöyle olmuştur. Kureyş (kabilesi) Peygamber (sav) 'e âsi gelince onların aleyhine Yûsuf'un seneleri gibi seneler gelmesine dua etti. Bunun üzerine onlara kıtlık ve şiddetli meşakkat isabet etti. O derecedeki adam semâya bakıyor da, açlıktan kendisi ile semâ arasında duman gibi bir şey görüyordu. Kemikleri bile yediler. Nihayet Peygamber (sav)'c bir adara gelerek:
— Yâ Resûlallah! Mudar (kabilesi) için Allah'a istiğfar et! Çünkü onlar helak oldular, dedi. Resûlüllah (sav)'.«Mudar için mi? Sen hakikaten cüretkârsın!» buyurdu. Arkacığmdan onlar için duâ etti. Allah (Azze veCelle) de:
«Biz azabı biraz açacağız, siz gerçekten (yine) döneceksiniz.» âyetini indirdi. Ve kendilerine yağmur verildi. Onlar refaha kavuşunca yine eski hallerine döndüler. (Bu sefer) Allah (Azze ve Celle) de:«Semânın insanları saracak aşikâr bîr duman getireceği günü gözet! Bu acıklı bir azabdır.»
«O gün biz en büyük savletle tutacağız. Biz intikam alacağız.» âyetlerini indirdi. Abdullah, bundan Bedir gününü kastediyor, demiş.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7067, /1152
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Nüzul sebebleri
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri