33 Kayıt Bulundu.
Bana Haccâc b. Şâir, ona Abdüssamed b. Abdülvaris, ona babası (abdülvaris b. Saîd), ona Hüseyin (b. Zekvân), ona Katâde, ona Abdullah b. Ma‘bed ez-Zimmânî, ona da Abdullah b. Utbe şöyle rivayet etmiştir: "Abdullah b. Mesud “Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar” [İsra, 17/57] ayeti hakkında der ki: Bu ayet Araplardan bir topluluk hakkında inmiştir. Bunlar cinlerden bir gruba tapıyorlardı. Derken cinler Müslümanlığı kabul etti ama onlara tapan insanlar bunun farkında bile olmadı. Bunun üzerine “Onlar öyle kimselerdir ki, dua ederler; Rablerinden vesileyi dilerler” [İsra, 17/57] ayeti indi."
Bana Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan, ona Süleyman, ona İbrahim, ona da Ebu Ma'mer şöylr rivayet etmiştir: "Abdullah “Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar” [İsra, 17/57)] buyruğu hakkında der ki: İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere ibadet ediyorlardı. Cinler İslam’a girdikleri halde, öbürleri kendi dinlerine sımsıkı bağlı kalmaya devam ettiler." [Eşcaî, Süfyan’dan, onun da A‘meş'ten yaptığı, rivayette “De ki: Onu bırakıp boş yere ilah diye zannettiklerinizi çağırın” [İsra, 17/56] ayetini da ilave etmiştir.]
Bana Übeydullah b. Saîd, ona Ebu Usame, ona Mis'ar, ona Ma'n b. Abdurrahman, ona babası (Abdurrahman b. Abdullah) şöyle demiştir: Mesrûk'a “cinlerden bir gurubun Kur'an dinlemek istedikleri gece, Peygamber'e (sav) cinleri kim haber verdi?” diye sordum bana “Baban Abdulllah b. Mesûd, cinleri bir ağacın haber verdiğini bana rivayet etti” dedi.
Bize Yahya b. Süleyman, ona İbn Vehb, ona Ömer, ona Salim ona da Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: Ben, Ömer'in bir şey hakkında “ben onun şöyle olacağını zannediyorum” dediğini ondan işittiğim ne varsa hep onun dediği gibi olmuştur. Bir gün Ömer otururken yanından güzel bir adam geçti. Ömer “bu adamın Müslüman olmadığını sanıyorum” yahut “bu adam cahiliye dini üzerine devam etmektedir” ya da “bu adam Cahiliye döneminde kavminin kâhiniydi, onu bana getirin” dedi. Adam çağrıldı, gelince de Ömer ona bu düşüncelerini söyledi. Adam “ben, Müslüman bir kişinin bugün karşılandığı gibi bir gün görmedim” dedi. Ömer de ona “ant olsun ki, sen benim istediğim şeyleri bana haber vereceksin” dedi. Adam “ben Cahiliye devrinde onların kâhiniydim” dedi. Ömer ona “dişi cinin sana getirdiği gaibe dair haberlerinden en hayret vericisi nedir?” diye sordu. Adam “ben bir gün çarşıda bulunduğum sırada bana dişi cin geldi ki, ben ondaki korkuyu biliyorum, bana 'Sen cini, onun korkusunu, tepetaklak oluşundan sonraki umutsuzluğunu ve sırtlarına ince çullar konulmuş genç develerle yetişilip yakalanmasını görmedin mi?” dedi. Ömer der ki: Adam doğru söyledi. Ben bir gün putların yanında bulunduğum sırada, bir adam bir buzağı getirdi ve onu boğazladı. Bu sırada birisi öyle bir nara attı ki, ben ondan daha şiddetli sesi olan hiçbir nara işitmedim. O kişi 'Yâ Celîh, emrun necîh, raculün fasîh, yakûlü lâ ilâhe illâ ente (ey düşmanlığını açığa vuran kimse, iş başarıya ulaştı, fasîh konuşan bir adam 'senden başka ilah yoktur diyor)' diye bağırıyordu. Oradaki topluluk, o kimseye doğru atıldı. Ben bunu görünce kendi kendime 'ben bunun arkasında ne olduğunu öğreninceye kadar buradan ayrılmayacağım' dedim. Sonra o kişi yine 'Yâ Celîh, emrun necîh, raculün fasîh, yakûlü lâ ilâhe illâ ente (ey düşmanlığını açığa vuran kimse, iş başarıya ulaştı, fasîh konuşan bir adam 'senden başka ilah yoktur diyor)' diye nida etti. Ben orada dikilip dururken çok geçmeden 'bu gaipten haber veren biri' denildi.
Bana Amr b. Ali, ona Yahya, ona Süfyan, ona Süleyman, ona İbrahim, ona da Ebu Ma'mer şöylr rivayet etmiştir: "Abdullah “Rablerine hangisi daha yakın olacak diye vesile ararlar” [İsra, 17/57] buyruğu hakkında der ki: İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere ibadet ediyorlardı. Cinler İslam’a girdikleri halde, öbürleri kendi dinlerine sımsıkı bağlı kalmaya devam ettiler." [Eşcaî, Süfyan’dan, onun da A‘meş'ten yaptığı, rivayette “De ki: Onu bırakıp boş yere ilah diye zannettiklerinizi çağırın” [İsra, 17/56] ayetini da ilave etmiştir.]