Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
56228, KK24/56
Hadis:
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Tercemesi:
Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Nur 24/56, /
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Hz. Peygamber, itaat, boyun eğmek,
İbadet, Namaz
İbadet, Zekat
İslam, İslamın Şartları
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
KTB, NAMAZ,
Namaz, Farziyeti
Zekat, farziyeti
Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
56697, KK33/33
Hadis:
وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا
Tercemesi:
Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Ahzâb 33/33, /
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, takdiri
Cahiliye, adetlerini sürdürmek
Ehl-i beyt
Hz. Peygamber, emrine uymak
Hz. Peygamber, hanımları
İbadet, Namaz
İbadet, Zekat
İslam, İslamın Şartları
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
KTB, NAMAZ,
Kulluk, Allah'ın emrine uymak
Namaz, Farziyeti
Zekat, farziyeti
Açıklama: Allah Rasûlü Rabbimizin biz kullarına karşı rahmetini ve bağışlamasını pek çok hadislerinde dile getirmiştir. Burada da İslam’ın en önemli ibadetlerinden üçünü yapan müminin Allah katında farklı bir değeri olduğuna işaret ederek başka kusur ve hataları olsa da o müminin, bu ibadetleri yapmayan ve kendilerine Allah’ın bağış ve merhametinin olmadığı diğer kullara göre farklı muamele ederek bunlardan hoşnut olacağını ifade etmektedir. Allah’ın hoşnut olduğu müminler ise en büyük mükâfatla, yani cennetle ödüllendirilecekleri bilinen bir husustur.
Hz. Peygamber’in ikinci sırada belirttiği kusur örtme meselesi diğer meşhur hadislerde biraz farklıdır. Burada olduğu gibi “dünyada Allah’ın hatalarını örttüğü kul” olarak değil, “Bir kulu gördüğü veya bildiği diğer kulun hatalarını örterse, Allah da okulun kıyamette hatalarını/günahlarını örter” şeklinde rivayet edilmiştir.
Dördüncü hadisin de diğer meşhur rivayetleri şu şekildedir: “Kişi sevdiği ile beraberdir.”
Hadis mütabileriyle birlikte hasen li ğayrihidir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
74406, HM025634
Hadis:
حَدَّثَنَا يَزِيدُ أَخْبَرَنَا هَمَّامُ بْنُ يَحْيَى عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي طَلْحَةَ قَالَ حَدَّثَنِي شَيْبَةُ الْخُضَرِيُّ قَالَ كُنَّا عِنْدَ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ فَحَدَّثَنَا عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ عَنْ عَائِشَةَ
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ ثَلَاثٌ أَحْلِفُ عَلَيْهِنَّ لَا يَجْعَلُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مَنْ لَهُ سَهْمٌ فِي الْإِسْلَامِ كَمَنْ لَا سَهْمَ لَهُ فَأَسْهُمُ الْإِسْلَامِ ثَلَاثَةٌ الصَّلَاةُ وَالصَّوْمُ وَالزَّكَاةُ وَلَا يَتَوَلَّى اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَبْدًا فِي الدُّنْيَا فَيُوَلِّيهِ غَيْرَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُحِبُّ رَجُلٌ قَوْمًا إِلَّا جَعَلَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مَعَهُمْ وَالرَّابِعَةُ لَوْ حَلَفْتُ عَلَيْهَا رَجَوْتُ أَنْ لَا آثَمَ لَا يَسْتُرُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَبْدًا فِي الدُّنْيَا إِلَّا سَتَرَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
فَقَالَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ إِذَا سَمِعْتُمْ مِثْلَ هَذَا الْحَدِيثِ مِنْ مِثْلِ عُرْوَةَ يَرْوِيهِ عَنْ عَائِشَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَاحْفَظُوهُ
Tercemesi:
Bize Yezid, ona Hemmâm b. Yahya, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona Şeybe el-Hudarî şöyle demiştir: Biz Ömer b. Abdülaziz'in yanında iken Urve b. Zübeyr, Hz. Aişe'den rivayetle Rasulullah'ın (sav) şunları söylediğini aktardı:
Şu üç şeyi yeminle söyleyebilirim: 1-Allah Teâlâ İslam'dan nasibi [ibadet yapanı] olan kişiyi ondan nasibi olmayan kişi ile bir tutmaz. İslam'dan nasibi olmak namaz, oruç ve zekât olmak üzere üçtür. 2-Allah dünyada bir kulu kendisine veli/dost edinmeye görsün; o kişiyi kıyamette başkasına dost edindirir/yardımına [şefaatine] müsaade eder. 3-Bir kişi bir topluluğu/kavmi severse Allah Teâlâ kesinlikle onu onlarla beraber kılar. Bunlara ilaveten şu dördüncü meseleye de yemin etsem günaha girmeyeceğimi ümit ederim: Allah dünyada bir kulunun (günahlarını veya hatalarını) örterse kesinlikle kıyamette de onun (günahlarını) örter/gizler.
Bunun üzerine Ömer b. Abdülaziz şöyle talimat verdi: Bu hadis gibi, Urve'nin, Hz. Aişeden, onun da Nebi'den (sav) rivayet ettiği rivayetleri duyduğunuzda (semâ’ ile rivayet edildiğinde) iyi ezberleyiniz/iyi muhafaza ediniz.
Açıklama:
Allah Rasûlü Rabbimizin biz kullarına karşı rahmetini ve bağışlamasını pek çok hadislerinde dile getirmiştir. Burada da İslam’ın en önemli ibadetlerinden üçünü yapan müminin Allah katında farklı bir değeri olduğuna işaret ederek başka kusur ve hataları olsa da o müminin, bu ibadetleri yapmayan ve kendilerine Allah’ın bağış ve merhametinin olmadığı diğer kullara göre farklı muamele ederek bunlardan hoşnut olacağını ifade etmektedir. Allah’ın hoşnut olduğu müminler ise en büyük mükâfatla, yani cennetle ödüllendirilecekleri bilinen bir husustur.
Hz. Peygamber’in ikinci sırada belirttiği kusur örtme meselesi diğer meşhur hadislerde biraz farklıdır. Burada olduğu gibi “dünyada Allah’ın hatalarını örttüğü kul” olarak değil, “Bir kulu gördüğü veya bildiği diğer kulun hatalarını örterse, Allah da okulun kıyamette hatalarını/günahlarını örter” şeklinde rivayet edilmiştir.
Dördüncü hadisin de diğer meşhur rivayetleri şu şekildedir: “Kişi sevdiği ile beraberdir.”
Hadis mütabileriyle birlikte hasen li ğayrihidir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Aişe bt. Ebubekir 25634, 8/265
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Şeybe el-Hudari (Şeybe)
4. Ebu Yahya İshak b. Abdullah el-Ensârî (İshak b. Abdullah b. Zeyd b. Sehl)
5. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
6. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
Konular:
Günahı, günahı örtmek, masiyeti gizlemek gerekir
Hadis, ezberde korunması
İslam, İslamın Şartları
Namaz, Farziyeti
Oruç, farziyeti
Sevgi, kişi sevdiğiyle beraberdir
Tarihsel şahsiyetler, Ömer b. Abdülaziz
Zekat, farziyeti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
43852, HM002254
Hadis:
حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ حَدَّثَنَا أَبِي عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ بْنِ نُوَيْفِعٍ مَوْلَى آلِ الزُّبَيْرِ عَنْ كُرَيْبٍ مَوْلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ
أَنَّ ضِمَامَ بْنَ ثَعْلَبَةَ أَخَا بَنِي سَعْدِ بْنِ بَكْرٍ لَمَّا أَسْلَمَ سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ فَرَائِضِ الْإِسْلَامِ مِنْ الصَّلَاةِ وَغَيْرِهَا فَعَدَّ عَلَيْهِ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ لَمْ يَزِدْ عَلَيْهِنَّ ثُمَّ الزَّكَاةَ ثُمَّ صِيَامَ رَمَضَانَ ثُمَّ حَجَّ الْبَيْتِ ثُمَّ أَعْلَمَهُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ فَلَمَّا فَرَغَ قَالَ أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّكَ رَسُولُ اللَّهِ وَسَأَفْعَلُ مَا أَمَرْتَنِي بِهِ لَا أَزِيدُ وَلَا أَنْقُصُ قَالَ ثُمَّ وَلَّى فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنْ يَصْدُقْ ذُو الْعَقِيصَتَيْنِ يَدْخُلْ الْجَنَّةَ
Tercemesi:
Bize Yakup, ona babası, ona İbn İshak, ona Muhammed b. Velid b. Nüveyfi' mevla ali Zübeyr, ona Küreyb mevla Abdullah b. Abbas, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir:
Sa'd b. Ebu Bekir'in kardeşi Dımâm b. Sa'lebe Müslüman olduğunda İslam'ın farzları (gereklilikleri) namaz ve diğer şeyler hakkında Rasulullah'a (sav) sorular sordu. Peygamber (sav) ona beş vakit namazı söyledi fazlasını söylemedi, sonra zekat, Ramazan orucu, sonra kabe'yi haccetmeyi söyledi sonra da Allah'ın haram kıldığı şeyleri anlattı. Peygamber (sav) sözlerini bitirince, (Dımâm)'Muhakkak ki ben de Allah'tan başka ilâh olmadığına şehâdet ederim ve (yine) Senin, O'nun elçisi olduğuna şehâdet ederim. Bana emrettiklerini yerine getireceğim. Ne arttıracağım, ne eksilteceğim!' dedi. Daha sonra da dönüp gitti. Bunun üzerine Rasulullah (sav), "iki saç örgülü doğru söylüyorsa, (dediğini yaparsa) Cennete girer" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib 2254, 1/660
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Rişdîn Küreyb b. Ebu Müslim el-Kuraşî (Küreyb b. Ebu Müslim)
3. Muhammed b. Velid el-Kuraşi (Muhammed b. Velid b. Nüveyfi')
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
Konular:
Hac, farziyyeti
İbadet, Zekat
Namaz, Farziyeti
Oruç Olgusu
Öneri Formu
Hadis Id, No:
142131, BS005365
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَلِىٍّ الرُّوذْبَارِىُّ أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ دَاسَةَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ حَدَّثَنِى مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ مَكْحُولٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« الْجِهَادُ وَاجِبٌ عَلَيْكُمْ مَعَ كُلِّ أَمِيرٍ بَرًّا كَانَ أَوْ فَاجِرًا ، وَالصَّلاَةُ وَاجِبَةٌ عَلَيْكُمْ خَلْفَ كُلِّ مُسْلِمٍ بَرًّا كَانَ أَوْ فَاجِرًا وَإِنْ عَمِلَ الْكَبَائِرَ ، وَالصَّلاَةُ وَاجِبَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ بَرًّا كَانَ أَوْ فَاجِرًا وَإِنْ عَمِلَ الْكَبَائِرَ ».
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Salât 5365, 6/82
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Mekhul b. Ebu Müslim eş-Şâmî (Mekhul b. Ebu Müslim Şehrab b. Şazel eş-Şamî)
3. Ala b. Haris el-Hadramî (Ala b. Haris b. Abdülvaris)
4. Ebu Hamza Muaviye b. Salih el-Hadramî (Muaviye b. Salih b. Hudeyr b. Said)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Cafer Ahmed b. Salih el-Mısrî (Ahmed b. Salih)
7. Ebû Dâvûd es-Sicistânî (Süleyman b. el-Eş'as b. İshak es-Sicistâni)
8. Ebû Bekir Muhammed b. Dâse el-Basrî (Muhammed b. Bekir b. Muhammed b. Abdurrezzak b. Dâse)
9. Ebu Ali Hasan b. Muhammed et-Tûsî (Hüseyin b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Hâtim)
Konular:
İmam, facir olsa bile imama uyulmalıdır
İmamet, Namaz, imamette ehliyet
Namaz, Farziyeti
Bize Yahya b. Bukeyr, ona Leys, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Enes b. Malik, ona da Ebu Zer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke’de iken evimin tavanı açıldı. Cebrail inerek göğsümü açtı. Sonra onu Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman ile dolu altından bir leğen getirdi. Onun içindekileri benim göğsüme boşalttıktan sonra göğsümü kapattı. Sonra elimi tutup beni dünya semasına yükseltti. Ben dünya semasına gelince Cebrail semanın bekçisine “aç”, dedi. O “kim” diye sordu. Cebrail “bu Cebrail’dir” dedi. Bekçi “yanında kimse var mı?” dedi. Cebrail “evet, Muhammed (sav) var”, dedi. Bekçi “”ona davet gönderildi mi?” dedi. Cebrail “evet” dedi. Kapıyı açınca biz de dünya semasının üstüne çıktık. İki tarafında da karartılar bulunan, sağına baktığı zaman gülen, soluna baktığı zaman ağlayan, oturmakta olan bir adam gördük. O adam “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben Cebrail’e: “bu kim?” dedim. Cebrâil “o Âdem’dir. Sağ ve sol tarafındaki bu karartılar ise onun evlatlarının ruhlarıdır. Bunların sağda bulunanları cennetlikler, sol tarafında bulunanları ise cehennemliklerdir. Bundan dolayı sağ tarafına baktığı vakit güler, sol tarafına doğru bakınca ağlar” dedi. Nihayet beni ikinci semaya yükseltti. Bekçisine “aç” dedi. Bekçisi de birincisinin dediğinin aynısını ona söyledi ve sonra kapıyı açtı."
Enes der ki: (Ebu Zer) Hz. Peygamber'in (sav), semalarda Âdem, İdris, Musa, İsa ve İbrahim (Allah’ın salat ve selamları üzerlerine olsun) ile karşılaştığını söyledi ancak konumlarının nasıl olduğunu zikretmedi. Sadece, Âdem’i dünya semasında, İbrahim’i de altıncı semada gördüğünü zikretti.
Enes der ki: “Cebrail, Nebi (sav) ile birlikte İdris’in yanından geçince İdris “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Rasulullah (sav) "Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu İdris’tir” dedi. Sonra Musa’nın yanından geçtik. O da “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu Musa’dır” dedi. Sonra İsa’nın yanından geçtim. O da “salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İsa’dır” dedi. Sonra İbrahim’in yanından geçtim. O da “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İbrahim’dir (as)” dedi."
İbn Şihab der ki: Bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve Ebu Habbe el-Ensarî'nin haber verdiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni alıp yükselttiler. Hatta kalemlerin cızırtısını duyacağım bir yüksekliğe kadar çıktım."
İbn Hazm ile Enes b. Malik der ki: Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben de bu farz ile birlikte döndüm. Musa’nın yanından geçerken o “Allah senin için ümmetine neyi farz kıldı” dedi. Ben “elli vakit namaz farz kıldı” dedim. O “Rabb'ine dön, şüphesiz senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime döndüm yarısını kaldırdı. Musa’nın yanına geri geldiğimde “yarısını kaldırdı” dedim. O “Rabbine dön, çünkü senin ümmetinin (buna) gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime müracaat edince, o kalanın yarısını da kaldırdı. Ona geri geldiğimde yine “Rabbine dön, senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de ona müracaat ettim. Rabbim “Onlara, elli vaktin değerinde olan beş vakti farz kıldım. Söz benim katımda değişikliğe uğramaz” dedi. Musa’nın yanına döndüğümde bana “Rabb'ine müracaat et” dedi. Ben de “Rabbimden hayâ ettim” dedim. Sonra Cebrail beni Sidretü’l müntehâ’ya kadar alıp götürdü. Onu mahiyetlerini bilemediğim renkler bürüdü. Sonra beni cennete soktular. Cennette sıra sıra dizilmiş inciler vardı, toprağı da miskti."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2454, B000349
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يُونُسَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ كَانَ أَبُو ذَرٍّ يُحَدِّثُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"فُرِجَ عَنْ سَقْفِ بَيْتِى وَأَنَا بِمَكَّةَ ، فَنَزَلَ جِبْرِيلُ فَفَرَجَ صَدْرِى ، ثُمَّ غَسَلَهُ بِمَاءِ زَمْزَمَ ، ثُمَّ جَاءَ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مُمْتَلِئٍ حِكْمَةً وَإِيمَانًا ، فَأَفْرَغَهُ فِى صَدْرِى ثُمَّ أَطْبَقَهُ ، ثُمَّ أَخَذَ بِيَدِى فَعَرَجَ بِى إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا ، فَلَمَّا جِئْتُ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا قَالَ جِبْرِيلُ لِخَازِنِ السَّمَاءِ افْتَحْ . قَالَ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا جِبْرِيلُ . قَالَ هَلْ مَعَكَ أَحَدٌ قَالَ نَعَمْ مَعِى مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم . فَقَالَ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . فَلَمَّا فَتَحَ عَلَوْنَا السَّمَاءَ الدُّنْيَا ، فَإِذَا رَجُلٌ قَاعِدٌ عَلَى يَمِينِهِ أَسْوِدَةٌ وَعَلَى يَسَارِهِ أَسْوِدَةٌ ، إِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَمِينِهِ ضَحِكَ ، وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ يَسَارِهِ بَكَى ، فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ . قُلْتُ لِجِبْرِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا آدَمُ . وَهَذِهِ الأَسْوِدَةُ عَنْ يَمِينِهِ وَشِمَالِهِ نَسَمُ بَنِيهِ ، فَأَهْلُ الْيَمِينِ مِنْهُمْ أَهْلُ الْجَنَّةِ ، وَالأَسْوِدَةُ الَّتِى عَنْ شِمَالِهِ أَهْلُ النَّارِ ، فَإِذَا نَظَرَ عَنْ يَمِينِهِ ضَحِكَ ، وَإِذَا نَظَرَ قِبَلَ شِمَالِهِ بَكَى ، حَتَّى عَرَجَ بِى إِلَى السَّمَاءِ الثَّانِيَةِ فَقَالَ لِخَازِنِهَا افْتَحْ . فَقَالَ لَهُ خَازِنُهَا مِثْلَ مَا قَالَ الأَوَّلُ فَفَتَحَ."
قَالَ أَنَسٌ فَذَكَرَ أَنَّهُ وَجَدَ فِى السَّمَوَاتِ آدَمَ وَإِدْرِيسَ وَمُوسَى وَعِيسَى وَإِبْرَاهِيمَ - صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ - وَلَمْ يُثْبِتْ كَيْفَ مَنَازِلُهُمْ ، غَيْرَ أَنَّهُ ذَكَرَ أَنَّهُ وَجَدَ آدَمَ فِى السَّمَاءِ الدُّنْيَا ، وَإِبْرَاهِيمَ فِى السَّمَاءِ السَّادِسَةِ.
قَالَ أَنَسٌ فَلَمَّا مَرَّ جِبْرِيلُ بِالنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِإِدْرِيسَ قَالَ "مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . فَقُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا إِدْرِيسُ . ثُمَّ مَرَرْتُ بِمُوسَى فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالأَخِ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا مُوسَى . ثُمَّ مَرَرْتُ بِعِيسَى فَقَالَ مَرْحَبًا بِالأَخِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ . قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا عِيسَى . ثُمَّ مَرَرْتُ بِإِبْرَاهِيمَ فَقَالَ مَرْحَبًا بِالنَّبِىِّ الصَّالِحِ وَالاِبْنِ الصَّالِحِ. قُلْتُ مَنْ هَذَا قَالَ هَذَا إِبْرَاهِيمُ صلى الله عليه وسلم."
قَالَ ابْنُ شِهَابٍ فَأَخْبَرَنِى ابْنُ حَزْمٍ أَنَّ ابْنَ عَبَّاسٍ وَأَبَا حَبَّةَ الأَنْصَارِىَّ كَانَا يَقُولاَنِ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "ثُمَّ عُرِجَ بِى حَتَّى ظَهَرْتُ لِمُسْتَوًى أَسْمَعُ فِيهِ صَرِيفَ الأَقْلاَمِ."
قَالَ ابْنُ حَزْمٍ وَأَنَسُ بْنُ مَالِكٍ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "فَفَرَضَ اللَّهُ عَلَى أُمَّتِى خَمْسِينَ صَلاَةً ، فَرَجَعْتُ بِذَلِكَ حَتَّى مَرَرْتُ عَلَى مُوسَى فَقَالَ مَا فَرَضَ اللَّهُ لَكَ عَلَى أُمَّتِكَ قُلْتُ فَرَضَ خَمْسِينَ صَلاَةً . قَالَ فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ ، فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ . فَرَاجَعْتُ فَوَضَعَ شَطْرَهَا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى قُلْتُ وَضَعَ شَطْرَهَا . فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ ، فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ، فَرَاجَعْتُ فَوَضَعَ شَطْرَهَا ، فَرَجَعْتُ إِلَيْهِ فَقَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ ، فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ ، فَرَاجَعْتُهُ . فَقَالَ هِىَ خَمْسٌ وَهْىَ خَمْسُونَ ، لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ . فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ رَاجِعْ رَبَّكَ . فَقُلْتُ اسْتَحْيَيْتُ مِنْ رَبِّى . ثُمَّ انْطَلَقَ بِى حَتَّى انْتَهَى بِى إِلَى سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى ، وَغَشِيَهَا أَلْوَانٌ لاَ أَدْرِى مَا هِىَ ، ثُمَّ أُدْخِلْتُ الْجَنَّةَ ، فَإِذَا فِيهَا حَبَايِلُ اللُّؤْلُؤِ ، وَإِذَا تُرَابُهَا الْمِسْكُ."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bukeyr, ona Leys, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Enes b. Malik, ona da Ebu Zer'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Ben Mekke’de iken evimin tavanı açıldı. Cebrail inerek göğsümü açtı. Sonra onu Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve iman ile dolu altından bir leğen getirdi. Onun içindekileri benim göğsüme boşalttıktan sonra göğsümü kapattı. Sonra elimi tutup beni dünya semasına yükseltti. Ben dünya semasına gelince Cebrail semanın bekçisine “aç”, dedi. O “kim” diye sordu. Cebrail “bu Cebrail’dir” dedi. Bekçi “yanında kimse var mı?” dedi. Cebrail “evet, Muhammed (sav) var”, dedi. Bekçi “”ona davet gönderildi mi?” dedi. Cebrail “evet” dedi. Kapıyı açınca biz de dünya semasının üstüne çıktık. İki tarafında da karartılar bulunan, sağına baktığı zaman gülen, soluna baktığı zaman ağlayan, oturmakta olan bir adam gördük. O adam “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben Cebrail’e: “bu kim?” dedim. Cebrâil “o Âdem’dir. Sağ ve sol tarafındaki bu karartılar ise onun evlatlarının ruhlarıdır. Bunların sağda bulunanları cennetlikler, sol tarafında bulunanları ise cehennemliklerdir. Bundan dolayı sağ tarafına baktığı vakit güler, sol tarafına doğru bakınca ağlar” dedi. Nihayet beni ikinci semaya yükseltti. Bekçisine “aç” dedi. Bekçisi de birincisinin dediğinin aynısını ona söyledi ve sonra kapıyı açtı."
Enes der ki: (Ebu Zer) Hz. Peygamber'in (sav), semalarda Âdem, İdris, Musa, İsa ve İbrahim (Allah’ın salat ve selamları üzerlerine olsun) ile karşılaştığını söyledi ancak konumlarının nasıl olduğunu zikretmedi. Sadece, Âdem’i dünya semasında, İbrahim’i de altıncı semada gördüğünü zikretti.
Enes der ki: “Cebrail, Nebi (sav) ile birlikte İdris’in yanından geçince İdris “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Rasulullah (sav) "Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu İdris’tir” dedi. Sonra Musa’nın yanından geçtik. O da “salih Nebi’ye ve salih kardeşe merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. Cebrail “bu Musa’dır” dedi. Sonra İsa’nın yanından geçtim. O da “salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İsa’dır” dedi. Sonra İbrahim’in yanından geçtim. O da “salih Nebi’ye ve salih evlada merhaba” dedi. Ben “bu kim?” dedim. O “bu İbrahim’dir (as)” dedi."
İbn Şihab der ki: Bana İbn Hazm, ona da İbn Abbas ve Ebu Habbe el-Ensarî'nin haber verdiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Sonra beni alıp yükselttiler. Hatta kalemlerin cızırtısını duyacağım bir yüksekliğe kadar çıktım."
İbn Hazm ile Enes b. Malik der ki: Nebi (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Ben de bu farz ile birlikte döndüm. Musa’nın yanından geçerken o “Allah senin için ümmetine neyi farz kıldı” dedi. Ben “elli vakit namaz farz kıldı” dedim. O “Rabb'ine dön, şüphesiz senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime döndüm yarısını kaldırdı. Musa’nın yanına geri geldiğimde “yarısını kaldırdı” dedim. O “Rabbine dön, çünkü senin ümmetinin (buna) gücü yetmez” dedi. Ben de Rabbime müracaat edince, o kalanın yarısını da kaldırdı. Ona geri geldiğimde yine “Rabbine dön, senin ümmetinin buna gücü yetmez” dedi. Ben de ona müracaat ettim. Rabbim “Onlara, elli vaktin değerinde olan beş vakti farz kıldım. Söz benim katımda değişikliğe uğramaz” dedi. Musa’nın yanına döndüğümde bana “Rabb'ine müracaat et” dedi. Ben de “Rabbimden hayâ ettim” dedim. Sonra Cebrail beni Sidretü’l müntehâ’ya kadar alıp götürdü. Onu mahiyetlerini bilemediğim renkler bürüdü. Sonra beni cennete soktular. Cennette sıra sıra dizilmiş inciler vardı, toprağı da miskti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Salât 1, 1/265
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Mirac, Sidretu'l-münteha
Namaz, Farziyeti
Zemzem, suyun hikayesi, özellikleri, vs.
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm b. Yahya, ona Katâde ona Enes b. Mâlik, ona da Mâlik b. Sa'saa'nın (ra) rivâyet ettiğine göre, Allah Rasulü (sav) onlara İsra gecesini şöylece anlatmıştır:
"Ben, Hatîm’de" ravi Katâde der ki: Belki de "Hicr’de yatıyor iken, birisi geldi ve burasından buraya kadar olan yeri yardı." (Katâde) der ki: Ben onun (yardı) anlamındaki "Kadde" yerine "Şekka" dediğini de işittim. Yanımda bulunan Cârud’a “bununla ne demek istiyor?” diye sordu. O da “boğaz çukurundan etek tüylerinin bitim yerine kadar demek istiyor”, dedi. Ben onun (Enes’in) “göğsünün üst tarafından etek tıraşının bitim yerine kadar” dediğini de işittim.- "Kalbimi çıkardı, sonra bana iman ile dolu altından bir leğen getirildi. Kalbim yıkandı, sonra (o iman kalbime) dolduruldu. Daha sonra katırdan alçak eşekten yüksek beyaz bir binek bana getirildi." Bunun üzerine Cârûd ona (Enes’e) “ey Ebu Hamza, bu dediğin Burak mıdır?” dedi. Enes de “Evet, o, adımı gözünün gördüğü en uzak noktaya koyar” dedi. "O hayvana bindirildim, Cebrail beni dünya semasına gelinceye kadar alıp götürdü. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (getirilmesi için) haber gönderildi mi?' soruldu, 'evet' dedi, ona 'Merhaba, o, hoş sefa geldi' diye cevap verildi. Kapı açıldı, ben içeri girince orada Âdem ile karşılaştım. Cebrail 'bu senin baban Âdem’dir, haydi ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim, o da selamı aldıktan sonra, 'salih oğula, salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra (Cebrail) ikinci semaya gelinceye kadar yükseldi. Kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Seninle beraber kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, Cebrail 'evet' dedi. 'Merhaba ona, hoş sefa geldi denildi', kapı açıldı. Ben içeriye girince Yahya ve İsa ile karşılaştım. Onlar teyze çocuklarıdır. (Cebrail) 'Bunlar, Yahya ve İsa’dır, haydi onlara selam ver' dedi. Ben de selam verdim, selamımı aldılar, sonra da 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dediler."
"Sonra beni üçüncü semaya çıkardı. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'seninle beraber kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' diye cevap verildi ve kapı açıldı. İçeriye girdiğim zaman Yusuf’u gördüm. (Cebrail) 'bu Yusuf’tur, hadi ona selam ver' dedi, ben de ona selam verdim, selamımı aldı, sonra 'bu salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra Cebrail beni yukarı çıkardı, nihâyet dördüncü semaya getirdi. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' denildi, 'Cebrail' dedi. 'Seninle beraber kim var' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Gelmesi için ona haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' denildi. Kapı açıldı, içeriye girince İdris’i gördüm, Cebrail 'bu İdris’tir, haydi ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra beni beşinci semaya kadar çıkardı. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' denildi, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' denildi. İçeri girince Harun’u gördüm. (Cebrail) 'bu Harun’dur, ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim selamı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra beni daha yukarılara çıkardı ve nihâyet altıncı semaya getirdi, kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) davet gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' de(nil)di. İçeri girdiğimde Musa’yı gördüm, 'bu Musa’dır, haydi ona selam ver' dedi. 'Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi. Ben yanından geçince ağladı, ona 'neden ağlıyorsun' diye soruldu. O da 'çünkü benden sonra nebi olarak gönderilen bir gencin ümmetinden, cennete benim ümmetimden gireceklerden daha çok kişi girecek, onun için ağlıyorum' dedi."
"Sonra beni yedinci semaya çıkardı. Cebrail kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi, 'beraberinde kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' dedi. İçeri girdiğimde İbrahim’i gördüm. (Cebrail) 'bu senin babandır, ona selam ver' dedi, ben de ona selam verdim, selamımı aldı ve 'salih evlada, salih Nebi’ye merhaba' dedi. Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya kadar yükseltildim, onun meyvelerinin Hecer testileri gibi olduğunu, yapraklarının da fil kulaklarını andırdığını gördüm. (Cebrail) 'işte bu Sidretü’l-müntehâ’dır' dedi. İkisi gizli, ikisi açık dört nehir gördüm. 'Bu ikisi de ne oluyor ey Cebrail' dedim. O da 'gizli olan o ikisi cennetteki iki ırmaktır, açıkta olan o ikisinin biri Nil, diğeri Fırat’tır' dedi. Sonra bana Beytu’l-Ma‘mur gösterildi. Sonra bana içinde şarap bulunan bir kap, süt bulunan bir kap ve bal bulunan bir kap getirildi. Ben de sütü aldım. O (Cebrâil) 'İşte o, fıtrattır, sen de, ümmetin de fıtrat üzeresiniz' dedi."
"Sonra bana her gün elli vakit namaz farz kılındı. Geri döndüm, Musa’nın yanından geçince 'sana ne emredildi' dedi. Ben de 'her gün bana elli vakit namaz emri verildi' dedim. O 'senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılamaz, ben vallahi, senden önce insanları denedim, İsrail oğulları ile alabildiğine uğraşıp durdum, bu sebeple Rabbine dön, ona ümmetin için hafifletmesini dile' dedi. Ben de Rabbime döndüm, benden on vakit kaldırdı. Yine Musa’nın yanına döndüm, aynı şeyi söyledi, bir daha (Rabbime) döndüm, benden on vakit daha indirdi. Musa’nın yanına döndüğümde aynı şeyi söyledi, ben de bir daha (Rabbime) döndüm, benden onunu daha kaldırdı. Musa’ya döndüm aynısını söyleyince bir daha geri döndüm, bana her bir günde on vakit namaz emredildi, yine geri döndüm, Musa yine aynı şeyi söyledi. Bu sefer tekrar (Rabbimin huzuruna) döndüm, bana her gün beş vakit namaz emredildi. Musa’nın yanına döndüğümde bana 'sana ne emredildi' dedi, ben de 'bana günde beş vakit namaz emredildi' dedim. O 'senin ümmetin her gün beş vakit namaz kılamaz. Çünkü ben insanları senden önce iyice denedim, İsrail oğulları ile alabildiğine uğraşıp durdum. Bu sebeple Rabbine dön, ondan ümmetin için hafifletmesini dile' dedi. Ben de 'Rabbimden o kadar diledim ki, artık hayâ eder oldum, geri dönmek yerine razı olup teslimiyet göstereceğim' dedim." (Allah Rasulü) devamla buyurdu ki: "Ben (Musa’nın yanından) geçip gidince bir münâdi şöyle seslendi: Ben farizamı gerçekleştirip yerine getirdim, kullarımın da yükünü hafiflettim."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35016, B003887
Hadis:
حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا هَمَّامُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ صَعْصَعَةَ - رضى الله عنهما - أَنَّ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَدَّثَهُمْ عَنْ لَيْلَةَ أُسْرِىَ بِهِ « بَيْنَمَا أَنَا فِى الْحَطِيمِ - وَرُبَّمَا قَالَ فِى الْحِجْرِ - مُضْطَجِعًا ، إِذْ أَتَانِى آتٍ فَقَدَّ - قَالَ وَسَمِعْتُهُ يَقُولُ فَشَقَّ - مَا بَيْنَ هَذِهِ إِلَى هَذِهِ - فَقُلْتُ لِلْجَارُودِ وَهْوَ إِلَى جَنْبِى مَا يَعْنِى بِهِ قَالَ مِنْ ثُغْرَةِ نَحْرِهِ إِلَى شِعْرَتِهِ ، وَسَمِعْتُهُ يَقُولُ مِنْ قَصِّهِ إِلَى شِعْرَتِهِ - فَاسْتَخْرَجَ قَلْبِى ، ثُمَّ أُتِيتُ بِطَسْتٍ مِنْ ذَهَبٍ مَمْلُوءَةٍ إِيمَانًا ، فَغُسِلَ قَلْبِى ثُمَّ حُشِىَ ، ثُمَّ أُوتِيتُ بِدَابَّةٍ دُونَ الْبَغْلِ وَفَوْقَ الْحِمَارِ أَبْيَضَ » . - فَقَالَ لَهُ الْجَارُودُ هُوَ الْبُرَاقُ يَا أَبَا حَمْزَةَ قَالَ أَنَسٌ نَعَمْ ، يَضَعُ خَطْوَهُ عِنْدَ أَقْصَى طَرْفِهِ - « فَحُمِلْتُ عَلَيْهِ ، فَانْطَلَقَ بِى جِبْرِيلُ حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ الدُّنْيَا فَاسْتَفْتَحَ ، فَقِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ . قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ ، فَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ فَفَتَحَ ، فَلَمَّا خَلَصْتُ ، فَإِذَا فِيهَا آدَمُ ، فَقَالَ هَذَا أَبُوكَ آدَمُ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ . فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَدَّ السَّلاَمَ ثُمَّ قَالَ مَرْحَبًا بِالاِبْنِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ . ثُمَّ صَعِدَ حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ الثَّانِيَةَ فَاسْتَفْتَحَ ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ . قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ فَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ . فَفَتَحَ ، فَلَمَّا خَلَصْتُ ، إِذَا يَحْيَى وَعِيسَى ، وَهُمَا ابْنَا الْخَالَةِ قَالَ هَذَا يَحْيَى وَعِيسَى فَسَلِّمْ عَلَيْهِمَا . فَسَلَّمْتُ فَرَدَّا ، ثُمَّ قَالاَ مَرْحَبًا بِالأَخِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ . ثُمَّ صَعِدَ بِى إِلَى السَّمَاءِ الثَّالِثَةِ ، فَاسْتَفْتَحَ قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ . قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ ، فَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ . فَفُتِحَ ، فَلَمَّا خَلَصْتُ إِذَا يُوسُفُ . قَالَ هَذَا يُوسُفُ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ . فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَدَّ ، ثُمَّ قَالَ مَرْحَبًا بِالأَخِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ ، ثُمَّ صَعِدَ بِى حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ الرَّابِعَةَ ، فَاسْتَفْتَحَ ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ . قِيلَ أَوَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ ، فَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ . فَفُتِحَ ، فَلَمَّا خَلَصْتُ إِلَى إِدْرِيسَ قَالَ هَذَا إِدْرِيسُ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ . فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَدَّ ثُمَّ قَالَ مَرْحَبًا بِالأَخِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ . ثُمَّ صَعِدَ بِى حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ الْخَامِسَةَ ، فَاسْتَفْتَحَ ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم . قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . قِيلَ مَرْحَبًا بِهِ ، فَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ . فَلَمَّا خَلَصْتُ فَإِذَا هَارُونُ قَالَ هَذَا هَارُونُ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ . فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَدَّ ثُمَّ قَالَ مَرْحَبًا بِالأَخِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ . ثُمَّ صَعِدَ بِى حَتَّى أَتَى السَّمَاءَ السَّادِسَةَ ، فَاسْتَفْتَحَ ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قِيلَ مَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ . قِيلَ وَقَدْ أُرْسِلَ إِلَيْهِ قَالَ نَعَمْ . قَالَ مَرْحَبًا بِهِ ، فَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ ، فَلَمَّا خَلَصْتُ ، فَإِذَا مُوسَى قَالَ هَذَا مُوسَى فَسَلِّمْ عَلَيْهِ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَدَّ ثُمَّ قَالَ مَرْحَبًا بِالأَخِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ . فَلَمَّا تَجَاوَزْتُ بَكَى ، قِيلَ لَهُ مَا يُبْكِيكَ قَالَ أَبْكِى لأَنَّ غُلاَمًا بُعِثَ بَعْدِى ، يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مِنْ أُمَّتِهِ أَكْثَرُ مَنْ يَدْخُلُهَا مِنْ أُمَّتِى . ثُمَّ صَعِدَ بِى إِلَى السَّمَاءِ السَّابِعَةِ ، فَاسْتَفْتَحَ جِبْرِيلُ ، قِيلَ مَنْ هَذَا قَالَ جِبْرِيلُ . قِيلَ وَمَنْ مَعَكَ قَالَ مُحَمَّدٌ . قِيلَ وَقَدْ بُعِثَ إِلَيْهِ . قَالَ نَعَمْ . قَالَ مَرْحَبًا بِهِ ، فَنِعْمَ الْمَجِىءُ جَاءَ فَلَمَّا خَلَصْتُ ، فَإِذَا إِبْرَاهِيمُ قَالَ هَذَا أَبُوكَ فَسَلِّمْ عَلَيْهِ . قَالَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ ، فَرَدَّ السَّلاَمَ قَالَ مَرْحَبًا بِالاِبْنِ الصَّالِحِ وَالنَّبِىِّ الصَّالِحِ . ثُمَّ رُفِعَتْ لِى سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى ، فَإِذَا نَبِقُهَا مِثْلُ قِلاَلِ هَجَرَ ، وَإِذَا وَرَقُهَا مِثْلُ آذَانِ الْفِيَلَةِ قَالَ هَذِهِ سِدْرَةُ الْمُنْتَهَى ، وَإِذَا أَرْبَعَةُ أَنْهَارٍ نَهْرَانِ بَاطِنَانِ ، وَنَهْرَانِ ظَاهِرَانِ . فَقُلْتُ مَا هَذَانِ يَا جِبْرِيلُ قَالَ أَمَّا الْبَاطِنَانِ ، فَنَهَرَانِ فِى الْجَنَّةِ ، وَأَمَّا الظَّاهِرَانِ فَالنِّيلُ وَالْفُرَاتُ . ثُمَّ رُفِعَ لِى الْبَيْتُ الْمَعْمُورُ ، ثُمَّ أُتِيتُ بِإِنَاءٍ مِنْ خَمْرٍ ، وَإِنَاءٍ مِنْ لَبَنٍ وَإِنَاءٍ مِنْ عَسَلٍ ، فَأَخَذْتُ اللَّبَنَ ، فَقَالَ هِىَ الْفِطْرَةُ أَنْتَ عَلَيْهَا وَأُمَّتُكَ . ثُمَّ فُرِضَتْ عَلَىَّ الصَّلَوَاتُ خَمْسِينَ صَلاَةً كُلَّ يَوْمٍ . فَرَجَعْتُ فَمَرَرْتُ عَلَى مُوسَى ، فَقَالَ بِمَا أُمِرْتَ قَالَ أُمِرْتُ بِخَمْسِينَ صَلاَةً كُلَّ يَوْمٍ . قَالَ إِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تَسْتَطِيعُ خَمْسِينَ صَلاَةً كُلَّ يَوْمٍ ، وَإِنِّى وَاللَّهِ قَدْ جَرَّبْتُ النَّاسَ قَبْلَكَ ، وَعَالَجْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ لأُمَّتِكَ . فَرَجَعْتُ ، فَوَضَعَ عَنِّى عَشْرًا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ ، فَرَجَعْتُ فَوَضَعَ عَنِّى عَشْرًا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ ، فَرَجَعْتُ فَوَضَعَ عَنِّى عَشْرًا ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ مِثْلَهُ ، فَرَجَعْتُ فَأُمِرْتُ بِعَشْرِ صَلَوَاتٍ كُلَّ يَوْمٍ ، فَرَجَعْتُ فَقَالَ مِثْلَهُ ، فَرَجَعْتُ فَأُمِرْتُ بِخَمْسِ صَلَوَاتٍ كُلَّ يَوْمٍ ، فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى ، فَقَالَ بِمَا أُمِرْتَ قُلْتُ أُمِرْتُ بِخَمْسِ صَلَوَاتٍ كُلَّ يَوْمٍ . قَالَ إِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تَسْتَطِيعُ خَمْسَ صَلَوَاتٍ كُلَّ يَوْمٍ ، وَإِنِّى قَدْ جَرَّبْتُ النَّاسَ قَبْلَكَ ، وَعَالَجْتُ بَنِى إِسْرَائِيلَ أَشَدَّ الْمُعَالَجَةِ ، فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ التَّخْفِيفَ لأُمَّتِكَ . قَالَ سَأَلْتُ رَبِّى حَتَّى اسْتَحْيَيْتُ ، وَلَكِنْ أَرْضَى وَأُسَلِّمُ - قَالَ - فَلَمَّا جَاوَزْتُ نَادَى مُنَادٍ أَمْضَيْتُ فَرِيضَتِى وَخَفَّفْتُ عَنْ عِبَادِى » .
Tercemesi:
Bize Hudbe b. Hâlid, ona Hemmâm b. Yahya, ona Katâde ona Enes b. Mâlik, ona da Mâlik b. Sa'saa'nın (ra) rivâyet ettiğine göre, Allah Rasulü (sav) onlara İsra gecesini şöylece anlatmıştır:
"Ben, Hatîm’de" ravi Katâde der ki: Belki de "Hicr’de yatıyor iken, birisi geldi ve burasından buraya kadar olan yeri yardı." (Katâde) der ki: Ben onun (yardı) anlamındaki "Kadde" yerine "Şekka" dediğini de işittim. Yanımda bulunan Cârud’a “bununla ne demek istiyor?” diye sordu. O da “boğaz çukurundan etek tüylerinin bitim yerine kadar demek istiyor”, dedi. Ben onun (Enes’in) “göğsünün üst tarafından etek tıraşının bitim yerine kadar” dediğini de işittim.- "Kalbimi çıkardı, sonra bana iman ile dolu altından bir leğen getirildi. Kalbim yıkandı, sonra (o iman kalbime) dolduruldu. Daha sonra katırdan alçak eşekten yüksek beyaz bir binek bana getirildi." Bunun üzerine Cârûd ona (Enes’e) “ey Ebu Hamza, bu dediğin Burak mıdır?” dedi. Enes de “Evet, o, adımı gözünün gördüğü en uzak noktaya koyar” dedi. "O hayvana bindirildim, Cebrail beni dünya semasına gelinceye kadar alıp götürdü. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (getirilmesi için) haber gönderildi mi?' soruldu, 'evet' dedi, ona 'Merhaba, o, hoş sefa geldi' diye cevap verildi. Kapı açıldı, ben içeri girince orada Âdem ile karşılaştım. Cebrail 'bu senin baban Âdem’dir, haydi ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim, o da selamı aldıktan sonra, 'salih oğula, salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra (Cebrail) ikinci semaya gelinceye kadar yükseldi. Kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Seninle beraber kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, Cebrail 'evet' dedi. 'Merhaba ona, hoş sefa geldi denildi', kapı açıldı. Ben içeriye girince Yahya ve İsa ile karşılaştım. Onlar teyze çocuklarıdır. (Cebrail) 'Bunlar, Yahya ve İsa’dır, haydi onlara selam ver' dedi. Ben de selam verdim, selamımı aldılar, sonra da 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dediler."
"Sonra beni üçüncü semaya çıkardı. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'seninle beraber kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' diye cevap verildi ve kapı açıldı. İçeriye girdiğim zaman Yusuf’u gördüm. (Cebrail) 'bu Yusuf’tur, hadi ona selam ver' dedi, ben de ona selam verdim, selamımı aldı, sonra 'bu salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra Cebrail beni yukarı çıkardı, nihâyet dördüncü semaya getirdi. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' denildi, 'Cebrail' dedi. 'Seninle beraber kim var' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Gelmesi için ona haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' denildi. Kapı açıldı, içeriye girince İdris’i gördüm, Cebrail 'bu İdris’tir, haydi ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra beni beşinci semaya kadar çıkardı. Kapının açılmasını istedi, 'kim o?' denildi, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' denildi. İçeri girince Harun’u gördüm. (Cebrail) 'bu Harun’dur, ona selam ver' dedi. Ben de ona selam verdim selamı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi."
"Sonra beni daha yukarılara çıkardı ve nihâyet altıncı semaya getirdi, kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi. 'Beraberinde kim var?' diye soruldu, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) davet gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' de(nil)di. İçeri girdiğimde Musa’yı gördüm, 'bu Musa’dır, haydi ona selam ver' dedi. 'Ben de ona selam verdim, selamımı aldıktan sonra 'salih kardeşe ve salih Nebi’ye merhaba' dedi. Ben yanından geçince ağladı, ona 'neden ağlıyorsun' diye soruldu. O da 'çünkü benden sonra nebi olarak gönderilen bir gencin ümmetinden, cennete benim ümmetimden gireceklerden daha çok kişi girecek, onun için ağlıyorum' dedi."
"Sonra beni yedinci semaya çıkardı. Cebrail kapının açılmasını istedi. 'Kim o?' diye soruldu, 'Cebrail' dedi, 'beraberinde kim var?' denildi, 'Muhammed' dedi. 'Ona (gelmesi için) haber gönderildi mi?' diye soruldu, 'evet' dedi. 'Merhaba ona, o, hoş sefa geldi' dedi. İçeri girdiğimde İbrahim’i gördüm. (Cebrail) 'bu senin babandır, ona selam ver' dedi, ben de ona selam verdim, selamımı aldı ve 'salih evlada, salih Nebi’ye merhaba' dedi. Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya kadar yükseltildim, onun meyvelerinin Hecer testileri gibi olduğunu, yapraklarının da fil kulaklarını andırdığını gördüm. (Cebrail) 'işte bu Sidretü’l-müntehâ’dır' dedi. İkisi gizli, ikisi açık dört nehir gördüm. 'Bu ikisi de ne oluyor ey Cebrail' dedim. O da 'gizli olan o ikisi cennetteki iki ırmaktır, açıkta olan o ikisinin biri Nil, diğeri Fırat’tır' dedi. Sonra bana Beytu’l-Ma‘mur gösterildi. Sonra bana içinde şarap bulunan bir kap, süt bulunan bir kap ve bal bulunan bir kap getirildi. Ben de sütü aldım. O (Cebrâil) 'İşte o, fıtrattır, sen de, ümmetin de fıtrat üzeresiniz' dedi."
"Sonra bana her gün elli vakit namaz farz kılındı. Geri döndüm, Musa’nın yanından geçince 'sana ne emredildi' dedi. Ben de 'her gün bana elli vakit namaz emri verildi' dedim. O 'senin ümmetin her gün elli vakit namaz kılamaz, ben vallahi, senden önce insanları denedim, İsrail oğulları ile alabildiğine uğraşıp durdum, bu sebeple Rabbine dön, ona ümmetin için hafifletmesini dile' dedi. Ben de Rabbime döndüm, benden on vakit kaldırdı. Yine Musa’nın yanına döndüm, aynı şeyi söyledi, bir daha (Rabbime) döndüm, benden on vakit daha indirdi. Musa’nın yanına döndüğümde aynı şeyi söyledi, ben de bir daha (Rabbime) döndüm, benden onunu daha kaldırdı. Musa’ya döndüm aynısını söyleyince bir daha geri döndüm, bana her bir günde on vakit namaz emredildi, yine geri döndüm, Musa yine aynı şeyi söyledi. Bu sefer tekrar (Rabbimin huzuruna) döndüm, bana her gün beş vakit namaz emredildi. Musa’nın yanına döndüğümde bana 'sana ne emredildi' dedi, ben de 'bana günde beş vakit namaz emredildi' dedim. O 'senin ümmetin her gün beş vakit namaz kılamaz. Çünkü ben insanları senden önce iyice denedim, İsrail oğulları ile alabildiğine uğraşıp durdum. Bu sebeple Rabbine dön, ondan ümmetin için hafifletmesini dile' dedi. Ben de 'Rabbimden o kadar diledim ki, artık hayâ eder oldum, geri dönmek yerine razı olup teslimiyet göstereceğim' dedim." (Allah Rasulü) devamla buyurdu ki: "Ben (Musa’nın yanından) geçip gidince bir münâdi şöyle seslendi: Ben farizamı gerçekleştirip yerine getirdim, kullarımın da yükünü hafiflettim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr 42, 2/24
Senetler:
1. Malik b. Sa'sa'a el-Mâzinî (Malik b. Sa'sa'a b. Vehb)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
4. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
5. Ebu Halid Hüdbe b. Halid el-Kaysî (Hüdbe b. Halid b. Esved b. Hüdbe)
Konular:
Hz. Peygamber, göğsünün yarılması
Mirac, İsra
Mirac, Sidretu'l-münteha
Namaz, Farziyeti
Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
59235, KK58/13
Hadis:
أَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Tercemesi:
Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Kur'an, Kur'an-ı Kerim, Mücâdele 58/13, /
Senetler:
()
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın ilmi, ilm-i ezeli
İbadet, Namaz
İbadet, Zekat
İslam, İslamın Şartları
İtaat, Allah'a ve Rasûlüne itaat
KTB, NAMAZ,
Namaz, Farziyeti
Zekat, farziyeti
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ سُوَيْدٍ - يَعْنِى ابْنَ مَنْجُوفٍ - حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ حُمَيْدٍ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِى الْعَاصِ أَنَّ وَفْدَ ثَقِيفٍ لَمَّا قَدِمُوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْزَلَهُمُ الْمَسْجِدَ لِيَكُونَ أَرَقَّ لِقُلُوبِهِمْ فَاشْتَرَطُوا عَلَيْهِ أَنْ لاَ يُحْشَرُوا وَلاَ يُعْشَرُوا وَلاَ يُجَبُّوا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لَكُمْ أَنْ لاَ تُحْشَرُوا وَلاَ تُعْشَرُوا وَلاَ خَيْرَ فِى دِينٍ لَيْسَ فِيهِ رُكُوعٌ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18823, D003026
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ سُوَيْدٍ - يَعْنِى ابْنَ مَنْجُوفٍ - حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ عَنْ حَمَّادِ بْنِ سَلَمَةَ عَنْ حُمَيْدٍ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ عُثْمَانَ بْنِ أَبِى الْعَاصِ أَنَّ وَفْدَ ثَقِيفٍ لَمَّا قَدِمُوا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْزَلَهُمُ الْمَسْجِدَ لِيَكُونَ أَرَقَّ لِقُلُوبِهِمْ فَاشْتَرَطُوا عَلَيْهِ أَنْ لاَ يُحْشَرُوا وَلاَ يُعْشَرُوا وَلاَ يُجَبُّوا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"لَكُمْ أَنْ لاَ تُحْشَرُوا وَلاَ تُعْشَرُوا وَلاَ خَيْرَ فِى دِينٍ لَيْسَ فِيهِ رُكُوعٌ."
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Ali b. Süveyd b. Mencûf, ona Ebû Dâvûd (et-Tayâlisî), ona Hammad b. Seleme (el-Basrî), ona Humeyd b. Ebu Humeyd (et-Tavîl), ona Hasan (el-Basrî), ona da Osman b. Ebu Âs (es-Sekafî) rivayet etmiştir: Sakîf kabilesinin (müslümanlığı kabul etmeyi görüşmek üzere gönderdiği) heyeti Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi. Rasulullah (sav), kalplerinin daha bir yumuşaması için onları Mescid-i Nebevî'de ağırladı. Bu heyet, Rasulullah'a (sav) cihat için orduya çağrılmamayı, kendilerinden öşür alınmamasını ve namazla mükellef sayılmamalarını şart koştular. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"Cihat için orduya çağrılmama ve öşür alınmama şartınız kabuldür. Fakat rükûsu olmayan bir dinde hiçbir hayır yoktur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 26, /707
Senetler:
1. Ebu Abdullah Osman b. Ebu Âs es-Sekafî (Osman b. Ebu As b. Bişr b. Abdüdühman b. Abdullah)
2. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
3. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebû Dâvûd et-Tayâlîsî (Süleyman b. Davud b. Cârûd)
6. Ebu Bekir Ahmed b. Abdullah es-Sedusi (Ahmed b. Abdullah b. Ali b. Süveyd)
Konular:
İman, iman şartlı olur mu ?
KTB, İMAN
Namaz, Farziyeti
Strateji, Müellefe-i Kulub